Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Babacan: Dış finansman ihtiyacı özel sektörden kaynaklanıyor

Babacan: Dış finansman ihtiyacı özel sektörden kaynaklanıyor

Tasarruf oranlarının olması gerekenin altında kaldığına değinen Babacan, yüzde 13,4'e kadar düşen tasarruf oranının bu yıl yüzde 14,9'a çıkmasını, 1,5 puanlık bir artışı öngördüklerini bildirdi

Giriş: 07 Kasım 2014, Cuma 06:11
Güncelleme: 07 Kasım 2014, Cuma 08:52

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Tüketici kredilerindeki artış son 12 ayda yüzde 8-9 civarında, KOBİ kredilerine baktığımızda yüzde 25'lik bir artış var. Eskiden televizyonlarda bankaların kredi kartı reklamını görüyordunuz, şimdi KOBİ kredisi reklamlarını görüyorsunuz" dedi.

Babacan, Hazine Müsteşarlığı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Sermaye Piyasası Kurumu (SPK), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) 2015 yılı bütçelerinin görüşmeleri sırasında milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.

Genel ekonominin performansını farklı şekillerde değerlendirmenin mümkün olduğunu söyleyen Babacan, nereden bakılırsa bakılsın son 12 yılda Türkiye'nin genel anlamda ekonomik performansının sonuçlarının oldukça olumlu olduğunu ifade etti.

Milli gelir hesaplarının dolar olarak, lira olarak yapılabildiğini, satın alma paritesine göre dolar olarak milli gelir hesabına bakılabildiğini dile getiren Babacan, satınalma gücü paritesine göre bakıldığında dahi IMF'nin parametreleri dikkate alındığında 2002'de 10 bin 324 dolar olan milli gelirin 2013'te 18 bin 874 dolar çıktığına dikkati çekti. Babacan, piyasa kuruna göre bakıldığında da 3 bin 522 dolardan 2013'te 10 bin 721 dolara çıkmış bir milli gelir olduğunu, Dünya Bankası sınıflandırmasına göre de 2002'de alt orta gelir grubunun altlarındaki Türkiye'nin, 2013 itibarıyla üst orta gelir ülke grubunun üstlerine çıktığını kaydetti.

Uluslararası karşılaştırmalara bakıldığında tüm refah göstergelerinde ciddi artış olduğunu belirten Babacan, refahın 2002'ye göre daha adil şeklide paylaşıldığını söyledi. Babacan, servet dağılımına ilişkin sorulara karşılık, "Servet dağılımının hesabı kitabı çok kolay değil. Onun için resmi kayıtlardan alınan bir şey yok. 'İman ile malın kimde olduğu belli olmaz' diye bir söz var. Dolayısıyla o serveti çok kati yakalamak mümkün değil. Ama gelir dağılımına baktığımızda rakamlar bize bunu gösteriyor" diye konuştu.

Türkiye'nin, Orta Vadeli Program (OVP) hazırlayabilen ender ülkelerden biri olduğunu vurgulayan Babacan, G20 ülkelerinin birçoğunun program dahi yapamadığını, plan yapmakta güçlük çektiklerini söyledi.

Babacan, OVP'ler yapılırken o günkü dünya konjonktürü, Türkiye'nin içinde bulunduğu konjonktür ve ileriye doğru beklentilerin dikkate alındığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Ama 1 sene sonra güncelleme vakti geldiğinde dünya konjonktürü, bölgemizin konjonktürü, Türkiye ile ilgili göstergeler değişmiş olabiliyor. Her yıl OVP'lerin yenilenmesindeki gerekçe de bu. Kaldı ki yayınladığımız anda uluslararası kuruluşlarının, piyasa analistlerinin tahminlerine bakın, yayınladığımız rakamlarla dışarıdan Türkiye'yi gözleyip, rapor yazan kuruluşların raporları arasında çok büyük benzerlik, uyum vardır. Bugüne kadar piyasa beklentilerinin çok dışında, tamamen hayali bir program bugüne kadar açıklamadık. Ama dünyanın, Avrupa'nın büyümesiyle ilgili, Avrupa'daki enflasyonla ilgili ne tahmin ediliyordu, ne gerçekleşiyor diye baktığınızda özellikle 2008'den sonraki dönemde tahmin yapmanın çok zor olduğu bir dönemi dünyanın yaşadığını kabul etmek durumundayız.

Bu programların kredibilitesinin yayımlandığı anda ne kadar gerçekçi, yayımlandığı anda tahminler, hedeflerin ne kadar samimi olduğuyla ölçülmesi lazım. Yola çıktığınızda, uygulamaya başladığınızda başta yapılan hesap kitapla, konjonktürle uygulama dönemindeki konjonktür oldukça değişmiş olabiliyor. Bu büyüme, enflasyon rakamları için geçerli. Şimdiye kadar bizim açıkladığımız OVP'lerin tümü açıklandığı an itibarıyla piyasalarda olumlu karşılanmıştır, gerçekçi, samimi bulunmuştur ve içeriğine bakıldığında Türkiye'nin ihtiyaçlarıyla örtüşen programlardır.

