Zeytincilikte öne çıkan ve çözüm bekleyen sorunlar
Zeytin hasadı başladı…
Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) koordinatörlüğünde oluşturulan "Zeytin Rekolte Tahmin Komisyonu" 2019-202 sezonuna ilişkin rekolte tahminlerini duyurdu.
Komisyona göre, toplam zeytin üretiminin 1 milyon 532 bin ton, sofralık zeytin üretiminin 415 bin ton, yağlık zeytin üretiminin 1 milyon 110 bin ton ve zeytinyağı üretiminin 225 bin ton olacağı öngörülüyor.
Bu rakamların biraz ötesine geçip sektörün genel görünümü ve durumuna bakalım istiyoruz.
Zeytin Rekolte Tahmin Komisyonu üyeleri, Türkiye’nin dört ana bölgesinde 15 il, 79 ilçe, köy ve beldelerinde mevcut zeytinliklerde teknik incelemeler yaptı.
Zeytin yetiştiricileri, zeytin üretici birlikleri, zeytin ve zeytin yağ işletmelerini ziyaret eden heyetler, prina sanayicisi, Tarım ve Orman İl ve İlçe Müdürlükleri, zeytin ve zeytinyağı kooperatifleri ile ziraat odaları temsilcileriyle de birebir görüşmeler gerçekleştirdi.
Gelin isterseniz, UZZK’nın 7 Ekim 2019 tarihli raporunda zeytincilik tarafında öne çıkan izlenim, tespit, sorun ve önerilere bir göz atalım.
Rapora göre, geçen yıl zeytin sineği zararlısının verdiği hasarın bu yıl görülmemesi, var olan ürünün kalitesinin artmasına sebep olmuş.
Her ne kadar bazı bölgelerde çiçeklenme dönemindeki yağışlar sonucu kısmi rekolte kayıpları yaşansa da ülke genelinde beklenti olumlu.
Bildiğiniz üzere Türkiye’de yaklaşık 180 milyon zeytin ağacı olduğu tahmin ediliyor. Bunun 153 milyon adedi meyve veriyor. Son 15 yılda zeytin ağacı varlığımızda önemli artışlar yaşandı ancak burada da işin yatırım tarafında yaşanan plansızlık ve fizibilite çalışmalarındaki eksikliğe dikkat çekiliyor.
EZBERE DİKİM DEVAM EDİYOR
Zira rapora göre, yeni tesislerde dikimi gerçekleştirilecek fidanların öncelikle hangi amaçla dikileceği, bölgeye adaptasyon yeteneği vb. gibi hususlara dikkat edilmediği tespit edilmiş.
Nicelik olarak ağaç varlığımız artarken bunun niteliğine maalesef aynı oranda dikkat etmemişiz. Bu da bize orta ve uzun vadede verimlilik ve kalite tarafında sorunlar çıkarabilir.
Bir diğer önemli nokta, sektörün yüksek girdi maliyetleriyle ilgili.
Raporda, "Girdi ve hasat maliyetleri yüksekliği ürünün az olduğu yıllarda özellikle dile getirilmekte, yer yer ürünün tarlada kalmasına sebep olmaktadır. Girdi maliyetlerinin azaltılması konusundaki talepler çok yoğun olarak dile getirilmektedir” ifadelerine yer veriliyor.
Özellikle girdi maliyetlerinin geçen sezona göre yüzde 30-40 arttığı bir ortamda verilen desteklemelerin miktarı ve zamanı daha da önemli hale geliyor.
Zeytin ve zeytinyağı sektöründe çeşitli kalemlerde destekler verilmesine karşın küçük aile işletmeciliğinin yoğun olması nedeniyle verilen desteklerin çok küçük bir kısmının üreticinin faydasına sunulduğuna dikkat çekiliyor.
