Babacan: AB krize kurban edilmesin
-
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, "AB, ekonomik ve finansal krize kurban edilmesin" dedi
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''BM sisteminin reforme edilmesi için yeni bir dünya savaşını beklememiz gerekiyor. Bu günkü dünyada meşruiyeti ciddi bir şekilde sorgulanıyor. Tüm dünyanın insanlık adına vicdan azabı çektiği konularda Güvenlik Konseyi işleri kitleyebiliyor'' dedi
Uluslararası İşbirliği Platformu'nun Çırağan Sarayında düzenlediği Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi'nin açılışında konuşan Babacan, zirvenin yeni dünya düzenin daha iyi analaşılması ve ülkeler arasında işbirliğinin artırılması konusunda büyük etkisi olacağını belirtti.
İçinde yaşanılan ekonomik ve finansal krizin, ''kriz öncesi ve sonrası dünya'' diye iki bölümde yakın tarihimizi inceleyecek kadar önemli olduğunu vurgulayan Babacan, son dönemde yaşanan krizin maliyetinin 2. Dünya Savaşı ile mukayese edildiğini, dünyanın yaşadığı en derin kriz olarak değerlendirildiğini söyledi.
Gelişmiş ülkelerin kamu borç stokuna bakıldığında, 2. Dünya Savaşı sonrası borç rakamlarının görülmeye başlandığını vurgulayan Babacan, ''Bütçe açıkları ve kamu borç stokları bazı ülkeler için yıllarca, hatta 10 yıllarca yük olmaya devam edecek. Bu ağır kamu borcu, pek çok ekonominin büyüme potansiyelini aşağıya çekecek. Bu kriz sonrasında dünyada pek çok insan yoksulluk sınırının altına düştü. Kriz, gelir dağılımının bozulmasını beraberinde getirdi'' diye konuştu.
Babacan, 1980'de gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki toplam ağırlığı yüzde 37 ikin bugün bu oranın yüzde 50'ye ulaştığını, bu güç kaymasının uluslararası platformlarda da artık kendini hissettirdiğini dile getirdi.
-''Gerekli adımlar zamanında atılmazsa BM meşruiyetini kaybedecek''-
Son 10 yıldır pek çok G-20 Zirvesine katıldığını hatırlatan Babacan, ''Eskiden sadece bakanlar seviyesinde toplanıyordu. 2009'da liderler zirvesi gerçekleştirildi. Çünkü artık anlaşıldı ki, 7 ülkeyi topladığınızda küresel meşruiyet sağlayamıyorsunuz, ekonomik anlamda bir meşruiyet zemini sağlayamıyorsunuz. IMF ve Dünya Bankasının yönetim ve hisse yapıları değişti. Türkiye IMF'nin dünyada en büyük 42. ortağıydı, 20. büyük ortağı oldu. Kriz ve sonrasında önemli yapısal değişimler oldu'' şeklinde konuştu.
Aynı değişimin siyasi cephede görülmediğine dikkati çeken Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''BM sisteminin reforme edilmesi için yeni bir dünya savaşını beklememiz gerekiyor. Bu günkü dünyada meşruiyeti ciddi bir şekilde sorgulanıyor. Tüm dünyanın insanlık adına vicdan azabı çektiği konularda Güvenlik Konseyi işleri kitleyebiliyor. 5 ülkeden sadece bir tanesi yüz binlerce kişinin hayatını kaybedeceği olaylarda bile müdahalede karar anlamında engel oluyor.
Yeni bir küresel siyasi krizi beklemeden bu adımları atmazsak, BM meşruiyetini kaybetmeye başlayacak. En önemlisi de dünya kamuoyundaki meşruiyetini kaybetmeye başlayacak. İşte bu adımlar atılmalı. Zamanında atılmalı ki, bu kürsel yapılar dünyada barış ve istikrarın korunmasına katkı sağlamaya devam etsin.''
-''AB, ekonomik ve finansal krize kurban edilmesin''-
Babacan, AB'nin ortak siyasi çıkarlar zemininde kurulmuş bir birlik olduğunu vurgulayarak, ''Fakat bu krizde ortak çıkar zemini zayıflamıştır. Ülkeleri birbiriyle kaynaştıran ekonomi ve finans unsuru zayıflamış durumda. İşte böyle zayıf bir zemin üzerinde siyasi birliğin sürüdürülmesi tartışmalı bir konu. Şunu unutmamalıyız ki, AB çok önemli bir barış projesidir. Bu projenin ekonomik ve finansal krize kurban edilmemesi gerekiyor'' çağrısında bulundu.
AB'nin hemen yanındaki geniş coğrafyayı kuşatan bölgede kriz sonrası dönemin çok kritik bir dönem olacağını belirten Babacan, bu dönemde bu ülkeler doğru adımları atıp, doğru reformları yapabilirlerse siyasi ve ekonomik cephede çok daha müreffeh ve güçlü bir bölge görülebileceğini söyledi.
Babacan, Ortadoğu ve Güney Afrika'nın dünyada ülkelerarası ticaretin en az olduğu bölge olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti:
''Bu bölgede mutlaka insanların ve sermayenin daha rahat hareket etmesini sağlayacak tedbirleri almamız gerekiyor. Bu bölgedeki sınırların anlamını yitirmeye başlayacağı bir döneme girmemiz gerekiyor. Eğer bunu bugün yapamazsak tarihi bir imkanı kaçırmış oluruz.
