Erdoğan: Doğu Akdeniz'de geri adım atmayacağız

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Katar&rsquo;da İngilizce olarak yayın yapan The Peninsula gazetesindeki m&uuml;lakatında, T&uuml;rkiye-Katar ilişkilerinin yanı sıra T&uuml;rkiye&rsquo;nin Doğu Akdeniz, Libya, Suriye ve ter&ouml;rle m&uuml;cadele politikası ile b&ouml;lgesel gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu. &ldquo;Katar&rsquo;la stratejik ilişkilerimiz var&rdquo; T&uuml;rkiye ve Katar&rsquo;ın k&ouml;kl&uuml; tarihi, k&uuml;lt&uuml;rel ve beşer&icirc; m&uuml;nasebetlere sahip iki kardeş &uuml;lke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki &uuml;lkenin ekonomi, end&uuml;stri, savunma, g&uuml;venlik, yatırım ve enerjiye uzanan geniş bir alanda stratejik ilişkileri bulunduğunu ifade etti. Katar&rsquo;la 2014&rsquo;te kurulan Y&uuml;ksek Stratejik Komite mekanizması kapsamında şimdiye kadar 50&rsquo;nin &uuml;zerinde anlaşma imzaladıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, &ldquo;T&uuml;rkiye, Katarlı yatırımcılar i&ccedil;in emlak, finans, teknoloji, savunma ve iletişim gibi bir&ccedil;ok alanda cazip fırsatlar sunuyor. 2019 senesinde Katar&rsquo;a ihracatımızda &ouml;nceki seneye g&ouml;re y&uuml;zde 10 civarında artış yaşandı. H&acirc;lihazırda Katar&rsquo;da 500 T&uuml;rk şirketi faaliyet g&ouml;steriyor. Sadece m&uuml;teahhitlik firmalarımızca &uuml;stlenilen projelerin toplam değeri 18,5 milyar doları buluyor. T&uuml;rkiye ve Katar olarak kazan-kazan temelli iş birliğinin en g&uuml;zel &ouml;rneklerini sunduğumuza inanıyorum.&rdquo; dedi. &ldquo;2022 D&uuml;nya Kupası projelerinde iş birliğimizi derinleştireceğiz&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, &ouml;zellikle 2022 yılında Katar&rsquo;da d&uuml;zenlenecek D&uuml;nya Kupası &ouml;ncesinde ortak projelerle iş birliğini daha da derinleştireceklerini belirterek, şunları kaydetti: &ldquo;2022 D&uuml;nya Kupası sadece altyapı yatırımları bakımından değil, g&uuml;venlikten organizasyona kadar &ccedil;ok geniş bir alanda ciddi hazırlık &ccedil;alışmaları gerektiriyor. Katarlı dostlarımızın bu organizasyonun altından başarıyla kalkacaklarına eminiz. T&uuml;rkiye&rsquo;de ge&ccedil;mişte biz de farklı spor etkinliklerine ev sahipliği yaptık. Bu alanda ciddi bir tecr&uuml;beye sahibiz. Bu birikimimizi Katarlı kardeşlerimizin istifadesine sunmak &uuml;zere farklı projelerimiz var. &Ouml;zellikle g&uuml;venlik ve altyapı noktasında inşallah Katar H&uuml;k&uuml;metiyle beraber &ccedil;alışacağız. Bu &ouml;nemli spor organizasyonun başarısı i&ccedil;in biz de her t&uuml;rl&uuml; desteği vereceğiz.