Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Yeni Teşvik Sisteminde sona gelindi

Yeni Teşvik Sisteminde sona gelindi

  • Babacan, Yeni Teşvik Sistemini bir kaç haftaya kadar açıklayacaklarını belirterek "Yüksek teknolojili yatırımlarda uygulayacağımız teşvikler normale göre biraz daha yoğun olacak" dedi

Giriş: 23 Ocak 2012, Pazartesi 11:09
Güncelleme: 23 Ocak 2012, Pazartesi 11:12

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Yeni Teşvik Sistemini, bir kaç haftaya kadar açıklayacaklarını bildirdi.

Babacan, şu anda uygulamada olan Teşvik Sistemi kapsamında, genel teşvik uygulaması, bölgesel ve sektörel teşvik uygulaması ile büyük yatırımlara yönelik teşvik uygulaması bulunduğunu hatırlattı.

Yeni Teşvik Sistemi çalışmaları kapsamında, sosyo ekonomik gelişmişlik endekslerinin bölge bölge, şehir şehir yenilendiğini ve yeni bir endeks oluşturulduğunu kaydeden Babacan, yeni endekse göre şehirlerin ve bölgelerin belirleneceğini bildirdi.

Babacan, şehir ve bölgelerin belirlenmesinin ardından, her bölge için nasıl bir teşvik yoğunluğu uygulanacağının nihai kararının verileceğini ifade ederek, yeni Teşvik Sistemi kapsamında, stratejik ve yüksek teknoloji sektörleri denilen yeni alanların açıldığını kaydetti.

Türkiye'nin yoğun ithalat yaptığı, dış ticaretinin çok olduğu, ama aynı zamanda rekabet gücü olduğuna inanılan alanların stratejik sektörler olduğunu ifade eden Babacan, bazı kriterlerin belirleneceğini ve kriterlere uyan yatırımlarda teşviklerin biraz daha yoğunlaştırılacağını bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, yüksek katma değer üreten, Türkiye'yi bazı alanlarda sadece ülke içinde değil, bölgesinde söz sahibi yapabilecek yüksek teknoloji yatırımlarında da uygulanacak teşviklerin, normale göre biraz daha yoğun olacağını belirtti.

Yeni Teşvik Sisteminin bir kaç haftaya kadar açıklanacağını da bildiren Babacan, Teşvik Sistemini EKK'nın son 3 toplantısında, en üst seviyede çalıştıklarını ve çalışmaların önemli ölçüde tamamlandığını, bir iki tane karar verilmesi gereken nihai nokta kaldığını söyledi.

-İntibak Yasası-

Başbakan Yardımcısı Babacan, İntibak Yasasına ilişkin soru üzerine de hükümet programında 2014 yılına kadar adil bir intibak sistemine kademeli olarak geçileceğinin yer aldığını hatırlatarak, daha sonra yapılan çalışmalar neticesinde kademelendirilecek bir durum olmadığına karar verildiğini söyledi.

Lojistik hazırlıkların bu yıl sonunda ancak tamamlanabileceğini belirten Babacan, ''2013'ün Ocak ayından itibaren de yeni emekli maaşlarını almak mümkün olacak'' dedi.

İntibak Yasası konusunda algı sorunu bulunduğunu ve bütün emekli maaşlarının artacağına ilişkin bir beklentinin bulunduğunu kaydeden Babacan, İntibak Yasasının sadece işçi emeklilerini ilgilendirdiğine dikkat çekti.

Babacan, belli bir dönemde emekli olanların, diğer dönemlerde emekli olanlara göre, biraz daha dezavantajlı bir durumu bulunduğunu ve dezavantajlı durumdaki emekliler için, kendi durumuna göre bir güncelleme yapılmasının söz konusu olduğunu anlattı.

Babacan, ''Belli bir dönemde emekli olanlar şu ya da bu sebeple benzerlerine göre daha düşük emekli maaşı alıyorsa, yüksek maaş alanlara onları intibak ettirmiş oluyoruz. Sadece işçi emeklileri arasında, fark oluşmuş olanların farkını gidereceğiz'' dedi.

-SPK Yasası-

SPK Yasasının ilk taslağının kurumlara görüşe açıldığını kaydeden Babacan, geçtiğimiz cuma gününün görüş bildirilmesi için son gün olduğunu söyledi. Kurumlardan gelen görüşler çerçevesinde, taslağa son şeklin verilmesinin ardından özel sektörün görüşüne açılacağını belirten Babacan, bu kapsamda aracı kuruluşlarla, yatırımcılarla, bankalarla yasanın istişaresinin yapılacağını ve daha sonra da yasanın Meclise gönderileceğini bildirdi.

Babacan, SPK Yasasını Meclis tatile girmeden bitirmek istediklerini de belirtti.

İMKB'nin halka arzının piyasanın şartlarına göre belirleneceği yönündeki açıklamasının hatırlatılarak, ''Mevcut ekonomik konjonktürde yatırımcıların ilgisinin nasıl olmasının beklendiğine'' ilişkin soru üzerine de Babacan, halka arzlarda işlemlerin yapıldığını ve geçen sene yaklaşık 27 tane ilk halka arz, 50 tane de borçlanma aracı ihracının gerçekleştirildiğini söyledi.

Babacan, her hafta, her ay farklı bir tablonun oluşabildiğini kaydederek, bu nedenle, İMKB'nin halka arzının zamanlamasının piyasa şartlarına bağlı olduğu ifadesini kullandığını kaydetti.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ekonomide uzun vadeye baktıklarını ve uzun vadeli istikrar için ne gerekiyorsa, bugünden onun yapıldığını bildirdi.

Babacan, bu yıl Avrupa'da neler olacağını bugünden kestirmenin zor olduğuna dikkat çekerek, Avrupa'daki hükümetlerin bazı kararları alıp, alamayacakları konusunda bir belirsizlik bulunduğunu söyledi.

Cesaretle, korkmadan adımların atılıp atılamamasının önemli bir unsur olduğunu belirten Babacan, tek tek her ülkenin neyi yapıp, neyi yapamayacağının izlenmesi gerektiğini kaydetti. Özellikle avro bölgesinde ortak hareket edilmesi gereken konuların bulunduğunu ve bu konularda teoride ortak anlayış oluştuğunu anlatan Babacan, bunun pratiğinin, uygulamasının görülmesi gerektiğini vurguladı.

Babacan, Avrupa'da ne olup biteceğine bağlı olarak, Türkiye ekonomisi ile ilgili beklentilerin de farklı senaryolarda düşünülebileceğine işaret ederek, yüzde 4 büyüme hedefinin, Avrupa'da şu andaki durumun süreceği, kötüye ya da iyiye gitmeyeceği varsayımı üzerine kurulmuş bir projeksiyon olduğunu söyledi.

Başbakan Yardımcısı Babacan, ''Avrupa'da işler kötüye giderse belki bu yüzde 4 büyüme oranı daha düşük çıkabilir, işler iyiye giderse de daha yüksek bir büyüme oranı çıkabilir'' dedi.

-''Hassas denge, Merkez Bankasının ve BDDK'nın politikalarıyla belirlenecek''

2012 yılında bütçe politikalarında sıkı duruşa devam edileceğini belirten Babacan, para politikası ve makro ihtiyati tedbirlerde, günün gereği ne ise onun uygulanacağını bildirdi.

Babacan, bu yıl bir riskin enflasyonun ve cari açığın kontrol altında tutulamaması, bir başka riskin de ülkenin resesyona düşmesi olduğunu kaydederek, şöyle devam etti:

''Eğer para politikasını ve makro ihtiyati tedbirleri çok gevşetirseniz bunun olumsuz, enflasyon ve cari açık, sonuçları olabilir. Ama çok sıkarsanız da Türkiye bir resesyona girebilir. İşte o ikisi arasındaki ince dengeyi, hassas dengeyi götürmek de Merkez Bankasının ve bir ölçüde BDDK;nın politikaları ile belirlenmiş olacak.

Maliye politikalarını konjonktüre göre değişen bir şekle sokmak istemiyoruz. Maliye politikalarını gevşetmek en kolayıdır. Vergileri düşüreceğim dediğiniz de ya da daha fazla para dağıtacağım dediğinizde buna hiç kimsenin itirazı olmaz.

Ama mevcut vergi oranlarını biraz yükseltmek istediğinizde ya da bazı harcamalarda kesintiye gittiğinizde, birden bire şikayet konusu olması mümkün oluyor. Dolayısıyla maliye politikalarını çabuk gevşetmek, çabuk sıkmak kolay değil. Biz nasıl olsa sıkı götürüyoruz, dolayısıyla bu bizim sık başvurduğumuz bir araç olmayacak. Para politikaları ya da makro ihtiyati tedbirleri sıkılaştırma ya da gevşetme yönünde çok daha hızlı hareket edebilecek bir politika alanı olarak görüyoruz.''

-''Bu yıl, yoğun miktarda yasanın gündeme geleceğin bir yıl olacak''

Başbakan Yardımcısı Babacan, bu yılın, Meclis de tıkanıklar yaşanmazsa oldukça yoğun miktarda yasanın gündeme geleceği bir yıl olacağını bildirdi.

Bu yıl çalışma hayatı ile ilgili yasalardan, yargı reformuna kadar pek çok yasanın gündeme geleceğini belirten Babacan, İstanbul Finans Merkezi Paketinin, Yatırım Ortamını İyileştirme Paketinin, iş gücü piyasasına yönelik destekler ve kıdem tazminatı düzenlemelerinin hazırlıkları bulunduğunu söyledi. Babacan, ''Dolayısıyla 2012'de atacağımız adımlar, hem 2012 için, hem de daha sonrası için önemli olacak'' dedi.

