Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Davutoğlu: İş kazası olmayan işyerlerini ödüllendireceğiz

Davutoğlu: İş kazası olmayan işyerlerini ödüllendireceğiz

Davutoğlu: "Bundan sonra yaptırımlarda ödül ceza dengesi gelecek. İş kazası olmayan işyerlerini ödüllendireceğiz" dedi

Giriş: 12 Kasım 2014, Çarşamba 11:34
Güncelleme: 12 Kasım 2014, Çarşamba 14:18

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Yasal düzenlemeyi mükemmel yapmış olabilirsiniz. Bu yasal düzenlemeye dayalı olarak, son derece detaya inen teftiş yaparsınız, inşaatı durdurursunuz, ama nihayetinde çalışma şartlarının düzeltilmesi her şeyden önce bir zihniyet dönüşümünü gerekli kılıyor. Hükümetimiz çalışma şartlarını iyileştirmek için her türlü yasal tedbiri almaya ve bu yasal tedbirleri hayata geçirmeye kararlıdır" dedi.

Davutoğlu, Başbakanlık Yeni Bina'da İş Güvenliği konusuyla ilgili basın toplantısı düzenledi. Toplantıda, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da hazır bulundu.

Hükümetin kurulmasının ardından bekleyen yapısal reformlarla ilgili ciddi adımlar attıklarını dile getiren Davutoğlu, bu çerçevede geçen hafta içerisinde bazı alanlarda yapısal dönüşüm programını ilan ettiklerini hatırlattı.

Orta Vadeli Programın açıklandığını hatırlatan Davutoğlu, "62. hükümet programı çerçevesinde atılacak adımlar konusunda bir bu programın kendi sistematiği içinde yürüttüğümüz reform çabaları var ve bütün bakanlıklarımıza sirayet edecek şekilde de bu 2023'e doğru giden çalışma programımızda bu yapısal reformlara özen göstereceğiz" dedi.

"İki konu bu arada gündemimizde zaten vardı ancak şartlar bu gündemi öncelikli olarak ele almamızı gerekli kıldı" diyen Davutoğlu, "Birisi 6-7 Ekim olayları sonrasında İç Güvenlik Reformu ile ilgili yaptığımız çalışmadır, çok geniş kapsamlı bir istişare sonucunda Türkiye'de kamu düzenin ihdas etmek için iç güvenlik alanında ciddi yapısal çalışmalar içine girdik. Bu hafta içerisinde de bu reform paketini Meclisimize sunacağız" şeklinde konuştu.

Hükümetin güvenoyu aldığı gün asansör kazası meydana geldiğini ve bunun ardından ilk Bakanlar Kurulu toplantısında iş güvenliği konusunu detaylı bir şekilde ele aldıklarını hatırlatan Davutoğlu, daha sonra da sektör temsilcileriyle bir araya gelerek iş güvenliği çerçevesinde yapılacak çalışmaları geniş bir istişari zeminde planladıklarını bildirdi.

Ermenek'teki maden kazası ve Yalvaç'ta meydana gelen trafik kazasının da dikkatleri iş kazasına yönelttiğini söyleyen Başbakan Davutoğlu, atılması gereken adımlar konusunda da bakanlıklararası çok geniş bir istişare yaptıklarını söyledi.

AK Parti iktidarları dönemine bakıldığında iş güvenliği ve çalışma hayatıyla ilgili çok ciddi yasal düzenlemelerin yapıldığının aşikar olduğunu dile getiren Davutoğlu, ilk defa kendi dönemlerinde çağın gereklerine uygun iş kanununun yürürlüğe konulduğunu hatırlattı.

Norm ve standart birliğini sağlayan sosyal güvenlik reformunu hayata geçirdiklerini, yapılan düzenlemeyle dağınıklığa ve çok başlılığa son verdiklerini anımsatan Davutoğlu, tüm vatandaşları sağlık şemsiyesi altına alan genel sağlık sigortasını hayata geçirdiklerini söyledi.

Küresel kriz dönemlerinde istihdam şartlarını iyileştirdiklerini ve artırdıklarını anlatan Davutoğlu, 10 yıl içerisinde işverenlere 41 milyar prim desteği sağladıklarını, son 5 yılda istihdamda sağlanan artışın 5 milyon 795 bin kişi olduğunu ve 985 bin kişiye mesleki eğitim verdiklerini ifade etti.

Davutoğlu,1 Mayıs'ı tekrar tatil ilan ettiklerini, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nu yürürlüğe koyduklarını, kayıt dışı istihdam oranını yüzde 52'den yüzde 36'ya düşürdüklerini söyledi. AB normlarına uygun müstakil iş sağlığı ve güvenliği kanunu yürürlüğe soktuklarını hatırlatan Davutoğlu, "Böylece 91 yıllık cumhuriyetimiz döneminde ilk kez AB normlarına uygun müstakil iş sağlığı ve güvenliği yasasına kavuşmuş oldu ülkemiz" dedi.

Yasaya istinaden 36 yönetmeliğin yürürlüğe girdiğini ve mevzuatla birlikte 83 bin iş güvenlik uzmanı ile 23 bin işyeri hekiminin sertifikalandırıldığını hatırlatan Davutoğlu, "Bu daha önceki dönemlerde olmayan bir alandı ve bizim iş güvenliği yasasından sonra takriben iki yılda hem iş güvenliği uzmanlarının sayısını artırdık, eğittik, sertifikalandırdık ve sisteme soktuk. Uluslararası standartlarda evrensel standartlardaki çalışma hayatı kurallarını uygulayabilmek için ILO'nun 167 ve 176 sayılı maden ve inşaatlarda iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili sözleşmeleriyle ilgili yasal süreci hızlandırdık. Ümit ederiz ki bu hafta içinde, en geç gelecek hafta Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'ndan bu yasal düzenleme geçecek ve ILO'nun 167 ve 176 sayılı sözleşmeleri Türkiye'de uygulanır hale gelecek" diye konuştuk.

