JCR'den Türk ekonomisine dair değerlendirme
Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR, TCMB'nin faiz artırımına gitmemesinin TL ile borçlanmak zorunda olan KOBİ'lerin toplu iflas olasılıklarının artmasını göreceli olarak azalttığını bildirdi
Kredi derecelendirme kuruluşu JCR'nin Başkanı Orhan Ökmen üretim verilerinin sınırlı bir daralmaya; krediler, otomotiv satışları, beyaz eşya gibi talep bazlı verilerin ise daha ciddi bir daralmaya işaret ettiğini bildirdi.
Ökmen iktisadi faaliyette öngörülen daralmanın iş gücü piyasasını olumsuz etkileyeceği ve işsizlik oranlarının yükseleceğini belirterek "Böyle bir konjonktürde TCMB’nin faiz artırımına gitmemiş olması TL ile borçlanmak zorunda olan KOBİ'lerin toplu iflas olasılıklarının artmasını göreceli olarak azaltmıştır." yorumunu yaptı.
Ökmen'in açıklamasında öne çıkanlar şöyle;
Cari açığın düşmesine neden olan ihracat ve turizm kanalı ekonomik daralmayı sınırlarken, Aynı şekilde cari açığın düşmesine neden olan ithalat daralması ise tam tersi yönde ekonomik daralmayı daha da artırmaktadır: Reel kurdaki birikimli değer kayıpları ve küresel büyümedeki olumlu seyrin etkisiyle artış eğilimine giren ihracatın dış ticarette yarattığı gelişmeler ve yükselen turizm aktiviteleri ekonomik daralmayı bir miktar sınırlayacak ve büyümeye katkısı pozitif yönde giderek daha da belirginleşecek olmasına rağmen, ithalat yavaşlamasına dayalı dış ticaret açığındaki daralma da genel ekonomik daralmayı negatif olarak tamamen ters yönde hızlandıracaktır.
Büyük ölçekli imalat sanayinin özkaynaklarının payı azalmakta ve dolayısıyla leverage rasyoları giderek artmaktadır.
2013 ten bu yana büyük ölçekli imalat sanayinde kısa vadeli kaynakların payı uzun vadeli kaynaklara göre daha hızlı artmakta ve likidite yönetimini zorlaştırmaktadır.
Büyük ölçekli imalat sanayinde ana faaliyetlerinden sağlanan kaynaklar işletme devamlılığını sağlayacak seviyenin altına düşmektedir: Fon girişlerinin ortalama %45’lik kısmını kısa vadeli yabancı kaynaklardan, %10’luk kısmını Uzun vadeli kaynaklardan, %35’lik kısmını ise kendi faaliyetlerinden, %2’lik kısmı ise öz kaynaklarından sağlanmaktadır.
İşletmelerin toplam nakit yaratma kapasitesi içerisinde ana faaliyetlerinden elde ettikleri fonların %50’nin altına düşmüş olması, işletme faaliyet devamlılıklarını kritik hale getirmiştir.
Büyük ölçekli imalat sanayindeki fon kullanımları ise dönen varlıklar lehine artmakta, yatırım harcamaları düşmektedir. Mevcut durumda, yaratılan toplam kaynakların %60-65’lik kısmı dönen varlıklara ve sadece %30-35’ kısmı duran varlıklara ayrılmaktadır.
Sonuçta büyük firmalar tarafından sağlanan fonların daha çok kısa vadeli olması nedeniyle bu gibi firmaların yatırım yapma üretim güçlerini artırma veya yenileme eğilimleri azalmış durumdadır.
Döviz yükümlülükleri olan firmaların önemli bir bölümü kur zararı nedeniyle “teknik iflas” içerisine düşmüştür: Yapılan düzenlemeyle 2023 yılına kadar bu zararları bilançolarında göstermeyerek kaydi olarak teknik iflasın dışına çıkılmış gösterilmektedir.
Bankacılık kesiminin kredi verme mekanizmaları tekrar kredi verebilir hale getirilmeden ekonomik daralmanın önlenmesi söz konusu olamayacaktır: Bankacılık kesiminin kredi verme mekanizmalarının işler hale getirilmesinin tek koşulu ise herhangi bir nakdi sermaye veya ilave likidite artışına gerek kalmadan, riskli varlıklar arasında iyi-kötü ayrımı yapılarak sermaye yeterlilik oranlarının uluslararası normlara göre ölçülmesi ile sağlanacaktır. Bu yöntemle ölçülen SYR ‘de ortaya çıkacak olan reel ve kaliteli artışlar, bankacılık sektörünün kredi verme isteğini kendiliğinden artıracaktır.