MB: Cari açık son çeyrekte iyileşmeye başlayacak
Merkez Bankası ekonomistlere yaptığı sunumda cari açığın son çeyrekte iyileşmeye başlayacağını vurguladı
Merkez Bankası, gelişmiş ülke ekonomilerindeki sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetin durgunluk sürecine girmesi halinde bütün politika araçlarının genişletici yönde kullanılmasının söz konusu olabileceğini bildirdi.
Merkez Bankası yetkilileri bugün, Bankanın İdare Merkezinde düzenlenen toplantıda, banka ekonomistleriyle bir araya geldi. Toplantıda, Piyasalar Genel Müdürlüğü, Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü ile Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü birer sunum yaptı.
Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürlüğü tarafından yapılan sunumda, çekirdek H (işlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler, tütün, tütün ürünleri ile altın hariç) ve I (enerji, gıda ve alkolsüz içecekler, alkollü içkiler ile tütün ürünleri ve altın hariç) göstergelerindeki mevsimsellikten arındırılmış eğilimlerin Haziran ayında düşmeye devam ettiği belirtildi.
GSYİH'nin son iki çeyrekte bir önceki döneme göre yüzde 3,6 ve 1,4 arttıktan sonra çeyreklik bazda yavaşlamaya devam etmesinin ve 2011'in ikinci çeyreğinde yatay seyretmesinin beklendiği ifade edildi.
Dış talepteki zayıf seyirden dolayı kapasite kullanım oranlarının nispeten düşük kalmaya devam ettiğine, reel birim işgücü maliyetlerinin hızlı verimlilik artışları ve sabit reel ücretler nedeniyle düşmekte olduğuna işaret edildi ve genel olarak enflasyon görünümünün olumlu olduğu kaydedildi.
Sunumda, cari açığın baz etkisi nedeniyle 2011'in son çeyreğinden itibaren iyileşmeye başlayacağı, iç talepteki yavaşlamanın TCMB tarafında daha fazla sıkılaştırmaya duyulan ihtiyacı azalttığı bildirildi.
Gelişmiş ülke ekonomilerindeki sorunların daha da derinleşmesi ve yurt içi iktisadi faaliyetin durgunluk sürecine girmesi halinde ise bütün politika araçlarının genişletici yönde kullanılmasının söz konusu olabileceği bildirildi.
-BANKACILIK SİSTEMİ LİKİDİTE AÇIĞI YÜKSEK DÜZEYDE SEYRETTİ-
Toplantıda Bankanın Piyasalar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan sunumda da, bankacılık sistemi likidite açığının Haziran ayında da yüksek düzeyde seyrettiği, likidite açığının günlük olarak düzenlenen bir hafta vadeli repo ihaleleri ile fonlandığı, bu süre zarfında gecelik faiz oranlarında gözlenen oynaklığın da devam ettiğine dikkat çekildi.
Yurt dışı yerleşiklerin Devlet İç Borçlanma Senedi stoğu içindeki paylarını koruduklarının gözlendiği ifade edildi.
Mayıs ayı başından itibaren, bazı Avrupa ülkelerinin kamu borcunun sürdürülebilirliğine ilişkin artan endişelerle Türkiye'ye yönelik sermaye akımlarının zayıfladığı ve Türk lirasının değer kaybettiğinin gözlendiği belirtilerek, bu çerçevede Merkez Bankası'nın da Mayıs ayı sonundan itibaren döviz alımlarını kademeli olarak azalttığı hatırlatıldı.
Sunumda, Bazı Avrupa ülkelerindeki kamu borcunun sürdürülebilirliğine ve küresel büyümeye ilişkin endişelerin risk iştahını olumsuz etkilemeye devam etmesi halinde; günlük döviz alım ihale tutarlarının kademeli olarak azaltılmaya devam edilebileceği ya da ihalelere ara verilebileceği, faiz koridorunun da kademeli olarak daraltılmasının söz konusu olabileceği kaydedildi.
-MEVDUATIN ORTALAMA VADESİ UZUYOR-
Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğünce yapılan sunumda ise zorunlu karşılıkların vadelere göre farklılaştırılmasıyla birlikte mevduatın ortalama vadesinde artış eğiliminin sürmekte olduğuna işaret edildi.
Toplam kredilerin artış eğiliminin geçmiş dönem ortalamalarına yakınsadığı, yılın son çeyreğinden itibaren baz etkisinin ortadan kalkmasıyla beraber toplam kredilerdeki artış oranının yüzde 25 düzeyine indiğinin gözleneceği bildirildi.
Sunumda BDDK'nın aldığı son önlemlere de değinildi ve bu önlemlerin önümüzdeki dönemde tüketici kredilerindeki hızlı büyümeyi de kontrol altına alacağı kaydedildi.
Günlük döviz ihalelerinde alımı yapılacak tutarın azaltılması durumunda, piyasaya arz edilecek Türk Lirası likidite miktarının da azalacağı, bunların yanı sıra küresel belirsizliklerdeki yakın dönemde yaşanan artışlar da göz önüne alındığında, 2011 yılının ikinci yarısında zorunlu karşılık oranlarında ilave artışlara duyulabilecek ihtiyacın azaldığı vurgulandı.