-"Her şeyden önce bir zihniyet dönüşümünü gerekli kılıyor"-

Denetim faaliyetlerine de ağırlık verdiklerini ve 2014 yılında 845 maden işyerinin teftiş edildiğini ve bunlardan 134'ünün durdurulduğunu dile getiren Davutoğlu, şunları söyledi:

"Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz de 94 işletmeyi durdurdu. Çok çarpıcı 'acaba denetim konusunda eksiklik var mı, aksama var mı' diye haklı olarak kamuoyumuzda yöneltilen sorulara bir cevap teşkil etmesi bakımından, ekim ayında asansör kazasından sonra 2 bin 79 inşaat denetlendi ve bin 610 inşaat durduruldu. Bunun çarpıcı iki yönü birisi bu kadar yüksek bir denetim yapılmış olması ama maalesef çalışma şartlarının ne kadar namüsait olduğunu gösteren bir istatistik olarak da 2 bin 79 denetimden bin 610 inşaatın durdurulmuş olması. Bu da şunu gösteriyor; yasal düzenlemeyi mükemmel yapmış olabilirsiniz, bu yasal düzenlemeye dayalı olarak son derece detaya inen teftiş yaparsınız, inşaatı durdurursunuz ama nihayetinde çalışma şartlarının düzeltilmesi her şeyden önce bir zihniyet dönüşümünü gerekli kılıyor."

"Şu hususu özellikle kamuoyumuzla paylaşmak istiyorum" ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Hükümetimiz çalışma şartlarını iyileştirmek için her türlü yasal tedbiri almaya ve bu yasal tedbiri hayata geçirmeye kararlıdır bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Ama bütün bu istişareler esnasında benim fark ettiğim bir husus var ki yasal düzenlemeler süreci yönetmek bakımından yeterli olamayabiliyor. Süreci yönettiğinizde de eğer çalışma kültürüyle ilgili bir zihniyet dönüşümü yaşanmamışsa yine eksik kalıyor. Her şeyden önce işçilerimizin, işverenlerimizin bir zihniyet dönüşümü sürecine girmesi lazım. Bu nedir? Mesele sadece sonunda bir üretim elde etmek değil, o süreç esnasında insanların can güvenliğini temin etmek."

Eminyet kemeri kullanımıyla ilgili zorunluluk olduğunu ve bu kuralın getirilmesiyle siyasi iradenin veya karar alıcıların gereğini yapmış olduklarını söyleyen Davutoğlu, "Ama 'emniyet kemeri benim belimi sıkıyor' diye arkadan bağladıktan sonra öne doğru gelen bir sürücü ne kuralı alırsanız alın artık kendi güvenliğini tehlikeye atmış olması bakımından o kuralı geçersiz kılar" dedi.

Davutoğlu, özellikle işçilerin ve vatandaşların kendi hakları konusunda bilinçlendirilmelerinin çok önemli olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Bütünüyle 77 milyon kişinin günlük hayatını tek tek kontrol etmek mümkün mü? Önemli olan vatandaşlarımızın işçilerimizin bizzat kendilerinin kendi can güvenlikleri konusunda bilinçlendirilmeleri" diye konuştu.

-"Protesto etmek çok kolay"-

İşçi sendikalarıyla yaptığı toplantıda, 2012'de çıkarılan İş Güvenliği Yasasıyla ilgili ne kadar eğitim faaliyeti yapıldığını sorduğunu dile getiren Davutoğlu, "Ne kadar işçilerimize yeni hakları bildirildi, 'Eğer yoksa şu asansörde güvenlik şartları ben binmeyeceğim' deme hakkına sahipken işçimiz acaba böyle bir hakka sahip olduğu bilgisi onlara verildi mi? Protesto etmek çok kolay. Sonunda hepimizin üzüntü ifade etmesi zaten insani bir görev. Muhalefet etmek de kolay ama nihayette hepimizin üzerine düşeni yapmamız gerekir" dedi.

Davutoğlu, yaklaşık iki aydır tüm Bakanlar Kurulu toplantılarında İş Güvenliği Yasası'nı görüştüklerini, bazı işveren sendikalarıyla 4 kez, bazılarıyla da topluca bir araya geldiğini hatırlatarak, "Önce kendim olayın mahiyetini anlamaya çalıştım sonra da acaba ne tedbir alınır onun üzerinden sonuca ulaşmaya çalıştık" ifadesini kullandı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, redevans usulüyle ihale edilen işlerde üretim zorlamalarının engellenmesi için uygun planlama yapılacağını bildirerek, "Kimse üretim zorlamasında bulunamayacak, bulunursa işi durdurulacak ve sözleşmeyi feshedeceğiz. Redevans süresi 15 yıldan az olmayacak. Kamuda redevans olacak ancak bütünüyle bir başka işverene devredilemeyecek. Eğer hizmet alımı söz konusu olacaksa ilgili bakanlıkla görüşerek yapacak. Özel sektörde ise redevans olmayacak" dedi.