&rdquo; &ldquo;T&uuml;rkiye&rsquo;nin Katar&rsquo;daki askeri varlığı, b&uuml;t&uuml;n b&ouml;lgenin istikrarına ve barışına hizmet ediyor&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, T&uuml;rkiye ile Katar arasındaki askeri, g&uuml;venlik ve savunma sanayii alanındaki ortak projelerin, ikili m&uuml;nasebetlerin omurgasını oluşturduğunu ifade etti. T&uuml;rk-Katar Birleşik M&uuml;şterek Kuvvet Komutanlığının iki &uuml;lke arasındaki kardeşlik, dostluk, dayanışma ve samimiyetin timsali olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, &ldquo;&Uuml;ss&uuml;m&uuml;zle ilgili menfi propaganda yayanlar kesinlikle iyi niyetli değildir. T&uuml;rkiye askeri varlığıyla sadece kardeş Katar&rsquo;ın değil, b&uuml;t&uuml;n K&ouml;rfez b&ouml;lgesinin istikrarına ve barışına hizmet etmektedir. Kaos hesapları yapanlar dışında hi&ccedil; kimse, T&uuml;rkiye&rsquo;nin ve T&uuml;rk askerinin K&ouml;rfez b&ouml;lgesindeki mevcudiyetinden rahatsız olmamalıdır.&rdquo; diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, &ldquo;T&uuml;rkiye ve T&uuml;rk milleti olarak 15 Temmuz darbe teşebb&uuml;s&uuml;nden sonra Katar&rsquo;ın &uuml;lkemizle sergilediği dayanışmayı asla unutamayız. Bizler de Katarlı kardeşlerimize y&ouml;nelik haksız abluka ve yaptırımların boşa &ccedil;ıkarılması i&ccedil;in her t&uuml;rl&uuml; &ccedil;abayı g&ouml;sterdik, g&ouml;steriyoruz. 3 yıldır devam eden krizin bir an evvel &ccedil;&ouml;z&uuml;lmesini temenni ediyoruz. Her t&uuml;rl&uuml; haksızlığa rağmen Katar&rsquo;ın ablukadan, g&uuml;&ccedil;lenerek &ccedil;ıktığını g&ouml;rmekten de b&uuml;y&uuml;k bir memnuniyet duyuyoruz.&rdquo; ifadelerini kullandı. &ldquo;B&uuml;t&uuml;n ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;tlerine karşı kararlı bir m&uuml;cadele y&uuml;r&uuml;t&uuml;yoruz&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, T&uuml;rkiye&rsquo;nin Suriye politikası ve ter&ouml;rle m&uuml;cadele harek&acirc;tlarına y&ouml;nelik soru &uuml;zerine şu değerlendirmede bulundu: &ldquo;T&uuml;rkiye&rsquo;nin Suriye ile yaklaşık 911 kilometre uzunluğunda sınırı bulunuyor. Suriye&rsquo;de 2011 yılında başlayan &ccedil;atışmalardan en fazla etkilenen &uuml;lkelerin başında geliyoruz. 1 milyon insanın hayatını kaybettiği, 12 milyon insanın yerlerinden edildiği bir krize biz big&acirc;ne kalamazdık. Suriye kaynaklı saldırılarda şimdiye kadar y&uuml;zlerce vatandaşımız şehit oldu. T&uuml;rkiye hem insani hem sosyal hem de maddi olarak ağır bir y&uuml;k &uuml;stlendi. H&acirc;lihazırda 3,7 milyon Suriyeli sığınmacıya ev sahipliği yapıyoruz. Hi&ccedil;bir devlet sınırlarının dibinde bir ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;t&uuml;n&uuml;n palazlanmasına m&uuml;saade etmez. Biz de gerek DEAŞ gerekse PKK-YPG ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;tlerine karşı kararlı bir m&uuml;cadele y&uuml;r&uuml;tt&uuml;k. Fırat Kalkanı Harekatıyla DEAŞ&rsquo;lı ter&ouml;ristleri Cerablus, Azez ve El Bab&rsquo;tan &ccedil;ıkardık. DEAŞ&rsquo;la g&ouml;ğ&uuml;s g&ouml;ğ&uuml;se &ccedil;arpışan ve bu uğurda şehitler veren tek &uuml;lkeyiz. Aynı şekilde Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatlarıyla, PKK&rsquo;nın Suriye uzantısı YPG-PYD ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;t&uuml;n&uuml; de sınır hattımızdan uzaklaştırdık. DEAŞ ve PKK-YPG&rsquo;nin işgali altında bulunan 8 bin 300 kilometrekarelik alanı ter&ouml;rden arındırarak, bu toprakları ger&ccedil;ek sahiplerine teslim ettik. T&uuml;rkiye&rsquo;nin ve &Ouml;zg&uuml;r Suriye Ordusu&rsquo;nun &ccedil;abaları sayesinde bir d&ouml;nem ter&ouml;rle, zul&uuml;mle, baskıyla anılan b&ouml;lgeler istikrara ve huzura kavuştu. Şimdiye kadar bu b&ouml;lgelere 411 bin Suriyeli sığınmacı geri d&ouml;nd&uuml;. T&uuml;rkiye, Suriye topraklarında asla kalıcı değildir. Bizim kimsenin toprağında g&ouml;z&uuml;m&uuml;z yok. Kriz kalıcı olarak &ccedil;&ouml;z&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;nde, bizim de Suriye&rsquo;deki varlığımız sona erecektir. Ancak bu aşamaya kadar, meşru m&uuml;dafaa hakkımız ve Adana Mutabakatı &ccedil;er&ccedil;evesinde ter&ouml;rle ve &uuml;lkemize y&ouml;nelik saldırılara karşı m&uuml;cadele etmeyi s&uuml;rd&uuml;receğiz. Ne İdlib&rsquo;in ne de geri kalan Suriye topraklarının &uuml;lkemizin g&uuml;venliğini tehdit eden bir boyut kazanmasına m&uuml;saade etmeyeceğiz.&rdquo; &ldquo;PKK/YPG ile iş birliği yapılması, FET&Ouml;&rsquo;n&uuml;n himaye edilmesi ittifak dayanışmasını zehirliyor&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, T&uuml;rkiye-ABD ilişkilerine dair soruyu ise ş&ouml;yle yanıtladı: &ldquo;ABD ile k&ouml;kl&uuml;, &ccedil;ok boyutlu ve stratejik iş birliğimiz mevcut. Farklı &ccedil;ıkarları olan &uuml;lkelerin her konuda aynı d&uuml;ş&uuml;nmesi, aynı şekilde hareket etmesi uluslararası ilişkilerin tabiatına aykırıdır. Burada asıl mesele g&ouml;r&uuml;ş ayrılıklarına rağmen, ikili menfaatler temelinde m&uuml;nasebetleri devam ettirebilmektir. Zaman zaman &ccedil;eşitli meselelerde Amerika ile ayrı konumlarda yer alsak da aramızdaki stratejik ortaklığın zedelenmemesine b&uuml;y&uuml;k &ouml;nem verdik. Ancak son yıllarda 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin faili FET&Ouml; elebaşının &uuml;lkemize iadesi ile Suriye&rsquo;de PKK-YPG ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;t&uuml;n&uuml;n desteklenmesi konusunda Amerikan y&ouml;netimi ile bazı sıkıntılar yaşadık. Sadece ABD de değil bazı NATO m&uuml;ttefiklerinin de ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;t&uuml; PKK/PYD/YPG ile iş birliğini s&uuml;rd&uuml;rmesinin ve FET&Ouml; mensuplarını himaye etmesinin ittifak dayanışmasını zehirlediği ortadadır. Her iki meselede de bir m&uuml;ttefik olarak bizim beklentimiz &uuml;lkemizle g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir dayanışmanın sergilenmesiydi; maalesef beklentimiz karşılanmadı. Hatta ter&ouml;r &ouml;rg&uuml;t&uuml; PKK-YPG Amerikan y&ouml;netimindeki bazı &ccedil;evreler tarafından Suriye&rsquo;de bir ortak gibi g&ouml;r&uuml;ld&uuml;, desteklendi, himaye edildi. &Ouml;zellikle eski y&ouml;netim bakiyesi kimi askeri ve g&uuml;venlik b&uuml;rokrasisi bu konularda uzlaşmaz bir tutum sergiledi. &Ouml;te yandan Sayın Trump&rsquo;ın g&ouml;reve gelmesiyle ikili ilişkilerimizde m&uuml;spet bir hava yakaladık. Hem b&ouml;lgesel konularda hem de ticaretten yatırımlara kadar pek &ccedil;ok meselede tutumlarımız giderek daha fazla &ouml;rt&uuml;ş&uuml;yor. Ayrılıklardan ziyade ortak &ccedil;ıkarlarımıza odaklanıyoruz. Sayın Trump&rsquo;la ikili ticaretimizi 100 milyar dolara &ccedil;ıkarma hedefi belirledik. Bu hedefi tutturmakta da kararlıyız. NATO dahil her platformda ABD ile ter&ouml;rle m&uuml;cadele, demokrasi, istikrarsızlık ve &ccedil;atışmaların sonlandırılması gibi başlıklarda beraber &ccedil;alışmaya devam edeceğiz.