Pozitif ayrışmanın somut nedenleri

Küresel piyasalar için nisan ayı pek iyi geçmedi. Mayıs ayı ise son 15 yılın en kötüsüydü. Dünyada hisse senetleri yüzde 10 civarında değer kaybetti. Emtia fiyatları da öyle. Petrol fiyatlarında meydana gelen azalma yüzde 25'i buldu. Petrol ve emtia fiyatlarının kayda değer biçimde gerilemesi bazı ülkeler için olumlu, bazıları için de olumsuz. Petrol ve enerji ihraç eden ülkelerin gelirleri azalacak. Buna karşılık ithal eden ülkelerin tasarrufu çoğalacak.
POZİTİF AYRIŞMA: Türkiye ise enerji emtiayı en çok ithal eden ülkelerden biri. Bu nedenle fiyat değişimleri ekonomiyi, maliyetleri, rekabet gücünü, enflasyonu yakından etkiliyor. Mayıs ayında küresel piyasalarda meydana gelen kötüleşmeye Türkiye'nin katılım düşüktü. Bir yerde olumlu ayrışması söz konusuydu. Örneğin Türkiye'nin içinde bulunduğu gelişmekte olan ülke borsalarındaki ortalama kayıp yüzde 15'i buldu. Aynı dönemde Türkiye borsasının kaybı yüzde 8'de kaldı.
Üstelik bu yarı yarıya pozitif yöndeki performans yabancıların net bazda satış yaptıkları bir ayda gerçekleşti.
Yabancılar İMKB'de mayısta 493 milyon dolarlık satış yaptı. Yabancı payı da yıllar sonra ilk kez yüzde 62'nin altına indi ve yüzde 61.72'ye geriledi. Durum, hisse senetlerinde böyle.
Faizlerde ise yükselme değil, kısmi bir gevşeme söz konusu. Yabancıların bono satışları yok gibi. Yabancıların asıl yuvalandığı bu iki yatırım aracında genelde satıcı olmalarına rağmen döviz kurunda rahatsızlık yaratacak bir durum ortaya çıkmadı. Yarım dolar ve yarım Euro'dan oluşan döviz sepeti 2.3-2.8 arasında değişiyor. Diğer gelişmekte olan ülke paralarına göre TL'deki dalgalanma daha düşük seviyede.
Petrol fiyatlarındaki düşüşe bağlı Türkiye'de akaryakıt fiyatlarının gerilemesi enflasyonun düşmesine ciddi katkı yaptı. Şimdi yeni fiyat indirimlerine gidiliyor. Bunun da etkisini haziran ve temmuz enflasyonlarında görebiliriz. Petrol ve emtia fiyat düşüşlerinin cari açığa yapacağı pozitif katkı yanında asıl enflasyon üzerindeki etkisi önemli. Ortaya çıkan bu sonuç da elbette Türkiye finansal piyasalarının kötüye gidişten, küresel piyasalardan ayrışmasında etkili.
Avrupa krizi Türkiye için yaratıcı yıkım olabilir mi?
Küresel krizin ilk aşamasını yaşarken Türkiye iyi bir imtihan verdi. IMF ile anlaşmaya gitmemesine rağmen dış borçlarını rahatlıkla çevirdi. Bankalar krizden güçlenerek çıktı. Reel sektör şirketleri dış borçlarını ödemeyi başardı. Bu gelişmeler Türkiye'nin görünümüne ve kendine güven duymasına çok olumlu etki yaptı. Krizden sonra bunun meyvelerini de yemeye başladı. Ancak kredi derecelendirme şirketleri bunun gerektirdiği not artışını yapmadı.
Eğer önümüzdeki dönemde Avrupa krizi derinleşecekse bu küresel krizde ikinci dibi oluşturacak. Krizin birinci ayağında Türk bankaları ve reel sektör şirketlerine tereddütle bakılıyordu. Şimdi de AB etkisinden dolayı dış çevrelerde benzer bir Türkiye şüphesi söz konusu.
Bu aşamada Türkiye elbette ekonomisini Avrupa'dan mümkün olduğu kadar korumaya ve krizin etkisini en aza indirmeye çalışacak. İhracat ve finansman yönüyle Avrupa bölgesi en büyük ekonomik partnerimiz. Alternatif pazarları devreye sıkabilirsek krizin etkisini azaltabilir, hatta krizi fırsata çevirebiliriz. Türkiye, Avrupa'ya rağmen yoluna devam edebileceğini, büyümesini sürdürebileceğini, ihracatını artırabileceğini ve dış kaynak bulabileceğini ispatlayabilir. Bu durumda Türkiye'nin ekonomik yönden Avrupa'ya bağımlılığı tezleri yıkılır. Ekonomi, daha büyük böyle bir testten geçebilirse Avrupa krizi Türkiye için "yaratıcı yıkıma" dönüşür.
SONUÇ: "Her düşüş bir öğreniş getirir." Türk atasözü