Bloomberght
Bloomberg HT Haberler MB, ekonomistlere "istikrar için gereken yapılacak" dedi

MB, ekonomistlere "istikrar için gereken yapılacak" dedi

  • Merkez Bankası, ekonomistlere yaptığı sunumda, yurtiçi piyasalarının istikrarı için gereken politika adımlarını atacağını söyledi

Giriş: 01 Kasım 2011, Salı 15:44
Güncelleme: 01 Kasım 2011, Salı 16:13

Merkez Bankası, iç ve dış talepte yaşanan dengelenmenin istikrarlı olarak devamı için özellikle tüketici kredilerindeki mevcut büyüme eğiliminin yılın kalan kısmında bir miktar daha yavaşlatılmasının yararlı olacağının düşünüldüğünü bildirdi.

Merkez Bankası yetkilileri bugün İstanbul'da düzenlenen toplantıda, banka ekonomistleriyle bir araya geldi.

Toplantıda, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü, Piyasalar Genel Müdürlüğü ile Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü birer sunum yaptı.

Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü'nün sunumunda zorunlu karşılıklarda 28 Ekim 2011 tarihinde yapılan değişikliklerle; 4 Ağustos 2011 tarihinde yapılan PPK toplantısında belirlenen strateji çerçevesinde TL zorunlu karşılık oranlarında sınırlı bir indirime gidildiği anımsatıldı.

Söz konusu değişikle, 11 Kasım 2011 tarihinden itibaren piyasaya yaklaşık 11 milyar TL likidite sağlanacak.

Bankacılık sisteminin TL likidite ihtiyacını daha kalıcı bir yöntemle ve daha düşük bir maliyetle karşılayabilmesi ve aynı zamanda Merkez Bankasının döviz rezervlerinin desteklenmesi amacıyla, TL yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların YP olarak tutulabilecek kısmına ilişkin üst sınırın yüzde 20'den yüzde 40'a yükseltildiği, bu imkanın Bankanın döviz rezervlerine etkisinin yaklaşık 12 milyar dolar olmasının beklendiği kaydedildi.

Söz konusu değişiklerin 28 Ekim 2011 tarihli yükümlülük cetvelinden itibaren geçerli olduğu ve yeni oranlar üzerinden hesaplanan zorunlu karşılıkların 11 Kasım 2011 tarihi itibarıyla tesis edilmeye başlanacağı belirtildi.

Kıymetli maden depo hesapları

28 Ekim 2011 tarihinde tesisi başlayan 14 Ekim 2011 tarihli yükümlülük cetvelinden itibaren, kıymetli maden depo hesapları için tutulması gereken zorunlu karşılıkların tamamına kadar olan kısmı ile kıymetli maden depo hesapları hariç yabancı para yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların yüzde 10'una kadar olan kısmının da Merkez Bankası nezdinde ''standart altın'' cinsinden tutulabilmesine imkan sağlandığı hatırlatıldı ve bu çerçevede, Banka nezdinde 1,2 milyar dolar değerinde 21,6 ton altın tutulduğu kaydedildi.

24 Ekim 2011 tarihinde açıklanan eylem planının bir parçası olarak altın rezervlerinin güçlendirilmesi ve bankalara likidite yönetiminde daha fazla esneklik sağlamak amacıyla TL yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıların da yüzde 10'una kadar olan kısmının ''standart altın'' cinsinden tutulabilmesine imkan sağlandığı belirtildi.

Yeni düzenlemenin 28 Ekim 2011 tarihli yükümlülük cetvelinden itibaren geçerli olacağı ve 11 Kasım 2011 tarihi itibarıyla Türk lirası zorunlu karşılıkların en fazla yüzde 10'unun altın olarak tesis edilebileceği ifade edildi. Söz konusu imkanın tamamının bankalarca kullanılması halinde piyasaya yaklaşık 5,5 milyar Türk lirası verilirken, Banka nezdinde yaklaşık 3 milyar dolar değerinde 55 ton altın tutulacağı belirtildi.

Toplam kredilerdeki artış eğilimi ortalamaların altına indi

Sunumda, toplam kredilerin artış eğiliminin geçmiş dönem ortalamalarının altına indiğine dikkat çekildi. Yılın son çeyreğinden itibaren baz etkisinin ortadan kalkmasıyla beraber kur etkisinden arındırılmış kredi artışının yıllık yüzde 25 seviyesine yakınsayacağının öngörüldüğü ancak iç ve dış talepte yaşanan dengelenmenin istikrarlı olarak devamı için özellikle tüketici kredilerindeki mevcut büyüme eğiliminin yılın kalan kısmında bir miktar daha yavaşlatılmasının yararlı olacağının düşünüldüğü aktarıldı.

BDDK'nın son dönemde aldığı tedbirlerle maliye politikasındaki sıkı duruş uyguladıkları politika bileşimini desteklediği vurgulandı.

20 Ekim 2011 tarihli Para Politikası Kurulu toplantısında, Kurul'un, küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek 4 Ağustos 2011 tarihli ara toplantıda belirlenen strateji çerçevesinde, yurt içi piyasalardaki istikrarı sağlamak için gerekli politika tedbirlerini gecikmeksizin almaya devam edeceğini vurguladığı hatırlatıldı.