&rdquo; &ldquo;Libya&rsquo;da meşruiyet kazanacak, darbeciler kaybedecek&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, T&uuml;rkiye&rsquo;nin Libya politikasına dair soru &uuml;zerine şunları s&ouml;yledi: &ldquo;Sayın Serrac&rsquo;ın başkanlığını y&uuml;r&uuml;tt&uuml;ğ&uuml; Milli Mutabakat H&uuml;k&uuml;meti, Libya&rsquo;da uluslararası toplum tarafından tanınan tek meşru yapıdır. Akdeniz&rsquo;de en uzun kıyı şeridine sahip olan T&uuml;rkiye ile Libya, deniz yetki alanlarının belirlenmesi ve askeri iş birliği konularında iki mutabakat imzalamıştır. Bu muhtıranın BM tarafından tescil edilmesi de attığımız adımın uluslararası hukuk ve yerleşik team&uuml;ller a&ccedil;ısından hi&ccedil;bir sorun teşkil etmediğinin bir kanıtı olmuştur. Meşru h&uuml;k&uuml;metin talebi doğrultusunda, T&uuml;rk Silahlı Kuvvetleri Libya&rsquo;da eğitim ve destek faaliyetleri ger&ccedil;ekleştiriyor. Darbeci Hafter&rsquo;in ise ne bir meşruiyeti ne de uluslararası tanınırlığı var. Lejyonerler ve yabancı milislerle Libya meşru h&uuml;k&uuml;metine karşı kirli ve kanlı bir savaş y&uuml;r&uuml;t&uuml;yor. Bu zatın kendisi de zaten paralı askerdir. Gerek Moskova&rsquo;daki gerekse Berlin Konferansındaki uzlaşmaz tavrıyla ateşkes ve &ccedil;&ouml;z&uuml;m gibi niyetinin olmadığını t&uuml;m d&uuml;nyaya g&ouml;stermiştir. Libya&rsquo;da meşruiyet kazanacak, darbeciler kaybedecektir. Gelinen noktada, T&uuml;rkiye&rsquo;nin girişimleriyle sahada sağlanan s&uuml;kunet sayesinde ortaya bir fırsat &ccedil;ıktı. Hem Libya hem de b&ouml;lge barışını ve istikrarını koruyacak bu fırsatın heba edilmemesi gerekiyor.&rdquo; &ldquo;Doğu Akdeniz, T&uuml;rkiye&rsquo;nin asla geri adım atmayacağı bir meseledir&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz&rsquo;deki gelişmeler ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin &ldquo;Mavi Vatan&rdquo; yaklaşımı hakkında şunları kaydetti: &ldquo;T&uuml;rkiye, her zaman Doğu Akdeniz&rsquo;in zenginliklerinin kıyı &uuml;lkelerince hakkaniyetli şekilde paylaşımından yana olmuştur. Bunu t&uuml;m diplomatik girişimlerimizde vurguladık. Ancak başta Yunanistan olmak &uuml;zere T&uuml;rkiye&rsquo;nin varlığından rahatsız devletler tek taraflı adımlarla gerginlik &ccedil;ıkarıcı tutum i&ccedil;erisine girdiler. S&ouml;m&uuml;rgeciliğiyle &uuml;nl&uuml; Fransa&rsquo;nın Yunanistan, G&uuml;ney Kıbrıs Rum Y&ouml;netimi ve şimdi de Ermenistan&rsquo;ı kışkırtan tavrının altında T&uuml;rkiye&rsquo;nin b&ouml;lgede etkin rol alması bulunuyor. Ege ve Akdeniz meselesi T&uuml;rkiye&rsquo;nin asla geri adım atmayacağı bir meseledir. T&uuml;rkiye&rsquo;nin ve KKTC&rsquo;nin yok sayıldığı, kıyılarına hapsedildiği hi&ccedil;bir &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; kabul etmediğimizi t&uuml;m platformlarda y&uuml;ksek sesle