OVP'lerin rakamsal boyutlarının bazısı hedeftir, bazısı tahmindir. Mesela enflasyona kısa vadede konulan rakamlar, bu yıl, gelecek yıl gibi rakamlar tahmindir ama 2016-2017'ye gidildiğinde bunlar hedef niteliği taşır. Büyümede de benzer bir durum vardır."

Türkiye'nin yüzde 4-5'lik büyüme rakamlarının gerekli yapısal reformların yapılacağı varsayımına dayandığına dikkati çeken Babacan, "Bugün Sayın Başbakanımızın açıkladığı 9 dönüşüm programı, daha sonra açıklayacağı ilave 16 dönüşüm programı eğer uygulanırsa bu büyüme rakamları gerçekleşecektir. Bunların uygulanmaması senaryosunda yüzde 4-5'lik büyüme rakamlarına ulaşmamız zor olabilir" dedi.

Tasarruf oranında 1,5 puanlık artış beklentisi

Babacan, Türkiye'nin enerji ihtiyacını büyük oranda ithalatla karşıladığını belirterek, ülkenin kendine yetecek düzeyde enerjisi olsa cari açık diye bir sorununun da kalmayacağını, tam tersine bir miktar cari fazlasının bile söz konusu olabileceğini söyledi.

Tasarruf oranlarının olması gerekenin altında kaldığına değinen Babacan, yüzde 13,4'e kadar düşen tasarruf oranının bu yıl yüzde 14,9'a çıkmasını, 1,5 puanlık bir artışı öngördüklerini bildirdi.

Türkiye'de istihdamın 2009'dan bu yana yakın tarihte görülmemiş bir hızda arttığına dikkati çeken Babacan, mevsimsel etkilerden arındırılmış rakamlara göre istihdamda 2009'dan bu yana 6 milyonluk, son 12 ayda 1 milyon 280 binlik artış olduğunu ifade etti. Babacan, işsizliğin düşmemesinin ise iş gücüne katılımdaki artıştan kaynaklandığını vurguladı.

"Enflasyonla mücadeledeki kararlılığımız tam"

Enflasyon hedeflerindeki sapmalara ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Babacan, "Enflasyonla mücadeledeki kararlılığımız tam. Yeni OVP'nin de temel hedeflerinden birinin enflasyonu düşürmek olduğunu zaten açıkladı. Bu sadece Merkez Bankası'nın çabalarıyla olabilecek bir şey değil. Farklı alanlardaki politikalarımızı da mutlaka enflasyona odaklanacak şekilde şekillendirmemiz gerekecek" diye konuştu.

Kurla ilgili sorulara karşılık Ali Babacan, "Serbest kur rejiminde bir kur hedefimiz yok ama program yaparken bir kur varsayımı yapmamız gerekiyor. Kur varsayımı için de dayanak ne olmalı, nasıl bir kur varsayacağız? Piyasa beklentisi ve reel değişimin sıfır olduğu bir kur setini programa yazıyoruz. Fiiliyatta kurun nasıl gerçekleşeceği tamamen piyasa şartlarında oluşuyor. Bu, serbest, dalgalı kurun doğal gereği. Kur hedefi diye bir şey yok" dedi.

Babacan, kurdan enflasyona geçişgenliğin yüzde 15 civarında olduğunu, eskiden bu oranın yüzde 30 civarında bulunduğunu kaydetti.

Dış finansman ihtiyacının özellikle özel sektörden kaynaklandığını dile getiren Babacan, bir ara kısa vadeli finansmanla cari açığın karşılandığını ancak şu anda daha uzun vadeye dönüldüğünü, bunun riskleri, endişeleri bir miktar azalttığını belirtti.

Yapısal reformların önemine vurgu yapan Babacan, "İlk defa kalkınma planının ekindeki somut eylem planlarını yaptık. 417 adım açıklandı. G20 ülkeleri içerisinde bu kadar detaylı eylem planı açıklayıp, böylesine bir taahhüde giren ülke de yok. Bundan sonra potansiyel büyümemizi artırmak istiyorsak, yüzde 3-4 seviyelerinde değil de yüzde 5-6 ve daha üzerine ulaşmak istiyorsak bu ancak ve ancak yapısal reformlarla mümkün olacak" yorumunu yaptı.

