Bloomberght
Bloomberg HT Haberler Gedikli: Sıfır faiz hedefi geçerli

Gedikli: Sıfır faiz hedefi geçerli

  • Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Gedikli ekonomi politikasının sıfır reel faiz üzerine inşa edileceğini söyledi

Giriş: 24 Haziran 2011, Cuma 14:11
Güncelleme: 29 Haziran 2011, Çarşamba 16:10

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Gedikli, hükümetin yeni dönemde ekonomi politikalarının 'sıfır reel faiz' hedefi üzerine inşa edileceğini söyledi.

Canlı yayında Bloomberg HT Ekonomi Direktörü Kerem Alkin'in sorularını yanıtlayan Bülent Gedikli, cari açık riskinin abartıldığını ifade ederek, "Birileri 'faiz çatlasın, kur patlasın' oyununu Türkiye'de yeniden oynamak istiyor. 'Kur yükselsin, parayı getirip yüksek kurdan bozduralım, faiz

yükselince de daha çok kazanalım' düşüncesindeler. Ama Türkiye artık bu oyunun oynanabileceği bir ülke değil" dedi.

Cari açık sorununun yüksek faiz değil düşük faizle çözülebileceğini kaydeden Gedikli, "Türkiye'nin ekonomik hedefi 0 reel faiz hedefidir. Yeni dönemin ekonomi politikaları sıfır reel faiz üzerine inşa ediliyor. Bu dönemde reel sektörün, yatırımların giderek ön plana çıktığını göreceksiniz" diye konuştu.

Bülent Gedikli, ekonomik risklerin yanlış ele alındığını vurgularken, siyasi ve ekonomik istikrara sahip Türkiye'de hükümetin gereken önlemleri gerektiği zaman gereken dozajda alma gücüne sahip olduğunu kaydetti.

Avrupa ve ABD'deki ekonomik sorunlara değinen Gedikli, "Uluslar arası şartlar böyleyken, üstelik bu şartlar giderek kötüleşirken, Türkiye nasıl riski artan bir ülke olabilir? Siyasi ve ekonomik istikrara sahip az sayıda ülkeden biri olarak Türkiye, bu dönemde uluslararası sermayenin odağındadır. Zaten sürekli para akışını görüyoruz" diye konuştu.

Yunanistan'daki krizin sermaye akışı ve turizm açısından Türkiye için 'fırsat' anlamına geldiğini ifade eden Bülent Gedikli, yeni dönemde hükümetin mikro reformlara ağırlık vereceğini de belirtti.

-Sıfır faiz hedefi

Kerem Alkin: Cari açık meselesi herkesin gündeminde. Cari açığı çok

konuşarak, bu meseleye verilmesi gereken önemin önüne mi geçtik? Bir algı

problemimi var?

Bülent Gedikli: Kriz sonrası oluşan hızlı büyümeyle birlikte, cari açık

Türkiye'nin gündemine yeniden girmiş oldu. Cari açık üzerinden siyaset

yapanlar var. Sanki cari açık çok büyük bir risk teşkil ediyormuş,

Türkiye'nin ekonomik riski artıyormuş, köklü tedbirler alınması

gerekiyormuş gibi yaklaşımlar var. AK Parti olarak gereken önlemleri

gerektiği zaman gereken dozajda aldık. 8 yıl böyle geçti. Neden? Çünkü

Türkiye'de siyasi ve ekonomik istikrar var. Bu istikrarın devam edeceği de

aşikar. Hükümetin gereken önlemleri yeri geldiğinde almaya gücü vardır.

Kimsenin ekonomiden yana endişesi olmasın.

Ayrıca küresel ekonomik şartlarda gelişmeler yaşanıyor. Türkiye artık

çıkışta olan bir ülke. Eskisi gibi istikrarsız değil. Bütün riskleri

yönetebilecek güçlü bir hükümet var, siyasi istikrar var. Türkiye'de

geçmişten farklı olan, cari açığı da sorun olmaktan çıkaran bu.

Elbette piyasanın algısına bakmak lazım. Ancak bu dönemde bu algı biraz

abartılı olabilir. Eskiden cari açık daha çok kamunun sebep olduğu bir

olaydı. Şimdi özel sektörün dışarıdan kullanmış olduğu krediler

dolayısıyla cari açık ortay açıkıyor. Yani açık kamu borcundan

kaynaklanmıyor, yatırıma yöneliyor, üretime yöneliyor. Cari açığı eski

ekonomik şartlardaki gibi görmemek lazım. Üstelik Türkiye'nin büyüme

performansı cari açığın sigortasıdır.

