Kırmızı et üretimi neden azaldı?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) kırmızı et üretimi 4'üncü çeyrek verilerini açıkladı.
Hayvancılık tarafında kırmızı et fiyatlarına yönelik tartışmalar ve ithalat politikası aralıksız sürerken, TÜİK'ten gelen son veriler sektör açısından çok iç açıcı gözükmüyor.
Resmi rakamlara göre Türkiye'nin toplam kırmızı et üretimi yılın dördüncü çeyreğinde, bir önceki çeyreğe göre yüzde 12,6 azalarak 295 bin 329 ton oldu. Üretim, bir önceki yılın aynı dönemine göre ise 9,1 arttı.
Böylece 2017 yılının tamamına baktığımızda Türkiye'nin toplam kırmızı et üretimi, 2016’ya göre yüzde 4 azalışla 1 milyon 126 bin 403 ton oldu.
2016 yılında toplam kırmızı et üretimi 1 milyon 173 bin ton seviyesindeydi.
TÜİK verilerine baktığımızda kırmızı et üretimindeki kan kaybı ağırlık olarak büyükbaş tarafında yaşandı.
Sığır eti üretimi yüzde 7 geriledi.
Bu arada ufak bir hatırlatma yapalım…
TÜİK, deri üzerinden veri topluyor.
Geçtiğimiz yıl ithal edilen 500-600 bin adet besilik büyükbaş hayvandan elde edilen kırmızı etler de yerli üretim olarak kayıtlara geçiyor.
Yani üretim, ithalata rağmen gerileme trendinde.
Bu da söz konusu gerilemenin, istatistiklere yansıyandan çok daha fazla olduğu anlamına geliyor.
“ÜRETİMDEKİ AZALIŞ %4 DEĞİL, EN AZ %15”
İzmir Kırmızı Et Üreticileri Birliği Başkanı Osman Civil, kırmızı et üretimindeki azalışın yüzde 4’den fazla olduğu görüşünde.
Civil, iddiasının gerekçesini ise şöyle açıklıyor: “TÜİK verilerine, ithal edilen hayvanlardan elde edilen kırmızı et üretimi de dahil ediliyor. Verilerde ithalatı arındırdığınız takdirde içerideki kırmızı et üretim kaybı yüzde 4 değil, minimum yüzde 15’i bulur.”
Osman Civil, 2018’e yönelik kırmızı et üretim miktarı için de şu öngörüde bulunuyor: “Eğer bu yılki ithalat rakamlarını arındırarak hesaplama yapılırsa 2018’de de üretim azalır. İşin içine ithalat rakamlarını da katarsak 2017’deki üretim rakamları korunur ama yine 2016’nın gerisinde kalır.”
Mevcut şartlarda hayvancılıkta asıl riskin kaba yem tarafında olduğuna dikkat çeken Civil, “Kaba yem üretimi az. Bu yüzden hayvan sayısı artsa bile üretim maliyeti düşmez. Kaba yemde en az yüzde 20 üretim sıkıntısı var. O yüzden hayvancılık tarafında en büyük darboğazlardan birisi kaba yem” diyor.
Aslında piyasadaki fiyatlar da Civil’i teyit eder nitelikte.
Bugün silajın ton başına 300 TL olduğu bir ortamda samanın ton başına fiyatının 600 TL olması da ayrı bir konu.
Böyle bir ortamda tüketici açısından 2018’de de kırmızı et fiyatlarının düşmesini beklemek hayal gibi geliyor.
“ÜRETİM GİTTİKÇE ZAYIFLIYOR”
Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Derneği (ETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yücesan da TÜİK’in verilerini yorumladı.
Son çeyrekteki üretimin yıllık bazda yüzde 9,1 artmasının yerli üretim kaynaklı değil, ithalat kaynaklı olduğunun altını çizen Yücesan, tablonun geneline bakıldığında üretimin gittikçe düştüğünü, zayıfladığını söylüyor.
Yücesan, “Her ithalat hamlesi üreticiyi geride bırakıyor. İthal mal, üretici fiyatının altında piyasaya çıkınca çiftçi bu işten zarar ediyor. Hayvancılık, kartopu gibi büyüyen bir sarmalın içerisinde… İthalat arttıkça üretim azalıyor, üretim azaldıkça ithalat artıyor” dedi.
Et ve Süt Kurumu’nun (ESK) hafta sonunda yayımlanan 100 bin kasaplık hayvan ithalatı kararına da değinen Yücesan, “İçeride üretim yok. ESK tüketim amaçlı ithalat yapıyor. İçeride üretimi artırmak amaçlı değil” diyor.
Yücesan’a göre bu politika anlayışı ile 2018’de açık büyüyecek.
TÜİK VERİLERİ ÇELİŞİYOR MU?
Hatırlarsanız önceki yazılarımızda TÜİK verilerinin güvenilirliğinin sorgulandığını yazmıştık.
Verdiğimiz örnek de geçen hafta (7 Şubat Çarşamba) açıklanan 2017 yılı "Hayvansal Üretim İstatistikleri" üzerineydi.