TL zorunlu karşılık oranlarının vade dilimlerine göre farklılaştırıldığı belirtilerek, ''AB liderler zirvesinde alınan kararların ardından TL zorunlu karşılıklarda sınırlı bir indirime gidilmiştir. TL zorunlu karşılıkların yüzde 40'a kadar olan kısmının döviz olarak, yüzde 10'a kadar olan kısmının altın olarak tutulabilmesine imkan sağlanmıştır'' denildi.

Bu kararların, bankaların fonlama ihtiyaçlarını kalıcı olarak ve önemli ölçüde azaltacağı için bankaların maliyet ve likidite kanalı üzerinden olumlu yönde etkilenecekleri, ayrıca TCMB'nin altın ve döviz rezervlerinde artış görüleceği belirtildi.

Cari denge iyileşiyor

Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü'nün sunumunda da ekonomide süregelen iç ve dış talep dengelenmesinin bir sonucu olarak cari dengenin iyileşmeye devam ettiği belirtildi.

Döviz kuru hareketleri ve yönetilen, yönlendirilen fiyat ayarlamalarına bağlı olarak kısa vade için enflasyon tahminlerinin yukarı yönlü güncellendiği hatırlatıldı ve enflasyondaki artışın daha çok göreli fiyat hareketlerinden kaynaklansa da fiyatlama davranışlarındaki olası bir bozulmayı engellemek için TCMB'nin politika duruşunu sıkılaştırdığı ifade edildi.

Orta vadede artan çıktı açığının ve güçlü Türk lirasının ikincil etkileri kontrol altında tutmasının beklendiği, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarına dair risklerin dikkatle takip edileceği ve orta vadeli enflasyon görünümünün bozulmaması için gerekli tedbirlerin alınacağı vurgulandı.

Bankanın, küresel ekonomideki gelişmeleri yakından izleyerek 4 Ağustos 2011 tarihli ara toplantıda belirlenen strateji çerçevesinde, yurt içi piyasalardaki istikrarı sağlamak için gerekli politika tedbirlerini gecikmeksizin almaya devam edeceği kaydedildi.

Bankaların likidite ihtiyacı 11 milyar lira azaldı

Piyasalar Genel Müdürlüğü'nün sunumunda da son dönemde alınan önlemlerin etkisiyle TL'nin en fazla değer kazanan ikinci para birimi olduğu belirtildi.

2010 yılı başından döviz alım ihalelerine son verilen 25 Temmuz 2011 tarihine kadar geçen sürede 21,3 milyar dolar satın alındığı, Ağustos ayında başlanan döviz satım ihaleleri ile de 7,95 milyar dolar döviz satıldığı ifade edildi.

2010 yılının ilk 3 aylık dönem sonundan bu yana artış kaydeden döviz rezerv tutarının 21 Ekim itibariyle 82,3 milyar dolar seviyesine gerilediği kaydedildi.

Sunumda, bankacılık sistemi likidite ihtiyacının Ekim ayında da yüksek düzeyde seyrettiği belirtildi.

TL zorunlu karşılık yükümlülüklerinin yüzde 20'sine kadar olan kısmının döviz cinsinden tesis edilebilme imkanı ile likidite ihtiyacının yaklaşık olarak 11 milyar TL azaldığı ifade edildi.

Ekim ayı Kurul toplantısında, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 5,75 düzeyinde sabit tutulduğu, Merkez Bankası borçlanma faiz oranı yüzde 5 düzeyinde sabit tutulurken; borç verme faiz oranının yüzde 9'dan yüzde 12,5'e, açık piyasa işlemleri çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanı faiz oranının da yüzde 8'den yüzde 12'ye yükseltildiği anımsatıldı.

Bu suretle borç verme faizlerinin önemli ölçüde artırılması yoluyla faiz koridorunun genişletilmesine karar verildiği, bu yönde istenilen sonucun alınabilmesi için bir hafta vadeli repo ihaleleriyle sağlanan TL fonlamanın azaltılması yoluna gidildiği ifade edildi.

Böylelikle gecelik faiz oranlarının önemli ölçüde yükseldiğine dikkat çekilerek, ''Bundan sonra küresel gelişmeler nedeniyle Türk lirasında aşırı değer kaybı gözlenmesi dışında TL fonlama yüzde 5,75 seviyesinden yapılmaya devam edilecektir. Ekim ayı Kurul kararları ve sonrasında uygulanan likidite yönetimi sonucunda Türk lirası önemli ölçüde değer kazanmıştır'' denildi.

Reel efektif döviz kurunun 2003 yılından bu yana görülen en düşük endeks seviyesine Ağustos 2011'de ulaştıktan sonra Eylül ayında sınırlı miktarda yükseldiği belirtildi.

Avrupa Birliği liderler zirvesinde alınan kararların olabilecek en erken zamanda hayata geçirilmesinin önem arz ettiğine de dikkat çekildi.