Raporda desteklemelere yönelik bir de şu uyarı yer alıyor: “Zeytinyağı primi ödemelerinde yeterli talep olmadığı ve müstahsil makbuzu düzenlemelerinde usulsüzlükler tespit edilmektedir. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi olarak önerimiz, toplam zeytin danesine desteklemenin yapılmasıdır. Böylelikle, küçük ya da büyük ölçekli tüm üreticilerimizin faydalanabileceği, çok daha etkili olacağı, sektörün kayıt dışı sorununa çözüm sağlayacağı, üreticinin maliyetlerine katkı yapacağı düşünülmektedir.”
Tarım ve Orman Bakan Yardımcısı Mehmet Hadi Tunç, geçtiğimiz günlerde rekolte tahminlerini açıklarken, dane zeytine 15 kuruşluk desteklemenin hazır olduğunu ve kararnamenin Cumhurbaşkanlığına sevk edildiğini açıklamıştı.
Ancak, özellikle son 1 yıldaki maliyet artışları göz önüne alındığında sektör temsilcilerinin buradaki beklentisi 15 kuruşun çok daha üzerindeydi.
Zira raporda şu ifadeler dikkat çekiyor: “Üreticilere yapılan desteklemelerin yetersiz olması sektöre büyük zarar vermektedir. Stratejik bir ürün olması nedeniyle zeytinyağının prim sisteminin zeytinyağına değil ham dane zeytine 50 kuruş ya da zeytinyağına 1,5-2,0 TL seviyelerine çıkarılması, AB’de olduğu gibi piyasayı düzenleyici fiyat ve destek modellerinin uygulanması, zeytincilik sektöründe ürün ve üretim maliyetinin düşürülmesinde mutlak gerekli görülen ve zeytincilikte kullanılan girdilerden başta gübre, akaryakıt ve enerjinin ucuzlatılması, Ar-Ge çalışmalarının desteklenmesi uygun olacaktır.”
MARKALI, AMBALAJLI, MARKET SATIŞLARI %30 DÜŞTÜ
Piyasa fiyatlarındaki dalgalanmaların; üretici ve tüketici üzerinde negatif etki yaptığına dikkat çekilen raporda, markalı, ambalajlı market satışlarının yüzde 25-30’lara varan oranlarda düştüğü, buna karşın merdiven altı satışlarda patlama olduğu, taklit ve tağşişin tavan yaptığı, kayıt dışılığın arttığı kaydediliyor.
Bakanlığın denetimlerine rağmen taklit ve tağşişin önlenemediği ifade edilen raporda, bunun temel nedeni, cezaların ve kayıt dışı üretim denetimlerinin yetersiz olması gösteriliyor.
BÜYÜK MARKALI SANAYİCİ VE ZİNCİR MARKETLERDE TAKLİT VE TAĞŞİŞ
Tağşişli yağlarla ilgili kamu denetimlerinin attırılması, etkin ve caydırıcı ceza sisteminin devreye girmesi gerektiği kaydedilen raporda bir de çarpıcı bir tespit yer alıyor.
Eskiden pazarlarda veya yol kenarlarında yapılan taklit ve tağşişli ürünlerin Tarım ve Orman Bakanlığının verilerine göre yaygınlaşarak büyük markalı sanayicilere de yayıldığı belirtilen raporda, büyük hipermarket zinciri markalarında Türk Gıda Kodeksi (TGK) Zeytinyağı Tebliğine uygun olmayan ürünlerin var olduğunun da saptandığı kaydediliyor. (NOT: UZZK, raporun bu kısmını kimseyi zan altında bırakmamak adına çıkarmış ve revize etmiştir.)
Sektör temsilcileri, bu problemin çözümünde zaman geçirilmeden etkin ve caydırıcı cezai yaptırımların gerçekleştirilmesi için yasa değişikliğinin yapılması, müteselsil sorumluluğun oluşturulması yerinde olacağı görüşünü paylaşıyor.