Davutoğlu, Başbakanlık Yeni Bina'daki basın toplantısıyla iş güvenliği alanında yapılacak yeni düzenlemeleri açıkladı.

İş güvenliğiyle ilgili üç aşamalı bir sorunla karşı karşıya bulunulduğunu belirten Davutoğlu, bunlardan ilkinin "zihniyet ve eğitimle ilgili bilinçlenme, sosyal farkındalık" olduğunu dile getirdi. Madende üretim başladığı andan madenin kapanması, kapanmasından sonra rehabilite edilmesine kadar giden dönemi kapsayan "süreç yönetimi"nin ikinci unsur olduğunu belirten Davutoğlu, bu süreçte denetim, yeni projelendirme, sertifikasyon, krize müdahale etme kabiliyeti gibi başlıklar bulunduğuna işaret etti.

Üçüncü aşamanın da "yasal süreç" olduğunu söyleyen Davutoğlu, "Eğitim-denetim-yaptırım dengesini sağlıklı bir şekilde yeniden inşa etmeye ihtiyaç var. Esas itibarıyla bugün açıklayacağım hususlar, bütün bu sürece, ana parametrelere hitap etme hedefini güden bir reform paketi. Sadece şu yasal düzenlemeleri yapalım demekle işi bitirmiş olmuyoruz" dedi.

"Yasal eksiklik var" demenin çok kolay olduğuna vurgu yapan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"İlgili herkesin, işçi ve işveren kuruluşlarının, STK'ların, bu konuyla ilgili duyarlılık hisseden her kesimin eldeki mevzuatı incelemesi ve bize spesifik, somut önerilerle gelmesi lazım. Çok kolay gibi gelen önerilerin sonuçlarını, maliyet ve etki analizlerini iyi yapabilmek lazım. Meselemiz hem çalışma hayatını düzenlemek ama bir taraftan da Türkiye'de sanayi üretiminin durmamasını, aksine artmasını temin etmek. Demokratik standartlarda bir ülke olarak emeğin sömürüsünün önüne geçmemiz lazım. Alınteriyle, zor şartlarda hayatını kazanan kardeşlerimizin alınterlerinin karşılığı yoktur, o emeğin, helal rısk temin etmek için o şartlarda çalışan kardeşlerimizin hukuku her şeyin üstündedir. Ama o hukukun devam edebilmesi için o işletmelerin çalışmaları da lazım. Onun için madenlerle ilgili ayrı bir çalışma size aktaracağım."

-"Çok tehlikeli işlerde çalışanlar için yeterlilik belgesi zorunlu olacak"-

Başbakan Davutoğlu, çalışma hayatı ve iş güvenliğiyle ilgili alınması kararlaştırılan tedbirleri şöyle sıraladı:

"Çok tehlikeli işlerde çalışan 2 milyon 700 bin çalışanımıza mesleki yeterlilik belgesi alma zorunluluğu getireceğiz. Bundan sonra 'inşaat işçisi, amele veya şuradan gelen işçiler' değil işçilerimizin profesyonel olarak yaptığı işle ilgili mesleki formasyonu, serftifikası olacak. Hepsi tanımlanacak. Bu çerçevede meslek liseleri ve üniversitelerin ilgili fakültelerine zorunlu iş sağlığı ve güvenliği dersi koyacağız. Daha eğitimin ilk aşamalarında öğrencilerimiz, iş sağlığı ve güvenliği alanlarında bilinçlendirilecek, eğitilecek.

Yapı denetim firmalarına iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumluluk getireceğiz. Yapı denetim firmaları sadece işin mekanik denetimiyle ilgilenmeyecek, iş sağlığı ve güvenliği konusunda sorumluluk üstlenecekler.

İnşaatlarda şantiye şefine, madenlerde daimi ve teknik nezaretçilere, 'iş güvenliği uzmanı' olma şartı getireceğiz. Belli vasıfları taşıyarak zaten şantiye şefi olmuştur ama ona bir de 'Şantiye şefi olacaksanız iş güvenliği uzmanı olacaksınız, sertifikanız olacak'. İş güvenliği pratiğini bizzat o yapacak demek değil, yine iş güvenliği uzmanları olacak onun emrinde çalışan ama şantiye şefi bir iş yerine girdiğinde nerelerde iş güvenliği aksamaları var görebilecek bir altyapıya sahip olacak. Entellektüel bilgi birikimine, 'Şurada şu eksiklik var, işçilerimizin hayatı riske girebilir' diye görebilecek durumda olacak. Şantiye şefi sadece işin bir an önce bitirilmesine odaklanmayacak, iş güvenliğine de odaklanacak. Bu sertifikaya sahip olmayanlar şantiye şefi olamayacak."

-"İdari para cezalarında ciddi artış olacak"-

Yaptırımlara ödül-ceza dengesi getirileceğine, iş kazası olmayan iş yerlerinin ödüllendirileceğine, iş kazası olan iş yerlerine de ekstra mali cezalar verileceğine vurgu yapan Davutoğlu, "Üç yıl içinde iş kazası olmayan çok tehlikeli iş yerlerinde işsizlik sigortası priminin işveren payını yüzde 2 yerine yüzde 1 olarak tahsil edeceğiz. 'Çok tehlikeli iş yeri' kategorisinde üç yıl hiçbir iş kazası gözükmüyor, her şey kuralına uygun yapılmış, işverende hem sorumluluğunu yerine getirmiş hem de işçilerin canı konusunda duyarlılık göstermiş, işsizlik sigortası primini yüzde 2 yerine yüzde 1 olarak tahsil edeceğiz. Bu işverenlerimize ciddi bir teşviktir. Ancak takip eden yılda, ölümlü iş kazası meydana gelirse aynı primi yüzde 3 olarak tahsil edeceğiz. Ölümlü iş kazasında prim yükselecek" bilgisini verdi.

