Bloomberght
Bloomberg HT Haberler 'Faiz artırımları kaçınılmaz'

'Faiz artırımları kaçınılmaz'

  • İş Yatırım, Merkez Bankasının atacağı adımların başarıyı getirmekte yetersiz kalacağını ve faiz artırımlarının kaçınılmaz olacağını bildirdi

Giriş: 20 Haziran 2011, Pazartesi 18:19
Güncelleme: 20 Haziran 2011, Pazartesi 18:42

İş Yatırım, Merkez Bankasının yeni politika oluşumuna rağmen tek başına Merkez Bankasının atacağı adımların başarıyı getirmekte yetersiz kalacağı, bu nedenle faiz artırımlarının yılın ikinci yarısında kaçınılmaz olacağını bildirdi.

İş Yatırım Genel Müdürü İlhami Koç, İş Yatırım Kıdemli Ekonomisti Burcu Ünüvar, İş Yatırım Araştırma Müdürü Emre Sezan ve İş Yatırım Araştırma Direktörü Serhat Gürleyen'in katılımıyla Londra'da ''İş Yatırım Strateji Basın Toplantısı'' düzenlendi.

Toplantıda, Türkiye'de büyümenin ana motoru olan iç talebin borçlanma kanalından beslendiğinin altı çizilerek, harcama isteği kuvvetli genç nüfus ve hanehalkının görece düşük borçluluğunun önümüzdeki dönemde borçlanarak harcama modelinin büyümeyi desteklemeye devam edeceğinin işareti olduğu belirtildi.

Hanehalkının görece düşük borçluluğu ve harcamaya istekli genç nüfusun, Türk bankalarına ''ilave riskler üstlenmeden tüketici kredilerini artırma şansı'' verdiğine dikkatin çekildiği değerlendirmede, Türkiye'nin tasarruf açığının sermaye girişlerine bağımlılık yarattığı, kısa vadeli sermaye hareketlerinin ise finansal istikrar adına olası bir tehdit olduğu, bu açıdan kredi büyüme hızının finansal istikrar adına takip edilmesi gerektiği kaydedildi.

Türkiye'nin borç dinamiklerinin sağlam bulunduğu ancak kamu tasarrufunun artırılmasının da şart olduğuna işaret edilen değerlendirmede, hükümetin mali disiplin yönünde yeni adımlar atmasını bekledikleri bildirildi.

Yılın ikinci yarısında para politikasına destek vermek adına kamu maliyesinin disiplinli gitmesi gerektiğinin altı çizilirken, para politikasının duruşunu destekleyen sıkı maliye politikasının kamu zamlarıyla uygulanması halinde enflasyon adına kısa vadede risk oluşturabileceği vurgulandı.

Ekonomide yaşanan büyümeyle birlikte Türkiye'nin cari açığının hızla genişlediği, ulusal tasarrufların yatırımları karşılayamamasının Türkiye'nin büyüme kaydettiği dönemlerde cari açığın hızla genişlemesine neden olduğu belirtildi.

Değerlendirmede, Ortadoğu'da yaşanan sorunlar nedeniyle petrol fiyatlarındaki hızlı çıkışın net enerji ithalatçısı olan Türkiye'nin dış dengesini daha da bozduğu, kısa vadeli ve borç yaratan sermaye girişlerindeki ve kredilerdeki hızlı büyümenin finansal istikrarı bozabileceğinden endişe eden ekonomi yönetiminin ''düşük faiz, yüksek munzam'' silahıyla para politikasını sıkılaştırmaya başladığı ancak bu yeni duruşun kısa vadede cari açığı sınırlamasını beklemedikleri bildirildi.

Uzun dönemli eğiliminin altında kalan büyümenin olumlu katkısıyla Merkez Bankasının son 2 yıldır hedeflenen enflasyonun altında bir rakamla seneyi kapattığına değinilirken, ''Geçtiğimiz 2 yılda görece düşük seyreden emtia fiyatları enflasyonu sınırlıyordu ancak emtia fiyatlarındaki yükselişle birlikte bu resim artık ortadan kalktı. Enflasyon cephesinde Merkez Bankasına kıyasla daha karamsarız ve Merkez Bankasının görülebilir bir gelecekte enflasyon hedefini tutturabileceğine inanmıyoruz'' yorumu yapıldı.

