Davutoğlu: Ekonomik politika belirleme yetkisi hükümete aittir

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Hacim ile nicelik ile niteliksel kar arasında bir fark olmuşsa bizim s&uuml;ratle yapmamız gereken makro ekonomik istikrarı koruma tedbirleri ki &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki hafta muhtemelen ya da daha sonraki hafta makro ekonomik sekt&ouml;rel değişimleri de ilan edeceğiz. Orada istikrarı korurken reel sekt&ouml;r&uuml; bizim ciddi, yeni bir yapısal &ccedil;er&ccedil;eveye oturtmamız, geliştirmemiz lazım dedi. Ekonomik modelin değişmesi ve Merkez Bankasına siyasetin m&uuml;dahale etmesine ilişkin tartışmaların sorulması &uuml;zerine Davutoğlu, k&uuml;resel ekonomik krizin &uuml;lkeleri nasıl etkilediğiyle ilgili bilgiler verdi. K&uuml;resel ekonomik krizin ardından 2009 da Dışişleri Bakanı olduğunu anımsatan Davutoğlu, 4-5 yıl i&ccedil;inde 7 Yunanistan, 8 Romen, 4-5 Fransız dışişleri bakanı g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml; belirtti. Bu durumu siyasal istikrarsızlığın da tetiklediğine işaret eden Davutoğlu, artık ekonominin herhangi bir sekt&ouml;r&uuml;n&uuml; diğerinden ayırmanın m&uuml;mk&uuml;n olmadığını anlattı. Soğuk savaş sonrası krizleri anlattığı konuşmalarına değinen Davutoğlu, 1991 jeopolitik deprem, 2001 de g&uuml;venlik depremi, 2008 de ise ekonomik-politik deprem yaşadık. Ekonomik deprem değil bu, ekonomik politik deprem &ccedil;&uuml;nk&uuml; siyasal alanda yanlış alınan kararlar, bir m&uuml;ddet sonra bir ekonomik depreme yol a&ccedil;tı. Dolayısıyla karşı karşıya kaldığımız şey saf finansal bir problem değil. Sadece bankacılık sistemiyle ilgili alınabilecek tedbirlerle aşılabilecek bir durum değil değerlendirmesinde bulundu. Davutoğlu, ekonominin b&uuml;t&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; ve siyaset alanının hemen hemen tamamını etkileyen bir tablo varsa &ccedil;&ouml;z&uuml;mlerin de ekonomik-politik b&uuml;t&uuml;nl&uuml;k i&ccedil;inde ortaya &ccedil;ıkması gerektiğini vurguladı. Bana kimse şunu diyemez Avrupa Merkez Bankası, Avrupa siyasi otoritelerinden hatta Almanya nın siyasi tercihlerinden bağımsızdır diyemez ifadesini kullanan Davutoğlu, konuşmasını ş&ouml;yle s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;: Makalelerimde, 1990 lı yıllarda da yazmıştım. 90 lı yıllarda Doğu Avrupa daki demokratikleşme d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m&uuml;n&uuml;n en &ouml;nemli motor g&uuml;&ccedil;lerinden biri Alman Merkez Bankasıydı. O zaman daha avroya ge&ccedil;ilmediği i&ccedil;in... Bir&ccedil;ok Doğu Avrupa &uuml;lkesinde paralar &ccedil;&ouml;k&uuml;nce Alman markı kullanılmaya başlandı. Bosna Hersek te ve bir&ccedil;ok yerde de. Bunu şunu i&ccedil;in zikrediyorum; siyasi alan ile ekonomik alanı ekonomik alanda da finansal alanları reel sekt&ouml;r alanını birbirinden mutlak anlamda koparmak m&uuml;mk&uuml;n değil. Bu Merkez Bankasının