Komşu krizinin nedeni Osmanlı mı?

Euro Group'un başkanı ve Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Juncker, Yunanistan'daki bütçe krizinin nedeni olarak Osmanlı İmparatorluğu'nu göstermiş: "Yunan ekonomisinin rekabet anlamında çok vakit kaybettiğini ve altyapısının Fransa ve Almanya'ya göre az geliştiğini bilmek lazım. Yunanistan'daki durumu bütünlük içerisinde değerlendirmek gerek. Yunanistan büyük bir ulus ama çok zayıf bir millet. Yunan dostlarımızı gücendirmek istemem ama ortada bir gerçek var. 'Osmanlı işgalinin' uzak bir mirası olarak vergi idaresi işlemiyor, kadastro ve ticaret kayıtları doğru düzgün tutulmuyor. Bu vazgeçilemez araçların eksikliğini çeken bir ülkede özelleştirme nasıl yapılabilir? Bu düzeni tutturmak yıllar alır. Portekiz ve İspanya için çok daha az endişeleniyorum. Bu iki ülke de zorda fakat orada reformları gerçekleştirmek için ortak bir siyasi rıza var ve idari açıdan devlet çok daha güçlü."
Herhalde Osmanlı veya Türkiye'ye karşı ancak bu kadar önyargılı olunabilir. Yunanistan'ın bugün yaşadığı krizi 173 yıl önceki Osmanlı dönemine uzatmak başka nasıl olabilir ki? AB'ye katıldıktan sonra geniş finansman olanaklarından yararlanıp yan gelip yatan bir ülkenin fatura ödemeye sıra geldiğinde yan çizmesini bir ölçüde anlıyoruz. Pazarlık etmek istiyorlar. Ancak bu olanağı onlara sağlayan ve borcu onlara veren AB'nin yetkililerinden birinin böyle düşünmesi de, ürkütücü bir ırkçılık olsa gerek. Bu demeç Yunanistan'ın aşırı borçlu hale gelmesinde AB tarafının da ciddi payı olduğunu düşündürüyor.
Şok bekleniyorsa zaten gerçekleşmez
Merill Lynch Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi Başekonomisti Türker Hamzaoğlu, Yunanistan'ın Euro'dan çıkma ihtimalinin piyasalarda yeni bir şoka neden olabileceğini belirterek, "Türkiye ikinci bir şok dalgası karşısında direnç gösterebilir. Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye için de riskler var, fakat çok büyük sistematik sorunlar yaratacak oranlarda değil'' demiş.
TÜRKİYE İSPATLADI: Haziran ayındaki seçim ve ardından AB Liderler Zirvesi'nde alınacak kararlar bu konuda yol ayrımı niteliğinde olacak. Negatif gelişmelerin gündeme gelmesi halinde küresel piyasaların sarsılması beklenebilir. Bu aynı zamanda küresel krizin ikinci dibini oluşturmaya aday. Bu şok yaşanırken de, bütün dünya gibi elbette Türkiye de etkilenir. Bizim yumuşak karnımız cari açık. Ancak krizin birinci ayağında da gördük ki, Türkiye IMF ile bir program yapmadan böyle bir dönemi atlatabiliyor. Özel sektörü de borçlarını ödeyebiliyor. Geçmiş küresel krizde bunu Türkiye ispatladı.
KRİZ, DIŞ KAYNAK DEMEK: Küresel krizde bir şey daha oldu. Kriz eğer şiddetlenecekse küresel likidite koşulları ve faizler daha uzun süre düşük olacak demektir. Şok anını geçtikten sonra böyle bir ortam Türkiye'nin işini kolaylaştırır. Dış finansman bulmakta ve cari açığını finanse etmekte de zorlanmayabilir. Şok anı için de hem bankalar tedbirli hem şirketler tecrübeli. Kamu kesiminin de kısa süreyi atlatacak döviz rezervi var. Küresel krizin birinci ayağının verdiği tecrübeyle bu krizi ekonomi yönetimi daha iyi yönetebilirse Türkiye daha az etkiyle atlatabilir.
Ancak önce böyle bir şok yaşanacak mı yaşanmayacak mı, bekleyip görelim. En azından şunu biliyoruz ki, bir şok bekleniyorsa zaten yaşanmaz. En azından beklendiği zamanda ve beklendiği biçimde olmaz. Yaşanacak olan daha farklı bir şeydir.
SONUÇ: "Gerçekleşmemiş olsa bile gerçek bu." Ken Kesey