dile getirdik, getirmeye devam edeceğiz. Hak ve menfaatlerimizi her zaman ve her şartta korumaya, savunmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Doğu Akdeniz&rsquo;deki kararlılığımızı g&ouml;renler ve &uuml;lkemize i&ccedil;i boş tehditlerle, şantajlarla geri adım attıramayacağını anlayanlar nihayet diyalog &ccedil;ağrılarımıza kulak vermek zorunda kaldı. Oysa biz en başından beri diplomasi kanallarını a&ccedil;ık tuttuk. T&uuml;rkiye Doğu Akdeniz meselesinde gerginliğin d&uuml;ş&uuml;r&uuml;lmesinden ve diyalogdan yana olduğunu sadece s&ouml;ylemleriyle değil eylemleriyle de a&ccedil;ık ve net bi&ccedil;imde ortaya koydu. Biz, uluslararası hukuk a&ccedil;ısından haklı olmanın rahatlığı i&ccedil;indeyiz. Bu doğrultuda Akdeniz meselesinde t&uuml;m adımlarımızı kendi &ccedil;ıkarlarımızı korumak başta olmak &uuml;zere barışa, huzura hizmet edecek ve Akdeniz &uuml;lkelerinin hepsinin &ccedil;ıkarına olacak şekilde kazan-kazan prensibi &ccedil;er&ccedil;evesinde atıyoruz.&rdquo; &ldquo;Azerbaycan Ermenistan&rsquo;ın haydutlukla işgal ettiği topraklarını bir bir geri alıyor&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan&rsquo;ın Ermenistan tarafından işgal edilen topraklarını kurtarmak i&ccedil;in verdiği m&uuml;cadeleye ilişkin soruya şu yanıtı verdi: &ldquo;Ermenistan&rsquo;ın katliam ger&ccedil;ekleştirdiği Karabağ başta olmak &uuml;zere Azerbaycan&rsquo;ın topraklarının bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; işgali, yaklaşık 30 yıldır devam ediyor. Uluslararası toplumun bu katliam ve işgallere yıllardır sessiz kalmasından cesaret bulan Ermenistan, m&uuml;tecaviz adımlarını sivillere y&ouml;nelik yeni saldırılarla s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;. Azerbaycan da bunun &uuml;zerine işgal altındaki topraklarını kurtarmak i&ccedil;in harekete ge&ccedil;ti ve şimdi Ermenistan&rsquo;ın haydutlukla elde tuttuğu b&ouml;lgeleri bir bir geri alıyor. T&uuml;rkiye bug&uuml;ne kadar olduğu gibi bundan sonra da &lsquo;tek millet, iki devlet&rsquo; d&uuml;sturu i&ccedil;inde haklı davasında Azerbaycan&rsquo;ın devletinin, halkının yanındadır. Azerbaycanlı kardeşlerimize desteğimizi b&uuml;t&uuml;n imkanlarımızla s&uuml;rd&uuml;receğiz. Bu b&ouml;lgesel sorunun &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; i&ccedil;in s&ouml;zde inisiyatif aldığını &ouml;ne s&uuml;ren devletler, uluslararası yapılar ne yazık ki bug&uuml;ne kadar sorunu &ccedil;&ouml;z&uuml;ms&uuml;zl&uuml;ğe mahk&ucirc;m ettiler. Bu devletlerin ve kurumların tutumu Ermenistan&rsquo;ın şımarmasına, yeni işgal faaliyetlerine girişmesine neden oldu. Karabağ meselesi Kafkasya&rsquo;nın son 30 yıldır en &ouml;nemli kriz konusudur. Azerbaycan&rsquo;ın, yıllardır sonu&ccedil;suz bırakılan ve Ermenistan&rsquo;ın artan saldırılarıyla katlanılamaz hale gelen bu sorunu fiili bir m&uuml;cadeleyle &ccedil;&ouml;zme yoluna gitmesi hem tarihin hem hukukun hem de coğrafyanın ger&ccedil;eklerinin gereğidir. Bu sorunu kalıcı bir şekilde &ccedil;&ouml;zmek i&ccedil;in BM kararlarının uygulanması ve uluslararası