bağımsızlığı karşısında s&ouml;ylenmiş bir &ccedil;er&ccedil;eve de değil. Merkez Bankası kendi parasal politikalarını ortaya koyarken rasyonel bir karar mekanizması i&ccedil;inde koyar. Bu ancak ve ancak h&uuml;k&uuml;metlerin b&uuml;t&uuml;nc&uuml;l politikaları i&ccedil;inde anlam taşır. Faiz indirimi Başbakan Davutoğlu, Merkez Bankasının faizleri indirmesini bekliyor musunuz? sorusu ş&ouml;yle yanıtladı: Mayıs ayındaki beklenti bu aylara doğru y&uuml;zde 6 ya doğru gerilemesi. Olmadı. Niye olmadı diye sorduğumuzda, tarım fiyatlarının beklenilenin &uuml;zerinde &ccedil;ıkması... Normalde yaz aylarda d&uuml;şmesi beklenen tarım &uuml;r&uuml;nleri fiyatları biraz da kuraklık sebebiyle y&uuml;ksek &ccedil;ıktı. Peki bu neyi g&ouml;steriyor? Tarım politikalarıyla ilgili bir husus, Merkez Bankasının beklentilerini etkileyebiliyor. Dolayısıyla tarım politikalarından faiz politikalarını ya da enflasyon politikalarını ayırt etmek m&uuml;mk&uuml;n değil. Herhangi bir sekt&ouml;rden ayırt etmek m&uuml;mk&uuml;n değil. Tarım politikalarıyla ilgili komite Davutoğlu, konuyla ilgili yapısal bir karar aldıklarına dikkati &ccedil;ekerek, tarım politikalarıyla ilgili Merkez Bankası, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile ilgili sekt&ouml;rlerin i&ccedil;inde bulunduğu bir komite oluşturduklarını s&ouml;yledi. Merkez Bankası politikalarının, &uuml;lkenin genel ekonomik dengelerinin dışında ele alınamayacağını vurgulayan Davutoğlu, ş&ouml;yle devam etti: Koordinasyon etkinliği dışında bu politikaları nihai kertede etkileyecek şey h&uuml;k&uuml;metin siyasi tercihleri, ekonomik tercihleri ve ne y&ouml;nde ekonomi politikalarını şekillendirdiğidir. Ş&ouml;yle d&uuml;ş&uuml;n&uuml;n&uuml;z; G20 liderlerine a&ccedil;ık&ccedil;a y&uuml;reklilikle ifade ettim. Biraz da T&uuml;rkiye ye olan g&uuml;venin hissedilmesi i&ccedil;in... 30 Mart ve 10 Ağustos se&ccedil;imlerinden sonra, 62. H&uuml;k&uuml;met in oluşumu esnasında da bir siyasi istikrarsızlık s&ouml;z konusu olmuş olsaydı, bunların herhangi bir aşamasında, acaba Merkez Bankası enflasyon ve faiz oranlarını burada tutabilir miydi? Siyasi istikrarı g&ouml;zardı eden bir ekonomik politika başarılı olabilir mi? Davutoğlu, Merkez Bankasının nihayetinde bir ekonomik b&uuml;t&uuml;nl&uuml;k i&ccedil;inde hareket ettiğini belirterek, politikalarını da buna g&ouml;re belirlediğini aktardı. Davutoğlu, şunları kaydetti: H&uuml;k&uuml;mete belli konularda tavsiyelerde bulunur ama nihai ekonomik politika belirleme yetkisi de hesap sorulabilme yetkisi de h&uuml;k&uuml;mettedir. H&uuml;k&uuml;metin bu konuda s&ouml;yleyeceği husus Merkez Bankasının irrasyonel bir politika y&ouml;neltilmesi de değildir. Aksine sağlıklı koordinasyon en doğru zamanda doğru politikaların belirlenmesini sağlar. Tabii ki d&uuml;nyada faiz oranları aşağıya doğru &ccedil;ekilirken T&uuml;rkiye nin de bu faiz oranlarında reel sekt&ouml;r&uuml; teşvik edecek şekilde