El-Erian: G-20 küresel ekonomiye ilişkin "boş" uyarıda bulundu
Ünlü fon yöneticisi El-Erian, haftasonu gerçekleştirilen G-20 görüşmelerini değerlendirdi
Washington'da bu hafta sonu gerçekleştirilen görüşmelerin sonunda G-20 maliye bakanları ve merkez bankacıları tarafından iletilen bildirinin tonu oldukça gerçekdışı ve endişe verici derecede ironikti.
Küresel büyümenin “mütevazi ve eşitsiz olmaya devam ettiğini” dikkate alarak, G-20, büyümeyi destekleme konusunda önemli gelişmiş ekonomileri alışılmışın dışındaki para politikalarına olan uzatmalı ve aşırı bağımlılıkları konusunda uyardı. Buna karşın söz konusu bildiri, çok az yeni politika adımını içeriyordu. Sonuç olarak görünüm, hayal kırıklığına uğratıcı bir büyüme ve milyarlarca insanın refah seviyesini etkileyebilecel finansal risklerden öteye gitmedi.
G-20 toplantısının yanında, Uluslararası Para Fonu (IMF) küresel görünüme ilişkin yeni bir aşağı yönlü revizyona gitmişti. Yenilenmiş dfeğerlendirmeyi daha çarpıcı kılan ise kurumun alışılmışın dışındaki risk çeşitliliğine yapılan vurgu oldu. Bu riskler İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) çıkışından diğer politik riskler ve finansal volatiliteye ve emtia üreticilerinin kazançlarının karşı karşıya olduğu önemli darbelere kadar çeşitlilik gösteriyor.
IMF değerlendirmesi gerekli olan önlemleri (daha kapsayıcı bir politika yaklaşımı), ve uzak durulması gerekenleri (özellikle devalüasyonlar) içerdi.
Bununla beraber, söz konusu tavsiyelerin uygulamaya ne oranda aktarılacağına ilişkin önemli bir girişim olmadı.
Üzüzü ironi ise, küresel ekonominin görünümüne ve politika uygulamalarına ilişkin sıradışı oranda yüksek oranlı ortak görüş olmasına karşın, G-20 birkez daha müşterek ve doğrulanabilir bir hamleler serisi uygulama konusunda başarılı olamadı. Bu özellikle iki sebepten ötürü hayal kırıklığına uğratıcı.
İlk olarak G20, çok az sıklıkta olsa da, harekete geçebildiğini ve geçtiği zamanda etkili olduğunu gösterdi. Aslına bakılırsa G-20 tarafından Nisan 2009'da Londra'da eşzamanlı politika yaklaşımı olmasaydı, dünya yıllarca sürebilecek yıkıcı bir depresyona girebilirdi.
İkinci olarak, yüklü miktarda nakitte duran veya bunu finansal mühendisliğe adayan şirketlerle birlikte, küresel büyümenin politika anlamında “büyük patlama”ya ihtiyacı yok. Küçük bir patlama daha hızlı küresel toparlanmayı tetikleme konusunda muhtemelen yeterli olur.
Dünyanın çeşitli yerlerinden toplantılara katılan ekonomi yetkilileri, küresel ekonominin karşı karşıya olduğu riskler ve bu zorluklara karşı benimsenmesi gereken daha uygun politikalar konusunda büyük müşterek anlayışa sığınabilir. Sahip olmadıkları şey ise, geldikleri ülkelerdeki isteksiz politikacıları ikna edecek eylem planı.
Üzücü olan şu ki, gerekli politikaları benimsemek için zaten vasat durumundaki büyüme görünümünün bir miktar daha kötüleşmesi ve finansal istikrar beklentilerinin azalmasıyla mümkün olabilir.