-Cari açık

Babacan, ''Dünya Bankası raporunda cari açık nedeniyle Türkiye'nin gelişen ülkeler arasında en kırılgan olduğu ifadesi bulunuyor. Buna katılıyor musunuz?'' şeklindeki soru üzerine, raporda çok keskin ifadeler bulunmadığını ve dikkatli bir üslupla yazıldığını söyledi.

Türkiye'de cari açığın yüksek olduğunun bilinen bir gerçek olduğuna işaret eden Babacan, cari açığı düşürme yönündeki politikaların bir yıldır fiilen uygulandığını hatırlattı. Babacan, şunları söyledi:

''Bir yandan makro ihtiyati tedbirler, bir yandan Merkez Bankasının para politikaları... Zaten bütçede oldukça dikkatli gidiyoruz. Bütçe açığımız çok düşük seyrediyor. Dolayısıyla kısa vadede yapılabilecekleri zaten yapıyoruz.

Orta, uzun vadede de sonuç verecek reform alanları var, onlarda da çalışmaya başlamış durumdayız. Enerjiden tutun, iş gücü piyasasına kadar, hatta uzun vadede ar-ge, inovasyon, eğitim reformlarına kadar geniş bir alanda çalışma var. Bu reformlar peyderpey yapılıyor.

Dolayısıyla cari açık 2010, 2011 yılında yüksek gitti; doğru ama 2012 yılıyla beraber düşüş trendi başladı. Dolayısıyla en yüksek rakamlar geride kaldı. Bundan sonra trend, zaten azalış yönünde olacak. Dolayısıyla Dünya Bankası, orada, cari açığın yüksekliğine dikkatli olunması hususuna haklı bir vurgu yapmış. Bu da bizim zaten katıldığımız bir konu.''

Başbakan Yardımcısı Babacan, 2011'de cari açığın 70 milyar doların üzerinde bir rakam çıkacağını ve Şubat ayının ilk 10 gününde bu rakamın öğrenileceğini kaydederek, doğrudan sermaye girişinin de 12-13 milyar dolar olacağını söyledi.

Doğrudan sermaye girişiyle uzun vadeli diğer sermaye türlerinin girişi toplandığında cari açığın finansmanının aşağı yukarı yarısına ulaşmış durumda olduğunu ifade eden Babacan, ''Cari açık bir dönem neredeyse tamamen kısa vadeli hareketlerle finanse ediliyordu. Daha sonra yavaş yavaş doğrudan sermaye girişinin ve uzun vadeli hareketlerin payı arttı. Şu anda yarı yarıya ulaşmış durumda. Finansmanının yarısı kısa vadeli, yarısı da uzun vadeli hareketten'' dedi.

-''Tasarruf oranları düştü''

Babacan, ''TÜSİAD'ın 'cari açığın gelirlerin artmasıyla değil, ekonominin yavaşlamasıyla gerilediği' yorumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki soruyu da önemli olanın Türkiye'nin tasarruf, yatırım açığının belli bir dengeye getirilmesi olduğunu söyledi.

Türkiye'de tasarruf oranlarının çok düştüğüne işaret eden Babacan, özellikle 2010 ve 2011 yılında büyümenin kaynağına bakıldığında, iç tüketim harcamalarının bir ağırlığı olduğunun görüldüğünü kaydetti.

Babacan, büyümeyi sınırlayarak cari açığı kontrolün bir hedef olarak düşünülemeyeceğini ifade ederek, şöyle devam etti:

''Ama eğer iç tüketim, hele hele tasarrufları düşürerek bu yapılıyorsa, insanlarımız kazandığından daha fazla harcıyorsa, bunu özellikle borçlanarak yapıyorsa biz, kredi kanallarında zaten bir kısıntıya gitmeye başladık. Bir yıldır uyguluyoruz. Önce Merkez Bankası başladı, arkadan BDDK da tedbirler aldı. Yani kontrolsüz bir kredi artışı ve kredi artışına dayanan bir iç tüketim artışı ve bunun beraberinde bir büyüme oluyorsa, ama aynı zamanda bu bir cari açıkta üretiyorsa o zaman bizim haklı olarak tedbir almamız gereken bir alan bu.

Büyümeye hiç dokunmayalım dersek, tasarruf oranını da eğer kısa vadede artıramıyorsak, o zaman Türkiye çok daha riskli bir ortama sürüklenebilir. Yani bir kaç yıl hızlı büyüyüp, daha sonra sıkıntılı bir tablo görmektense, baştan kontrollü gitmek, baştan sürdürülebilir bir büyüme seviyesinde gitmek daha uygun olur diye düşündük.

Biz ekonomide uzun vadeye bakıyoruz. İlla bugüne, bu yıla, bu aya bakmıyoruz. Uzun vadeli istikrar için ne gerekiyorsa bugünden onu yapıyoruz. Şunu beklememeliyiz, büyüme olsun da nasıl olursa olsun. Büyümenin kaynağı eğer sıhhatli değilse ve ileriye doğru riskler birikiyorsa, o zaman o risklere izin vermemizin de düşünülmemesi lazım.''