bir d&uuml;ş&uuml;ş i&ccedil;ine girmesi beklentisi reel sekt&ouml;rde olur. Enflasyon oranları ile faiz oranları arasındaki ilişkinin bu anlamda rasyonel bir şekilde tanımlanması ve d&uuml;nya ekonomi politiğindeki gelişmelerle &uuml;lke ekonomisi arasındaki irtibatın doğru g&ouml;zlenerek, &ouml;nemli olan &ouml;ng&ouml;r&uuml;lebilir bir ekonomik istikrarın sağlanması. Esas itibarıyla nedir? Parasal endikasyonlar ya da finansal ve mali endikasyonlar &uuml;lkedeki reel &uuml;retimin bir yansımasıdır. Nihayet reel olarak ne &uuml;rettiğiniz ve ne t&uuml;kettiğinizle ilgili. Niteliksel bir sı&ccedil;rama yapmak Bu refahı s&uuml;rd&uuml;rebilmek ve ortaya koyduğunuz tezleri ger&ccedil;ekleştirebilmek i&ccedil;in ne t&uuml;r ekonomik ara&ccedil;lar &ouml;ng&ouml;r&uuml;yorsunuz? sorusu &uuml;zerine Davutoğlu, T&uuml;rkiye nin 12 yıllık kalkınmasına bakıldığında atıl kapasitenin ciddi şekilde kullanıldığının g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;n&uuml; bildirdi. Ahmet Davutoğlu, 2001 krizinden sonraki atıl kapasiteyi maksimum d&uuml;zeyde kullandıklarını dile getirerek, T&uuml;rkiye de 90 lı yıllarda ekonomi ve siyaset arasındaki ilişki o kadar yanlış yapılanmıştı ki &ccedil;ok ciddi bir kaynak kaybı vardı... &Ccedil;ok ciddi bir altyapı &uuml;zerinden kalkınma yatırımları ortaya &ccedil;ıktı. Duble yollardan hastanelere kadar &uuml;lkenin kalkınmasıyla zaruri olan her şey... Şimdi bug&uuml;ne kadar yaptıklarımızın hepsi bizim i&ccedil;in var olan yapı i&ccedil;inde bir sı&ccedil;ramaydı. Şimdi yapmamız gereken sadece niceliksel ve atıl kapasite kullanımının &ouml;tesine ge&ccedil;erek niteliksel bir sı&ccedil;rama yapmak. O da nasıl olur. Teknoloji yoğun alanlara y&ouml;nelmek gibi şeklindeki g&ouml;r&uuml;şlerini paylaştı. Hi&ccedil;bir &uuml;lkede son bir yıl i&ccedil;inde 1,2 milyon iş &uuml;retilmedi Sekt&ouml;rel bir teşvik olup olmayacağına ilişkin soruyu Davutoğlu, Kesinlikle diye yanıtladı. Davutoğlu, Sadece 6 b&ouml;lgeye dayalı b&ouml;lgesel teşviklerin &ouml;tesine ge&ccedil;ecek şekilde, bizim belli alanlara, yani teknoloji yoğun sekt&ouml;rlere ayrıca teşvik vermek suretiyle bu sekt&ouml;rler eğer birinci ve ikinci b&ouml;lgenin dışındaysa daha da fazla teşvik vermek suretiyle T&uuml;rkiye nin geneline bunu yaymak... ifadesini kullandı. Buradaki ikilem şu; hem istihdamı d&uuml;ş&uuml;nmeyeceksiniz teknoloji yoğuna ge&ccedil;erken &ccedil;&uuml;nk&uuml; T&uuml;rkiye n&uuml;fusu hızlı b&uuml;y&uuml;yen bir &uuml;lke, bundan da şikayet&ccedil;i değiliz değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, ş&ouml;yle devam etti: G20 de bir başarı hikayesi olarak herkes tarafından kabul edildi, 1,2 milyon istihdam bir yıl i&ccedil;inde, krizden bu yana T&uuml;rkiye de 5,6 milyon iş, istihdam oluştu. Şimdi son işsizlik rakamlarının biraz y&uuml;ksek &ccedil;ıkması, tabii gerekli tedbirleri alacağız ama nihayetinde d&uuml;nya &ouml;l&ccedil;eğine