Ateşan Aybars
Ateşan Aybars
İTÜ'den Elektronik Yüksek Mühendisi olarak mezun olduktan sonra akademik çalışmalarına Kanada'da devam etti. 1975 yılından itibaren Kanada Atom Enerjisi Komisyonu ve Ontario Hydro Nükleer santrallarında çalıştı. 1981 yılında finans dünyasına geçerek geliştirdiği Teknik Analiz Modeli ile Ontario Securities Commission'dan Commodity Trading Manager lisansı aldı. 1993 yılında Türkiye'ye dönerek teknik analiz, türev piyasalar ve risk yönetimi seminerleri verdi ve çeşitli finansal kuruluşlara yatırım danışmanlığı yaptı. 1999'dan itibaren medyada ekonomi yorumları yapmaya başlayan Aybars, 2010 yılından bu yana Bloomberg HT Televizyonu'nda yayınlanan Risk Yönetimi programında yorumcu olarak ekrana çıkıyor.

Petrol ve altın

Giriş: 27 Şubat 2012, Pazartesi 08:25
Güncelleme: 27 Şubat 2012, Pazartesi 08:27

Küresel ekonomi gelişme ve beklentileri ile genel olarak iyimserliği öne çıkarıyorlar. İyimserlik net olmamakla birlikte birçok analist ve ekonomist bu süreçten memnun. Özellikle ABD makro ekonomik verileri ve Yunanistan’a yardım paketinin onaylanması ile piyasalarda risk alma iştahının arttığı gözleniyor. Tüm bu veriler diğer emtialarda olduğu gibi petrol fiyatınıda destekliyor. Ama son haftalarda petrol fiyatının artması ardında jeopolitik riskler var. Suriye ve İran topun ağzında. İran örneğinde, batının nükleer silah kaygısından çok İran’ın ‘petro-dolar’ sistemini kısa devre etmeye çalışması gerginliğin asıl sebebi. Saddam Hüseyin için de gerçekliği kanıtlanamayan kütle imha silahları (MDW) yapıyor bahanesi ile (petro-dolar hükümranlığına karşı çıktığı için) 2. Körfez savaşı çıkarılmıştı. Şimdi, Batı ambargo’su ve sosyal mühendislik faaliyetleri ile İran’a saldırıyı kabul edilebilir bir zemine taşımaya gayret gösterenler, İran’a arka çıkan ülkelere ambargo desteği için baskı yapıyorlar. İran petrolünün en önemli üç müşterisi Çin, Japonya ve Hindistan baskı sonucu İran petrol ithalatını azaltıyorlar. Giderek yalnızlaşan Tahran yönetimi ise olağanüstü zor koşulları altında hata yapmaya zorlanıyor. Örneğin, ‘Hürmüz boğazının petrol akışına kapatılması söz konusu değil’ açıklamasına rağmen çember daraldıkça İran’ın ne yapacağını kestirmek mümkün değil. Sonuç olarak jeo-politik ve İran gerginliğinin öne çıkması ve kargaşanın uzun süre devam edeceği beklentisi, petrol piyasalarında olası kısa dönemli kar realizasyonlarını sadece sığ birer düzeltme ötesine taşıyamayacaktır. Ancak, ham petrol ve akaryakıt fiyatının yükselmesine karşı önlem ABD’den gelecektir. Zira, en fazla petrol tüketen ve ekonomisi %70 ölçeğinde tüketicisine bağımlı olan ABD’de, henüz toparlamaya başladığı düşünülen kırılgan ekonomisi ile yüksek benzin fiyatlarına daha fazla tolere etmesi zor, özellikle başkanlık seçim yılında. Geçen yıl Libya petrol akışının azaldığı dönemde Stratejik Petrol Rezervlerin (SPR) bir kısmı piyasada satılmış ve Brent petrolu önemli ölçüde değer kaybetmişti. Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) geçmişte üç kez bu stokları (SPR) kullanmış ve petrol fiyatını manipüle edebilmişti. Birincisi 1990/91 Körfez savaşında (Operation Desert Storm). İkincisi, Katrina Kasırgasının getirdiği felaket ve acıları azaltmak üzere petrol fiyatının düşürülmesi amacıyla stokların kullanılması ve üçüncü defa geçen Haziran ayında ‘Arap Bahar’ı sürecinde aksayan Libya petrolü yerine 60 milyon varil petrolün bir ay boyunca SPR stoklarından piyasaya sürülmesiydi. Aslında her defasında SPR’nin piyasaya süreceği petrol miktarından çok IEA niyetinin yada tehdid’inin petrol fiyatını sert bir şekilde düşürdüğünü görüyoruz. IEA’nın 2011 Haziran’ında stratejik petrol rezervlerinden piyasaya sürmesi mantığı yüksek petrol fiyatlarının zaten zayıf olan küresel ekonomiyi tehdit etmesiydi. Bu defa da, petrol fiyatının son dokuz ayın en yüksek seviyesine tırmanması ve olası arz kesintisi sebebi ile ABD yönetimi tekrar Stratejik Petrol Rezerv’lerine başvurarak yükselen petrol fiyatının önünü kesebilir.