Dünya Bankası, Türkiye için büyüme tahminini düşürdü
Dünya Bankası'nın Türkiye için hazırladığı raporda 2013 yılı büyüme tahmini yüzde 3.6'ya indirildi
Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Martin Raiser, Türkiye'nin ılımlı bir ekonomik toparlanma yaşadığını, bunun da 2012'de başarılı yeniden dengelemenin ardından geldiğini bildirdi.
Raiser, Dünya Bankası Ankara Ofisi toplantı salonunda düzenlediği basın toplantısında, "Türkiye Düzenli Ekonomik Bilgi Notu"nu açıkladı. Dünya Bankası için temmuz ayının yeni mali yılın başlangıcına işaret ettiğini ve bunun da geride kalan 12 aya bakma ve yılın ortasında da ekonominin gidişatına dair neler olup bittiğine bakma fırsatı verdiğini belirten Raiser, 6 aylık düzenli ekonomik bilgi notunu paylaştıklarını söyledi.
Türkiye'nin ılımlı bir ekonomik toparlanma yaşadığını ifade eden Raiser, şunları söyledi:
"Bu da 2012'de başarılı yeniden dengelemenin ardından geldi. Belki ekonomik büyüme istendiği kadar büyümedi ama içteki dengesizlikleri azaltmak ve büyüme için daha sürdürülebilir bir temel yaratmak adına buna ihtiyaç vardı. Şimdi ılımlı bir toparlanma gözlemliyoruz. İnanıyoruz ki uluslararası bağlama baktığımızda, tüm gelişmekte olan ülkelere baktığımızda hala belirsizlikler ve zorluklar var. Bunun da birkaç temel nedeni var. Kısa bir süre öncesine kadar dünyadaki ana piyasalar, ABD, Avrupa geçmişte, kriz öncesinde büyüdükleri kadar hızlı büyümüyorlardı. ABD hala toparlanmaya devam ediyor ama özellikle Türkiye'nin ticaretinin yüzde 40'ının gerçekleştiği Avro Bölgesi hala toparlanmaya başlamış değil. Son gözlemlere göre belki Avro Bölgesi de toparlanmaya başlamış olabilir ama yine de Türkiye'nin en temel ihraç pazarındaki bu sorun Türkiye içinde de sorun yaratıyor."
ABD, İngiltere ve diğer ülkelerdeki parasal politikalardaki değişkilikler ve niceliksel kolaylaştırmadan çıkışın, yükselen piyasalarda likitide sorunu yaratabilir görüntüsü verdiğini dile getiren Raiser, son haftalarda likidite ortamının hala olumlu olduğunu ama neticede Türkiye dahil ülkelerin likidite azalmasına kendini hazırlaması ve para politikası anlamında hazırlık yapması gerektiğini kaydetti.
Birkaç hafta önce yayınlanan Küresel Ekonomik Fırsatlar Raporu'nda, söz konusu şartlar altında ülkelerin yapısal reformlar gerçekleştirmelerinin büyük önem taşıdığının vurgulandığına dikkati çeken Raiser, "Rekabetçilik güçlerini koruyabilmek, doğrudan yabancı yatırımları çekebilmek ve ekonomilerinin yeterince esnek olmalarını sağlamak için bu belirsiz ve sürekli değişen uluslararası ortama kendilerini hazırlayabilsinler" dedi.
Hazırladıkları programın, Türkiye'ye yeni küresel ortamda yardımcı olmayı hedeflediğini ifade eden Raiser, "Rekabetçiliğini güçlendirecek, ekonominin yapısal esnekliğini destekleyecek ve aynı zamanda Türkiye'deki ekonomik ilerleme ve büyümenin yaşam standartlarına da herkes için yansımasını temin edecek şekilde. Yani tüm topluma yayılan kapsayıcı büyüme ve ilerlemeden bahsediyoruz. Bu hedefler doğrultusunda geçen yıl 3 kredilendirme operasyonu yürüttük" diye konuştu.
Raiser, 800 milyon dolarlık kalkınma kredisi politikasının 2 ay önce onaylandığını hatırlatarak, bu kredinin yapısal reformları desteklediğini söyledi. Raiser, bu reformların hem yurtiçi tasarrufu arttıracağını hem de doğrudan yabancı yatırımlar için ülkeyi cazip hale getirerek, ekonomik büyümeyi destekleyeceğini anlattı.
