Analiz: ABD borç limitini zamanında yükseltemezse ne olur?
Restleşme ABD'yi hiç bilmediği sulara itebilir mi? Borç limitinin zamanında artırılmamasının kısa ve uzun vadeli etkileri neler?
Borç limitini hâlen artırmamış olan ABD için uyarı çanları daha yüksek sesle çalmaya başladı. ABD Hazine Bakanı Jacob J. Lew, CNN kanalında katıldığı bir programda Kongre'nin ateşle oynadığını söyleyerek, ABD hükümeti tarihinde ilk kez borçlarını ödememeyi seçerse, temerrüte düşüleceğini ve yeterli nakit olmazsa bunu önleyecek hiçbir seçenek olmadığı uyarısında bulunurken, Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner, meclisin, borç limitini, karşılıksız artrmayacaklarını açıkladı. Öte yandan Cumhuriyetçi cephede Boehner'in açıklamalarına rağmen, Temsilciler Meclisi'ndeki üç yasakoyucunun, merkezine Obamacare tartışmalarını koymayan bir kararı destekleyeceklerini dile getirmesi, Çay Partisi'nin içinden bazı çözülmelerin belirmeye başladığına işaret ediyor.
Her ne kadar başta piyasa oyuncuları ve Amerikalılar, sonra da tüm dünya ABD'nin borç limitini, temerrüt krizine varmadan işleri çözeceğine inanmayı sürdürse de, temerrüt ihtimali sıfır değil ve bu yüzden haftasonunda “olabileceklere” ilişkin haberler artıyor.
Peki ABD borç limitini yükseltemezse sahiden ne olur?
Borç limitine erişildikten sonra ABD Hazinesi yeni tahvil çıkaramaz ve hükümetin harcamalarının ödenmesi için sırtını tamamen gelir girişine dayaması gerekir. Bu da temerrütü önlemek için ABD'yi hangi borçlara öncelik vereceği kararı ve sert kemer sıkma uygulamalarıyla karşı karşıya getirir.
The Atlantic dergisinin yazarlarından Matthew O'Brien'ın da tahminlerine göre, hükümetin vadeleri dolan tahvillerden önce varolan borçlarını ödemeye odaklanması hâlinde uzun vadeli faizler yükselmek yerine düşer, ancak borç limitine ulaşılmasının ardından hemen ödenmesi gereken tahvillerin kısa vadeli faizleri yükselir. Fakat bu noktadan sonra, yatırımcılar, güven arayışıyla sığınılacak liman olarak gördükleri Amerikan Hazine tahvillerine yönelir.
Ancak “önceliklendirme” yaklaşımı, ne kadar borçların zamanında ödeneceği ve temerrütün önleneceği anlamına da gelse, siyasi restleşmeler ışığında hâlen devam edecek olan “bir sorun olabileceği” ve belirsizlik korkusu büyük ihtimalle piyasaları belirsizliğe iter ve Financial Times gazetesinden Cardiff Garcia'nın da bahsettiği ve S&P'nin kredi notu indirimiyle tepki verdiği 2011'deki şekilde, repo oranlarını tırmandırır.
Bu, bankaların, teminat olarak gördükleri Hazine tahvillerindeki temerrüt ihtimali, repo oranı olan teminatlı kredilerin maliyetini artırmasından ötürü olur. Financial Times gazetesinde Cardiff Garcia'nın verdiği 2011 örneği de, o dönemdeki borç limiti restleşmelerinin repo faizlerini sıçrattığını gösteriyor. Bu nedenle, ABD'de borçlanma maliyetleri düşük olmayı sürdürse de, finansal kurumların maliyetleri, borç tavanının zamanında artırılmamasından ötürü yükselir.
Diğer tarafta, federal hükümetin “önceliklendirme” metodu, ABD'nin gelir girişinin, giderlerin yalnızca yüzde 65'ini karşılamasından ötürü bütçe açığının acil şekilde indirilmesini gerektireceğinden, yoğun ve acımasız kemer sıkma uygulamalarına neden olur. Bu durum da Amerikan ekonomisinin yüzde 70'ini oluşturan hanehalkını korkutarak, toparlanma sürecinde ekonomiyi desteklemek için gereken tüketimi, daha yolun başından geri gönderir.
Goldman Sachs'in ekonomistleri Alec Phillips ve Kris Dawsey, borç limitinin kısa va uzun süreli artırılamamasının ekonomi üzerindeki etkilerini ise şöyle sıralıyor:
Birkaç günlük kısa süreli etki: ABD'nin bazı yükümlülüklerinin ödenmesinin gecikmesi ve bunun da finansal piyasalarda istikrarsızlığa neden olması.
Uzun süreli etki: Bütçe açığının acil şekilde aşağı çekilmesi zorunluluğunun ABD'nin GSYH'sinde açacağı yarıklar. Goldman Sachs, hükümet harcamalarının, borç limitinin altında kalması için yapılacak 1 aylık yoğun kemer sıkmanın, ABD'nin GSYH'sini yıllık yüzde 1.7 azaltacağını öngörüyor. Ancak, Hazine'nin faiz ödemelerini kenara ayırarak, önceliklendirme yoluna gitmesi, büyümede yüzde 4.2'lik oluk açabilir.
Goldman Sachs ekonomistleri, ufak bir ihtimal olarak gördükleri borç limitinin artırılmamasının mali etkisinin, GSYH'nin yüzde 9'a kadar düşüş olabileceğini söyleyerek, “Böyle bir durumun olmasına izin verilmesinin, ivedilikle tersine çevrilmemesinin ekonomik aktiviteler üzerinde hızlı bir gerilemeyi beraberinde getireceği” uyarısında bulunuyor.
Ya temerrüt?
ABD'nin temerrüte düşmesi, piyasalar ve küresel ekonomi tarafından neredeyse “dünyanın sonu” olarak algılanıyor. Zira, gerçek bir temerrütün etkisi, finansal piyasalar açısından muhtemelen “dayanılamaz” ile eşdeğer.
Forbes dergisinin makalesinde buna “gerekçe” olarak şu noktalar veriliyor:
- Dünya genelindeki, ABD Hazine tahvillerini kısa vadeli teminat olarak kullanan yüzbinler, hatta trilyonlarca repo kontratı
- JP Morgan Chase&Co. ve Bank of America Corp. gibi büyük bankaların rezervlerinin ciddi kısmının Hazine tahvillerinden oluşması.
Öyle ki, repolarda kullanılan Hazine tahvillerinin şüpheli hâle gelmesi ve teminat olarak kullanılamamasından ötürü finansal piyasaların çöküşü kaçınılmazdır, çünkü bankalar, öncelikli sermayeleri olarak temettüye düşmüş varlıkları gösteriyor olacaktır.
Küresel ekonomi, kapanmanın 1 haftasını doldurmasına az zaman kala, Washington'daki çekişmeler tarafından sınava tabî tutuluyor. Kısmî kapanma zaten 1 Ekim'den bu yana sürdüğüne göre, şimdi 17 Ekim'e doğru akan zamanı izlemekten başka aslında çok da seçenek kalmıyor.
Tuğçe Özsoy (tozsoy@bloomberght.com)
BloombergHT.com Editörü
Kaynaklar: Forbes, The Atlantic, Goldman Sachs, Financial Times, Bloomberg, Business Insider, CNN