TSK yeni Ar-Ge merkezleri kuracak

Türkiye hareketli günler yaşıyor gibi görünüyor, ama Ankara’da şahit olduğum kadarıyla aslında ciddi bir sessizlik söz konusu. Verimli geçen başkent ziyaretimde, 9-12 Kasım tarihleri arasında İstanbul CNR Expo Fuar Merkezi’nde düzenlenecek olan High Tech Port by MÜSİAD Fuarı’nın lansman resepsiyonuna katıldım. Savunma Sanayii Müsteşarı İsmail Demir, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, müsteşarlık yetkilileri, savunma sanayiinde faaliyet gösteren firmaların temsilcileriyle yerli ve yabancı davetli katılımıyla hoş bir buluşma oldu. Ben de bu vesileyle savunma sanayimizin nabzını tutmaya çalıştım. Ancak savunma sanayimizin resmi, yarı resmi ve özel kurumlarıyla aynı hedefe odaklanamama gibi bir meselesi varken, bu durumu belki de daha farklı noktaya taşıyacak ilginç haberler duydum ve bazı yeni gelişmelere de vakıf oldum.

High Tech Port’un lansman resepsiyonunda konuşan sektörün en etkin ismi İsmail Demir, Türkiye’nin son yıllarda savunma sanayiinde atak yaptığına ve dünyanın her yerinde yüksek teknolojinin sürükleyici gücünün bu sektörde olduğuna vurgu yaptı. Ancak halen daha sektör oyuncularının birlik olduğuna, ülke menfaati için aynı hedefe beraber yürümek istediklerine dair ciddi endişeler var.

Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) çatısı altında sivil ve askeri müsteşarlıkların ayrı Ar-Ge merkezleri varken, şimdi Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) oluşturan her komutanlık da Amerika benzeri şeklinde tanımlanan yapılanmaya giderek kendi Ar-Ge merkezlerini kuracakmış. Kaynak olarak da Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Güçlendirme Vakfı (TSKGV) şirketlerinden (ASELSAN, TAI, TEI, HAVELSAN, ROKETSAN, İŞBİR ve ASPİLSAN vs.) faydalanılması düşünülüyormuş. Anladığım kadarıyla kaynaktan kasıt, gerekli olan para ve yetişmiş insan gücü...

HER YERİMİZ AR-GE AMA...

2014’teki bir yazımda bu konuya şöyle dikkat çekmiştim: “Aynı bakanlık çatısı altında iki Ar-Ge dairesi olur mu? Aynı konuda hem SSM Ar-Ge hem MSB Ar-Ge neden çalışır? Burada ciddi bir duplikasyon ve kaynak israfı söz konusu. Benzer durum diğer kurumlar için de geçerli.” Bende sakal yok, ama memleket meselesi olarak yazmaya devam ediyorum.

Üstelik sektörün önde gelen önemli isimlerine sorduğumda da, bu girişimi anlamlandıran olmadı. Bahse mevzu, ABD’deki modelin de bu şekilde olmadığının altı çizilerek mevcut kurumların derinleştirilmesinin gerektiğine işaret edildi. Hatta maddi kaynaktan ziyade, özellikle vakıf şirketleri ve ülkemiz için insan kaynağının büyük problem olduğuna dikkat çekildi. Eğer vakıf şirketlerindeki mühendisler buralara kaydırılırsa, ASELSAN, TAI, TEI ve ROKETSAN gibi şirketler imalathane mi olacak?

Peki mühendisler askeri hiyerarşiye girmeyi kabul edecek mi? Veya askeri hiyerarşide Ar-Ge nasıl olacak? Ayrıca halen daha TÜBİTAK enstitüleri istenilen konuma ve evsafa getirilememişken, bu girişimin Türkiye’ye ne getireceğini de merak etmiyor değilim.

Öte yandan TSK yetkililerini ve kuvvet komutanlarını da şüphesiz dinleyip onların bu noktaya gelmesinin sebeplerini de irdelemek gerekiyor. Eminim sistemde yürümeyen bir şeylere yönelik, eleştirdiğimiz bu adımları atmaya yönelmişlerdir.

Halbuki ABD’de olduğu gibi üniversite ve araştırma kurumlarının geliştirdikleri teknolojilerin test edileceği “Battle Space” benzeri kalifikasyon ve test merkezlerimiz yok. TÜBİTAK ve benzeri kurumların bu tarz merkezlerinin uygun bir işletmecilik modeliyle sektöre açılması gerekli değil, şart. Görüldüğü üzere ülkemizin savunma sanayii gücünün koordineyle öncelikle ortak hedefte buluşturulması gerekiyor.

DÜNYA DEVİYLE HAVACILIK FUARI YAPACAĞIZ

Ve son haber, Türkiye’de epeydir yapılan ve bir türlü başarılı olamayan, son yıllarda da ismi Airex’ten İstanbul Airshow’a dönüştürülen, ama Atatürk Havalimanı’ndaki yoğun hava trafiği yüzünden hiçbir şovun yapılamadığı fuarın yerine, havacılık ve savunma fuarı konusunda dünyanın en önde gelen şirketiyle, Türkiye’ye yakışır bir fuar için kamunun önemli bir kurumu ciddi çalışmalar yapıyor. Yetkilileriyle Ankara’da görüşmeler yapıldı. Önemli mesafe kat edildi. Umarım başarılı olur ve Dubai Airshow’la yarışacak bir eser ortaya çıkar.