Bloomberght
Bloomberg HT Haberler AB Bakanı Çelik: Türkiye bir toplama kampı değildir

AB Bakanı Çelik: Türkiye bir toplama kampı değildir

AB Bakanı Çelik, "Türkiye'de mülteciler misafir ediliyor diye dünyanın geri kalanı sadece para vererek bu sorumluluktan kurtulamaz. Türkiye bir toplama kampı değildir" dedi

Giriş: 30 Kasım 2016, Çarşamba 22:34
Güncelleme: 30 Kasım 2016, Çarşamba 22:35

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, mevcut insani yardım mekanizmalarının yetersiz olduğunu belirterek, “Bugün bu (mülteci) çocuklar bütün insanlığın ortak problemi. Türkiye’de bu çocuklar misafir ediliyor diye dünyanın geri kalanı sadece para vererek bu sorumluluktan kurtulamaz. Türkiye bir toplama kampı değildir." dedi.

Çelik, Brüksel programı kapsamında AB Komisyonu'nun İnsani Yardım ve Kriz Yönetiminden Sorumlu Üyesi Christos Stylianides’le beraber “Acil Durumlarda Eğitim” başlıklı bir panelde konuştu.

Eğitim konusunun bütün politik konulardan daha önemli olduğunu belirten Çelik, Suriye krizinin başlamasıyla birlikte son derece dramatik bir göç olgusuyla, mülteci olgusuyla karşı karşıya kalındığını anımsattı.

Çelik, Suriye krizi başladığı andan itibaren yaşanan insani trajedinin sona ermediğini, Halep’te yaşanmakta olan insani trajedi neticesinde yeni göç dalgalarının ortaya çıktığını söyledi.

Slovakya nüfusunun yarısı kadar mülteci

Türkiye’de Suriye ve Irak’tan gelen toplam 3 milyon mülteci olduğuna dikkati çeken Bakan Çelik, şunları söyledi:

“Bunların 200 bini kamplarda yaşamaktadır. Kalan 2 milyon 800 bin kişi şehirlerimizde yaşamaktadır. Bu Slovakya nüfusunun yarısıdır. Yani AB’deki bir ülkenin nüfusunun yarısı kadar mülteci bizim topraklarımızda yaşamaktadır. Yine bizim en çok mülteci alan illerimizden bir tanesinin adı Kilis. 127 bin nüfusu olan Kilis 130 bin mülteciyi yani kendi nüfusundan daha fazla mülteciyi misafir etmektedir.”

"Onları sonsuza dek mülteci statüsünde tutamayız"

Çelik, mültecilere yardım edilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Biz bu mültecilerin önüne bir umut ve şerefli bir hayat seçeneği koyamazsak, bunları ebediyen mülteci statüsünde tutmak insan haklarına aykırıdır. Onların ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Ama, onları sonsuza dek mülteci statüsünde tutamayız. Asıl yapmamız gerekken onların daha iyi bir hayata kavuşması için imkanlar yaratmaktır.” diye konuştu.

Mülteci çocukların eğitimi

Özellikle mülteci çocukların eğitimleri meselesinin diğer konulardan daha önemli olduğunu söyleyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizim ülkemizde 3 milyon mülteci var ve bunların 800 bini çocuk. Bizim bu 800 bin çocuğu eğitmemiz lazım. Eğer bunları eğitemezsek o zaman önümüze birinci olarak bu çocuklar bir kayıp nesil olarak gelir. Bu çocukların hepsini kaybederiz. İkinci olarak bu çocukların radikal akımların, aşırı akımların etkisine girmesine yol açar ve bu dünyanın önüne daha büyük güvenlik maliyeti olarak gelir. Çünkü bütün bu mülteci çocukların peşinde bir takım örgütler var. DEAŞ terör örgütü var, PKK terör örgüt var ve pek çok terör örgütü bu çocukları kendisine militan yapmak için gayret sarf ediyor. Bu çocukları takip ediyor.”

Avrupa'da kayıp 10 bin mülteci çocuk

Çelik, mülteci çocukların hayatlarına terör örgütleriyle beraber fuhuş ve organ mafyası tarafından da kast edildiğine dikkati çekerek, “AB’de yayınlanan resmi raporlara göre 10 bin mülteci çocuk kayıp. Şimdi ölümden kaçarak bize sığınmış, Avrupa’ya sığınmış çocukların kayıp olması diye bir şeyi kabul edemeyiz. Bu çocuklar teröristlerin eline mi düştü? Bu çocuklar fuhuş mafyasının eline mi düştüler? Organ mafyasının eline mi düştüler? Bu çocuklara bizim umutlu bir gelecek vermemiz gerekirken biz bu çocukları niye kaybettik. Bu soruyu kendi kendimize sormamız lazım.” değerlendirmesinde bulundu.