hukukun gereğinin yerine getirilmesi gerekiyor. T&uuml;rk milletine karşı her fırsatta saldırgan ve d&uuml;şman tutum sergilemekten geri kalmayan Ermenistan, b&ouml;lgede barışın, istikrarın, huzurun &ouml;n&uuml;ndeki en b&uuml;y&uuml;k engeldir. Ermenistan&rsquo;ın son işgal teşebb&uuml;s&uuml;nde aldığı ağır hezimetin ardından t&uuml;rl&uuml; tezviratlarla T&uuml;rkiye&rsquo;yi de &ccedil;atışmanın i&ccedil;inde g&ouml;sterme gayretine girmesi, yaşadığı sıkışmışlığın ve &ccedil;aresizliğin ispatı olmuştur. Ermenistan&rsquo;ın bu tavrı bile b&ouml;lgede geniş &ccedil;aplı bir &ccedil;atışma alanı yaratmak istediğinin g&ouml;stergesidir. Yaşanan son s&uuml;re&ccedil; de kimin ger&ccedil;ekten barıştan yana olduğunu g&ouml;zler &ouml;n&uuml;ne sermiştir. Uluslararası toplumun bu ger&ccedil;eği g&ouml;rerek, yıllardır uyguladığı &ccedil;ifte standarttan vazge&ccedil;mesi ve Ermenistan&rsquo;ın Azerbaycan topraklarındaki işgalini sonlandırma y&ouml;n&uuml;nde adım atması &ccedil;ağrımı yineliyorum.&rdquo; &ldquo;Salgınla m&uuml;cadelede imkanlarımızı ve tecr&uuml;belerimizi dostlarımızla paylaştık&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, d&uuml;nyanın ve T&uuml;rkiye&rsquo;nin Kovid-19 salgınına karşı verdiği m&uuml;cadeleyi ş&ouml;yle değerlendirdi: &ldquo;Koronavir&uuml;s salgını, k&uuml;resel bir sağlık sorunu olmasının yanında t&uuml;m d&uuml;nya i&ccedil;in siyasi, ekonomik ve sosyal boyutları olan bir mesele hale geldi. Doğudan batıya, kuzeyden g&uuml;neye sınır tanımadan b&uuml;t&uuml;n &uuml;lkeleri etkileyen bu salgını, insanlığın maruz kaldığı b&uuml;y&uuml;k bir imtihan olarak g&ouml;r&uuml;yoruz. T&uuml;m d&uuml;nyanın kaderinin ortak olduğunu hatırlatan bu imtihanın da hep birlikte omuz omuza vererek atlatılabileceğine inanıyoruz. Bu anlayışla T&uuml;rkiye olarak sadece vatandaşlarımızın sağlığını d&uuml;ş&uuml;nmekle kalmadık, hi&ccedil;bir ayrım g&ouml;zetmeksizin 150&rsquo;den fazla &uuml;lkeye tıbbi malzeme desteğinde bulunduk. &Uuml;lkemizde &uuml;retilen yerli solunum cihazları ve maskeler başta olmak &uuml;zere ihtiya&ccedil; duyulan kritik sağlık malzemelerini dostlarımızla paylaşmaktan geri durmadık. Salgın d&ouml;neminde hem sağlık altyapısı hem sağlık sistemi hem de geliştirilen teşhis ve tedavi protokolleriyle takdir edilen bir farklılık ortaya koyduk. T&uuml;rkiye, son 18 yılda g&uuml;&ccedil;lendirdiğimiz sağlık sistemi, 40 bin yoğun bakım yatağı, 246 bin yatak kapasitesi, 4 bini aşan tedavi kurumu ve 1 milyon 100 binin &uuml;zerindeki sağlık &ccedil;alışanıyla salgını en rahat karşılayan &uuml;lkelerden biri oldu. Bu s&uuml;re&ccedil;te hızla yapımı tamamlanan dev sağlık tesisleri ve &uuml;lke genelinde faaliyete ge&ccedil;en 16 şehir hastanesiyle vatandaşlarımıza hem moral hem de sağlıklarını koruyacağımıza dair g&uuml;vence verdik. Salgına karşı aldığımız sağlık tedbirlerinin yanında her kesimden vatandaşımızı bu s&uuml;re&ccedil;te ekonomik ve sosyal a&ccedil;ıdan da g&uuml;vence altına alan ve d&uuml;nyaya &ouml;rnek olan uygulamaları hayata ge&ccedil;irdik. İmkanlarımızla