4 gün önce onaylanan kredinin de KOBİ'ler için leasing imkanlarını desteklemeyi hedeflediğini bildiren Raiser, şöyle konuştu:
"Çünkü birçok KOBİ klasik banka kredilerine erişimde, teminat bulmada sorun yaşıyor. Leasing finansmana erişimde, KOBİ'lerin ekipman ihtiyacı veya kapasitelerini artırma ve verimliliklerini geliştirme anlamında ihtiyaçlarını karşılayan önemli bir yöntem. Ziraat Bankası vasıtasıyla 300 milyon dolar turarında finansman sağladık. Mali sektör aracılığıyla leasing olanakları geliştirilecek KOBİ'lerin ve geçen yıl sonunda da Türkiye'ye de farklı mevzuatı birleştiren ve KOBİ'lerin bu imkandan yararlanmasını sağlamayı amaçlayan yasal düzenleme yapılmıştı. Biz de devletin attığı bu adımları takiben özel sektörü desteklemek için bu krediye önem veriyoruz. Üçüncü kredi de ilkbahar aylarında onaylanmış 201 milyon dolarlık kredi hattı. Bu da enerji verimliliği alanında yapılacak iyileştirmeleri hedefleyen ve KOBİ'lere yönelik kredi özelliğinde."
Türkiye'nin dış dengesizliklerinin birçoğunun enerji ithalatına olan bağımlılıktan kaynaklandığını belirten Raiser, "Enerji verimliliğini iyileştirdiğinizde bir taşla iki kuş vurmuş oluyorsunuz. Bir taraftan kendi işletmelerinizin rekabet gücünü arttırıyorsunuz çünkü enerji maliyetleri artık düşüyor ama aynı zamanda ekonominin ithal edilen enerjiye bağımlılığını azaltmak suretiyle dış dengesizliklerin ülkedeki etkisini azaltmış oluyorsunuz. Bu 3 kredi, Dünya Bankası'nın mali desteğini Türkiye'de neyi hedefleyerek yaptığını çok iyi örnekliyor. Ekonominin karşı karşıya bulunduğu yapısal zorlukları hedef alan krediler. Ama aynı zamanda analitik ve danışmanlık hizmetlerimiz de devam ediyor" dedi.
Türkiye'de eğitimin kalitesinin iyileştirilmesi anlamında kaydedilen ilerlemeleri ele alan OECD PISA çalışmasını baz alan ve bu gelişmenin nasıl vuku bulduğunun incelendiği bir raporun çıkacağını anlatan Raiser, kentleşme ve su kaynaklarının kullanımı konularında farklı analitik ve danışmanlık hizmetleri de sunduklarını anlattı.
- "Türkiye ile ortaklığımız üçüncü ülkelere de yansımaya başladı"-
Türkiye'nin sadece ikili ilişkilerin olduğu ortak olmadığını vurgulayan Raiser, Türkiye ile ortaklığın giderek artan oranda üçüncü ülkelere de yansımaya başladığına dikkati çekti.
Dünyada Türkiye'nin mesela sağlık sistemini nasıl genel kapsamı sağlayacak şekilde değiştirdiğini merak eden, ülkedeki ilerlemeleri ilgiliyle izleyen ülkeler bulunduğuna işaret eden Raiser, şöyle devam etti:
"İstanbul'da bu alanda bir konferans düzenlendi. Türkiye, sağlıktaki çalışmalarını ve yaptıklarını anlattı. 39 ülkeden bakan, bunu takip edip, Türkiye'de sağlık alanında yapılanların nasıl gerçekleştiğini dinlediler. Operasyonlarımızın olduğu diğer ülkelerde de biz bu deneyim paylaşımını sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü bu paylaşım giderek artan bir öneme sahip. Türkiye ile ilişkilerimiz açısından da geleceğe yönelik olarak önem taşıyor. Türkiye'nin ihtiyaçları artık giderek daha spesifik ve hedeflenmiş bir nitelik kazanıyor. Bu arada Türkiye'nin diğer ülkelere sunacakları da artıyor çünkü yurt dışı kalkınma yardımları anlamında da çok faal bir ülke."
Türkiye ile ülke ortaklık strajetisinin ara dönemine yaklaşıldığını anlatan Raiser, "Ülke ortaklık stratejimiz şunları destekliyor, Türkiye'nin rekabet gücü, kapsayıcı kalkınma, kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi ve sürdürülebilir kalkınma. Özellikle enerji ve diğer kaynakların verimli kullanımını hedefleyen bir strateji. Stratejinin uygulanacağı 2,5 yılı daha var. Ara döneme geldiğimiz şu günler biz bu hedefleri doğru belirlediğimizi anlıyoruz. Türkiye bu amaçlar doğrultusunda çok önemli adımlar attı. Kalan 2,5 sene içinde bu stratejide aynı verimde çalışmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
- "İlk çeyrekte bu canlanmanın işaretleri görüldü"-
Dünya Bankası Ankara Ofisi Ekonomisti Cevdet Çağdaş Ünal da geçen yıl Türkiye ekonomisinde arzu edilen yumuşak inişin gerçekleştiğini belirterek, kriz sonrası dönemde ciddi bozulma gösteren cari açık ve enflasyon dinamiklerinin iyileştiğini ifade etti.