Ticaretin ve sermaye hareketlerinin serbestleşmesi, vize uygulamalarının kolaylaştırılması tüm ülkeler için faydalıdır. Kazan kazan sonucunu elde ederiz. Aksi halde çok zengin ile çok fakirlerin birlikte yaşadığı bir mahallenin huzurlu olması mümkün olmayacaktır. Ekonomik bağımlılık ne kadar çoğalırsa karşılıklı olarak, siyasi istikrar ve güvenlik için güçlü bir zemin oluşmuş olacak.''
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ortak bir gelecek üzerine mutabık kalınabilirse, geleceğin dünyası için çok daha güçlü bir Avrasya'nın oluşacağını belirterek, ''AB, ABD ve Japonya'da ekonomik sorunların yaşandığı bir dönemde biz bu coğrafyada daha yakın ilişkiler içinde olmazsak, aramızdaki sorunları diplomasi ile barışçı yollardan çözmezsek bu tarihi fırsatı kaçırmış olacağız'' dedi.
Uluslararası İşbirliği Platformu'nun Çırağan Sarayında düzenlediği Boğaziçi Bölgesel Ortaklık Zirvesi'nin açılışında konuşan Babacan, küresel düzen deyince kalkınmanın çok önemli bir faktör olduğunu, sürdürülebilir kalkınmayı baz alacak yaklaşımların oluşturulması gerektiğini söyledi.
Babacan, sürdürülebilir kalkınmanın 3 ana sütuna oturduğunu vurgulayarak, ''Birincisi ekonomi unsurudur. İkincisi insan unsuru. Üçüncüsü ise sevgi unsurudur. Bu üç sütundan sadece bir tanesini, birini ihmal derseniz diğer iki sütün üzerinde kalkınmanın kurulması mümkün değildir. Kuşkusuz rasyonel ekonomi politikaları işin temelidir. Ama insan faktörünü dışlayan ekonomik politikaların sürdürülebilirliği mümkün değildir'' diye konuştu.
Fakirlik, yoksulluk, açlık ile mücadele ve eğitim konusunda atılması gereken adımların insan faktörü dendiğinde çok önemli bir anlam taşıdığını anlatan Babacan, ''Yine çevre faktörü de çok önemli. Eğer sadece bu günü ve bugünün ekonomisini düşünüyorsak, gelecek nesillere kirletilmiş bir dünya bırakıyorsak bu büyük bir bencilliktir. Çocuklarımız ve torunlarımızın dünyasının da yaşanabilir bir dünya olmasını sağlayacak gerekli adımları bugünden atacağız'' değerlendirmesini yaptı.
-''Türkiye son 10 yılda çok önemli bir transformasyondan geçti''-
Babacan, Türkiye'nin son 10 yılda çok önemli bir siyasi, sosyal ve ekonomik transformasyondan geçtiğine dikkati çekerek, ülkenin mili gelirini 3'e katladığını hatırlattı.
Türkiye'nin yaptıkları pek çok ülke için ilham kaynağı olduğunu söyleyen Babacan, bu nedenle bölgesel bir sorumluluğu da hissetmeye başladıklarını dile getirdi.
Pek çok bölgede halkın değişim istediğini anımsatan Babacan, ''Halk, yönetim yapılarına isteklerinin daha iyi yansıtılmasını istiyor. Toplumsal değişime mutlaka duyarlı olmak gerekiyor. Hem siyasi hem ekonomik alanda önümüzdeki dönemde çok dikkatli hareket etmemiz gerekiyor. Değişim şart ama bu değişimin barışçı bir şekilde dizayn edilmesi gerekiyor'' şeklinde konuştu.
Tunus, Mısır, Libya, Yemen ile yakın çalıştıklarını vurgulayan Babacan, bu transformasyonun çok dikkatli bir şekilde yapılması için önderlik yaptıklarını, kendi tecrübelerini paylaştıklarını ifade etti.
-''Geleceğin dünyası için çok daha güçlü bir Avrasya...''-
Babacan, içinde yaşanılan dönemin zor bir dönem olduğunu, kısa vadede büyük zorlukları içinde barındırdığını belirtti. Suriye'de yüzlerce insanın öldüğü bir insanlık trajedisiyle karşı karşıya olunduğuna işaret eden Babacan, hala Irak'ta istikrar sağlanamadığını, bir çok ülkede güvenlik sıkıntıları ve tehditler söz konusu olduğunu anımsattı.
Bu risk ve tehdidin aynı zamanda geniş fırsatlar da sunduğunu söyleyen Babacan, sözlerini şöyle tamamladı:
''Eğer bu dönemde doğru politikalar izleyebilirsek, Balkanlar, Kafkaslar, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya'da akılcı politikalar izleyebilirsek, bu bölgenin çok daha güçlü bir bölge olduğunu 10 yıl sonra görebiliriz. Buna gönülden inanıyoruz. Yeter ki hep birlikte çalışalım, gönül birliği içinde ve ortak çıkarlar açısından bakalım, hep insanı baz alalım. İnsanı baz almayan politikaların, yaklaşımların başarılı olması mümkün değil.
Yoksa bölgemize istikrarın gelmesi zor olacaktır. AB, ABD ve Japonya'nın bu kadar ekonomik sorunlar yaşadığı bir dönemde biz bu coğrafyada daha yakın ilişkiler içinde olmazsak, aramızdaki sorunları diplomasi ile barışçı yollardan çözmezsek bu tarihi fırsatı kaçırmış olacağız. Ortak bir gelecek üzerine mutabık kalabilirsek, geleceğin dünyası için çok daha güçlü bir Avrasya'yı arkamızda bırakmış oluruz.''
AA