-''MB TEDBİRLERİNİN ETKİSİ İKİ ÇEYREK İÇİNDE GÖRÜLECEK''-

Yükselen gıda ve emtia fiyatlarının enflasyon endişelerinin yeniden gündeme gelmesine neden olduğu, canlanan iç talebin üreticilerin fiyatlama kuvvetlerini desteklemesinin maliyet yönlü baskının bir kısmının nihai tüketiciye yansıtılacağını gösterdiği ve bunun Merkez Bankasının enflasyonla mücadelesi adına risk yarattığı belirtilen değerlendirmede, şöyle denildi:

''Sonuç olarak Merkez Bankasının sıkı para politikası duruşunu devam ettirmesi kaçınılmaz. Nitekim enflasyon beklentilerindeki yükseliş ve genişleyen güven açığı, bu tezi destekliyor. Küresel kriz döneminde faiz indirimlerinde öncü olan Merkez Bankası, yeni bir para politikası duruşuyla yine cesur adımlar atıyor. Ancak daha fazla politika aracı içeren bu yeni duruş, faiz seviyesinin düşük olması nedeniyle piyasada bazı endişeler yaratıyor. İç talebin kuvvetli, enflasyon ve cari açık riskinin yüksek olduğu bir dönemde piyasa Merkez Bankasının mevcut politika duruşunu riskli buluyor, Merkez Bankasının yeni politika oluşumunu olumlu bulsak da tek başına Merkez Bankasının atacağı adımların başarıyı getirmekte yetersiz kalacağını düşünüyoruz. Bu nedenle faiz artırımları yılın ikinci yarısında kaçınılmaz olacaktır. Merkez Bankası, yeni politika oluşumu çerçevesinde faiz dışı araçların kullanımına öncelik verdi. Bu çerçevede zorunlu karşılık oranlarını artırırken, vade farklılaştırmasına gitmesi Merkez Bankasının finansal istikrarı sağlamak adına yapısal değişikliklere önem verdiğinin bir göstergesi. Merkez Bankası, zorunlu karşılık cephesinde önden yüklemeli adımları tercih etti. TL ve yabancı para cinsi yükümlülüklere uygulanan zorunlu karşılıklar 2010 sonuna kıyasla yüksek seviyelerde... Zorunlu karşılık cephesinde artırımların devam edeceğini ve 2011 yıl sonunda TL yükümlülüklere uygulanan zorunlu karşılıkların yüzde 15 (ağırlıklı ortalama) seviyesine çıkacağını düşünüyoruz. TL yükümlülüklerde vade farklılaştırılmasına gidilmesi, TL mevduatın vade yapısını yavaş da olsa değiştirmeye başladı. Mevduatın vade yapısı uzamaya başladı.

Merkez Bankasının zorunlu karşılık cephesinde aldığı tedbirlerin krediler üzerinde etkisini görmek için bir çeyrek beklemek gerekiyor. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde daha güvenilir sonuçlar görebileceğiz. Henüz istenen yavaşlama görülmemiş olsa da ekonomi yönetiminin eşgüdümlü adımları atması halinde sene sonunda kredi büyümesinin yüzde 25'e yakın olacağını düşünüyoruz. Ek önlemlerin gelmemesi, Merkez Bankasının elini zorlaştırarak para politikasının başarıya ulaşmasını engelleyecektir. Merkez Bankasının aldığı tedbirlerin iç talep üzerindeki etkisi iki çeyrek içinde görülecektir. Dolayısıyla yeni politika oluşumunun iç talebi etkileme konusunda başarısını/başarısızlığını ölçmek için henüz erken. Önümüzdeki dönemde iç talepte sınırlı bir soluklanma görülse de cari açıkta kısa vadede iyileşme öngörmüyoruz. Yeni politika oluşumunun uygulamaya konduğu tarihten itibaren kredi maliyetlerinin yükseldiğini, hane halkının borçlanma iştahlarının bir miktar öne geldiğini görüyoruz. Bu da kredi büyüme hızının eğilimi konusunda şu an net bir resim elde edemeyeceğimize işaret ediyor.''