Cari açıkta risk nerede? Özel sektörde. Özel sektörün dışarıdan alacağı

borçları çevirip çeviremeyeceği düşünülüyordu. Ama 2009'da kriz döneminde

bile özel sektörün bu borçları çevirebilir olduğu görüldü. Artık büyüme

ortamında özel sektörün borç çevirme sorunu yaşayacağı düşünülebilir mi?

Elbette hayır.

- Avrupa Birliği üyeliği öncesi Doğu Avrupa'da cari açığın milli gelire

oranının yüzde 8-9'a çıktığı dönemler görülmüştür. AB buna karşı

çıkmamıştır. Ama Türkiye söz konusu olunca, cari açık sorunundan

bahsediliyor. Yaklaşım neden farklı?

- Cari açık üzerinden siyaset üretenler var derken, tam da bunu kast

ediyorum. Türkiye riski yüksek bir ülke dersek, bu yanlış bir tespit olur.

Dünyadaki gelişmelere bakın. Avrupa'da Yunanistan, Portekiz, İspanya

batmış, ekonomi bir türlü ayağa kalkamıyor. AB'nin bu sorunları para

basmadan çözmesi mümkün mü? Değil. ABD'de ekonomiye para pompalandığı

halde büyüme sorunu bir türlü çözülemiyor. ABD de para basmaya devam etmek zorunda. Ekonomik sorunlarını çözemedi, para basmaya devam etmek zorunda.

Kalan bölgelerde siyasi istikrarsızlıklar var. Dolayısıyla yatırımlar

Türkiye'ye akmaya devam ediyor, devam da edecek. Uluslararası şartlar

böyleyken, üstelik bu şartlar giderek kötüleşirken, Türkiye nasıl riski

artan bir ülke olabilir? Siyasi ve ekonomik istikrara sahip az sayıda

ülkeden biri olarak Türkiye, bu dönemde uluslararası sermayenin

odağındadır. Zaten sürekli para akışını görüyoruz.

Ayrıca hükümet para akışının rahatlığına da kapılmıyor. Ekonomi sürekli

gelişiyor, sürekli ileri adımlar atılıyor. Önümüzdeki dönem mikro

reformlar açısından çok önemli, konuşulan reform adımlarının tek tek

atılacağını göreceksiniz.

Yani birileri 'faiz çatlasın, kur patlasın' oyununu Türkiye'de yeniden

oynamak istiyor. 'Kur yükselsin, parayı getirip yüksek kurdan bozduralım,

faiz yükselince de daha çok kazanalım' düşüncesindeler. Ama Türkiye artık

bu oyunun oynanabileceği bir ülke değil. Risklere bakarken, gerçeklere

göre hareket etmek lazım. spekülasyonlar üzerinden, spekülatif haberler

üzerinden bu değerlendirmeler yapılırsa herkes çok yanılır.

- Ekonomide 'yumuşak iniş'e dönük şu ana kadar alınan tedbirler yeterli

mi? Yoksa yeni önlemler beklemek gerekir mi?

- Merkez Bankası, Kasım'dan bu yana bazı tedbirleri devreye soktu. Bu

tedbirlerin sonuçlarını yavaş yavaş göreceğiz. Türkiye'nin bütçe disiplini

konusunda bir sorunu yok. Döviz rezervlerimizde sorun yok. Yeni

kaynaklarımız da var. Torba Kanun'dan 35 milyar lira civarında bir paranın

gelmesi söz konusu. Yani elimiz çok rahat. Türkiye maliye politikası

açısından hiç bu kadar rahat olmamıştı. Elimiz rahat, gereken tedbirleri

gereken ölçülerde rahatlıkla uygulamaya koyabiliriz.

- Yabancıların huzursuzluğunun gerekçesi nedir?

- Son 15 günde 3 milyar dolar çıkış oldu diye bir haber yapıldı. Değil 3,

13 milyar, 23 milyar dolar çıksa Türkiye ekonomisini artık etkilemez.

Çıkandan çok daha fazlası da içeri gelir zaten. Küresel şartlar zaten

Türkiye'yi ön plana çıkarmış durumda. Türkiye'ye gelen para niye geliyor?

Faize mi geliyor? Hayır. İstikrara geliyor. Çünkü başka ülkelerde artık

büyük riskler oluşmaya başlamış.

- Yüksek faiz lobi oluştuğunu söyleyebilir miyiz?

- Cari açığa karşı tedbir alacaksak bunun ilacı yüksek faiz değil, düşük

faiz. Yüksek faiz ne anlama gelir? Dışarıdan cayır cayır para gelmesi

anlamına gelir. Döviz bolluğu oluşur, bu ithalatı, dolayısıyla cari açığı

daha da arttırır.

İkincisi, durumu açık ekonomi şartlarında düşünmek lazım. Eskisi gibi

kapalı ekonomi şartlarında değiliz. O şartlarda 'Faiz artınca büyüme

düşer, ithalat geriler, cari açık düşer' denilebilirdi. Ama bu şartlar

değişti. Dolayısıyla bu işte biraz mantık hatası yapılıyor.

Bizim reel faizleri sıfır olarak hedeflememizin bir amacı var. Bu hedef,

ekonomide artık üretime, yatırıma dayalı bir yaklaşımın söz konusu

olduğunu gösteriyor. Paradan para kazanma döneminin bittiğini gösteriyor.

Şunu da söyleyelim, ille de reel faiz sıfıra kadar inecek demek değil bu;

ama faizi düştükçe düşürecek bir politika kararlılığının göstergesi.

Türkiye'nin ekonomik hedefi 0 reel faiz hedefidir, yeni dönemin ekonomi

politikaları sıfır reel faiz üzerine inşa ediliyor. Bu dönemde reel

sektörün, yatırımların giderek ön plana çıktığını göreceksiniz. Dünyada

yeni bir çağ başlıyor, finansal sektörün geri plana düştüğü, reel sektörün

yeniden ön plana çıktığı bir çağ. Türkiye de bu döneme hazırlanıyor.

- Suriye'deki gelişmelerin Türkiye'ye yansıması için ne dersiniz?

- Suriye'de olanlar Saddam dönemi Irak'ında olanlara benziyor. O dönemde

Irak'tan 500 bine yakın peşmerge gelmişti Türkiye'ye. Türkiye gibi bir

ülkenin başka türlü bir tavır göstermesi de beklenemez. Eskiden bu tür

olaylar Türkiye ekonomisini sarsardı, allak bullak ederdi. Ama şimdi böyle

olmaz, olmuyor. Bunu bir dışsal şok olarak değerlendirirsek, bu şoklar

Türkiye'yi etkilemiyor. Şokların yarattığı dalgalanmalar belirli bir

düzeyde kalıyor. Ama Suriye'yi, Suriye'ye bağlı gelişmeleri yakından

izliyoruz.

- Yunanistan borç ödeyemez hale gelirse, Türkiye'de doların 1.70'li

seviyelere çıkacağı düşünülüyor. Yunanistan'ın nasıl bir etki yaratmasını

bekliyorsunuz?

- Yunanistan krizi Türkiye için dezavantaj değil avantaj oluşturuyor,

fırsat oluşturuyor. Yunanistanda kriz nedeniyle turizmde kan kaybı

yaşanıyor. Bu turist Türkiye'ye geliyor. Avrupa'dan kaçan yatırımcı

Türkiye'ye geliyor. Bunlar Türkiye için risk değil fırsatlar.

- Yüksek Seçim Kurulu'nun kararlarının siyasi risk yaratma olasılığı nedir?

- Süreç devam ediyor. YSK'nın verdiği kararlar var. YSK daha önce de

kamuoyunu, siyaset dünyasını tatmin etmeyen kararlar verdi. Sorunlar

yaşandı, bu sorunlar bir şekilde çözüldü. Sonuçta Türkiye bir hukuk

devleti. Ama şunu da söyleyelim, karardan daha önemlisi, karara ilişkin

tavır ve davranışlar. Hem barıştan yana olacaksınız, hem barışı tehdit

eder biçimde açıklamalar yapacaksınız. Bu tutarsızlıktır. Siyasette

tutarlılık çok önemlidir. Hatırlarsanız, 3 kasım 2002 öncesi Sayın

Başbakan aday olamamıştı. Biz ne yaptık? Meclis'e girdik, siyasetimizi

yaptık, uzlaşı aradık, sorunu çözdük. AK Parti'ye kapatma davası açıldı?

Ne yaptık? Hukuki savunmamızı yaptık, gerekçelerimizi ürettik. Onlara

düşen de budur, siyaset sahnesinde çözüm aramalılar. Ama YSK kararlarıyla

ortaya çıkan sorun elbette eninde sonunda çözümlenecektir, siyasi

istikrarı bozar bir noktaya varmaz.