beraber &uuml;lkemizin vir&uuml;sle m&uuml;cadeledeki tecr&uuml;belerini de dostlarımızla paylaştık. T&uuml;rk bilim insanlarının teşhis, tedavi ve aşı geliştirilmesi y&ouml;n&uuml;ndeki azimli ve yoğun &ccedil;alışmaları devam ediyor. Bu kapsamda da 26 Mart 2020 tarihinde kabul ettiğimiz G-20 Bildirgesi ile aşının hızlıca geliştirilmesi i&ccedil;in kaynak sağlama taahh&uuml;d&uuml;nde bulunduk. &ldquo;Koronavir&uuml;s K&uuml;resel Mukabele&rdquo; taahh&uuml;t etkinliğinin par&ccedil;ası olarak &uuml;zerimize d&uuml;şeni yerine getirme gayretindeyiz.&rdquo; AK Parti millete hizmet aşkıyla ilk g&uuml;nk&uuml; heyecanını koruyor&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir&ccedil;ok Arap ve İslam &uuml;lkesinin hayranlıkla takip ettiği AK Parti&rsquo;nin sergilediği y&ouml;netim ile T&uuml;rkiye&rsquo;ye sağladığı kazanımlara ilişkin soruya da ş&ouml;yle yanıt verdi: &ldquo;AK Parti milletin umudu olarak 2001 yılında kurulmuş ve kuruluşundan sadece 15 ay sonra iktidara gelmiş bir partidir. Partimizin kuruluşundan bug&uuml;ne pek az faninin şahit olabileceği nitelikte başarılarla, reform ve hizmetlerle dolu bir ge&ccedil;mişe sahiptir. &Uuml;stelik 18 yılı aşan parti tarihimiz ile iktidarımızın her d&ouml;nemi, sadece iş yapmakla, icraat &uuml;retmekle değil, aynı zamanda ter&ouml;rden vesayete farklı g&uuml;&ccedil;lere karşı m&uuml;cadeleyle ge&ccedil;miştir. Allah&rsquo;a hamdolsun t&uuml;m bu s&uuml;re&ccedil;lerden alnımızın akıyla &ccedil;ıkmayı başardık. Bunun yanında son 18 yılda girdiğimiz t&uuml;m se&ccedil;imlerden zaferle &ccedil;ıktık. 31 Mart 2019 Mahalli İdareler se&ccedil;imlerinde de AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak yine a&ccedil;ık ara birinci olduk. Bug&uuml;n AK Parti 11 milyona yaklaşan &uuml;ye sayısı, dinamizmi, vizyonu ve millete hizmet aşkıyla ilk g&uuml;nk&uuml; heyecanını korumaktadır. Partimizin kadrolarında ve ufkunda herhangi bir atalet ve zayıflama yoktur. Milletle bağımızı g&uuml;&ccedil;l&uuml; tuttuğumuz s&uuml;rece de T&uuml;rkiye&rsquo;ye daha uzun yıllar hizmet etmeyi s&uuml;rd&uuml;receğimize inanıyoruz.&rdquo; &ldquo;İİT&rsquo;nin ortak sorunlarımıza &ccedil;&ouml;z&uuml;m &uuml;retmesi noktasında yoğun &ccedil;aba harcadık&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam &uuml;lkeleri arasındaki ilişkiler ve İslam İşbirliği Teşkilatının fonksiyonu hakkındaki şu değerlendirmeyi yaptı: &ldquo;Ticaretten siyasete, dış politikadan savunma sanayii ve teknolojiye kadar hemen her alanda İslam d&uuml;nyası olarak potansiyelimizin &ccedil;ok altında rakamlarla karşı karşıyayız. İslam &uuml;lkelerinin d&uuml;nya ekonomisindeki toplam payı y&uuml;zde 10&rsquo;u dahi bulmuyor. En zengin İslam &uuml;lkesi ile en yoksulu arasındaki gelir farkı 200 kattan daha fazladır. Bug&uuml;n 350 milyon kardeşimiz aşırı yoksulluk şartlarında hayatta kalma m&uuml;cadelesi veriyor. İnsanlığın bug&uuml;nk&uuml; gelişmişlik seviyesinin temelleri İslam coğrafyasında atılmış olmasına rağmen, M&uuml;sl&uuml;manların g&uuml;n&uuml;m&uuml;zde yaşadığı sıkıntıların