Bankaların değişen kredi reklamları

Başbakan Yardımcısı Babacan, aldıkları tedbirlerle kredi kompozisyonunu değiştirmeye çalıştıklarını ve istedikleri sonuçları elde ettiklerini dile getirerek, "Tüketici kredilerindeki artış son 12 ayda yüzde 8-9 civarında, KOBİ kredilerine baktığımızda yüzde 25'lik bir artış var. Eskiden televizyonlarda bankaların kredi kartı reklamını görüyordunuz, şimdi KOBİ kredisi reklamlarını görüyorsunuz" dedi.

Vergi reformuna yönelik sorulara karşılık Babacan, "Vergi reformu aslında Plan ve Bütçe Komisyonumuzun gündeminde. Çok ideal olmasa da kısmi iyileşmeyi içeren Gelir Vergisi Yasamız alt komisyonda. İnşallah bir gün görüşülür diye bekliyoruz" yanıtını verdi.

Sanayinin milli gelirden aldığı payın düşmeye başladığına ve bunun iyi bir şey olmadığına dikkati çeken Babacan, "Bileğimizin gücüyle, alnımızın teriyle üretmeye ağırlık vermeliyiz. Aksi halde gayrimenkul üzerinden oluşan kazançlar ağırlık olarak ülkemiz içerisinde dönüp dolaşan bir değer. Üretip ihraç ettiğimiz zaman o katma değeri ülkemize katmış oluyoruz. İnşaat sektörü de bizim için önemlidir, orada da bir yanlış olmamalıdır. İnşaat sektörünün milli gelirdeki payı yüzde 5, gelişmiş ülkelerde yüzde 8. Türkiye'nin yüzde 8'e gidecek yolu var" diye konuştu.

''Madencilik yurtdışında da desteklenecek''

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun madencilik sektörüne yönelik değerlendirmelerinin bazı yayın organlarınca kamuoyuna eksik aktarıldığını anlatan Babacan, madenciliğin sanki Türkiye'deki bir faaliyet alanı olmaktan çıkacağı yönündeki ifadelerin doğru olmadığını, bu alandaki mevcut faaliyetlerin yurtdışında da yürütülmesinin desteklenmesinin öngörüldüğünü söyledi.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "Şiddet üzerinden, vandalizm üzerinden iş yapmaya çalışanlar kendisine bir çeki düzen versin. Hükümetimizin barış odaklı, güvenlik odaklı ve insanlık odaklı çalışmalarına hiç laf etmesinler. Hakları da yok, cüret de edemezler" dedi.

Türkiye'nin de araların da bulunduğu ''kırılgan 5'li'' diye tanımlanan ülkelerin sermaye akımlarından çabuk etkilenen ülkeler olduğunu dile getiren Babacan, cari açığı düşürmek yönünde aldıkları tedbirler ve bu konudaki kararlılıklarının ortada bulunduğunu kaydetti. Babacan, yapısal reformlara ağırlık verildiği müddetçe Türkiye'nin risklerinin azalacağını ifade etti.

Merkez Bankası'na ilişkin sorular üzerine Babacan, bankanın kamuoyuna açıkladığı döviz rezervinin altın dahil 132,2 milyar dolar olduğunu kaydetti.

Merkez Bankası Kanunu'nda rezervlerin nasıl yöneticiliğine ilişkin madde yer aldığını anımsatan Babacan, buna göre bankanın, ülkenin altın ve döviz rezervlerini para politikaları uygulamaları çerçevesinde yönettiğini anlattı. Babacan, bu amaçla bankanın sırasıyla güvenli yatırım, likidite ve getiri önceliklerini dikkate aldığını belirtti.

Altın rezervinin önemli bir kısmının Rezerv Opsiyon Mekanizması kapsamında bankaların Merkez Bankası'nda tuttuğu zorunlu karşılıklar olduğunu bildiren Babacan, dolayısıyla altındaki fiyat hareketinden Merkez Bankası'nın karı ya da zararının olmadığına işaret etti.

"Kimse Kobani üzerinden siyaset yapmasın"

Türkiye'nin terör örgütleri El Kaide ve El-Nusra ile işbirliği yaptığı iddialarının "külliyen yalan" olduğunun altını çizen Babacan, IŞİD dahil söz konusu örgütlerin hepsini ''terör örgütü'' ilan ettiklerine dikkati çekti.

Babacan, şu ifadeleri kullandı:

"Bunların gerçekle uzaktan yakından ilgisi yoktur. 200 bin komşumuzu, kardeşimizi 3 gün içerisinde Türkiye'ye aldık. AB'nin son 5 yılda aldığı göçmenlerin sayısının tamamının sayısı 200 bin. Biz 3 günde aldık ve bunlar Kobani'de yaşayan kardeşlerimiz. Dolayısıyla kimse Kobani üzerinden ne siyaset yapsın ne kafaları karıştırsın. Biz insanlık noktasında da güvenlik noktasında da ne varsa gereğini yaparız. Bu konuda da öncelikle şiddet üzerinden, vandalizm üzerinden iş yapmaya çalışanlar kendisine bir çeki düzen versin. Hükümetimizin barış odaklı, güvenlik odaklı ve insanlık odaklı çalışmalarına hiç laf etmesinler. Hakları da yok, cüret de edemezler."