İdari para cezalarında ciddi artışlar olacağını bildiren Davutoğlu, hiçbir bahaneye fırsat vermemek için iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili harcamaların kamu ihale sözleşmelerinde ayrı bir kalem olarak yer alacağını kaydetti.

Davutoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

"Redevans, kiralama veya götürü usulüyle ihale edilen işlerde üretim zorlamalarının engellenmesi için uygun planlama yapılacak. Kimse üretim zorlamasında bulunamayacak, bulunursa işi durdurulacak ve sözleşmeyi feshedeceğiz. Redevans sürelerini 15 yıldan az olmayacak şekilde uzatacağız. Kısa süreli redevanslarda bir an önce üretimi yapmak ve en fazla karı elde etmek için işçilerin namüsait şartlarda çalışmaya zorlanması ihtimali söz konusu, özellikle küçük havzalarda. Bunu engellemek için redevans süresi 15 yıldan az olmayacak.

Kamuda redevans olacak ancak bütünüyle bir başka işverene devredilemeyecek. Kamuda redevansla iş alan, sonra da bu işi bütünüyle bir başka taşerona devredemeyecek. Eğer hizmet alımı söz konusu olacaksa ilgili bakanlıkla görüşerek, yapacak. Özel sektörde ise redevans olmayacak.

Kamuda redevans olacak ama bir kere redevans işlemi yapıldıktan sonra bütünüyle iş, başkasına devredilemeyecek. Dolayısıyla biz kamuda kime o işi vermişsek muhattabımızı bileceğiz, sorumlusunun kim olduğu belli olacak. Özel sektörde ise redevans hiç olmayacak."

-"Acil durdurma halleri müfettiş inisiyatifine bırakılmayacak"-

Standartlara uygun kişisel koruyucu donanım sağlamayan işverene idari para cezası uygulanacağını, acil durduma hallerinin müfettişin inisiyatifine bırakılmadan mevzuatta açıkça belirtileceğini kaydeden Davutoğlu, şunları aktardı:

"Mesela yer altı maden işletmelerinin en az iki yoldan yerüstüne bağlanmaması durumunda iş durdurulacak. Müfettişlerimize güveniyoruz ancak belli alanlar olacak ki müfettişin takdir yetkisine bırakılmayacak. Müfettiş gelip de 'Şu eksik' diye tespit edebilir ama belli alanlarda o şartlar sağlanmamışsa, tabiri caizse, iş durdurma otomatik olacak. Mesela, maden işletmeleri en az iki yoldan yer üstüne bağlanmamışsa diğer her şey mükemmel olsa bile o iş yeri durdurulacak.

İşverenin, ölümlü iş kazasında kusurlu bulunması halinde... İş kazası olmuş, yasal süreç tamamlanmış, işveren kusurlu bulunmuş, TCK'ya göre alacağı cezaya ilave olarak, onu yargı belirleyecek, biz ona karışmayız, buna ilave olarak iki yıl boyunca kamu ihalelerinden men edilecek ve bu, Kamu İhale Kurumunun sitesinden duyurulacak. Biz de hükümet olarak, 'Madem ki sen buna dikkat etmedin, benim açtığım ihalelere bundan sonra iki yıl katılamazsın' diyeceğiz. Tabiri caizse bir tür sicil olacak. Eskiden esnaf dünyasında, protesto listeleri yayınlanırdı, bunun caydırıcılığı çok ağır olurdu. Protesto edilen senetler listesi geldiğinde her esnaf bakardı, ben de babamın pratiğinden biliyorum, bir anda o esnafın kredisi önemli ölçüde etkilenirdi. Böyle bir kredi kaybına uğramak istemeyen her işveren Kamu İhale Kurumunda bir ihaleye katılacaksa önce kendi işçisinin sağlığına dikkat edecek."

-"Yeraltı çalışmalarında üç boyutlu plan zorunlu olacak"-

Başbakan Davutoğlu, yeraltı maden işletmelerinde çalışanların kaydı ve konumlarının eşzamanlı takibi için bir sistem, çip kurulmasının zorunlu olacağını belirterek, TKİ'nin bazı işletmelerinde olan bu uygulamanın yaygınlaştırılacağını söyledi. Madenin 100-200 metre altına inmiş bir işçinin bulunduğu konumun çip sayesinde elektronik irtibatla takip edileceğini vurgulayan Davutoğlu, bunun için ciddi bir modernizasyona ihtiyaç olduğunu, bunun da gereğinin yapılacağını kaydetti.

Yeraltı çalışmalarında hazırlanacak planların üç boyutlu olmasının zorunlu hale getirileceğini dile getiren Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Kağıtta baktığınızda iki boyutlu bir şeyde göremiyorsunuz, Ermenek'te gittiğimde brifing aldım, tekrar brifing aldım, içine girdik madenin ama esas kağıt ötesinde o madenin çalışma şartlarının zihninize yansıması için üç boyutlu olması lazım. Derinliği, hacmi, uzunluğu, yüksekliği hepsinin gözükebilmesi lazım. Nitekim üç boyutlu bir maket üzerinde Bakanlar Kuruluna bilgi verdi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız, çok daha açıklayıcı oluyor çünkü derinlik boyutu ihmal ediliyor bazen planlar üzerinde.

Maden işletme projeleri ile ilgili diğer dokümanlar ilgili kuruluşlar arasında mutlaka elektronik ortamda paylaşılacak. Bunu ben özellikle buraya koydum, bizzat da takip edeceğim, Ermenek kazasında konunun uzmanı olmamakla birlikte benim fark ettiğim husus şu, hepimiz de dikkatlice dinleyince bunu görüyoruz, başta bir izin almış, tamam, güzel. Girmiş alana, bir bölümü bitirmiş yıllar önce, on yıllar önce belki. Sonra orayı kapatmış, başka bir yerde tekrar izin almış devam ediyor, aynı firma. Ama işçi uyarıyor, çok acı bir şeydir, teftişler de yapılıyor, teftiş yapılırken duvarları örüyor, görülmemesi gereken yerleri bloke ediyor. İşçi uyarıyor, oradaki tecrübeli bir işçi, 'Eski yere çok yaklaştık, oradan su basması olabilir' diyor. 50-60 metre yaklaşmaması lazım. Oradan birisi 'Hayır, hayır daha 50 metre var' diyor ve bu olay öyle cereyan ediyor. Orada iki tane işçinin kendi arasındaki müzakereyle belirlenmeyecek bu. O havzada ne oluyorsa elektronik ortama, her aşaması günlük bazda işlenecek, görülecek ve bu bilgiler hem Maden İşleri Genel Müdürlüğümüz tarafından hem de teftiş tarafından takip edilecek, paylaşılacak. 'Şu galeri kapatıldı' bilgisi bilgisayara işlenecek, bu Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına irtibatlanacak ve sadece oraya giden müfettiş değil Ankara'daki ilgili müfettiş veya ilgili daire o havzadaki değişimi gözleyebilecek, an be an oradaki durumu takip edebilecek."

Davutoğlu: "Bundan sonra yaptırımlarda ödül ceza dengesi gelecek. İş kazası olmayan işyerlerini ödüllendireceğiz" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bir işyeri durduruldu, işveren geldi o iş yerinde işe devam etti. Bu durumun tespit edilmesi halinde para cezasına çevrilmeyecek bir hapis cezası verilecek. Yani, müfettiş durdurdu, o gelip işleme devam etti. Bu mutlaka para cezasına çevrilmeyen bir hapis cezasıyla cezalandırılacak. Bu düzenleme de olacak daha önceki Türk Ceza Kanunu düzenlemeleri dışında" dedi.

Davutoğlu, Başbakanlık Yeni Bina'da düzenlediği, basın toplantısında, maden işletme ruhsat talebi sırasında mali yeterlilik şartı getireceklerini belirtti.

Maden işletme projelerinin yüksek standartlarda hazırlanması, içeriğinin ve uygulamasının izlenmesine yönelik düzenleme yapacaklarını bildiren Davutoğlu, işletme projelerinin, sadece işletme bazında değerlendirilmeyeceğini, içerik ve uygulama bakımından da evsaflarının gözden geçirileceğini ifade etti.

Maden işletmelerinde görev alacak teknik personelin, niteliklerinin yükseltilmesine yönelik düzenlemelerin yapılacağını kaydeden Davutoğlu, Türkiye Taş Kömürü ve Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından yerinde uygulamalı eğitim yapılacağını söyledi.

Yaklaşık 2 aydır ilgili bakan ve bakanlıklarla, işveren, işçi temsilcileriyle ve konuyu bilen uzmanlarla çok kapsamlı bir değerlendirme yaptıklarını belirten Davutoğlu, üç alana yoğunlaşan bir eylem planı, yasal düzenleme ve ortaya konacak yönetmeliklerle, iş güvenliği ve çalışma alanının tümünü tanzim etmeyi düşündüklerini ifade etti.

Yasal çerçevedeki eksiklikleri tamamlayacaklarını vurgulayan Davutoğlu, "Yasayı çıkarmak yetmiyor, yasayı çıkardıktan sonra o yasanın etkin uygulanması için süreç yönetimini bütün bakanlıklarımızla ve alanda ilgili işverenlerle, işçi temsilcileriyle yöneteceğiz. Bu bir süreç yönetimidir, noktasal değildir. Teftiş denen şey noktasal olduğunda, o arada ne olduğunu görmezsiniz" dedi.

"6 ay önce bir müfettiş gelir bir not tutar, 6 ay sonra bir müfettiş daha gelir bir not tutar, peki arada ne oldu, ne yaşandı?" diye soran Davutoğlu, süreç yönetimini sürekliliğe bağlayan, sadece müfettişi değil, Ankara'daki kontrol sistemini, hayat sigortası yoluyla sigorta sistemini devreye sokan çift makaslı bir denetimi gerçekleştireceklerini söyledi. Davutoğlu, "Eğer bu sosyal farkındalık, eğitim, zihniyet dönüşümüne rağmen, bir ihmal, kusur, bilinçli veya kasıtlı olmasa dahi aşırı hırstan kaynaklanan, 'bir an önce en fazla karı elde edeyim' diyerek işçilerimizin güvenliği riske edilmişse, bunun için çok etkin yaptırımlar getireceğiz" diye konuştu.

-"Vatandaşımızın canı önemli"-

Bütün bu düzenlemelerin, Türkiye'deki iş güvenliği ve çalışma şartlarını evrensel düzeye getirmesini ümit ettiklerini belirten Davutoğlu, buna inandıklarını ve bu konuda büyük bir gayret göstereceklerini söyledi.

Hükümet olarak gösterecekleri gayret, çıkaracakları yasalar kadar önemli olan hususun, işçi ve işveren sendikalarının bu meseleyi sahiplenerek işçileri bilinçlendirmeleri olduğunun altını çizen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Onun da ötesinde önemli olan, vatandaşlarımızın ve kamuoyumuzun duyarlılığının, sadece kaza olduktan sonra ortaya çıkmaması. Kaza olduktan sonra hepimiz duyarlı oluruz. Kimse, bir kusuru sebebi o kazaya sebebiyet veren kişi dahi mutlaka üzülür. Ama önemli olan o kaza olmadan bu duyarlılığımızın gösterilmesi ve hepimizin kendi can güvenliğimiz konusunda getirilen yasal bazı kurallara, standartlara uyma hususunda titizlik göstermemiz. Bu yasa dolayısıyla, bu yeni düzenlemeler her şeyden önce vatandaşlarımızın vicdanına ve duyarlılığına emanettir, sonra işverenlerimizin, işçilerimizin.

Tek bir vatandaşımızın can güvenliği, milyarlarca dolar gelirden daha önemlidir. Hiçbirşey, bir vatandaşımızın canından ve onun yakınlarının kaza sonrasında duyduğu acıdan daha önemli değildir bizim için. Her gittiğimiz kaza sonrasında veya kayıplarda bunu bizzat o vatandaşlarımızla kucaklaştığımızda, yüreğimizde, gönlümüzde ve ruhumuzda hissediyoruz. Allah bir daha bu tür kazalar yaşama acısını bize göstermesin ama bu inançla birlikte, hepimizin bütün profesyonel tedbirleri alma sorumluluğumuz var. Hem sosyal hem ahlaki sorumluluktur bu. Ben bu çağrıyla, bu yeni düzenlemenin hayırlı olmasını diyorum."

-"İhtiyaç halinde TCK'da da düzenleme yapılır"-

Davutoğlu, açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

"Cezaların artırılması konusunda Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) bir değişiklik yapılıp yapılmayacağına" ilişkin soruya, Başbakan Davutoğlu, "Türk Ceza Kanunu ile ilgili düzenlemeler daha önceki yasal çerçevelerde zaten yapılmıştı. Dolayısıyla, onun için burada özellikle onlar üzerinde durmadık. Dikkat ederseniz, ciddi mali ve idari yaptırımlar getiriyoruz. İhtiyaç olması halinde tabi Türk Ceza Kanunu'nda da gerekli düzenlemeler yapılır. Ama bu düzenlemeler daha yeni yapılan düzenlemelerdir, bir sonuçlarını görmemiz lazım" yanıtını verdi.

Soma'daki maden kazasının ardından gerekli bazı yasal düzenlemelerin yapıldığını anımsatan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"En etkili düzenlemeler, Türk Ceza Kanunu'nda ön görülen cezalar dışında bir işveren için en caydırıcı hususlardan biri, tedbir almamanın getirebileceği sonuçlar konusunda, durdurma, kamu ihalelerinden men cezasıdır. Bunlar, yürütmenin doğrudan alabileceği hususlardır. Bir işyeri durduruldu, işveren geldi, o durdurulan iş yerinde işe devam etti. O durumda tespit edilmesi halinde, para cezasına çevrilmeyecek bir hapis cezası verilecek. O da yasal düzenleme içerisinde yer alacak. Yani, müfettiş durdurdu işi, o gelip durdurulan yerde işleme devam etti. Bu mutlaka sadece para cezası değil, para cezasına çevrilmeyen bir hapis cezasıyla cezalandırılacak. Bu da bu düzenlemede olacak, daha önceki Türk Ceza Kanunu düzenlemeleri dışında. Yürürlük meselesi ise bunun hemen yasalaşması için bu hafta içinde zaten Bakanlar Kurulu'ndan bu şekliyle çıkacak. En kısa zamanda çıkmasıyla birlikte yürürlüğe girecek."

-"Bakanlıkları basma olayı bana gelmedi"-

"2012'de teftişler yapıldığı esnada işçilere hakları konusunda eğitim verildi. Patron kesiminin de 'teftişçilerin, işçileri aydınlatması bizim çalışma hayatımızı bozdu' diyerek Bakanlığı bastığını duyduk. Bu konuda kararlılığınızı duymak istiyorum. Özel sigortalar daha çok Doğu ve Güneydoğu'da dahi hayat sigortasına girmezken, bizim Dilaver Paşa döneminden kalan bu madencilik alanımızla ilgili ne kadar karalı davranabilirler?" sorusuna, Davutoğlu, şu yanıtı verdi:

"Şimdi, bakanlıkları basma olayı bana gelmedi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile yaptığımız toplantıda, ben ilk brifingi mesleki yeterlilik kurumundan aldım. Çünkü, eğitim hayatımdan da biliyorum, akademik hayattan da. Zihniyeti değiştirmeden, insanların davranışlarını değiştiremezsiniz. Hangi yasal zorunluluk, ceza getirirseniz getirin, önce zihniyet reformu. Zihniyet reformu da ne yolla olur? Eğitim, bilinçlenme yoluyla olur. ILO'nun bütün sözleşmelerini kabul ediyoruz, herşeyi yapıyoruz ama alanda nihayet insan faktörü önemli. İnsan faktörünü kontrol edemediğiniz zaman veya insan faktörü kendi kendini kontrol edip veya kendi haklarını bilmediği zaman hiçbir uygulama, yasal düzenleme istenilen sonucu getirmiyor. O zaman ne yapacağız? Mesleki Yeterlilik Kurumu ile ki saatlerce süren bir toplantı... Milli Eğitim Bakanlığımız, mesleki eğitim alanındaki tecrübesi ve sorumluluğu dolayısıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Mesleki Eğitim Kurumunu bünyesinde barındırması dolayısıyla, bir gece uzun bir şey yaşadık, beyin fırtınası tarzında bir tartışma benim de katıldığım... Sonuçta vardığımız husus şu; Mesleki eğitimde bir reforma ihtiyaç var. Ve şu anda mesleki eğitimle ilgili zaten Milli Eğitim Bakanlığımız da bunu... Orada yaptığım brifingde de görüşmede de zikretmiştim."

Mesleki Yeterlilik Kurumunun etkin bir şekilde kullanılmasına ihtiyaç olduğunun altını çizen Davutoğlu, "Bu, işçilerin eğitimi ve yeterlilik sertifikalandırılmasıyla ilgili bir husus. Yasa çıktıktan sonra ise önce işçi sendikalarımızın bunu sahiplenmesi lazım. O yasayı işçilere eğitim olarak verecek olan işçi sendikalarımızdır. Ben bunu samimiyetle işçi sendikalarımıza da sordum, ne kadar eğitim yaptınız? İşçileriniz ne kadar biliyor bu yasal haklardan, 2010 yılında çıkan İş Güvenliği Yasası'ndaki haklardan? Yoksa o yasa TBMM'de çıkar Kızılay'a bile inmeden unutulur" dedi.

-"İş dünyasında itibar önemli"-

Bütün işçi sendikalarını, kendi mensuplarına, eğitim ve bilinçlendirme çalışması yapmaya çağıran Davutoğlu, son yasadan sonra, 985 bin kişiye mesleki eğitim verdiklerini hatırlattı.

Bunun işverenlere karşı değil, işverenleri teminat altına alan bir tutum olduğunu belirten Davutoğlu, "İşveren büyük çapta bir işi alıyor, daha sonra taşeronlara veriyor. Aşağı doğru gittikçe, yukarıda işveren ne kadar bu işte hassas olursa olsun bir yerlerde tespihin halkaları kopmaya başlıyor" dedi.

İş dünyasında, itibarın önemli olduğunu ifade eden Davutoğlu, "İtibarını bir şekilde işveren zedeledimi, firmanın onlarca yıllık birikimi ve ismi lekelenmeye başlar. Ve şu anda kamuoyu duyarlılığının kazaya odaklı artmış olması dolayısıyla, en büyük itibar kaybı iş kazalarından yaşanıyor işverenlerimize. O zaman işverenlerimizin de menfaati, işçilerin bu konuda iyi eğitilmeleri ve karşılıklı olarak ortak bir çıkarda, hedefte bir araya gelmelerinin temin edilmesi. Bu konularda bir aksama olmaması açısından tabi ki biz de şeyleri sürdüreceğiz" diye konuştu.

Hayat sigortası konusunda bir kademe koyduklarını, "hemen, 1 Ocak 2015'ten itibaren hayat sigortasına gireceğiz" demediklerini belirten Davutoğlu, bunun üzerinde çalışılması gerektiğini söyledi.

-"Önemli düzenleyici etki yapacak"-

Hayat sigortası konusunun diğer düzenlemeler kadar önemli olduğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Bir öz denetim olacak. Biz de öyle birşey var ki, maalesef bunu yıkmamız lazım, işte zihniyetle yıkılacak. Devletin yasağını delmek, böyle bir doğal hakmış gibi görüldüğü durumlar oluyor. 'Polisi bir atlatayım, emniyet kemerini çıkartırım' diyen kişi... Bir zihniyet problemi bu. Polisi atlatıp, emniyet kemerini çıkardığında, bir kaza olduğunda, o kontrolü yapan polis vefat etmeyecek ki veya başına birşey... Senin gelecek. Bu toplumsal kültürü değiştirmek gerekiyor. Özel bir sigorta şirketi bu işi üstlendiğinde o da ayrı bir denetim yapacak. Ve ikinci bir denetimle daha kontroller artacak ve bir kayıp halinde de açık söylemek gerekirse, adaletsizliklere yol açabilecek devlet yardımları yerine... 'Soma'da şu yardım yapıldı, diğerlerine niye yardım yapılmıyor?' diye sürekli soruya muhatap olmak bizim için de rahatsız edici bir tablo. Ama her yere aynı ölçekte şey yapmanın da bir sınırı var.

Sorumlu da çoğu zaman hatta son olaylarda hiçbirinde devlet değil. İşverenin bir kusuru dolayısıyla biz, vatandaşlarımızın acılarını acilen dindirmek için sosyal yardımlarda bulunuyoruz. Halbuki, hayat sigortası geldiğinde her bir işçi, yine devlet yardım yapabilir ama her bir işçi bir kayıp olmaz inşallah ama olduğu zaman bir gelecek kaygısı olmadan aileyle ilgili en azından bir destek söz konusu olacak. Dolayısıyla bu, bizim için olumlu anlamda radikal bir dönüşüm sürecini beraberinde getirecek, denetim ve kaza sonrası tablo durumunda. Bu konuda kararlıyız. Bazı yerlerde bu şirketler, sigorta şirketleriyle de görüşülür, bunlar değerlendirme yapılır. Ben bu alanın önemli düzenleyici bir etki yapacağına inanıyorum."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "(İşveren durdurulan işi başlatırsa) İşte o zaman ölümlü kaza olsun olmasın, muhtemel bir ölüme sebebiyet, bilinçli bir şekilde sebebiyet vermesi dolayısıyla hapis cezası, para cezasına çevrilmeyecek hapis cezası, 3 ile 5 yıl arasında gerektiği bir yasal düzenleme yapılacak" dedi.

Davutoğlu, Başbakanlık Yeni Bina'da, iş güvenliği konusuyla ilgili düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

İdari para cezalarının artırılmasına ilişkin bir soru üzerine Davutoğlu, konunun yasada daha açık beyan edileceğini söyledi.

Davutoğlu, "Durdurulan bir işyerine eğer işveren izinsiz gelirse ve bu tespit yapılırsa para cezası olmadan hapis cezası' dediniz. Ölüm olsun olmasın, hapis cezası verilecek mi?" şeklindeki soruyu cevaplarken, müfettişlerin sıkıntı gördükleri yerde işi durdurabildiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Yani Ermenek örneğinden hareket edersek, eğer o bilgiler saklanmamış, bloke edilmemiş olsaydı, müfettiş gelip de 'Üste çok yaklaşmışsınız, 20-30 sene önce işlenilen yere, buradan su basacak, ben burada işi durduruyorum' demiş olsaydı, bilseydi o bilgileri, durdururdu. Sonra da işveren, müfettiş gittikten sonra 'Müfettiş böyle dedi ama önemli değil devam edin' dedi, durdurulan işi tekrar başlattı. İşte o zaman ölümlü kaza olsun olmasın, muhtemel bir ölüme sebebiyet, bilinçli bir şekilde sebebiyet vermesi dolayısıyla hapis cezası, para cezasına çevrilmeyecek hapis cezası, 3 ile 5 yıl arasında gerektiği bir yasal düzenleme yapılacak."

Sistemin inşaatlarda da aynı şekilde işleyeceğini anlatan Davutoğlu, örneğin müfettişin bir asansörün çalışmasını durdurabileceğini ancak burada inşaatın durdurulmasının söz konusu olmadığını söyledi. Madende de spesifik bir yerin durdurulması halinde, havzanın geri kalanında maden çalışmasının devam edebileceğini aktaran Davutoğlu, şunları söyledi:

"Onu durdurmanız doğru da değil, çünkü işlememesi halinde başka riskler doğuruyor, gaz salımı vesaire gibi. Onun için o alanla ilgili durduracaksınız dendi, iş güvenliği şartları yok dendi, durduruldu ama oradaki bir yetkili bunu dinlemeyip açtıysa o yetkili ölüm olmasa bile sonucunda böyle bir ihmal neredeyse kasıtlı bir kazaya sebebiyet verecek kar saikiyle burada çok ciddi bir ceza gelecek, paraya çevrilmeyen hapis cezası ki o 2,5 yıldan başlayan 5 yıla kadar bir şey olur."

-"Yaşam odası dediğiniz şey, oksijene ulaşmayla ilgili bir olay"-

Başbakan Davutoğlu, "dayıbaşı" sistemine ilişkin bir soru üzerine de "Dayıbaşı diye bir şey zaten statü olarak yok. De facto birisi, böyle bir uygulamaya, şimdi redevansı özel sektörde bütünüyle kaldırdığında zaten böyle bir tabire de alan açılmıyor. Kamuda zaten buna izin verilmez. Şantiye şefi olur, birim başkanı olur ama dayıbaşı diye bir tabir daha eskiden sistemde işçileri toplayıp getiren çavuş falan dedikleri, şimdi de dayıbaşı... Bu, tamamıyla tabiri caizse feodal bir ilişki biçimi. Bu modern bir işletmede olmaz. Buna kesinlikle bu modern yapı içinde zaten hayat alanı olmayacaktır" diye konuştu.

Yaşam odalarına ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Davutoğlu, yeraltı kömür ocaklarında oksijen maskesi dolum ve değişim istasyonlarının kurulmasını zorunlu hale getirdiklerini hatırlattı. 5 büyük maden ülkesi Kanada, Amerika, Avustralya, Rusya ve Almanya'daki uygulamaları incelediklerini dile getiren Davutoğlu, oksijen maskesi dolum ve değişim istasyonlarının yaşam odalarından daha efektif olduğunu vurguladı. İşçilerin oksijen dolum ve değişim istasyonlarına daha sık ulaşabildiğini ve böylece her yerin bir anlamda yaşam odasına dönüşebildiğini anlatan Davutoğlu, "Nihayet yaşam odası dediğiniz şey, oksijene ulaşmayla ilgili bir olay. Onu daha sık istasyonlarda yerleştirdiğiniz zaman gidiyor, oksijen dolumunu yaptığı zaman bir yaşam alanı kazanıyor. 45 dakika en fazla aralıkla geldiğinde" ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, madenlerde kilometrelerce uzunlukta galeriler bulunduğuna işaret ederek, "Ne kadar sıklıkla yaşam odası yapacaksınız? O yaşam odası ayrıca demin söylediğimiz su basmalarında vesairelerde başka bir risk unsuru olabilir mi? Zonguldak'ta yeraltında 300 kilometrelik bir alandan bahsediyoruz ama çok sıklıkla oksijen maskesi dolum istasyonları olursa her biri fiili bir yaşam odası haline gelir. Böyle bir yöntem daha uygun ama şartlar elverdiği yerde de yaşam odası uygulaması olursa onlar da düzenlenir" değerlendirmesinde bulundu.

AA