MB: Bankacılık sektörü sağlıklı yapısını koruyor

T&uuml;rkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu nda, &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde, finansal istikrarı desteklemek amacıyla, &ccedil;ekirdek dışı y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerde vadenin uzamasını teşvik edici y&ouml;nde zorunlu karşılık oranlarının yeniden d&uuml;zenlenmesi ve rezerv opsiyonu katsayılarında istikrarı destekleyici y&ouml;nde teknik ayarlamalar yapılması s&ouml;z konusu olabilecektir denildi.TCMB tarafından yılda iki kez hazırlanan Finansal İstikrar Raporu nun ikincisi yayımlandı. Raporun Genel Değerlendirme b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde, son Finansal İstikrar Raporu nun yayınlandığı 2014 yılı mayıs ayından bu yana k&uuml;resel iktisadi faaliyette ivme kaybı yaşandığı ve petrol başta olmak &uuml;zere emtia fiyatlarındaki hızlı d&uuml;ş&uuml;ş&uuml;n de katkısıyla enflasyon oranlarının d&uuml;ş&uuml;k seviyelerini koruduğu, ancak, ABD ve diğer &uuml;lkeler arasındaki b&uuml;y&uuml;me eğiliminin artan oranda farklılaştığının g&ouml;zlendiği belirtildi.&Ccedil;in dahil olmak &uuml;zere gelişmekte olan &uuml;lkelerde b&uuml;y&uuml;me ivme kaybederken, Avro B&ouml;lgesi ve Japonya da ekonomik b&uuml;y&uuml;menin olduk&ccedil;a kırılgan ve zayıf bir g&ouml;r&uuml;n&uuml;me sahip olduğu aktarılan raporda, diğer taraftan ABD ekonomisinin g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir toparlanma eğilimi sergilediği vurgulandı.Raporda, değinilen farklılaşmanın &uuml;lkelerin uyguladıkları para politikalarına da yansıdığı dile getirilerek, varlık alım programını ekim ayında sonlandıran ABD Merkez Bankası nın (Fed) 2015 yılında faiz artırımlarına başlamasının beklendiği kaydedildi.Buna karşın, aynı d&ouml;nemde &ccedil;eşitli ara&ccedil;lar kullanarak para politikalarını gevşeten Avrupa Merkez Bankası (ECB), Japonya Merkez Bankası (BoJ) ve &Ccedil;in Merkez Bankası nın (PBoC) b&uuml;y&uuml;meyi desteklemeye d&ouml;n&uuml;k yeni adımlar atmasının muhtemel olduğu belirtilen raporda, k&uuml;resel ekonomik aktivitenin g&uuml;&ccedil; kaybetmeye devam etmesi halinde, Fed in de para politikasındaki normalleşmeyi geciktirebileceği ifade edildi.Genişletici para politikaları nedeniyle oluşan d&uuml;ş&uuml;k faiz ortamı k&uuml;resel &ouml;l&ccedil;ekte bazı finansal risklere yol a&ccedil;tığı ve risklerin &ouml;zellikle banka dışı finansal kesimde yoğunlaştığının dikkati &ccedil;ektiğinin altı &ccedil;izilen raporda, gelecek d&ouml;nemde, k&uuml;resel b&uuml;y&uuml;me dinamiklerindeki kırılganlığın s&uuml;rmesi durumunda d&uuml;ş&uuml;k faiz ortamından kaynaklanabilecek risklerle m&uuml;cadelede para politikasından ziyade makro ihtiyati politikaların &ouml;n plana &ccedil;ıkmasının beklendiği aktarıldı.Raporda, ş&ouml;yle denildi: K&uuml;resel para politikalarının normalleşme s&uuml;recine dair s&uuml;regelen belirsizlikler k&uuml;resel risk iştahının ve sermaye akımlarının verilere duyarlılığını artırmaktadır. &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde gelişmekte olan &uuml;lkelere y&ouml;nelik sermaye akımlarının &uuml;lkelere &ouml;zg&uuml; unsurlara olan duyarlılığının devam etmesi beklenmektedir. Bu &ccedil;er&ccedil;evede, gelişmekte olan &uuml;lkelerin b&uuml;y&uuml;me g&ouml;r&uuml;n&uuml;mleri, enflasyon oranları ve dış dengeleri &ouml;n plana &ccedil;ıkacaktır.&Ouml;te yandan, son d&ouml;nemde iktisadi faaliyetin zayıf seyri k&uuml;resel para politikalarındaki normalleşme s&uuml;recinin &ouml;telenme olasılığını g&uuml;&ccedil;lendirmektedir. Gelişmiş &uuml;lke para politikalarındaki normalleşmenin gecikmesi halinde aşırı bor&ccedil;lanma riski s&ouml;z konusu olabilecektir. Bu durumda, finansal sistemin şoklara karşı dayanıklılığını artırma ve basiretli bor&ccedil;lanmayı teşvik ama&ccedil;lı tedbirler &ouml;nem arz edecektir. Cari işlemler a&ccedil;ığındaki iyileşmenin yavaşlamakla birlikte devam edeceği tahmin edilmektedir &Ouml;nc&uuml; g&ouml;stergelerin, 2014 yılı ikinci &ccedil;eyreğinde yavaşlayan T&uuml;rkiye ekonomisinin yılın ikinci yarısında daha iyi bir performans sergilemekte olduğuna işaret ettiği belirtilen raporda, yılın &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreğinde &ouml;zel t&uuml;ketim ve yatırım talebinde ılımlı bir toparlanmanın başladığı ve i&ccedil; talebin b&uuml;y&uuml;meye daha fazla katkı verdiğinin g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; dile getirildi.&Ouml;te yandan, k&uuml;resel ekonomideki yavaşlamanın da etkisiyle ihracatın yıllık b&uuml;y&uuml;meye katkısının g&ouml;reli olarak azaldığı aktarılan raporda, b&uuml;y&uuml;me kompozisyonundaki bu değişime rağmen, t&uuml;ketici kredilerinin ılımlı seyrinin ve dış ticaret hadlerindeki olumlu gelişmeler cari dengedeki iyileşmeyi destekleyebileceği ifade edildi. Bu doğrultuda, cari işlemler a&ccedil;ığındaki iyileşmenin yavaşlamakla birlikte devam edeceğinin tahmin edildiği bilgisi verilen raporda, bununla birlikte, k&uuml;resel para politikalarına ilişkin belirsizliklerin, jeopolitik gelişmeler ve dış talepteki kırılgan seyrin toparlanma s&uuml;reci &uuml;zerinde riskler oluşturduğu vurgulandı.Hanehalkı finansal varlık/y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;k dengesindeki kademeli iyileşmenin devam ettiği belirtilen raporda, şunlar kaydedildi: Hanehalkı varlıkları tasarruf oranındaki y&uuml;kseliş ve &ouml;zellikle yatırım fonlarındaki artış ile b&uuml;y&uuml;mesini s&uuml;rd&uuml;rmektedir. Y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;k tarafında ise konut kredilerinin bireysel krediler i&ccedil;indeki ağırlığı kademeli olarak artmaya devam ederken, ihtiya&ccedil; kredileri hanehalkının temel finansman aracı olarak &ouml;ne &ccedil;ıkmaktadır. Makro ihtiyati tedbirlerin de katkısıyla bireysel kredi kartı ve taşıt kredilerinin yıllık b&uuml;y&uuml;mesi kontrol altına alınmıştır. Bu durum hanehalkı bor&ccedil;luluğunun aşırı hızda artışını sınırlamaktadır.Reel sekt&ouml;r&uuml;n finansal y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerinin GSYH ye oranı, yurt i&ccedil;i kaynaklı olarak artmaya devam etmektedir. Yurt i&ccedil;i y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerdeki artış, (T&uuml;rk parası) TP kredilerden kaynaklanmakta, (Yabancı para) YP kredi kullanımları ise g&ouml;rece zayıf seyrini s&uuml;rd&uuml;rmektedir. Firmalarının yurt i&ccedil;i bankalardan kullandıkları kredilerin koşullarının ve faiz oranlarının gelişimi, bankaların ticari kredi kullandırımlarında istekli bir duruş sergilediğine işaret etmektedir. Reel sekt&ouml;r&uuml;n yurt dışı y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;kleri ise GSYH ye oranla istikrarlı bir seyir izlerken, yurt dışından sağlanan finansal kaynaklar i&ccedil;erisinde kısa vadeli finansal y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerinin payı son Rapor d&ouml;neminden bu yana bir miktar azalmıştır. Bankacılık sistemi sağlıklı ve g&uuml;&ccedil;l&uuml; yapısını korumaktadır Bankacılık sisteminin sağlıklı ve g&uuml;&ccedil;l&uuml; yapısını koruduğu aktarılan raporda, yapılan faiz şoku senaryo analizlerinin, sistemin faiz riskine olan duyarlılığının sınırlı olduğunu ortaya koyduğu kaydedildi.Ek olarak, k&uuml;resel finansal piyasalardaki dalgalanmalara rağmen bankaların yurt dışı bor&ccedil;larını yenilemekte herhangi bir sorun yaşamadığı ve yurt dışı kaynaklı olası yabancı para likidite şoklarına karşı yeterli tamponlara sahip olduğunun g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; vurgulanan raporda, diğer taraftan, bankacılık sisteminin son yıllarda artan oranda mevduat dışı fonlama kaynaklarına y&ouml;neldiğine işaret edildi.Raporda, bu durumun finansal istikrara etkileri dikkate alınarak TCMB tarafından zorunlu karşılıkların T&uuml;rk Lirası olarak tutulan kısmına faiz &ouml;denmesi uygulamasının &ccedil;ekirdek y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;kleri destekleyecek şekilde y&uuml;r&uuml;rl&uuml;ğe konulduğu hatırlatılarak, &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde, finansal istikrarı desteklemek amacıyla, &ccedil;ekirdek dışı y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerde vadenin uzamasını teşvik edici y&ouml;nde zorunlu karşılık oranlarının yeniden d&uuml;zenlenmesi ve rezerv opsiyonu katsayılarında istikrarı destekleyici y&ouml;nde teknik ayarlamalar yapılması s&ouml;z konusu olabilecektir. B&ouml;ylelikle d&ouml;viz rezervlerinin kısa vadeli dış bor&ccedil;ları karşılama oranında 2015 yılında kayda değer bir artış sağlanabilecektir denildi. Alınan ve alınabilecek &ouml;nlemler sonucunda enflasyonun 2015 yılında kademeli bir d&uuml;ş&uuml;ş sergilemesi ama&ccedil;lanmaktadır T&uuml;rkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu nda, ABD Merkez Bankası nın faiz artırımına ilişkin Enflasyonun d&uuml;ş&uuml;k seyretmesi ve istihdam piyasasında kalıcı iyileşmenin sağlanamamasından dolayı faiz artırımının beklenenden daha ge&ccedil; ve yavaş ger&ccedil;ekleşmesi s&ouml;z konusu olabilecektir denildi.TCMB tarafından yılda iki kez hazırlanan Finansal İstikrar Raporu nun ikincisinin Finansal İstikrarı Etkileyen Uluslararası ve Ulusal Gelişmeler başlıklı kısmında, k&uuml;resel iktisadi faaliyetteki toparlanmanın halen yavaş seyrettiği ve &uuml;lkelerin b&uuml;y&uuml;me eğilimlerindeki farklılaşmanın dikkati &ccedil;ektiği belirtilerek , İktisadi faaliyetteki zayıf g&ouml;r&uuml;n&uuml;m ve petrol fiyatlarındaki d&uuml;ş&uuml;şe bağlı olarak enflasyon oranları d&uuml;ş&uuml;k seyretmektedir. Gelişmiş &uuml;lke para politikaları halen b&uuml;y&uuml;meyi desteklemekle birlikte ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) para politikaları birbirinden ayrışmaktadır. Ancak, toparlanmaya destek olmak &uuml;zere y&uuml;r&uuml;t&uuml;len gevşek para politikaları gelişmiş &uuml;lkeler i&ccedil;in bazı finansal riskler de doğurmaktadır ifadeleri kullanıldı.Gelişmiş &uuml;lkelerde bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n ekonomik toparlanmaya yeterli desteği vermediği ve risklerin &ouml;zellikle banka dışı finansal kesimde yoğunlaştığına dikkatin &ccedil;ekildiği raporda, şunlar kaydedildi: Fed in olası faiz artırımına ilişkin beklentiler ve jeopolitik risklerle, k&uuml;resel risk iştahı ve gelişmekte olan &uuml;lkelere sermaye akımları dalgalı seyretmektedir. G&uuml;ncel &ouml;nc&uuml; g&ouml;stergeler, 2014 yılı ikinci &ccedil;eyreğinde yavaşlayan T&uuml;rkiye ekonomisinin &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyrekte daha iyi bir performans sergileyeceğine işaret etmektedir. Ancak, finansal piyasalarda devam eden oynaklık ve dış talepteki kırılganlıklar toparlanma s&uuml;reci i&ccedil;in aşağı y&ouml;nl&uuml; riskler olarak &ouml;nemini korumaktadır. K&uuml;resel belirsizliklerin devam ettiği bu d&ouml;nemde alınan makro ihtiyati tedbirlerin ve sıkı para politikası duruşunun, ekonomik ve finansal istikrarı tehdit edebilecek kırılganlıkları sınırlamakta etkili olduğu g&ouml;r&uuml;lmektedir.ABD ekonomisi toparlanırken, Avro B&ouml;lgesi ve Japonya da ekonomik b&uuml;y&uuml;me olduk&ccedil;a kırılgan ve zayıf bir g&ouml;r&uuml;n&uuml;m arz etmektedir. Gelişmekte olan ekonomilerde ise b&uuml;y&uuml;me hızı ivme kaybetmektedir. Son d&ouml;nemde emtia fiyatlarındaki aşağı y&ouml;nl&uuml; hareketin, emtia ihracat&ccedil;ısı gelişmekte olan &uuml;lkelerin b&uuml;y&uuml;me dinamiklerini olumsuz etkileyebileceği değerlendirilmektedir.ABD ve Avro B&ouml;lgesi imalat sanayi PMI endeksleri, &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde Avro B&ouml;lgesinde toparlanmanın g&uuml;&ccedil; kaybedebileceğine, ABD nin gelişmiş &uuml;lkelerin b&uuml;y&uuml;mesinde itici fakt&ouml;r olacağına işaret etmektedir. İmalat sanayi PMI endeksleri, gelişmekte olan &uuml;lkelerin b&uuml;y&uuml;me hızındaki yavaşlamanın yılın &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreğinde de devam edeceğini g&ouml;stermektedir. ABD işg&uuml;c&uuml; piyasasındaki olumlu g&ouml;r&uuml;n&uuml;m devam ederken, Avro B&ouml;lgesinde işsizlik oranı y&uuml;ksek seyretmektedir. Ancak, ABD de işg&uuml;c&uuml;ne katılım oranındaki aşağı y&ouml;nl&uuml; eğilim işsizlik oranının d&uuml;şmesinde halen &ouml;nemli rol oynamaktadır. Ayrıca yarı zamanlı istihdamın kriz &ouml;ncesi seviyelerin &uuml;zerinde seyretmeye devam etmesi, ABD de istihdam piyasasının hen&uuml;z tam olarak sağlıklı bir g&ouml;r&uuml;n&uuml;me kavuşmadığını g&ouml;stermektedir. (Fed) Faiz artırımı beklenenden daha ge&ccedil; ve yavaş ger&ccedil;ekleşebilir Gelişmiş &uuml;lkelerde y&uuml;ksek &ccedil;ıktı a&ccedil;ığının devam ettiği ve iktisadi faaliyetteki zayıflıkla beraber petrol fiyatlarının d&uuml;ş&uuml;ş eğiliminde olduğu aktarılan raporda, &ouml;zellikle ABD de &uuml;cretlerin enflasyon a&ccedil;ısından yukarı y&ouml;nl&uuml; bir baskı oluşturmadığı değerlendirildi.Bu gelişmelere bağlı olarak gelişmiş ekonomilerde enflasyonun hedeflerin altında seyretmeye devam ettiği belirtilen raporda, Avro B&ouml;lgesinde deflasyon tehdidi s&uuml;rmektedir. Gelişmekte olan &uuml;lkelerde ise enflasyon yatay bir seyir izlemektedir. Gelişmiş &uuml;lke para politikaları b&uuml;y&uuml;meyi desteklemeye devam etmekte, ancak b&uuml;y&uuml;me g&ouml;r&uuml;n&uuml;mlerindeki farklılaşmaya bağlı merkez bankalarının politikaları birbirinden ayrışmaktadır...&Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki s&uuml;re&ccedil;te Fed in faiz artırımlarına başlaması beklenmektedir. Ancak, enflasyonun d&uuml;ş&uuml;k seyretmesi ve istihdam piyasasında kalıcı iyileşmenin sağlanamamasından dolayı faiz artırımının beklenenden daha ge&ccedil; ve yavaş ger&ccedil;ekleşmesi s&ouml;z konusu olabilecektir. Avro B&ouml;lgesinde enflasyon g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;n&uuml;n iyileşmemesi ECB nin daha fazla adım atmasını gerektirebilecektir denildi.Raporda, ECB ye benzer bir şekilde Japonya Merkez Bankası nın (BoJ) da 2013 yılı nisan ayında başlattığı parasal genişleme programı &ccedil;er&ccedil;evesinde uyguladığı varlık alımlarının tutarlarının 2014 yılı ekim ayı i&ccedil;erisinde artırıldığı anımsatıldı.Destekleyici para politikaları nedeniyle oluşan d&uuml;ş&uuml;k faiz ortamının gelişmiş &uuml;lkeler i&ccedil;in bazı finansal risklere de yol a&ccedil;makta olduğu dile getirilen raporda, şunlar ifade edildi: Anılan politikaların etkisiyle tahvil getirileri ve risk primleri d&uuml;şerken borsa endeksleri ve fiyat kazan&ccedil; oranları y&uuml;kselmektedir. Konut fiyatlarındaki g&uuml;&ccedil;l&uuml; artış eğilimi de s&uuml;rmektedir. Finansal piyasalarda oynaklık d&uuml;ş&uuml;k seviyelere gerilemiş olup, işlem hacimleri ve piyasa derinliği azalmıştır. Gelişmiş &uuml;lkelerde finansal piyasalardaki risklerin &ouml;zelikle banka dışı kesimde yoğunlaştığı g&ouml;r&uuml;lmektedir. Bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n kaldıracı d&uuml;şerken, g&ouml;lge bankacılık faaliyetleri y&uuml;r&uuml;ten serbest fonlar ve borsa yatırım fonları gibi kuruluşların y&uuml;ksek kaldıraca sahip olması ve vade uyumsuzluğuna maruz kalması, yeniden fiyatlamalardan en yoğun etkilenebilecek sekt&ouml;r&uuml;n banka dışı finansal sekt&ouml;r olacağına işaret etmektedir. Banka dışı finansal sekt&ouml;r&uuml;n son d&ouml;nemde reel kesimin fonlanmasında &ouml;nemli bir rol &uuml;stlenmesi, sekt&ouml;rde oluşabilecek problemlerin reel kesim &uuml;zerindeki olumsuz etkilerinin daha belirgin olabileceğine işaret etmektedir. &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde, k&uuml;resel b&uuml;y&uuml;me dinamiklerindeki kırılganlığın s&uuml;rmesi durumunda d&uuml;ş&uuml;k faiz ortamından kaynaklanabilecek risklerle m&uuml;cadelede para politikasından ziyade makro ihtiyati politikaların &ouml;n plana &ccedil;ıkması beklenmektedir.Gelişmiş &uuml;lkelerde, &ouml;zellikle Avro B&ouml;lgesinde, genişletici para politikası uygulamalarına rağmen bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n ekonomik toparlanmaya hedeflenen d&uuml;zeyde destek vermediği g&ouml;r&uuml;lmektedir. ABD de bankacılık sekt&ouml;r&uuml; kredileri artarken, Avro B&ouml;lgesinde krediler azalmaya devam etmektedir. Avro B&ouml;lgesinde bankalar bilan&ccedil;olarını k&uuml;&ccedil;&uuml;ltmekte ve risk almaktan ka&ccedil;ınmaktadır. Bu gelişmede hem talep hem de arz y&ouml;nl&uuml; fakt&ouml;rlerin etkili olduğu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lmektedir. Y&uuml;ksek bor&ccedil;luluk seviyesi kredi talebini sınırlarken, kriz sonrası sorunlu kredi ve bilan&ccedil;o kısıtları ile karşılaşan bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n kredi arzı daralmıştır. Bankaların, sermayelerini g&uuml;&ccedil;lendirme ve bilan&ccedil;olarını daha sağlıklı bir yapıya kavuşturma &ccedil;abaları s&uuml;rmektedir. ECB nin bankacılıktan sorumlu tek denetim otoritesi olmadan &ouml;nce ger&ccedil;ekleştirmiş olduğu kapsamlı değerlendirme &ccedil;alışmasının, Avro B&ouml;lgesindeki bankalara g&uuml;veni tekrar sağlayacağı ve bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n ekonomik toparlanmaya daha fazla destek olmasına imkan tanıyacağı değerlendirilmektedir. K&uuml;resel para politikalarının normalleşme s&uuml;recine dair belirsizlikler ve jeopolitik riskler nedeniyle gelişmekte olan &uuml;lkelere y&ouml;nelen sermaye akımlarının dalgalı bir seyir izlediği ifade edilen raporda, bu duruma bağlı olarak gelişmekte olan &uuml;lkelerde kur, faiz, borsa ve risk primi g&ouml;stergelerinin de dalgalandığı belirtildi.Gelecek yıl Fed in olası faiz artırımının sermaye hareketleri &uuml;zerinde aşağı y&ouml;nl&uuml; riskleri artırdığı, ECB ve BoJ un parasal genişleme politikalarının bu riskleri kısmen telafi edebileceği kaydedilen raporda, Bununla birlikte, uluslararası yatırımcıların risk iştahındaki olası bir azalmayla birlikte &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde sermaye hareketlerinin &uuml;lkelere &ouml;zg&uuml; unsurlara olan duyarlılığının artması beklenmektedir. Gelişmekte olan &uuml;lkelerin finansal şoklara karşı dayanıklılık seviyesi k&uuml;resel sermaye akımlarının y&ouml;neleceği &uuml;lkeler i&ccedil;in belirleyici olacaktır. Bu a&ccedil;ıdan, gelişmekte olan &uuml;lkelerin b&uuml;y&uuml;me g&ouml;r&uuml;n&uuml;mleri, enflasyon oranları ve dış kırılganlıklarının k&uuml;resel sermaye akımlarında etkili olabileceği değerlendirilmektedir. Gelişmiş &uuml;lkelerin para politikası tercihleri &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde &uuml;lkemizi etkilemeye devam edecektir. K&uuml;resel b&uuml;y&uuml;me hızındaki yavaşlamanın gelişmiş &uuml;lke para politikalarındaki normalleşmeyi geciktirmesi halinde aşırı bor&ccedil;lanmanın tetiklenmesi riski s&ouml;z konusu olabilecektir. Bu durumda, finansal sistemin dayanıklılığını arttırma ve basiretli bor&ccedil;lanmayı teşvik ama&ccedil;lı tedbirler &ouml;nem arz edecektir denildi. Enflasyonda belirgin bir iyileşme ger&ccedil;ekleşene kadar sıkı para politikası duruşu devam edecek Raporda, &ouml;nc&uuml; g&ouml;stergelerin yılın ikinci yarısında ekonomik g&ouml;r&uuml;n&uuml;mde sınırlı da olsa bir iyileşmeye işaret etmekle birlikte; k&uuml;resel para politikalarına ilişkin belirsizlikler, jeopolitik gelişmeler ve dış talepteki zayıf seyrin toparlanma s&uuml;reci &uuml;zerinde riskler oluşturduğu ifade edildi.Ekonomideki yavaşlamanın işsizlik oranlarının belirgin bi&ccedil;imde artmasına neden olduğu belirtilen rapora, şunlar kaydedildi: Toplam ve tarım dışı işsizlik oranları son Finansal İstikrar Raporu nun yayınlandığı mayıs 2014 ayı itibarıyla y&uuml;zde 9,6 ve 11,6 d&uuml;zeylerindeyken, ağustos 2014 itibarıyla y&uuml;zde 10,4 ve 12,4 seviyelerine ulaştı. Diğer taraftan, işg&uuml;c&uuml;ne katılım oranı son yıllardaki g&ouml;rece y&uuml;ksek seviyesini korumaktadır.Cari işlemler a&ccedil;ığındaki iyileşmenin devam etmesi beklenmektedir. Bu durumun ger&ccedil;ekleşmesinde, uygulanan sıkı para politikası ve alınan makro ihtiyati tedbirlere bağlı olarak kredi b&uuml;y&uuml;mesinin makul seviyelerde ger&ccedil;ekleşmesi etkili olmuştur. Bununla birlikte, k&uuml;resel talepteki azalma ve jeopolitik gelişmeler nedeniyle ihracatta uzun s&uuml;redir devam eden artışın zayıflaması ve yurt i&ccedil;i talepteki canlanma işaretleri de dikkate alındığında, ithalatta g&ouml;r&uuml;len ılımlı artışa bağlı olarak net ihracatın b&uuml;y&uuml;meye katkısının yılın ikinci yarısında g&ouml;reli olarak zayıflaması beklenmektedir. K&uuml;resel d&uuml;zeyde artan oynaklığın etkisiyle yılın ikinci yarısında &uuml;lkemize y&ouml;nelen sermaye akımları zayıf ve dalgalı bir g&ouml;r&uuml;n&uuml;m sergilemiştir.Yılın ikinci &ccedil;eyreğinde gerek k&uuml;resel gerekse &uuml;lkemize &ouml;zg&uuml; risk algılamalarındaki iyileşme neticesinde &uuml;lke risk primimiz hızla d&uuml;şm&uuml;şt&uuml;r. Ancak &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyrekten itibaren, k&uuml;resel para politikalarındaki belirsizlikler, b&ouml;lgemizde yoğunlaşan jeopolitik riskler ve k&uuml;resel toparlanmanın kırılganlığına dair endişelerle, T&uuml;rkiye nin &uuml;lke risk primi de akran gelişmekte olan &uuml;lke risk primlerine koşut olarak sert dalgalanmalar g&ouml;stermiştir. Diğer taraftan, son d&ouml;nemde Fed den iktisadi b&uuml;y&uuml;meyi destekleyici y&ouml;nde gelen a&ccedil;ıklamalar neticesinde artan k&uuml;resel risk iştahıyla beraber CDS primlerinde bir miktar d&uuml;ş&uuml;ş g&ouml;zlenmiştir. 2014 yılının ikinci yarısında gelişmekte olan &uuml;lke risk primlerindeki dalgalı seyrin etkisiyle para birimlerinin ima edilen kur oynaklıklarında artışlar g&ouml;zlenmiştir. T&uuml;rk Lirası nın ima edilen kur oynaklığı da cari a&ccedil;ık veren diğer gelişmekte olan &uuml;lke para birimlerinden kayda değer bir ayrışma sergilememiştir. Raporda, bir &ouml;nceki Finansal İstikrar Raporu ndan bu yana T&uuml;rk Lirası nın olduk&ccedil;a istikrarlı bir seyir izlendiği ifade edildi.Enerji ve gıda fiyatlarının k&uuml;resel seviyede d&uuml;şmesine rağmen T&uuml;rkiye deki gıda fiyatlarının olumsuz hava koşullarına bağlı olarak artması ve T&uuml;rk Lirası ndaki değer kayıplarının enflasyonu olumsuz y&ouml;nde etkilediği belirtilen raporda, Bu unsurlara ilave olarak, elektrik fiyatına y&uuml;zde 9,3 ve doğalgaz fiyatına y&uuml;zde 7,93 oranında yapılan artışlar ile yıl sonu enflasyon tahmini y&uuml;zde 8,9 seviyesine y&uuml;kselmiştir. Alınan ve alınabilecek &ouml;nlemler sonucunda enflasyonun 2015 yılında kademeli bir d&uuml;ş&uuml;ş sergilemesi ama&ccedil;lanmaktadır denildi.Kamu bor&ccedil; stoku g&ouml;stergelerinin 2014 yılının ilk yarısında olumlu seyrini korurken, finansal piyasalardaki dalgalanmalara rağmen bor&ccedil;lanma yapısında &ouml;nemli bir değişim g&ouml;zlenmediği kaydedilen raporda, Temkinli para politikası duruşunu s&uuml;rd&uuml;ren TCMB, i&ccedil; ve dış belirsizliklerin azalması ile birlikte ikinci ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyrekte politika faizlerinde &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml; indirimlere gitmiştir. Bu s&uuml;re&ccedil;te TCMB getiri eğrisini yataya yakın tutmak suretiyle sıkı para politikası duruşunu s&uuml;rd&uuml;rm&uuml;şt&uuml;r. TCMB eyl&uuml;l, ekim aylarında artan oynaklığa faiz koridorunun tanıdığı esneklik &ccedil;er&ccedil;evesinde likidite politikasını sıkılaştırmak suretiyle hızlı bir bi&ccedil;imde karşılık vermiştir. &Ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde de, enflasyonda belirgin bir iyileşme ger&ccedil;ekleşene kadar TCMB sıkı para politikası duruşunu devam ettirecektir ifadelerine yar verildi. Kredi b&uuml;y&uuml;me hızı daha s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilir seviyelerde istikrar kazanmıştır T&uuml;rkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu nda, kredi b&uuml;y&uuml;me hızının daha s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilir seviyelerde istikrar kazandığı belirtildi.TCMB tarafından ikincisi yayımlanan raporun Finans Dışı Kesim başlıklı kısmında, hanehalkı finansal varlık/y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;k dengesindeki kademeli iyileşme devam ettiği belirtildi.Makro ihtiyati tedbirlerin de katkısıyla bireysel kredi kartı ve taşıt kredilerinin yıllık b&uuml;y&uuml;mesi yavaşlarken, ihtiya&ccedil; ve konut kredileri g&ouml;rece g&uuml;&ccedil;l&uuml; bir seyirin izlendiği ifade edilen raporda, t&uuml;ketim harcamalarındaki zayıflamanın hanehalkı varlıklarındaki b&uuml;y&uuml;meyi desteklediği ve &ouml;zellikle yatırım fonlarındaki artışın dikkati &ccedil;ektiği kaydedildi.Reel sekt&ouml;r&uuml;n finansal y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerinin GSYH ye oranı, yurt i&ccedil;i kaynaklı olarak artmaya devam ederken, yurt dışı y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;kler GSYH ye oranla daha istikrarlı seyrettiği ifade edilen raporda, yurt i&ccedil;i y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerdeki artışta bankalardan sağlanan T&uuml;rk parası (TP) kredilerin &ouml;n plana &ccedil;ıktığı ve yabancı para (YP) kredi kullanımlarının ise g&ouml;rece zayıf seyrini s&uuml;rd&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; bildirildi.Yurt i&ccedil;i kredi koşullarının ve faiz oranları gelişiminin, bankaların ticari kredi kullandırımlarında istekli bir duruş sergilediğine işaret ettiği ifade edilen raporda, reel sekt&ouml;r&uuml;n y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;kleri artarken, mevduatlarının zayıf bir b&uuml;y&uuml;me patikası izlemeye devam ettiği bilgisi verildi.Raporun, Finansal Kesim başlıklı kısmında, kredi/GSYH oranında 2013 yılında yaşanan hızlı artışın alınan makro ihtiyati tedbirler ve sıkı para politikası duruşunun da katkısıyla yavaşladığı belirtilerek, şunlar aktarıldı: Kredilerin GSYH ye kıyasla hızlı bir şekilde artması, finansal sistemi olası i&ccedil; ve dış şoklara karşı daha duyarlı hale getirmektedir. 2013 yılı i&ccedil;inde kredi/GSYH oranı uzun d&ouml;nem ortalamasının &ccedil;ok &uuml;zerinde ve keskin bir şekilde artış eğilimi g&ouml;stermiş, finansal istikrar a&ccedil;ısından m&uuml;dahale edilmesinde fayda g&ouml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Nitekim alınan makro ihtiyati tedbirlerin ve izlenilen sıkı para politikasının da katkısıyla s&ouml;z konusu artış yeniden uzun d&ouml;nem ortalamasına gerilemiştir.Makro ihtiyati tedbirlerin yanı sıra yurt i&ccedil;i ve yurt dışı gelişmeler de yavaşlama &uuml;zerinde etkili olmuştur. K&uuml;resel kırılganlıkların artabileceği bir d&ouml;nem &ouml;ncesinde kredi b&uuml;y&uuml;me hızının yavaşlaması, finansal istikrar a&ccedil;ısından olumlu olarak değerlendirilmektedir. Bu sayede hızlı b&uuml;y&uuml;menin getirdiği sermaye yeterliliği baskısı azaltılmış, olası dalgalanmalarda otoritelerin kredi piyasasına d&ouml;n&uuml;k atabilecekleri destekleyici adımlara finansal sistemin olumlu yanıt verme kapasitesi artırılmıştır. Diğer gelişmekte olan &uuml;lkelerle karşılaştırıldığında da T&uuml;rkiye nin 2011 - 2013 yılları arasında g&ouml;zlenen y&uuml;ksek kredi/GSYH oranı artışıyla ayrıştığı vurgulanan raporda, ancak son d&ouml;nemde s&ouml;z konusu oranın diğer &uuml;lkelere benzer seviyede artmakta olduğu kaydedildi. Kredi b&uuml;y&uuml;mesi TCMB nin referans değerine yakın bir d&uuml;zeyde istikrar kazanmıştır Bu durumun, mevcut kredi artışının GSYH b&uuml;y&uuml;mesi ile daha uyumlu olduğu değerlendirmelerini pekiştirdiği ve T&uuml;rkiye ye d&ouml;n&uuml;k risk algılamalarını olumlu etkilediği dile getirilen raporda, şunlar belirtildi: Kredi b&uuml;y&uuml;me hızı daha s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lebilir seviyelerde istikrar kazanmıştır. Mayıs 2014 tarihli son Finansal İstikrar Raporu ndan bu yana, kredilerin kur etkisinden arındırılmış b&uuml;y&uuml;me hızı gerilemeye devam etmiştir. Diğer taraftan, 2014 yılının &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreğinden itibaren para politikası faiz oranlarında yapılan &ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml; indirimlerin de desteği ile kredi b&uuml;y&uuml;mesi TCMB nin referans değerine yakın bir d&uuml;zeyde istikrar kazanmıştır. Kredi-mevduat faiz farklarında 2014 yılı ilk &ccedil;eyreğinden bu yana yaşanan gerileme yakın d&ouml;nemde sona ermiş g&ouml;r&uuml;nmektedir.İhtiya&ccedil; kredisi faiz farkındaki yataylaşma eğilimi ve TP firma kredisi faiz farkında g&ouml;zlenen yukarı y&ouml;nl&uuml; hareket, bankaların kredi arzına daha temkinli yaklaşmaya başladığının bir işareti olarak değerlendirilmektedir. Bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n br&uuml;t tahsili gecikmiş alacak (TGA) bakiyesinde yukarı y&ouml;nl&uuml; hareket d&ouml;nem i&ccedil;inde TGA ya d&ouml;n&uuml;şen kredi tutarındaki artışlardan kaynaklanmıştır. TGA gelişiminin alt kalemleri incelendiğinde, yılın ikinci ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreğinde d&ouml;nem i&ccedil;i tahsilatlar yatay seyir izlerken aynı d&ouml;nemde TGA ya d&ouml;n&uuml;şen tutarların arttığı g&ouml;r&uuml;lmektedir. Yakın izlemedeki krediler de benzer bir seyir izlemektedir. Akım TGA tutarlarındaki ivmelenmenin başta bireysel kredi kartı alacakları ve ihtiya&ccedil; kredileri olmak &uuml;zere t&uuml;m kredi TGA oranlarına sınırlı artış olarak yansıdığı vurgulanan raporda, 2014 yılbaşından itibaren bireysel kredi TGA oranı artışlarının etkisiyle toplam kredi TGA oranında bir miktar artış olduğu belirtildi.&Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyrekte ise bireysel kredilere ek olarak firma kredilerinde de TGA oranlarının bir miktar arttığı bilgisi verilen raporda, şunlara yer verildi: Firma kredileri TGA ları, ekonomik aktivitedeki d&ouml;ng&uuml;ler ile uyumlu bir şekilde gelişmektedir. Bu bağlamda, 2013 yılının ikinci yarısında başlayan ticari TGA lardaki yavaşlama eğiliminin, son d&ouml;nemde yerini kademeli y&uuml;kselişe bıraktığı izlenmektedir. KOBİ kredisi TGA oranı 2014 yılının &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreğinde bir miktar artış g&ouml;stermiştir. B&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;ekli firmalara kullandırılan kredilerdeki TGA oranları ise halen d&uuml;ş&uuml;k seviyelerini korumaktadır. Karşılıksız &ccedil;ek oranı ise daha istikrarlı seyretmektedir. Firma kredilerindeki TGA gelişimi sekt&ouml;rler bazında incelenmiş, &ouml;zellikle toplam br&uuml;t TGA tutarı i&ccedil;erisinde en y&uuml;ksek paya sahip ilk beş sekt&ouml;r ile YP ticari kredi kullanımında &ouml;ne &ccedil;ıkan se&ccedil;ilmiş d&ouml;rt sekt&ouml;re odaklanılmıştır.Buna g&ouml;re gerek yabancı para krediler, gerekse toplam br&uuml;t TGA i&ccedil;inde payı en y&uuml;ksek sekt&ouml;rlerden biri olan İnşaat, GYO ve Emlak Komisyonculuğu sekt&ouml;r&uuml;nde TGA oranının ge&ccedil;ici bir atıştan sonra yılın son &ccedil;eyreğinde bir miktar d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml; g&ouml;zlenmektedir. YP kredilerde &ouml;nemli bir paya sahip olmalarına rağmen, Tekstil, Konfeksiyon ve Dericilik sekt&ouml;r&uuml;ndeki TGA oranı d&uuml;ş&uuml;ş eğilimini korurken, Taşımacılık ve Depolama ile Elektrik, Gaz ve Su Kaynakları sekt&ouml;rlerinde TGA oranı hafif y&uuml;kselse de y&uuml;zde 1 - 2 gibi d&uuml;ş&uuml;k bir seviyede kalmaya devam etmiştir. Toplam TGA tutarında y&uuml;zde 18 gibi y&uuml;ksek bir ağırlığı olan Toptan ve Perakende Ticaret sekt&ouml;r&uuml;nde de TGA oranları genel olarak yatay seyretmiştir. İşsizlik oranlarındaki artış, bireysel kredi TGA oranlarına altı aylık bir gecikme ile yansımaktadır Raporda, yılın ikinci &ccedil;eyreğinde g&ouml;zlenen işsizlik oranındaki artışın teminatsız bireysel kredi TGA oranlarına olumsuz yansıdığı ve bu kredilerin TGA oranlarını sınırlı d&uuml;zeyde artırdığı aktarılarak, bireysel kredi kartı TGA oranlarının 2013 yılı ortalarından, ihtiya&ccedil; kredisi TGA oranları ise 2013 yılsonundan itibaren artışa ge&ccedil;tiği kaydedildi.Bireysel kredi kartı TGA oranında 2013 yılı ikinci yarısından itibaren g&ouml;r&uuml;len artış eğiliminde, TGA tutarlarındaki artışın yanı sıra kredi kartı bakiyesindeki b&uuml;y&uuml;menin &ouml;nce ivme kaybetmesinin ve sonrasında da gerilemesinin etkili olduğu aktarılan raporda, teminatlı t&uuml;ketici kredilerinde ise olumlu g&ouml;r&uuml;n&uuml;m korunduğu belirtildi. Taşıt kredileri TGA oranlarının, taşıt kredisi bakiyesindeki d&uuml;ş&uuml;şe rağmen yatay seyrederken, konut kredileri TGA oranlarında kademeli d&uuml;ş&uuml;ş&uuml;n s&uuml;rd&uuml;ğ&uuml; kaydedilen raporda, şunlar kaydedildi: Bankalara ve finansman şirketlerine tahsili gecikmiş kredi kartı ve t&uuml;ketici kredisi borcu bulunan ger&ccedil;ek kişi sayısında &ouml;nemli bir değişim g&ouml;r&uuml;lmemekle birlikte, varlık y&ouml;netim şirketlerine borcu bulunanların sayısı 2013 yılsonuna g&ouml;re y&uuml;zde 20 oranında artış g&ouml;stermiştir. S&ouml;z konusu eğilim, bankaların varlık y&ouml;netim şirketlerine donuk alacak satışlarını artırdığına, bu nedenle aslında 2014 yılının ilk dokuz ayında bankaların da bireysel kredi borcu olan ger&ccedil;ek kişi sayısında &ouml;nemli bir miktarda artışa işaret etmektedir.İşsizlik oranlarındaki artış, bireysel kredi TGA oranlarına altı aylık bir gecikme ile yansımaktadır. Tarihsel gelişimi incelendiğinde, işsizlik oranlarının teminatsız t&uuml;ketici kredilerinin TGA oranları a&ccedil;ısından bir &ouml;nc&uuml; g&ouml;sterge olabileceği değerlendirilmektedir. İşsizlik oranları ile bireysel kredi kartı ve ihtiya&ccedil; kredisi TGA oranları arasında yaklaşık altı-yedi aylık gecikmeli bir ilişkinin olduğu g&ouml;r&uuml;lmektedir. İşsizlik oranlarında yılın ikinci &ccedil;eyreğinde g&ouml;zlenen artış dikkate alındığında, &ouml;n&uuml;m&uuml;zdeki d&ouml;nemde de ihtiya&ccedil; kredisi ve bireysel kredi kartı TGA oranlarının y&uuml;ksek seyrini bir s&uuml;re daha koruyabileceği değerlendirilmektedir. Fed in faiz kararlarına y&ouml;nelik belirsizlikler ve artan jeopolitik riskler finansal kuruluşlar i&ccedil;in faiz risklerinin yakından takibini zorunlu kılmaktadır T&uuml;rkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Finansal İstikrar Raporu nda, K&uuml;resel finansal piyasalardaki &ouml;nemli dalgalanmalara rağmen yurt dışı bor&ccedil;larını yenilemekte herhangi bir sorun yaşamayan bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n yurt dışı kaynaklı olası likidite şoklarına karşı yeterli tamponlara sahip olduğu g&ouml;r&uuml;lmektedir denildi.TCMB tarafından ikincisi yayımlanan Finansal İstikrar Raporunun Finansal Kesim başlıklı kısmında, ABD Merkez Bankası nın (Fed) faiz kararlarına y&ouml;nelik belirsizlikler ve artan jeopolitik risklerin finansal kuruluşlar i&ccedil;in faiz risklerinin yakından takibini zorunlu kıldığı ve Fed in faiz kararlarının dolar cinsi bor&ccedil;lanma maliyetlerini doğrudan etkilemesinin yanı sıra TL fon maliyetleri &uuml;zerinde de yansımalarının olmasının beklendiği ifade edildi.Son rapor d&ouml;nemine g&ouml;re, bankaların T&uuml;rk parası (TP) aktif ve pasifleri arasındaki vade uyumsuzluğunun bir miktar d&uuml;zeldiği belirtilen raporda, şunlar aktarıldı: TP pasiflerin ortalama vadesinin &ouml;nemli bir değişim g&ouml;stermemesine karşın, sabit faizli TP aktiflerin ortalama vadesinin bir miktar gerilemesi s&ouml;z konusu gelişmede etkili olmuştur. Sabit faizli TP aktiflerin vadesinin kısalmasında, tamamına yakını sabit faizli yapıda olan t&uuml;ketici kredilerinin ortalama vadesinin azalması belirleyici olmuştur. T&uuml;ketici kredileri vadelerinde g&ouml;zlemlenen bu gelişmede banka veya t&uuml;ketici tercihlerinden daha &ccedil;ok, 2014 yılı başında uygulamaya konulan kredi vadelerini sınırlamaya y&ouml;nelik makro ihtiyati d&uuml;zenlemelerin etkili olduğu değerlendirilmektedir. TP sabit faizli aktiflerin vadeleri kısalırken, değişken faizli TP firma kredilerinin toplam TP krediler i&ccedil;indeki ağırlığının arttığı g&ouml;r&uuml;lmektedir. Bu kredilerin olduk&ccedil;a kısa vadeli oluşları g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alındığında, s&ouml;z konusu gelişmenin bankaların faiz riski g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;ne sınırlı olmakla birlikte olumlu y&ouml;nde katkı sağladığı değerlendirilmektedir. Reel sekt&ouml;r firmalarının nakit y&ouml;netiminde kullandıkları değişken faizli işlek/rotatif ve taksitli firma kredileri son d&ouml;nemde artış eğilimindedir.Sabit faizli TP t&uuml;rev y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerin konut kredisi bakiyesine oranı son d&ouml;nemde yukarı y&ouml;nl&uuml; hareket etmekte ve bankalar &ccedil;apraz para ve faiz takası işlemleri ile faiz şoklarına karşı koruma almaya devam etmektedir. TP tarafta olduğu gibi, bankaların yabancı para (YP) aktif ve pasifleri arasındaki vade uyumsuzluğu da 2014 yılı ikinci ve &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; &ccedil;eyreğinde bir miktar azalarak YP faiz riski g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;ne olumlu katkı sağlamıştır. Son Rapor d&ouml;neminden itibaren yeniden fiyatlamaya konu TP faize duyarlı a&ccedil;ık pozisyonda sınırlı bir gelişme g&ouml;r&uuml;lmektedir. Yeniden fiyatlamaya konu YP faize duyarlı a&ccedil;ık pozisyonunda da TP tarafta olduğu gibi sınırlı bir hareket g&ouml;r&uuml;lmektedir. Faiz şoklarının sekt&ouml;r&uuml;n sermaye yeterlilik rasyosuna (SYR) etkisi incelendiğinde, TP faiz şokunun YP faiz şokuna g&ouml;re nispeten daha fazla kayıp oluşturduğu belirtilen raporda, s&ouml;z konusu etkinin b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n TP ve YP cinsi faize duyarlı aktif ve pasiflere uygulanan faiz şoklarının farklı olmasından &ccedil;ok faize duyarlı a&ccedil;ık pozisyonlardaki g&ouml;receli b&uuml;y&uuml;kl&uuml;k farkından kaynaklandığı dile getirildi.Bir yıl s&uuml;receği varsayımı ile uygulanan faiz şoku senaryoları altında bankacılık sisteminin, faiz riskine olan duyarlılığının sınırlı olduğu, mevcut SYR nin olası kayıpları karşılayacak d&uuml;zeyde bulunduğu değerlendirilen raporda, İncelenen d&ouml;nemde TP faiz şoklarının SYR &uuml;zerindeki etkisi 30 baz puan civarında, YP faiz şokuna bağlı kayıpların SYR &uuml;zerindeki etkisi ise 10 baz puan civarında ger&ccedil;ekleşmektedir. TP ve YP faiz oranlarındaki eşanlı şokların SYR &uuml;zerindeki etkisinin de sınırlı d&uuml;zeyde kaldığı ve son altı aylık d&ouml;nem i&ccedil;erisinde &ouml;nemli bir değişim g&ouml;stermediği g&ouml;r&uuml;lmektedir denildi. Bankacılık sekt&ouml;r&uuml; yurt dışı kaynaklı olası likidite şoklarına karşı yeterli tamponlara sahip Raporda, bankacılık sisteminin likidite karşılama oranlarının sekt&ouml;r&uuml;n kısa vadeli likidite şoklarına dayanıklı yapısını koruduğunu g&ouml;sterdiği ifade edildi.T&uuml;rk bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n son yıllardaki b&uuml;y&uuml;mesini artan oranda mevduat dışı fonlama kaynaklarını kullanarak ger&ccedil;ekleştirmesinin sekt&ouml;r bilan&ccedil;o yapısının toptan fonlama kaynaklarındaki dalgalanmalara olan duyarlılığını artırdığı belirtilen raporda, şunlar kaydedildi: TCMB, &ccedil;ekirdek olmayan y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerin toplam kaynaklar i&ccedil;indeki payının artış eğilimini dikkate alarak, &ccedil;ekirdek kaynakları teşvik edici bir d&uuml;zenleme yapmıştır. Bu bağlamda TCMB, (mevduat + &ouml;zkaynak) / kredi oranını fonlama kalitesinin bir &ouml;l&ccedil;&uuml;t&uuml; olarak belirlemiş, bu oran itibarıyla sekt&ouml;r ortalamasından daha iyi olup durumunu koruyabilen finansal kuruluşların T&uuml;rk Lirası olarak tutulan zorunlu karşılıklarına daha y&uuml;ksek bir faiz &ouml;deyeceğini duyurmuştur. &Ccedil;ekirdek y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerin tanımı halen tartışmaya a&ccedil;ık olsa da &ouml;zkaynağın ve mevduatların bankalar i&ccedil;in istikrarlı bir kaynak teşkil ettikleri genel olarak kabul g&ouml;rmektedir. T&uuml;rk bankacılık sekt&ouml;r&uuml; son yıllarda kredi ağırlıklı olarak ger&ccedil;ekleşen aktif b&uuml;y&uuml;mesini artan oranda &ccedil;ekirdek olmayan kaynaklarla fonlamaktadır. Nitekim (mevduat + &ouml;zkaynak) / kredi oranının &uuml;lkemizde bir s&uuml;redir aşağı y&ouml;nl&uuml; bir eğilimde olduğu izlenmektedir. Se&ccedil;ilmiş &uuml;lkeler incelendiğinde, s&ouml;z konusu oranın gelişmekte olan &uuml;lkelerin geneline yakınında gerilediği g&ouml;r&uuml;lmekle birlikte orandaki en &ouml;nemli d&uuml;ş&uuml;ş&uuml;n T&uuml;rkiye de olduğu dikkat &ccedil;ekmektedir. Bu &ccedil;er&ccedil;evede bankaların &ccedil;ekirdek fonlama kaynakları ile uyumlu bir şekilde b&uuml;y&uuml;meye &ouml;zen g&ouml;stermeleri finansal istikrar a&ccedil;ısından &ouml;nem arz etmektedir. 2014 yılının ikinci &ccedil;eyreğinden itibaren kur ve faiz oranlarındaki oynaklığın azalması ile TP mevduatın vadesinin uzadığı dile getirilen raporda, T&uuml;rk bankacılık sisteminde likidite riskinin bilan&ccedil;onun daha &ccedil;ok YP tarafında yoğunlaştığı g&ouml;z &ouml;n&uuml;ne alınarak, mevduat dışı fonlama artışında &ouml;ne &ccedil;ıkan yurt dışı fonların gelişimi yakından takip edilmektedir. K&uuml;resel gelişmelerin de etkisiyle yurt dışı kaynak kullanımındaki artış hızının yavaşladığı, ortalama vadenin ise yatay bir seyir izleyerek yaklaşık 3,8 yıl seviyesinde ger&ccedil;ekleştiği g&ouml;r&uuml;lmektedir denildi.Raporda, k&uuml;resel finansal piyasalardaki &ouml;nemli dalgalanmalara rağmen yurt dışı bor&ccedil;larını yenilemekte herhangi bir sorun yaşamayan bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n yurt dışı kaynaklı olası likidite şoklarına karşı yeterli tamponlara sahip olduğu g&ouml;r&uuml;ld&uuml;ğ&uuml; vurgulandı.Bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n en &ouml;nemli fon kaynağı olan mevduatların para birimi bazındaki kompozisyonunun istikrarlı bir seyir izlediği belirtilen raporda, son aylarda gerek ger&ccedil;ek kişi gerekse ticari mudilerin TP mevduata ilgisinin artması ve para takası işlemlerinin bir kısmının tersine d&ouml;nmesi ile toplam mevduat i&ccedil;inde TP nin payının bir miktar arttığı dile getirildi.Bankaların TCMB de tutmak zorunda oldukları T&uuml;rk Lirası zorunlu karşılıkların belirli bir y&uuml;zdesini d&ouml;viz ve standart altın cinsinden tesis edebilmelerine imkan tanıyan Rezerv Opsiyonu Mekanizması nın (ROM), YP likiditede yaşanabilecek olağan dışı dalgalanmalara karşı &ouml;nemli bir tampon sağladığına işaret edilen raporda, Bankacılık sekt&ouml;r&uuml;n&uuml;n bor&ccedil;luluk d&uuml;zeyini sınırlandırarak şoklara dayanma kapasitesini artırmayı ama&ccedil;layan kaldıraca dayalı zorunlu karşılık d&uuml;zenlemesi &ccedil;er&ccedil;evesinde ilave zorunlu karşılık tesis etmesi gereken herhangi bir banka bulunmamaktadır s&ouml;zlerine yer verildi.

MB: Bankacılık sektörü sağlıklı yapısını koruyor

Merkez bankası, bankacılık sektörünün sağlıklı yapısını koruduğu açıklamasında bulundu

Öne Çıkanlar