TÜİK’e göre 2017 yılında büyükbaş hayvan sayısı bir önceki yıla göre yüzde 13,2 artarken, küçükbaş hayvan sayısı yüzde 7,2 arttı. Aynı dönemde süt üretim miktarına baktığımızda da toplamda yüzde 12’lik artış göze çarpıyor.
Biz de bu artışın piyasada bir karşılığı olmadığını yazmıştık.
Çünkü sektör temsilcileri ve uzmanlar, 2013-2016 döneminde büyükbaş hayvan sayısı neredeyse yerinde sayarken 2017’de yüzde 13’ün üzerindeki artışı mantık çerçevesinde haklı olarak sorguluyordu.
Zira bu artışa(!) rağmen hala kırmızı ette arz ve fiyat sıkıntısının sürmesine anlam verilemiyor.
TÜİK’e göre süt üretiminin arttığı bir ortamda piyasada çiğ süt fiyatının yükselişe geçmesi ve sanayicilerin zaman zaman çiğ süt bulmakta sıkıntı çektiği yönündeki açıklamaları da tezat değil mi?
Sayıdaki bu ciddi artışın ardında kesilen hayvan başına verilen teşviğin geçen yıl bir dönem kaldırılması ve sonrasında yeniden verilmesiyle ilgili küpe kayıtları meselesi mi var?
Çünkü bugün açıklanan TÜİK rakamı da bu pencereden bakıldığında kendi içerisinde çelişmiyor mu?
Hayvan sayısı artarken, kırmızı et üretimindeki bu düşüşü nasıl yorumlamak lazım?
KIRMIZI ETTE "ÇOK BİLİNMEYENLİ ÜRETİM DENKLEMİ"
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr Bülent Gülçubuk, Türkiye’de büyüme rekor kırarken, hayvan sayısı artarken, desteklemeler çeşitlenirken, canlı hayvan ithalatı hep gündemde iken ve de ihracat yükselirken kırmızı et üretiminin düşmesini “çok bilinmeyenli bir denklem” olarak yorumluyor.
Prof. Dr. Gülçubuk’a göre girdiler ile çıktılar arasında bir ilişki bulunamıyor ve kurulamıyor.
Söz konusu sorun anlaşılmadan ve çözülmeden ‘hayvancılık politikaları ve sorunları’nın hep sıcak gündemde kalmaya devam edeceğini kaydeden Prof. Dr. Gülçubuk, “Türkiye’nin nüfusu 2015-2017 yılları arasında 2,2 milyon artarken (bu rakama Suriyeli ve diğer mülteciler, göçmenler dahil değil), kırmızı et üretimi reel olarak yaklaşık 23 bin ton azalmıştır. Destekler artarken ve çeşitlenirken, büyükbaş hayvan sayısı 800 bin artarken, küçükbaş hayvan sayısında azalma olmazken “kırmızı et üretiminin” azalması; kaynak kullanım etkinliği, verimlilik ve sağlıklı beslenme gibi konuları akla getirmektedir” diyor.
Buradan üç temel çıkarımda bulunabileceğini kaydeden Prof. Dr. Gülçubuk, “Birincisi hayvanlarımızın canlı ağırlıkları düşüktür, ikincisi girdi fiyatlarının yükselmesi nedeniyle hayvanlar yeterince beslenemiyor ve bu da ağırlığını etkiliyor, üçüncüsü ise çiftçi ithalattan dolayı piyasada oluşan fiyat belirsizliği nedeniyle hayvanlarını elde tutmaktadır” diyor.
Prof. Dr. Gülçubuk’a göre çok bilinmeyenli denklemin çözümü için; hayvan sayısındaki artış, destek miktarlarındaki artış ve bunun üretime yansıması, ithalatın çiftçi ve piyasa üzerindeki psikolojik tutum etkisi, girdi fiyatlarında artışın hayvan beslenmesine etkisi ve bütün bunlar sonucunda kırmızı et üretiminde ortaya çıkan tablo ile ilgili analitik değerlendirmeler yapmak önem arz ediyor.
Aksi taktirde çiftçi tabiriyle “bu pilav daha çok su kaldırır.”
Görüşler bu şekilde...
Hayvancılık tarafındaki sorunları ve çözüm önerilerini zaman zaman bu köşede ele alıyoruz ama mevcut tablonun özeti kronik sorunlarla alakalı.
Üretimdeki kaybın temel nedenleri arasında hayvancılık politikalarındaki yanlış ve eksiklikler gösteriliyor.
İthalat gölgesinde üretim her geçen gün zorlaşıyor.
Özellikle çiftçinin yüksek girdi maliyetleri yüzünden planlı ve sürdürülebilir üretimden uzaklaştığı kaydediliyor.
Tarım sektörü açısından istikrarlı bir piyasadan uzaklaşıldıkça yerli üretim cazip olmaktan çıkıyor.
Arzın yerini günlük politikalarla ithalat alıyor.
Bu da ister istemez kırsalda daha ağır hasarlara yol açıyor.
Bu yıl yine hayvancılık tarafında hem üretici hem de tüketici açısından tansiyon yüksek olacak gibi gözüküyor.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü