Küresel ekonomik kriz 5 yaşında
-
ABD'nin finans devi Lehman Brothers'ın iflasını açıklamasıyla başlayan küresel krizin üzerinden 5 yıl geçti; ABD'de ortaya çıkan, sonra sırasıyla Avrupa, Japonya ve çevre ekonomilere yayılan kriz, mortgage krizi olarak ortaya çıksa da takip eden süreçte likidite krizine dönüştü

ABD'nin finans devi Lehman Brothers'ın 15 Eylül 2008'de iflasını açıklamasıyla başlayan küresel krizin üzerinden 5 yıl geçti. ABD'de ortaya çıkan, sonra sırasıyla Avrupa, Japonya ve çevre ekonomilere yayılan kriz, başlangıçta mortgage krizi olarak ortaya çıksa da takip eden süreçte likidite krizine dönüştü ve kriz, kimileri tarafından "yüzyılda bir oluşabilecek kusursuz fırtına" kimilerince "finansal tsunami" olarak adlandırıldı.
Mortgage sisteminden kaynaklanan kriz, esas olarak sinyallerini 2005'te vermeye başladı. ABD'de "güvenilirliği düşük" kişilere de mortgage kredisi verilmesiyle başlayan süreç, zamanla bir emlak balonu oluşturdu. ABD'de ortaya çıkan, sonra sırasıyla Avrupa, Japonya ve çevre ekonomilere yayılan kriz, başlangıçta mortgage krizi olarak ortaya çıksa da ilerleyen süreçte likidite krizine dönüştü.
Dünyayı etkisi altına alan krizin temel nedenleri arasında, "likidite bolluğu, batık krediler, emlak balonu, kredi türev piyasalarının genişlemesi, bankacılık düzenleme sisteminin yetersizliği" yer aldı. Avrupa'da ise buna paralel olarak kamu borç, yüksek bütçe açığı ve işsizlik sorunları etkili oldu.
- İki dünya savaşını atlattı ama...
Krizin etkisinin iyiden iyiye hissedilmeye başlandığı 15 Eylül 2008'de piyasaları allak bullak eden haber ABD'nin 158 yıllık finans devi Lehman Brothers'tan geldi. İki dünya savaşı, büyük buhran gibi olayları atlatan Lehman Brothers, küresel ekonomik krizle baş edemedi ve iflas başvurusunda bulundu. 31 Mayıs 2008 itibariyle aktifleri 639 milyar dolar, toplam borcu ise 613 milyar dolar seviyesinde bulunan şirketin iflası, ABD tarihinin en büyüğü olarak kayıtlara geçti.
- Krizin dalgaları dev şirketleri yuttu
Dünya devi olan ve "batmayacak kadar büyük" gözüyle bakılan Morgan Stanley, Citygroup, Bank of America, Merrill Lynch, AIG, Deutsche Bank gibi finansal kuruluşlar, iflasın soğuk nefesini enselerinde hissetti.
ABD'nin sanayi devlerinden General Motors da bu süreçten nasibini aldı. Amerikan rüyasının ete kemiğe bürünmüş hali bu şirket, iflas koruma başvurusunda bulundu. Bünyesinde bulunan zayıf markaları elinden çıkaran şirket, yoluna küçülerek devam etti. General Motors'un batması, zaman içinde otomotiv sanayinin merkezi Detroit şehrinin bile iflas koruma başvurusuna yol açtı.
Dünyanın en büyük havacılık şirketleri arasında bulunan ABD merkezli Delta Airlines da krize karşı koyamadı.
Bu süreçte telekomünikasyon, enerji ve lojistik sektörlerinden pek çok kuruluş da kendilerini krizin sarmalından kurtaramadı.
- ABD'nin borcu patladı
Ülke ekonomisi makro göstergeler açısından sorunlu hale gelirken, en dikkat çekici göstergeler ise işsizlik ve kamu borçlarında oluştu.
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, ABD'nin kamu borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasılasına (GSYH) oranı 2005 yılında yüzde 67'ler seviyesindeyken, söz konusu rakam 2008'de yüzde 75'e yükseldi.
- Kredi notu ilk kez düştü
Ülke borcunun GSYH'ye oranı 2011'de yüzde 100'lerin üzerine çıktı. Bütçe tavanının belirlenmesinde Konge ile Obama yönetimi arasında yaşanan anlaşmazlık, ülke tarihinde ilk kez kredi notunun AAA'dan AA+'ya düşmesine neden oldu.
Uzun süre yüzde 5'ler seviyesinde seyreden işsizlik, krizin başlamasıyla hızla yükseldi ve yüzde 10'a yaklaştı. Ülkenin işsizlik oranı, ağustos ayı itibariyle yüzde 7.3 düzeyinde bulunuyor.
Amerika'da 2008'de yaşanan ''mortgage krizi'' ile başlayan dönemde altının ons fiyatı 800 dolar seviyelerini gördü. Krizin Avrupa'dan yayılarak bütün dünyayı etkisi altına almasıyla altın fiyatlarında rekor rakamlar gelmeye başladı. Altın fiyatları 2011'de 1800 dolar seviyelerine kadar yükseldikten sonra, düşüş trendine girdi ve 1400 doların altına kadar geriledi.
IMF tahminlerine göre ABD'nin ekonomik göstergeleri şöyle
ABD 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014
GSYH (Milyar dolar) 14.291 13.973 14.498 15.075 15.684 16.237 17.049
Kişi Başına Gelir (Dolar) 46.900 45.461 46.811 48.328 49.922 51.248 53.327
İşsizlik (Yüzde) 5,8 9,3 9,6 8,9 8,1 7,7 7,4
Kamu Borcu (Yüzde) 75,5 89,1 98,2 102,5 106,5 108,1 109,1
Küresel ekonomiyi tehdit eden krizin Avrupa'daki yansımaları ülkelere göre farklılık gösteriyor. Avro Bölgesi'nin yapısal sorunlarının çözümü ve ekonominin toparlanması için bir dizi tedbir alınsa da özellikle krizin daha çok etkilediği Yunanistan, Portekiz, İrlanda, Güney Kıbrıs Rum kesimi, İtalya ve İspanya gibi ülkelerde tedbirlerin istenilen sonuçları verip vermediği tartışılıyor.
Euro Bölgesi'nin kırılgan ekonomilerine sahip Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya'nın, İngilizce baş harflerinden oluşan ''PIIGS'' ülkeleri, çeşitli finansal sıkıntılar ve gittikçe artan güvensizlikle mücadele etmeye devam ediyor. Yunanistan'ın aldığı finansal dış yardımlar nedeniyle söz konusu ülkelerin içinde bulunduğu sorunlar, artık AB'nin yönetişim sorunu haline geldi.
- Paketler de kurtaramadı
Uluslararası piyasalarda yaşanan gelişmeler sonrasında kaybedilen güvenin tekrar sağlanabilmesi için ABD ve Avrupa'da trilyon dolarları bulan kurtarma paketleri açıklandı. Avro Bölgesi'ni sarsan borç krizinde ilk finansal yardım talebinde bulunan ülke Yunanistan oldu. Yunanistan'ın borçlarını ödeyemeyecek hale geleceği ve krizin diğer ülkelere sıçrayacağı endişeleri üzerine Uluslararası Para Fonu (IMF) ve AB, mayıs 2010'da Yunanistan'a 110 milyar avroluk bir kurtarma paketi sağlama kararı almış, uygulanan tasarruf önlemlerinin istenilen sonucu vermemesi üzerine, temmuz 2012'de Yunanistan 158 milyar avroluk yeni kurtarma paketi ile ikinci kez ''kurtarıldı."
Yüksek borç stoku ve tahvil getirileri ile kırılganlığı gittikçe artan Yunanistan, Avrupa için üçüncü kez kurtarılması gereken ülke olarak gündeme oturdu. AB'nin önde gelen liderleri, yıllar sonra ''Yunanistan'ın aslında Birliğe alınmaması gerektiği" itirafında bulundu. IMF'nin ülkeye ilişkin son raporunda da büyüme tahminleri konusunda iyimser davranıldığı belirtilerek, ülkenin borçlarının yeniden yapılandırılmasına çok daha önceden başlanmış olması gerektiği ifade edildi.
Küresel kriz öncesinde Avro Bölgesi'nin en az borç yüküne sahip ülkelerinden olan İrlanda, 2010 sonunda yüzde 170'e ulaşan kamu borcu sonrasında yardım paketi alan ülkeler arasına katıldı. Kasım 2010'da İrlanda'yı kurtarmak için hazırlanan 85 milyar avroluk AB-IMF yardım paketinin 35 milyar avrosunun bankalara yönlendirilmesi, 50 milyar avrosuyla da kamunun finansman ihtiyacının karşılanması öngörüldü.
Ağır borç yükü altındaki Portekiz de Yunanistan ve İrlanda'dan sonra AB, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve IMF'den yardım isteyen üçüncü ülke oldu. Portekiz için hazırlanan kurtarma paketinin büyüklüğü de 78 milyar avroyu buldu.
Portekiz'de yerli bankaların yükümlülüklerinin önemli bir bölümünün İspanyol bankalarında olması, ülkede yaşanan krizin İspanya'yı da etkilemesiyle sonuçlandı. Haziran 2012'de bankacılık reform programı için Avrupa Finansal İstikrar Fonundan (EFSF) yardım talebinde bulunan İspanya da kriz sürecinde ekonomisi "alarm" veren ülkeler arasında yer aldı.
Sahip olduğu tahvillerle Yunanistan ekonomisine büyük oranda bağımlı olan Güney Kıbrıs Rum kesimi de geçen yıl bankacılık sektörünü kurtarmak için EFSF'ye başvurdu. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İspanya'nın ardından AB'den finansal yardım talebinde bulunan beşinci ülke olarak kayıtlara geçti. AB ve IMF'nin 10 milyar avroluk kredi sağlayacağı Güney Kıbrıs Rum kesiminde de kriz, yüksek kamu borcu ve bütçe açığının yanında bankacılık sektöründen kaynaklandı.
- Bankalara ortak denetim
Avrupa'daki kriz, aradan geçen yıllara rağmen etkisini sürdürürken, finansal bütünleşmenin önemi üzerinde duran AB komisyonu, ortak bir bankacılık denetleme mekanizmasının oluşturulması, bankaların daha şeffaf olması için gerekli düzenlemelerin yapılması, sorunlu bankalarla ilgili kurtarma planlarının belirlenmesi ve likidite sıkıntılarını önlenmesi amacıyla Bankacılık Birliği kurma kararı aldı.
AB maliye bakanlarının ilk kez Aralık 2012'de gündeme getirdiği ECB bünyesindeki Tek Denetim Mekanizması kararı, Avrupa parlamentosu tarafından onaylandı. Gelecek yıl itibarıyla Bankacılık Birliği çerçevesinde, Avrupa bankalarını denetleyen tek mekanizma ECB olacak. Eylül 2014'ten itibaren ECB, sorunlu 150 Avrupa bankasını doğrudan kontrol edebilecek. Talep etmeleri halinde Avro Bölgesi dışındaki AB üyeleri de bu mekanizmaya katılabilecek. Bankaların krizden kurtarılıp kurtarılmayacağına ise hükümetler değil Avrupa Merkez Bankası'nın emrinde olacak bir kurum karar verecek.
- Piyasaların gözü Fed'de
Piyasalar, Amerikan Merkez Bankasının (Fed) 17-18 Eylül'de gerçekleştireceği toplantılardan çıkacak kararı bekliyor.
Parasal genişlemenin ilk ayağını (QE1) 25 Kasım 2008'de, ikinci fazını da (QE2) 3 Kasım 2010'da uygulamaya koyan Fed, 13 Eylül 2012'de başlayan süreçte ise ekonomi düzelene kadar her ay 40 milyar dolar mortgage destekli tahvil ve 45 milyar dolar da hazine tahvili olmak üzere 85 milyar dolarlık varlık alımı yapacağını duyurdu.
Fed'in bu tahvil alım programına ilişkin 17-18 Eylül'de gerçekleştirilecek toplantılarda alacağı karar, piyasaların yönü üzerinde etkili olacak.
AA