Bu konuda, geçtiğimiz yıllarda Tarım Bakanlığı, taklit ve tağşiş konusunda belirli dönemlerde şirket, marka ve ürünleri ifşa ederek kamuoyunu bilgilendiriyordu.
Ancak uzun bir süredir bu uygulama da rafa kaldırıldı.
Neden?
HATALI YAZILIM NEDEN DÜZELTİLMİYOR?
Rapordan öğrendiğimize göre taklit ve tağşişin önlenmesi için ürünlerin tarladan sofraya ürün izlenebilirliğini sağlamak üzere kurulan ÜDTS’de yazılım hatası yapılmış.
Ancak işin daha vahim tarafı yapılan hatalı yazılımın günümüz teknolojik imkânları çerçevesinde halen güncellenmemesi.
Sektör, yazılım hatasının güncellenerek düzeltilmesi ve sistemin uygulanmasını istiyor.
Ayrıca zeytinyağında tağşişle mücadele etmek için İtalya’da olduğu gibi polis teşkilatına bağlı bir “Gıda Polisi” uygulaması da raporda yer alan bir başka öneri.
ZEYTİNCİLİKTE İSTATİSTİKİ VERİLER GÜNCEL VE GÜVENİLİR DEĞİL
Raporda, sektörle ilgili istatistiki verilerin güncel olmamasından dolayı rekolte tahmin çalışmalarının uzmanların sadece tecrübeleri ve gözlemlerine dayanarak yapıldığına dikkat çekiliyor.
Yani birçok tarımsal üründe olduğu gibi zeytincilik tarafında da veri/istatistik tarafında zayıfız. Doğru, güncel ve güvenilir verilere sahip değiliz.
Raporda, başta ağaç sayısı olmak üzere, sektördeki verilerin güncelleştirilmesi gerektiği, uzaktan algılama sistemleri kullanılarak, bir coğrafi bilgi sistemi ve güvenilir veri tabanının oluşturulması gerektiğinin altı çiziliyor.
FİDAN DİKİMİNDEN HASAT SONRASINA KADAR SIKINTILAR VAR
Zeytinin toplanmasından zeytinyağı elde edilmesinde, işlenmesinden depolanması ve
ambalajlanmasına kadar olan süreçte kalite kayıplarının sıkça yaşandığı kaydedilen raporda, bir çok yörede zeytinyağlarının kısa sürede bozulmasının esas sebebinin ideal saklama şartlarına uyulmaması olduğu belirtiliyor.
Raporda, zeytincilikte hasat ve sonrası sürece dair de şu eksikliklere dikkat çekiliyor: “Tüm yörelerimizde üretilen zeytin ve zeytinyağlarının ambalajlanması konusunda yeterli yatırımların yapılmamış olması sebebiyle, pazarlama en büyük handikap olarak kabul edilmektedir. Bölgede kaliteli mal temininde sıkıntılar bulunmakla birlikte, yeni fidan dikimi, yetiştiricilik, budama, hasat, damla sulama vb. gibi konularda da önemli eksiklikler tespit edilmiştir.”
Türkiye’de yaklaşık 1,200 adet zeytin sıkma tesisinin bulunduğu kaydedilen raporda, yeni tesislere teşvik yerine, tesislerin modernizasyonun teşvik verilmesinin daha doğru olacağı belirtiliyor.
Raporda daha birçok sorun, tespit ve öneriler, başlıklar halinde paylaşılmış ancak biz öne çıkanları aktaralım istedik.
Aslına bakarsanız zeytin ve zeytinyağı konusunda Türkiye’nin potansiyeli mevcut durumdan çok daha yüksek.
Ama o potansiyeli ortaya çıkarmanın yolu, dile getirilen bu sorunları ortadan kaldırıp ya da en azıdan minimize edip sektörün önünü açmaktan geçiyor.
İşte o zaman mevcut üretim rakamlarını artırmak, daha fazla katma değerli üretime yönelip, daha fazla markalı ihracatı konuşmak mümkün olabilir.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü