Davutoğlu'ndan hodri meydan
Davutoğlu, "Fransa'nın aldığı kararla Ortadoğu'daki diktatörler arasında hiçbir fark yoktur; yasak yerlere gideceğiz ve gür sesle 'biz bu iddiaları tanımıyoruz' diyeceğiz" dedi
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransa meclisinin dün kabul ettiği 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısının Avrupa'yı Ortaçağ'a geri götürdüğünü belirterek, "Fransa ulusal meclisinin aldığı kararla Ortadoğu'daki diktatörler arasında hiçbir fark yoktur" dedi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Marriot Otel'de bu yıl dördüncüsü düzenlenen Dışişleri Bakanlığı Büyükelçiler Konferansı'nın açılış konuşmasını yaptı.
Davutoğlu, konuşmasının bir bölümünde Fransa meclisinin aldığı karara değinerek, "Avrupa için vizyon üretemeyen, Avrupa'nın geleceğini planlayamayan ve Avrupa'da tarihin akışını anlamayan bazı kısır siyasilerin küçük siyasi hesaplar adına, bir seçim adına Avrupa'nın değerlerini ayaklar altına aldığını" söyledi.
Davutoğlu, "Biz kendi tarihimizle yüzleşir ve hesap veririz ama bütün Avrupalıların dünkü Fransız ulusal meclisinin kararından sonra oturup bir kere daha ister 'verstehen' diyerek ister 'understand' diyerek bir müddet dursunlar ve düşünsünler, çağrımız bu: Avrupa nereye gidiyor?" diye konuştu.
Davutoğlu, dünkü kararla birlikte Avrupa'nın Ortaçağ'a döndüğünü belirterek, "Nasıl Kaddafi rejimi, Bin Ali rejimi, Esad rejimi kendi halklarına ne düşünlemeleri gerektiğini, neyin düşünülmesinin yasak olduğunu veya neyi düşünmenin doğru olduğunu dikte ettilerse, dün de Fransa ulusal meclisi ve arkasındaki siyasi liderler Avrupalılara neyi düşünmeleri gerektiğini ve neyi tartışmamaları gerektiğini dikte etmişlerdir ve bu anlamda Fransa ulusal meclisinin aldığı kararla Ortadoğu'daki diktatörlükler arasında hiçbir fark yoktur" ifadesini kullandı.
"Eğer demokrasi, seçimler yaklaştığında oyları alabilmek adına bütün Avrupa değerlerini ayaklar altına almaksa, işte o zaman AB'nin geleceği ve Avrupa demokrasisinin geleceği gerçek bir tehdit altındadır" diye konuşan Davutoğlu, Fransız entelektüellerine seslenerek, Avrupa'nın değerlerine sahip çıkmaları çağrısında bulundu. Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Biz sesimizi yükselteceğiz. Bizim böyle bir haksızlık karşısında sesimizin kısılacağını, 'zamana yayalım bunu' diyeceğimizi düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Dün sayın Başbakanımızın da çok net söylediği gibi dünyanın her yerinde sesimizi yükselteceğiz. Tek bir yerde sizlerin sesinizin kısık olmasını istemiyorum. Hiçbir yerde boynumuzu eğmeyeceğiz. Bize yapılan baskılara karşı hiçbir yerde sessiz kalmayacağız. Onların yasak olduğu yerlerde gideceğiz ve açık ve gür sesle 'biz bu iddiaları tanımıyoruz' diyeceğiz."
-Açık bir talimat veriyorum, bu yabancı düşmanlığına karşı seferberlik ilan edeceğiz
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa'daki ekonomik ve siyasi kriz derinleşirse, yeni bir ırkçılık dalgasına yol açması durumunda Avrupa'nın bütün değerlerinin yerle bir olabileceğini söyleyerek, "Buradan açık bir talimat veriyorum, bu yabancı düşmanlığına karşı seferberlik ilan edeceğiz. Nerede bir Türk varsa, onun burnundan bir damla kan aktığında, o kanın başında, soruşturma ekibi gelmeden önce benim başkonsolosum, büyükelçim olacak" diye konuştu.
Bakan Davutoğlu, 4. Büyükelçiler Konferansı'nın açılışında yaptığı konuşmada, yılık konferansların yıllık muhasebe imkanı verdiğini, aynı zamanda gelecek planlaması ve teorik ve pratik olarak bir yılın değerlendirmesi ötesinde süreci anlamak açısından iyi bir çerçeve sunduğunu kaydetti.
Seneler önce "tarihin sonu" tezi ortaya atıldığında eleştirel bir makale yazdığını ve tarihin artık daha hızlı akacağını söylediğini hatırlatan Davutoğlu, "Şimdi her yıl, her ay, her gün tarihin çok daha hızlı aktığını görmekteyiz" dedi.
Davutoğlu, bu gidişi doğru okumayı ve akışın içinde sürüklenip gitmemeyi aynı anda yapmak gerektiğini söyleyerek, bu nedenle arada sırada durup, kenara çıkıp olanları doğru bir çerçeveye oturtmak gerektiğini belirtti. Davutoğlu, bildiği üç lisan olan İngilizce, Arapça ve Almanca'da durmak ile anlamak kelimeleri arasında bir ilişki bulunduğuna işaret etti ve tarih akarken o akışı anlamayanların, o akışta kendilerine doğru bir yer biçemeyenlerin, o tarihe kapılıp gidebileceklerini belirterek, tarih akarken arkada durup sakin ve rasyonel bir şekilde ama tarihin ritmini de tutarak bir müddet durup bakmanın ise sağlam bir duruş gerektirdiğini bildirdi.
Türk dış politikası için her şeyin söylenebileceğini ancak bir duruşunun olmadığının söylenemeyeceğini belirten Davutoğlu, Türkiye'nin her konuda bir duruşu olduğunu, her sabah bütün ekiple birlikte güneşin doğduğu andan itibaren nelerin değiştiğini, bütün dünyanın sınavdan geçtiği bir dönemde doğru yerde durup durulmadığını anlamaya çalıştıklarını belirtti.
Bakan Davutoğlu, geçen seneki konferansta "akil ülke" kavramını ortaya çıkardığını, akil ülke olma yolunda son bir yılda ciddi mesafeler aldıklarını söyleyerek, Türk büyükelçilerin de bulundukları ülkelerde akil büyükelçiler olmak durumunda olduklarını, özellikle kriz durumlarında, büyük bunalımlar dönemlerinde akil insanlara ihtiyaç olunduğunu kaydetti. Davutoğlu, son 30 yılda iki büyük deprem yaşandığını, birincisinin Sovyetler'in çöküşü ile 1989'da başlayarak, 1991'de zirveye ulaştığını, ikincisinin de 11 Eylül ile birlikte 2001'de yaşandığını kaydetti.
2011 yılında da büyük bir ekonomik ve siyasi deprem yaşanmakta olduğunu aktaran Davutoğlu, bu depremde Türkiye'nin binasının ne kadar sağlam olduğunun önem kazandığını belirtti. Davutoğlu, 1991'deki depremin galiplerinden birinin Batı blokundaki Türkiye de olduğunu, dolayısıyla mesafeler almasının beklendiğini ancak böyle olmadığını söyleyerek, 1991 depreminin yükselen değerinin demokratikleşme olduğunu ancak Türkiye'nin demokratikleşme ve insan hakları alanlarında köklü adımlar atamadığını kaydetti. Koalisyonlar, kısa dönemli bakanlıklar, ekonomik krizlerin buna neden olduğunu aktaran Davutoğlu, bu nedenle şimdiki depremin doğru okunması gerektiğini, gerekirse risk olarak tarihin akışı ile doğru eksende yürümek gerektiğini bildirdi.
Avrupa'da büyük bir ekonomik ve siyasi kriz yaşandığını hatırlatan Davutoğlu, bu krizin başta sadece finansal sanıldığını ancak zamanla hükümetleri devirerek teknokrat hükümetler kurdurduğunu aktardı. "Şimdi önümüzdeki dönemde bu teknokrat hükümetlerin ne kadar demokratik olduğu yönünde Avrupa demokrasisi büyük bir sınav veriyor" diyen Davutoğlu, Avrupa'da yaşanan depremin ırkçılığı artırdığına dikkati çekti. Davutoğlu, Almanya ziyaretindeki temaslarını anlatarak, orada 1929'daki ekonomik krizin nasıl büyük bir ırkçılığa yol açtığını hatırlattığını söyleyerek, "Şimdi de eğer bu kriz yaygınlaşır ve derinleşirse yeni bir ırkçılık dalgasına yol açması durumunda Avrupa'nın bütün değerleri yerle bir olur. Beni ürküten ve üzen sadece örgütlü bir Neo Nazi grubunun vatandaşlarımızı katletmesi değildi, bu ürküttü ama esas ürküten o cinayetler sonrasında bütün o dönemde vatandaşlarımızın her birine oğlunu, eşini ya da babasını öldürmüş olabilir kuşkusu ile bakılması ve 10 yıl soruşturmanın bu eksenle yürütülmesi" diye konuştu.
Bakan Davutoğlu, bu zihniyetin çok tehlikeli olduğunu söyleyerek, "Buradan açık bir talimat veriyorum, bu yabancı düşmanlığına karşı seferberlik ilan edeceğiz. Nerede bir Türk varsa, onun burnundan bir damla kan aktığında, o kanın başında soruşturma ekibi gelmeden önce benim başkonsolosum, büyükelçim olacak " diyerek, tek bir vatandaşın bile hiçbir ayrım gözetilmeksizin kendini sahipsiz hissetmeyeceğini kaydetti. Davutoğlu, "Devlet refleksi din, mezhep ve etnisite söz konusu olduğunda kördür, sadece vatandaşım diyerek bakar ve bağrına basar. Yabancı düşmanlığına karşı hepimizin teyakkuz içinde olması lazım" dedi.