sebeplerini iyi d&uuml;ş&uuml;nmeli, analiz etmeli ve &ccedil;&ouml;z&uuml;m yolları &uuml;retmeliyiz. Sadece oturup konuşmakla problemler &ccedil;&ouml;z&uuml;lemeyeceğinden, haksızlıkları giderecek mekanizmalara ve iradeye ihtiyacımız olduğu a&ccedil;ıktır. İslam İşbirliği Teşkilatı, n&uuml;fusları M&uuml;sl&uuml;manlardan oluşan t&uuml;m &uuml;lkeleri bir araya getiren bir yapı olması sebebiyle, bu konuda elimizdeki en &ouml;nemli ara&ccedil;tır. Şayet İslam İşbirliği Teşkilatını, t&uuml;m kurumları ve faaliyetleriyle, hayal ettiğimiz d&uuml;zeye &ccedil;ıkartabilirsek, hep birlikte sıkıntılarımızın &uuml;stesinden gelebileceğimize inanıyorum. 3 yıllık Zirve D&ouml;nem Başkanlığımız d&ouml;neminde İslam İşbirliği Teşkilatı&rsquo;nın ortak sorunlarımıza &ccedil;&ouml;z&uuml;m &uuml;retmesi noktasında ger&ccedil;ekten yoğun &ccedil;aba harcadık. &Ouml;zellikle İslam &uuml;lkeleri arasındaki karşılıklı ticaret ve yatırım imkanlarının artırılması ile yasal prosed&uuml;rlerin sebep olduğu engellerin ve tıkanıklıkların aşılması i&ccedil;in gayret sarf ettik. Aralarında İslam İşbirliği Teşkilatı &uuml;yelerinin de bulunduğu bir&ccedil;ok &uuml;lkeyle, Y&uuml;ksek D&uuml;zeyli Stratejik İşbirliği Konseyleri, Karma Ekonomik Komisyonları ve Y&uuml;ksek Stratejik Komiteler gibi mekanizmalar tesis ettik. İSEDAK 34&rsquo;&uuml;nc&uuml; Toplantısında &ldquo;Ticaretin Kolaylaştırılması ve G&uuml;mr&uuml;klerde Risk Y&ouml;netimi&rdquo;, 35&rsquo;inci Toplantısında ise &ldquo;Gıda G&uuml;venliği&rdquo; temaları &uuml;zerine kapsamlı oturumlar d&uuml;zenledik. İstanbul Tahkim Merkezi&rsquo;nin kuruluş prosed&uuml;rlerini tamamladık. İslam Ticaret Sanayi ve Tarım Odalarını yeniden yapılandırma s&uuml;recinin de kısa s&uuml;rede başarıyla sonu&ccedil;lanmasını arzuluyoruz. Tercihli Ticaret Sistemi Anlaşmasının hayata ge&ccedil;mesi de son derece &ouml;nemlidir. Aldığımız kararları uygulamaya koyduğumuzda, hi&ccedil;bir komplekse kapılmadan sorunlarımızı konuşup, &ccedil;&ouml;z&uuml;m yolları &uuml;rettiğimiz teşkilatın etkinliğinin de artacağına inanıyorum.&rdquo; &ldquo;Filistinlilerin haklarını yok sayan bir planın başarı şansı yoktur&rdquo; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin-İsrail meselesine &ccedil;&ouml;z&uuml;m bulmak iddiasıyla hazırlanan ve &ldquo;Y&uuml;zyılın Anlaşması&rdquo; olarak sunulan plana ilişkin de şunları s&ouml;yledi: Bu plan a&ccedil;ıklandığında T&uuml;rkiye olarak en g&uuml;&ccedil;l&uuml; tepkiyi veren &uuml;lkelerden biri olduk. Filistinli kardeşlerimizin onay vermediği bir planı, hangi ambalajla pazarlanırsa pazarlansın bizim kabul etmemiz m&uuml;mk&uuml;n değildir. Filistinlilerin kazanılmış haklarını yok sayan, 1967 sınırları temelinde iki devletli &ccedil;&ouml;z&uuml;m&uuml; reddeden, işgal ve ilhak politikalarını meşrulaştıran bir planın başarı şansı da zaten yoktur. Nitekim plan a&ccedil;ıklandığı andan itibaren &ouml;l&uuml; doğmuş bir plandır. B&ouml;ylesi bir planın uygulanma ihtimalini biz g&ouml;rm&uuml;yoruz.

Erdoğan: Doğu Akdeniz'de geri adım atmayacağız

Öne Çıkanlar