Kamu bankalarının denetimi

Kamu bankalarının denetimine ilişkin değerlendirmede bulunan Babacan, bu bankaların da her banka gibi BDDK tarafından denetlendiğini söyledi.

Babacan, bir kamu bankasının özel bankalardan farklı olarak Sayıştay tarafından, TBMM Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) Komisyonu ve gerektiğinde Başbakanlık Teftiş Kurulu tarafından denetlendiğini ifade etti.

Başı boş ve denetimsiz bir durumun söz konusu olmadığının altını çizen Babacan, şöyle devam etti:

"Bankacılık sisteminde yüzde 3 civarında takibe düşen alacak var. Kamu bankalarında bunun biraz daha altı. Hatta kamu bankaları diğer özel bankalardan farklı olarak ellerindeki alacakları satamıyorlar. Şu anda kamu bankalarının takipteki alacakları onlarca yıldır birikmiş. Halbuki özel bankalar arada bir varlık yönetim şirketlerine takipteki alacaklarını satıp bilançoyu boşaltıyorlar. Sanki takipteki alacakları yok gibi görünüyorlar. Kamu bankaları bunu da yapamıyorlar. Buna rağmen ortalamanın altında takibe geçen alacak var kamu bankalarında. Her bankada bir miktar olur bu."

İşsizlik Sigortası'na ilişkin bir soru üzerine Babacan, varlıkların şu anda 70 milyar lira civarında olduğunu söyledi.

Bu varlıkların 60 milyar lirasının devlet iç borçlanma senetlerinde bulunduğunu anlatan Babacan, 2013 yılı sonu itibarıyla açıklanan 585 milyar lira iç borcun içinde söz konusu kağıtların da olduğunu dile getirdi.

''5,3 milyar dolarlık borç üstlenim anlaşması yapıldı''

Babacan, Hazine garantilerine dair bir soruya şu yanıtı verdi:

"Hazinenin 2014'ün 2. çeyreği sonu itibarıyla 11 milyar dolarlık garantisi söz konusu. Kendisi borçlu değil, kefil olmuş. Şu ana kadar Hazine 3 tane borç üstlenimi işine girmiş. Bunlardan bir tanesi Avrasya Tüneli 1 milyar 200 milyon dolarlık bir proje, 960 milyon doları Hazine'nin borç üstlenim anlaşmasına tabi olmuş. Gebze-Orhangazi 6 milyar dolarlık bir proje. İki etapta 2 milyar dolarlık işlem yapmış Hazine, Kuzey Marmara Otoyolu, 3. köprü... 2 milyar 900 milyon dolarlık bir proje. Hazine 2 milyar 300 milyon dolarlık bir borç üstlenim anlaşması yapmış durumda."

Hazine'deki görev değişiklikleri

Hazine Müsteşarlığı'ndaki görev değişiklikleri ile ilgili bir soruyu da yanıtlayan Babacan, şunları kaydetti:

"Kurumlarımızda, ister Merkez Bankası olsun, ister BDDK olsun, SPK olsun, hatta Borsa İstanbul olsun, Hazine Müsteşarlığı olsun dönem dönem yönetim kadrosu ile ilgili bazı tasarruflarımız oluyor. Son dönemde bu kurumlarımızın hepsinde yönetimlerle ilgili bazı tasarruflarımız oldu. Hazine Müsteşarlığımızda da yönetim kadrosu ile ilgili bir miktar inisiyatifimiz oldu, bazı tasarruflar kullandık. Dönem dönem yönetim kadrosu ile ilgili bu tür çalışmalar işin tabiatında olabiliyor."

Ziraat Bankası'nın New York Şubesi'nin denetlenmesine ilişkin bir soru üzerine Babacan, 8 Eylül'de New York Fed'in bir denetim ekibi gönderdiğini bildirdi.

Denetimin 26 Eylül'de tamamlandığını belirten Babacan, şubenin şu anda kısıtlanmış hiçbir işleminin olmadığını söyledi.

Bu arada, toplantıda hazır bulunan SPK Başkanı Vahdettin Ertaş, Bank Asya'nın borsadaki işlem sırasının durdurulmasına ilişkin bir soru üzerine Borsa İstanbul Başkanı İbrahim Turhan'ın gerekli açıklamaları yaptığını söyledi. Ertaş, kararın bir dayanağı olmasına karşın işlem durdurma kararının SPK tarafından alınmadığına dikkati çekti.

Toplantının ardından Hazine Müsteşarlığı, BDDK, SPK, Merkez Bankası ve TMSF'nin 2015 yılı bütçeleri onaylandı.