"Finlandiya’daki toplam öğrenci sayısı kadar Suriyeli çocuğu eğitiyoruz"

Türkiye’nin 22 kasım 2016 itibariyle 491 bin mülteci öğrencinin eğitime erişimini sağladığını vurgulayan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu rakam, Suriyeli öğrencilerin yüzde 59’una tekabül ediyor. Kalan yüzde 41’in eğitime ulaşması için daha çok gayret sarf etmemiz gerekiyor. Bu rakamın tam anlaşılması için yine bir AB ülkesinden örnek vereyim. Bu rakam Finlandiya’daki toplam öğrenci sayısıyla eşittir. Biz, Türkiye’de şu anda Finlandiya’daki toplam öğrenci sayısı kadar Suriyeli çocuğu eğitiyoruz. Ama bu bile rakamın yüzde 59’udur. Kalan yüzde 41 bu eğitim imkanına kavuşamamaktadır. “

Çelik, Türkiye’nin bu çocuklara Suriye meselesi sonuçlanıp ülkelerine dönecekleri beklentisiyle geçici eğitim merkezlerinde eğitim sağladığını anımsatarak, “Bundan sonrasında bu çocukları normal okullara alacağız. Bunların normal okullarda eğitim görmelerini sağlayacağız. Bu çocukların eğitim almalarının yanı sıra bunlar kaliteli bir hayat sürecekler Hem kendi kimliklerini koruyacaklar hem Türk eğitim sistemi içerisinde eğitim alacaklar. Geleceğe bunları hazırlayacağız.” diye konuştu.

"Türkiye bir toplama kampı değildir"

Mevcut insani yardım mekanizmalarının yetersiz olduğuna işaret eden Çelik, “Bugün bu çocuklar bütün insanlığın ortak problemi. Türkiye’de bu çocuklar misafir ediliyor diye dünyanın geri kalanı sadece para vererek bu sorumluluktan kurtulamaz. Türkiye bir toplama kampı değildir. Burada bu çocukların eğitilmesi konusunda, bu çocukların iyi iş imkanlarına sahip olması konusunda ortak ahlaki ve politik sorumluluğumuz var. Bizim insan olmamızla ilgilidir bu.” değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, Avrupa’da bazı ülkelerin sınırlarını mültecilere kapatmasının insanlık için utanç verici bir manzara olduğuna dikkati çekerek, bu manzaranın bu çağda olmaması gerektiğini vurguladı.

"Bunun adı kültürel ırkçılıktır"

Çelik, mülteci kabul eden bazı ülkelerde “eğitimli olanları alalım, diğerlerini başka ülkelere bırakalım” anlayışı olduğunu belirterek, “Bunun adı kültürel ırkçılıktır. Yani siz bir doktoru ülkenize alacaksınız ama bir işçiyi kabul etmeyeceksiniz. Her insan, insan olarak kıymetlidir.” dedi.

Avrupa ülkelerinin birkaç yüz mülteci için referandum yapmaya kalktığını anımsatan Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:

“Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak bir gün içinde Suriye’den 100 bin kişiyi aldık. 100 bin kişi ölümden kaçıyorlardı, aldık. Açık kapı politikası uyguluyoruz. Sınırlarımızı açıyoruz. Suriye’den ve Irak’tan bize dönük terör saldırısı var. Biz bu terör saldırısıyla mücadele ediyoruz. Bu mültecilerin içine karışıp bizim şehirlerimizde terör eylemi yapmak isteyenler olduğunu biliyoruz ve ciddi terör saldırılarıyla uğraşıyoruz. Ama buna rağmen bu güvenlik riskini de göze alıyoruz ve bu insanları ölüme terk etmiyoruz.”

Bakan Çelik, ARD televizyona konuştu

Brüksel temasları sırasında Alman ARD televizyon kanalına konuşan AB Bakanı Çelik, "AB, anlaşmanın bir parçasına sahip çıkarken diğer parçalarına sahip çıkmıyor. Dolayısıyla AB sözlerini yerine getirmediği müddetçe ya da dayanışma ve destek yerine sürekli olumsuz kararlar duyduğumuz müddetçe bizim bundan sonrasında sığınmacı anlaşmasını aynı şekilde sürdürmemiz de mümkün değil." dedi.

Tarafların verdikleri sözlerini yerine getirmesi gerektiğini işaret eden Çelik, "Taraflardan biri sözünü tutmadığında sığınmacı anlaşmasının tamamı diğer taraf için manasızdır. Sonuç olarak (sığınmacılara kapılar) açılır, eğer sözler tutulmazsa açılır çünkü Türkiye bir toplama kampı değil. Türkiye, bu tarz şeyler için parayla satın alınacak bir ülke değil" diye konuştu.

Türkiye'de eğitime ihtiyacı olan 800 bin Suriyeli çocuğun bulunduğunu işaret eden Çelik, "Yardım mekanizması çalışmaya başlayana kadar bu çocuklar ne yazık ki emekli olma yaşına gelecek" dedi.

"Erdoğan, Türkiye'nin sesidir"

Çelik, Erdoğan'ın eleştirilerine ilişkin bir soruyu yanıtlarken, "AB çifte standart uyguladığında, Türkiye'ye karşı sahte dostluğu gün yüzüne çıktığında ve olumsuz adımlar atıldığında, Cumhurbaşkanımızdan haklı olarak bu tarz açıklamalar duyarsınız. Kendisi onurlu bir halkı, çok gururlu bir Türkiye Cumhuriyetini temsil ediyor, o Türkiye'nin sesi." değerlendirmesini yaptı.

Erdoğan'ın söylediği herşeyin yerinde ve haklı olduğunu ve iç siyasi meselelerle hiçbir ilgisinin bulunmadığını kaydeden Çelik, şöyle konuştu:

"Önümüze bakacak olursak sözlerin yerine getirilmesi ve kabul edilmesi gerekiyor. Türkiye'ye karşı dürüst ve ölçülü konuşulmalı. AB, sığınmacı anlaşmasında başarı elde ettiğimiz dönemdeki gibi kara propaganda yapan çevrelere karşı mesafe koymalı. İlerlemek için konuşma kanallarını açık bırakmalıyız. Şimdi güçlü ve ciddi ilişkiler kurmamız gereken bir zamandayız."

AA