bakıldığında başka hi&ccedil;bir &uuml;lkede son bir yıl i&ccedil;inde 1,2 milyon iş &uuml;retilmedi ekonomik krizden sonra. Yani burada bizim niteliksel sı&ccedil;ramamız, teknoloji yoğun ve insan kaynağını g&uuml;&ccedil;lendirmemiz. T&uuml;rkiye nin elindeki kaynakların insan ve coğrafyası olduğuna işaret eden Davutoğlu, coğrafyayı etkin kullanacaklarını, insanın niteliğini artıracaklarını vurguladı. Bunun da inovasyonla teknoloji kullanımı, eğitimle insan kaynağını geliştirmeyle olacağını dile getiren Davutoğlu, 12 yıllık eğitime ge&ccedil;işten &uuml;niversiteleri teşvike kadar. Şu an T&uuml;rkiye nin ortalamasına bakarsanız, orta iki terk bir &uuml;lkeyiz. Bizim bunu liseye, &uuml;niversiteye &ccedil;ıkarmamız lazım. Zaten yapısal projeye baktığınızda, 25 sekt&ouml;re, hep bu y&ouml;nde atılan adımlar. Coğrafyamızı da enerji transiti olarak da ulaştırma hatlarının ge&ccedil;işi olarak da etkin bir şekilde kullanacağız diye konuştu. Irak piyasasını kesinlikle terk etmemiz lazım Başbakan Davutoğlu, başka bir soru &uuml;zerine, 9 sekt&ouml;r programının kritik maddelerinin birinin taşımacılıktan lojistiğe ge&ccedil;iş olduğunu s&ouml;yledi. Bunun niteliksel değişme olduğunu anlatan Davutoğlu, şunları kaydetti: Taşımacılık sadece bir malı alıp, bir yerden bir yere taşımak suretiyle tamamıyla niceliksel bir şeydir. Lojistiğe ge&ccedil;tiğinizde artık taşımacılık bir derinlik kazanıyor. Lojistik limanlar oluştuğunda, yani bir b&uuml;t&uuml;n olarak bakıp şu taşımacılık, şuralarda mallar birleşecek, şu limandan aktarılacak ve d&uuml;nya ekonomisiyle entegre olacak , bu lojistik bakışıdır. Tipik bir yapısal değişim şeyidir bu taşımacılıktan lojistiğe ge&ccedil;iş. Mesela sağlık reformundan sağlık turizmine ge&ccedil;iş, yapısal bir değişikliktir. Sağlıkta b&uuml;y&uuml;k reformlar yaptık. Kendi &uuml;lkemiz, kendi insanımız i&ccedil;in başarılı da olduk. Şimdi bunu bir sekt&ouml;r haline d&ouml;n&uuml;şt&uuml;rmemiz lazım sağlık turizmi &uuml;zerinden. Şu andaki yaptığımız, bu reel sekt&ouml;r a&ccedil;ılımlarının &ccedil;oğunda bu yapısal değişim var, ithalata olan bağımlılığın azaltılması ifadesini kullanan Davutoğlu, Ara malı ithalatı mesela, T&uuml;rkiye bir kilogram mal şey yaptığında 1,5 dolar kazanıyor. 1,5 doların karşılığı Almanya 4,5 dolar kazanıyor dedi. Başbakan Davutoğlu, Yani hacim ile nicelik ile niteliksel kar arasında bir fark olmuşsa bizim s&uuml;ratle yapmamız gereken makro ekonomik istikrarı koruma tedbirleri ki &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki hafta muhtemelen ya da daha sonraki hafta makro ekonomik sekt&ouml;rel değişimleri de ilan edeceğiz. Orada istikrarı korurken reel sekt&ouml;r&uuml; bizim ciddi, yeni bir yapısal &ccedil;er&ccedil;eveye oturtmamız, geliştirmemiz lazım değerlendirmesinde bulundu. Hala &uuml;zerinde d&uuml;ş&uuml;nmeleri gereken alanların olduğunu belirten Davutoğlu, şu g&ouml;r&uuml;şleri bildirdi: Ge&ccedil;en Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu nda, DEİK te konuşurken iş adamlarımıza seslendim. Hi&ccedil;bir kriz sadece risk değildir. Kriz sonrasına hazırlanabilirseniz her krizden bir fırsat &ccedil;ıkar. Avrupa Birliği ndeki resesyon sonrası d&ouml;neme şimdiden hazırlanıp Avrupa Birliği nde hangi sekt&ouml;rlerde, sadece beyaz eşya alanında değil hangi sekt&ouml;rlerde Avrupa piyasasında boşalan alanları doldurabiliriz planlamamız lazım. Komşu &uuml;lkelerdeki siyasal krizlerin sonrasına y&ouml;nelmemiz, Irak piyasasını kesinlikle terk etmemiz lazım. Afrika da, niye a&ccedil;ıyoruz bu kadar &ccedil;ok b&uuml;y&uuml;kel&ccedil;ilik? Afrika da ticareti artırma yanında şirketlerimizin yapısallarının değişmesi i&ccedil;in Afrika daki piyasaları kullanmamız lazım. T&uuml;rkiye olarak şunu bilmemiz lazım, yine yapısal bir unsur olarak, hem demokrasisi Avrupa standartlarında olacak, &uuml;retimi ve verimliliği &Ccedil;in standartlarında diyen Davutoğlu, Buradaki temel &ccedil;elişki alanı ne? Emek &uuml;cretleri &ccedil;ok y&uuml;ksek bizde. Avrupa standartlarında sendikal yapılanma olduğu i&ccedil;in. &Ccedil;in de olmayan bir şey. &Ccedil;in ile o y&uuml;zden rekabet g&uuml;c&uuml;m&uuml;z zayıflıyor. O zaman yapılması gereken, Afrika daki bir&ccedil;ok firma Etiyopya da tekstil fabrikaları kuruyor, ucuz işg&uuml;c&uuml; olan yerlerde de yatırım yapmak. Hem oradaki insanlara istihdam oluşturmak ama şirketlerimizin yapısal olarak da kendini yenileyebilecekleri ve katma değerlerini artıracakları dış yatırıma y&ouml;nelmesi bizim kazancımızdır ifadelerini kullandı. Gerektiğinde tabii her t&uuml;rl&uuml; tedbir alınır B&uuml;t&uuml;n bunlarla birlikte artık daha b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli d&uuml;ş&uuml;n&uuml;len, sadece T&uuml;rkiye sınırları i&ccedil;inde değil k&uuml;resel alandaki her t&uuml;rl&uuml; mal ve para akışını g&ouml;zeterek tepki verebilen bir yapıya kavuşulması gerektiğini vurgulayan Davutoğlu, Aslında takdir etmek ve burada bir kez daha teşekk&uuml;r etmek istiyorum, ihracat&ccedil;ılarımız ve girişimcilerimiz b&ouml;ylesi bir dinamik yapıya da sahipler. Son ihracat rakamlarındaki artış bunun &ccedil;arpıcı bir g&ouml;stergesi dedi. Davutoğlu, dolayısıyla gerek Merkez Bankasının finansal istikrar faaliyetleri gerek b&uuml;t&ccedil;e disiplini gerekse reel sekt&ouml;rde b&uuml;t&uuml;n bunları bir entegre politikanın par&ccedil;ası olarak g&ouml;ren bir yaklaşımı egemen kılacaklarını dile getirdi. Hele hele son d&ouml;nemde d&uuml;nyanın her yerinde siyasi iktidarlarla merkez bankaları arasında &ccedil;ok daha fazla iletişimin olduğu bir d&ouml;neme giriyoruz &ccedil;&uuml;nk&uuml; her birini etkiliyor diyen Davutoğlu, şunları kaydetti: Şu anki yapı i&ccedil;inde dahi bir takım kısıtlayıcı yaklaşımlar yerine daha a&ccedil;ık bir şekilde konular iletişim i&ccedil;inde konuşulduğunda bir&ccedil;ok problemin aşılacağı kanaatindeyim