Bu yılın ana temasının "ekonomide yeniden canlanma" olduğuna işaret eden Ünal, ilk çeyrekte bu canlanmanın işaretlerinin görüldüğünü, büyüme beklentilerinin yüzde 3 seviyesinde olduğunu kaydetti. Ünal, büyümenin kompozisyonun dış talebin zayıflığının etkisiyle net ihracattan iç talep kaynaklı büyümeye döndüğünü, iç talebi en çok etkileyen faktörün de kamu yatırımlarındaki artış olduğunu söyledi.
Ünal, 2013 yılı sonu büyümesinin yüzde 3,6 olacağını düşündüklerini ifade ederek, "2013 yılı ilk çeyrekteki büyüme performansı bizim beklentilerimizin üzerindeydi. Bu da tahminimize yukarı yönde baskı oluşturuyor. Fakat diğer yandan mayıs ortasından itibaren özellikle FED'in açıklamalarıyla gelişmekte olan ülkelerde yaşanan sermaye çıkışlarının Türkiye gibi cari açığı ve dış finansman ihtiyacı fazla olan ülkelerin büyüme performanslarına negatif yönlü etki yapabileceğini düşündük. Dolayısıyla bu iki etkinin birbirini dengeleyeceğini düşünerek büyüme tahminimizi değiştirmedik" diye konuştu.
İç talepteki toparlanmanın henüz cari açıkta bozulmaya yol açmadığını vurgulayan Ünal, 4 aylık rakama bakıldığında yüzde 17'lik artışın kaynağının altın ithalatı olduğunu söyledi. Altın ticareti arındırıldığında, enerji fiyatlarındaki olumlu seyrin ve turizm gelirlerindeki artışın etkisiyle cari açıkta yüzde 5'lik daralmanın olduğunu anlatan Ünal, finansman kalitesizliğinin sürdüğünü kaydetti. Ünal, gelecek dönemde iç talepteki toparlanmanın cari açığın genişlemesine yol açacağını ve yıl sonunda GSYH'nın yüzde 7'si civarına ulaşacağını bildirdi.
Bugün açıklanan haziran ayı enflasyonundan önce tahminlerinin yüzde 6,2 seviyesinde olduğunu anımsatan Ünal, beklentinin üzerinde gerçekleşen haziran ayı enflasyonu nedeniyle yıl sonu tahminlerini yukarı yönlü revize edebileceklerini belirtti.
Cari açığın ve enflasyonun bugüne kadar Merkez Bankası'nın öngördüğü seyirde devam etmesinin bankaya, büyümeyi destekleyici politikalar uygulanmasına yardımcı olduğunu dile getiren Ünal, "Fakat mayıs ortasından itibaren yaşanan küresel gelişmeler ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan sermaye çıkışlarının Merkez Bankası'nın önümüzdeki dönemde bu tarz politikaları uygulama imkanını kısıtlayabilir" dedi.
Gelecek 12 aylık periyotta Türkiye'nin dış finansman ihtiyacının 220 milyar dolar seviyesinde olduğunu tahmin ettiklerini söyleyen Ünal, bunun süregelen küresel konjektürde ülkenin büyüme performansına olumsuz risk teşkil edebileceğini kaydetti. Ünal, "Gerek bu riskleri azaltmak gerekse büyüme potansiyelini arttırmak için Türkiye'nin reform politikalarına devam etmesinin elzem olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.
TBMM Genel Kurul'unda dün onaylanan Onuncu Kalkınma Planı'nın söz konusu reformların gerçekleştirilmesi için fırsat penceresi açtığını dile getiren Ünal, iddialı makro hedeflere ulaşmak için planın farklı alanlarda 25 öncelikli program içerdiğini söyledi.
- Gezi olayları-
Daha sonra basın mensuplarının Gezi Parkı olaylarının Türkiye ekonomisine etkisine ilişkin soruya Raiser, "Gezi olaylarının" etkisinin olumsuz gerçekleşmediğini belirtti.
Mevcut verilerin Türkiye'ye olan güven ve turizm gelirlerinde olumsuzluk yaşanmayacağını gösterdiğine dikkati çeken Raiser, "Tabii etki kalıcı olmayacak derken gösterilerin diğer boyutlarına dair yorum yapmıyoruz. Biz, sadece ekonomik göstergeler anlamında bu değerlendirmeyi yaptık. İncelemelerimiz neticesinde de küresel ekonomik durum raporu haziran başında çıktı, yüzde 3,6 idi öngörümüz" dedi.
Raiser, tahminlerinin değişmediğini, dolayısıyla etki olmayacağına inandıklarını sözlerine ekledi.
Ocak ayında yayımladığı "Küresel Ekonomik Görünüm Raporu"nda Türkiye ekonomisi için 2013 yılı büyüme tahminini yüzde 4 olarak açıklayan Dünya Bankası, Haziran ayında büyüme öngörüsünü yüzde 3,6 olarak revize etmişti.