Davutoğlu: Güçlü ekonomi, demokrasinin de temeli
-
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu'nda konuşan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, güçlü bir ekonomi olmazsa, demokraside de sorunlar çıkacağını söyledi
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin geliştirdiği her politikanın, ''Ankara'' damgalı, ''Ankara'' imzalı olduğunu söyledi. Davutoğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda, Dışişleri Bakanlığının 2012 yılı bütçesi hakkında bilgi verdi.
Hiçbir dış politikanın boşlukta oluşturulmadığına dikkati çeken Davutoğlu, dış politikaların uluslararası alandaki gelişmelere göre belirlendiğini söyledi.
Ülkelerin uluslararası alandaki bu gelişmelere göre dış politikada yeni ufuklar çizmeye çalıştığını anlatan Davutoğlu, ''Ülkemiz tarihin akış hızını etkileyebilecek kapasitede bir ülkedir. Gelişmeleri bu nedenle doğru tanımlamak zorundayız'' dedi.
Yunanistan'dan başlamak üzere İspanya ve Portekiz'e kadar uzanan kuşakta kriz yaşandığını anımsatan Davutoğlu, ''AB'nin geleceği tartışılıyor. Euro zonunun geleceği tartışılıyor. Hatta daha özel ortamlarda AB'nin geleceği tartışılıyor. AB'nin krizle birlikte girdiği yeni dönem tartışılıyor. Akdeniz'in kuzeyinde ekonomik kriz, Afrika'nın kuzeyinde ise çok yoğun bir siyasal hareketlilik yaşanıyor'' diye konuştu.
''Türkiye, bu kriz hattının ortasında, tüm literatürde yükselen bir güç'' diyen Davutoğlu, bunun farkında olunmasının gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin son genel seçimlerde siyasal istikrarını pekiştirdiğini, ekonomik kalkınmasını sürdürdüğünü belirten Davutoğlu, şöyle devam etti:
''20. yüzyılın başında oluşan krizler, Avrupa ve Ortadoğu'nun yeniden şekillendirilmesine yol açan sonuçlar doğurdu. Siyasal dönüşüm paralelinde ekonomik kriz yaşanıyorsa ilgili ülkelerin doğru stratejik tespitlerle geleceğe hazırlanması lazım. 2011-2023 yılları arasındaki gelişmeler de cumhuriyetimizin 21. yüzyıldaki durumunu belirleyecek. Bugün yaşanan ekonomik kriz, yeni bir ekonomik düzen tartışmalarını gündeme getiriyor. Belirlenen değil belirleyen bir ülke olmak. Bu süreçte üç güç odağı var. Birincisi demokrasimiz. Bakın Avrupa'da olduğu gibi ekonomik krizler demokrasileri de silkeliyor. Yunanistan'da seçimle işbaşına gelmiş bir hükümet görevini tamamlayamadan gidiyor. Güneyimizdeki kuşakta kendi halkıyla barışık bir siyasal sistem yapılanması yok. Hepsi kardeş halkımız, hiçbirisiyle herhangi bir gerilim yaşama lüksümüz yok. Kaderlerimiz özdeştir. Güneyimizdeki ülkeler 'acaba demokrasinin önünü açabilir miyiz' diye çalkantılar yaşarken biz çok başarılı bir seçim süreci geçirdik.
Esas başarı, sonuç ne olursa olsun, Türk halkının demokrasiye sahip çıkmasıdır. Demokrasinin ülkenin hiçbir köşesinde zaafa uğramaması en büyük hedef. İkinci nokta, ekonomimizdeki yüksek performanstır. Türkiye, bu kriz ortamı içerisinde sürekli ekonomik büyüme sağladı. Herkesin yakından takip ettiği bir ekonomik performans. Eğer güçlü bir ekonomi ile tahkim edilmezse demokrasiyi yaşatmakta zorluklar çıkar.''
Davutoğlu'nun konuşması sırasında bazı cep telefonlarının mikrofondan ses iletiminde aksamalara nedene olması üzerine, Komisyon Başkanı Lütfi Elvan, telefonların kapatılmasını istedi. Davutoğlu da ''Sayın Başkan, cep telefonlarımız sürekli açık. Çünkü her an bir kriz haberi geliyor'' dedi.
Üçüncü büyük omurganın, ''aktif dış politika'' olduğunu belirten Davutoğlu, ''Krizler yaşanıyor olabilir. Gece yarılarına kadar kriz yönetimleriyle uğraşabiliriz. Bakanlığımın tüm mensupları uyumaksızın çalışmış olabilir. Tarih sadece Libya'da akmıyor. Biz öbür taraftan Latin Amerika'da açılacak elçiliklerle uğraşıyoruz'' şeklinde konuştu.
''Denge, ahenk...''
Dış politika anlayışının sadece krizlere odaklı olmadığını vurgulayan Davutoğlu, uluslararası alanda yaşanan dönüşümlerin iktidarıyla muhalefetiyle sloganlardan ve klişe sözlerden uzak bir şekilde tartışılması gerektiğini söyledi.
Ülkede sağlıklı bir tartışma ortamı bulunduğunu belirten Davutoğlu, ''Bunların en sağlıklı şekilde tartışılacağı zemin de TBMM'dir. Bu üç konuda çıtayı sürekli yüksek tutacağız. Bazen yüksek tansiyon oluştursa dahi bu konudaki iddialarımızda kesinti yapamayız. her türlü bütçede kesinti yapabiliriz ama bunlardan fedakarlık edemeyiz'' dedi.
Değerler ile ulusal çıkarlar arasında bir denge, ahenk oluşturmanın en önemli prensip olduğunu belirten Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Tarihi değerler, tarihi bağlar... Şam'daki bir Suriyeli, Bosna'daki bir Boşnak, Bakü'deki bir Azeri, Kırım'daki Tatar, o gece rahat uyuyamıyorsa biz burada rahat uyuyamayız. Bu emperyal duygularla hayata geçirilen bir düşünce değil. Çağdaş evrensel değerler yani insan hakları, demokrasi, fikir özgürlüğü, çok kültürlülük, bunlar da evrensel değerler. Bir başka yerde bu evrensel değerler çiğneniyorsa 'bizim şu çıkarımız var' diye bu evrensel değerlerin çiğnenmesine göz yumamayız. Bunları sahiplendiğimiz zaman Türkiye Cumhuriyeti küresel bir güç olur.
Bunun yanında ulusal çıkarlarımız da var. Libya'da bu dengeyi sağlamak için çok büyük çaba sarf ettik. Bir taraftan 25 bin vatandaşı tahliye etmek zorundasınız, burunları bile kanamadan, öbür yandan da şirketleriniz, onların alacakları da dahil bir ulusal çıkarlar bütünü var. Bu dengeyi korumaya özen gösteriyoruz.
Ulusal çıkar algısını dinamik şekilde ele almalıyız. Bir ulusal çıkar tanımlaması 10 yıl önce yapılmışsa dünya değişse bile bu tanımı yeniden ele almak gibi bir tutum geliştiremiyoruz. Bu dengeyi sağlamak zorundayız. Bunu sağlarken uzun dönemli bir perspektif geliştiriyoruz. Hangi ülke ne düşünürse düşünsün iddialı söylüyorum, Türkiye'nin geliştirdiği her politika 'Ankara' damgalıdır, 'Ankara' imzalıdır. Her ülke ile müzakere edersiniz ama nihai kertede ülkenin ali çıkarlarıyla oluşan Ankara merkezli bir dış politika yürütüyoruz.''