ama gerektiğinde tabii her t&uuml;rl&uuml; tedbir alınır. Şu anda T&uuml;rkiye nin siyasi istikrarı ile ekonomik istikrarımızın bu derece &ouml;nemli olduğu ve aslında işleyişte de bu anlamda bir sıkıntının olmadığı bir d&ouml;nemde hepimizin yoğunlaşması gereken bu istikrarın nasıl korunacağı. Bizim h&uuml;k&uuml;met olarak 2015 se&ccedil;imlerine giderken hi&ccedil;bir zaman pop&uuml;lizme d&uuml;şmeden ama bir taraftan da bu &uuml;lkenin kalkınma ve b&uuml;y&uuml;me hedefleri ger&ccedil;ekleşmeden bu &uuml;lkede siyasi istikrar da olmaz. Siyasi istikrarın olmadığı yerlere bakınız, kalkınma ve b&uuml;y&uuml;me rakamlarının d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml; yerlerdir &ccedil;&uuml;nk&uuml; istihdam da d&uuml;ş&uuml;yor, sosyal problem &ccedil;ıkıyor. Onun i&ccedil;in temelde Merkez Bankasının politikalarının mutlaka b&uuml;y&uuml;meye ve reel sekt&ouml;re &ouml;n a&ccedil;acak şekilde olması lazım. Enflasyonla b&uuml;y&uuml;me arasında bir ka&ccedil;ınılmaz &ccedil;elişki varmış gibi bir yaklaşımla faiz politikalarını buna g&ouml;re belirlediğinizde aslında bir kısır d&ouml;ng&uuml;ye girmeye başlıyorsunuz. Halbuki &uuml;lkenin kaynaklarıyla arz talep dengesine dayalı bir b&uuml;y&uuml;meyi &ouml;ng&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;n&uuml;zde ortaya &ccedil;ıkacak olan yeni denge daha yukarıda ve enflasyonla faizin yeniden belirlendiği daha bir &uuml;st d&uuml;zeyde ortaya &ccedil;ıkar. G20 Zirvesi Başbakan Ahmet Davutoğlu, G20 Zirvesi ne ilişkin, Bizim artık d&uuml;nya ekonomisinde edilgen o ekonomik kararlarından etkilenen bir taraf olmaktan &ccedil;ıkmamız, kendi &ccedil;ıkarlarını korumakla birlikte d&uuml;nya ekonomisine y&ouml;n veren bir &uuml;lke konumu kazanmamız lazım ki bu zirvede hemen hemen her oturumda bu konularda g&ouml;r&uuml;ş beyan ettik, &ccedil;ok verimli &ccedil;ok g&uuml;zel tartışmalar oldu dedi. Son &ccedil;eyrekte y&uuml;zde 2.2 sanayi &uuml;retim artışı olduğunu ifade eden Davutoğlu, ihracat y&uuml;zde 4.6 arttığını s&ouml;yledi. Davutoğlu, 2014 &uuml;n kendileri i&ccedil;in sınama olduğunu iki se&ccedil;im yaptıklarını, 2015 se&ccedil;imleri bulunduğunu hatırlattı. Davutoğlu, Siyasi istikrarı korumakla birlikte 62. H&uuml;k&uuml;meti kurar kurmaz ilk yaptığımız şey orta vadeli programı a&ccedil;ıklamak. Dolayısıyla makro ekonomik istikrar konusunda da bir perspektif &ouml;ng&ouml;r&uuml; ortaya koyduk. Şimdi &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; ayak olan sekt&ouml;rel reformlar yani yapısal reformları tamamıyla reel sekt&ouml;rden alıp kalkınmanın altyapısını oluşturacak 25 yapısal reform programı uyguladık diye konuştu. Başbakan Davutoğlu, orada b&ouml;yle bir yapısal reform sunuşu yapan 25 sekt&ouml;rde bir tek T&uuml;rkiye ve Meksika olduğunu anımsattı. &Ccedil;in doğu kalkınmasında k&uuml;reselleşmeye doğru gidiyor, bu G20 ye yansıdı mı? T&uuml;rkiye nin burada kesin bir bakış a&ccedil;ısı var mı, bunu uluslararası platformlarda belli ediyor mu? sorusu &uuml;zerine Davutoğlu, Aslında var. Bir oturumda ticaret, bir oturumda enerji konuşuldu, bir oturumda finansal yapı konuşuldu. Her birinde s&ouml;z alarak T&uuml;rkiye nin g&ouml;r&uuml;şlerini ifade ettim. Mesela ticaret konusuna &ccedil;ok ciddi bir tartışma yaşandı, &ccedil;ok verimli bir tartışmaydı yanıtını verdi. D&uuml;nya Ticaret &Ouml;rg&uuml;t&uuml; n&uuml;n etkin &ccedil;alışması gerektiğinin tartışıldığını dile getiren Davutoğlu, d&uuml;nya ticaretinin senede y&uuml;zde 6-7 artarken son yıllarda y&uuml;zde 3 l&uuml;k arttığını, bu daralmanın d&uuml;nya ekonomisinin b&uuml;y&uuml;me y&ouml;n&uuml;nde ne kadar yavaşladığının g&ouml;stergesi olduğunu s&ouml;yledi. Davutoğlu, ikili, &ccedil;oklu, b&ouml;lgesel, &ccedil;ok taraflı anlaşmaların birbirleriyle tutarlı olmasının en &ouml;nemli hususlardan birisi olduğunu kaydetti. Anlaşmalara sadık kalınmasını istedim Avrupa Birliği nin tek taraflı olarak serbest ticaret anlaşmaları yaptığını belirten Davutoğlu, bunun giderilmesi gerektiğini, giderilmemesi halinde T&uuml;rkiye nin tek taraflı tedbir almak durumunda kalacağını belirtti. Başbakan Davutoğlu, 20 lidere Avrupa Birliği &uuml;yelerine &ccedil;ağrıda bulunduğunu, anlaşmalara sadık kalınmasını istediğini dile getirdi. Bunun yolunun da T&uuml;rkiye nin onayı olmadan başka hi&ccedil;bir &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &uuml;lkeyle serbest ticaret anlaşması yapmamaktan ge&ccedil;tiğini ifade eden Davutoğlu, şunları kaydetti: D&uuml;nya Ticaret &Ouml;rg&uuml;t&uuml; ve OECD Genel Sekreteri de hak verdi. IMF Başkanı da biz bu perspektiften bakmamıştık, &uuml;zerinde duralım dedi. &Ouml;nemli olan şu; T&uuml;rkiye nin kendi &ccedil;ıkarları var, bunu g&ouml;zetmek durumundayız uluslararası b&uuml;t&uuml;n platformlarda. D&uuml;nya ekonomi politikasının nereye gitmesi gerektiği gibi T&uuml;rkiye nin &ouml;zg&uuml;n g&ouml;r&uuml;şlerinin olması lazım &ccedil;&uuml;nk&uuml; T&uuml;rkiye seyirci olamaz. T&uuml;rkiye burada gelişmiş &uuml;lkeler konuşurken, biz de ne olup bittiğini anlayalım diye orada bulunamaz. Aksine d&uuml;nya ekonomi politiği ne y&ouml;nde gitmesi gerekiyorsa o y&ouml;ne işaret etmesi gerekiyor. Davutoğlu, Bizim artık d&uuml;nya ekonomisinde edilgen, o ekonomik kararlarından etkilenen bir taraf olmaktan &ccedil;ıkmamız, kendi &ccedil;ıkarlarını korumakla birlikte d&uuml;nya ekonomisine y&ouml;n veren bir &uuml;lke konumu kazanmamız lazım ki bu zirvede hemen hemen her oturumda bu konularda g&ouml;r&uuml;ş beyan ettik, &ccedil;ok verimli &ccedil;ok g&uuml;zel tartışmalar oldu dedi.

Davutoğlu: Ekonomik politika belirleme yetkisi hükümete aittir

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Merkaz bankası hükümete belli konularda tavsiyelerde bulunur ama nihai ekonomik politika belirleme yetkisi de hesap sorulabilme yetkisi de hükümettedir"

Öne Çıkanlar