Nazım Salur, Getir'deki anlaşmazlığı Bloomberg HT'ye anlattı
-
Getir'in kurucusu Nazım Salur ile büyük hissedar haline gelen Abu Dabi merkezli Mubadala arasında şirketin bölünmesi üzerine yapılan anlaşma çöktü. Mubadala bölünme yerine alternatif bir planı devreye alma isteğini Olağanüstü Genel Kurul'a sunacak. Nazım Salur ise kararın kendilerine bırakılacak şirketlere (kendi ifadesiyle) "çökme"yi amaçladığını savunuyor. Nazım Salur, Bloomberg HT'ye tüm bu yaşananların perde arkasını anlattı.
AÇIL SEZEN
Getir’de hissedarlar arasındaki anlaşmazlık, farklı bir boyut kazandı. İlk olarak Mubadala, Bloomberg ve Reuters ajanslarına açıklama yaparak “Haziran ayında yapılan anlaşmanın gerekliliklerini yerine getirmede görülen eksiklik nedeniyle, alternatif bir planın devreye sokulacağını” bildirdi.
Bu gelişme üzerine Getir’in kurucusu Nazım Salur, dün gece attığı bir X mesajı ile ortaklık anlaşması yaptıkları Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Fonu Mubadala’nın, “Getir’i ikiye bölmek için yaptığı anlaşmayı hukuksuzca yok saydığını” ve yönetimi kendilerinde kalması gereken şirketleri kendi bünyesinde tuttuğunu iddia etti.
Mesajında “Mubadala bizim haklarımıza çökmek istiyor” ifadesine de yer veren Nazım Salur ile şirket bünyesinde yaşananları, sorunların nedenini ve sürecin bundan sonra nasıl işleyeceğini konuştuk.
Salur, Mubadala’nın Hollanda’da kurulu Getir NV adlı çatı şirketin 9 kişilik yönetim kurulunu bildirim yapmadan topladığını, muvazzalı görülen 7 yönetim kurulu üyesini dışarda bırakarak, sadece 2 bağımsız yönetim kurulu üyesi ile bölünme kararını değiştirdiğini, 19 Ocak Pazar günü yapılacak imtiyazlı hissedarların katılacağı olağanüstü genel kurul toplantısının bu kararın geçerliliğini onama ya da ret için belirleyici olacağını anlattı.
Salur ile yaptığımız görüşmeyi paylaşıyoruz.
Attığınız tweette Mubadala ile aranızdaki ilişkiye dair önemli ifadeler kullandınız. Geçmişten bugüne ne oldu? Ne değişti? Getir için Haziran’da yapmış olduğunuz anlaşmayla bugünkü durum arasında ne fark var?
Biz Haziran 2024'te Mubadala ile hem Getir'in bir yeniden yapılanmasını sağlayan belli pazarlardan çekilmesini içeren hem de Türkiye'ye odaklanacak yeni kaynak yaratacak bir anlaşma yaptık. Bu Türkiye'deki işlerin de aramızda bölüşüleceği ama aynı aplikasyonda müşteriye hizmet verileceği bir anlaşma idi. Bu anlaşma çerçevesinde belli şirketlerin ya büyük çoğunluk hisseleri ya tamamen hisseleri veya yönetim hakları bizde olacaktı.
Biz azınlık hissedarı olarak Getir'de kalmaya devam edecektik. Getir'in ana işleri dediğimiz ilk başlattığı işler; market işleri, yemek işi, Getir Çarşı işi, Getir Su işi ise Mubadala’nın yönetiminde kalacaktı. Bu anlaşma çerçevesinde de bu anlaşma Ağustos sonuna kadar da detaylarıyla finalize edilecekti.
Sizde kalacak olan şirketler hangileriydi?
Bunlar gruptaki n11, Amerika'daki FreshDirect. Buradaki Getir Finans'ın Getir'deki hisselerinin çoğunluğu ve yönetim hakları. Getir İş diye bir işimiz var. Onun dışında Bitaksi zaten bizim ilk kurduğumuz şirkettir. Çoğunluğu kurucu ortağımızla bana aittir. Yaklaşık üçte birlik kısmı Getir'e aittir. O üçte birlik kısmın yüzde 90'ının Bitaksi'ye iade edilmesini de içeriyordu bu anlaşma. Getir Finans'ta ise durum şöyle; Getir Finans biz o anlaşmayı yaptığımızda henüz lisansı çıkmamış bir işti. O günden bugüne geçen süreçte lisansını aldı ve müşterisiyle buluştu. Yaklaşık 3 aydır hizmet veriyor. Bitaksi zaten hizmet veren bir şirket. 11 yıldır. Bunlar var.
Bunların dışında Getir Araç var. Getir Araç'da da bizim Anadolu Grubu ile bir ortaklığımız var. Yüzde 25 Anadolu Grubu’ndadır. Yüzde 75'i Getir'dedir. O 75'in yaklaşık 90'ı bizde, yüzde 10'u Getir'de kalacaktı. Biz de Getir'de yine hissedar kalacaktık. Anlaşma buydu. Şimdi bu anlaşmanın içinde iki tane de küçük henüz proje aşamasında iş var, paylaşmaya gerek yok onları.
Mubadala işi kompakt bir iş yapıp sadece Türkiye'ye çekip, Türkiye'de de grubun ana işlerine konsantre olmasını istedi. Onların seçtiği işleri aslında onlara verdik biz. Onun dışındaki şirketleri, zaten grubun yeni yapılanmasında biz almasaydık muhtemelen kapatmak isteyecekti.
Türkiye'deki diğer işlere biz talip olduk. “Biz bunları yaparız” dedik. İşte karşılıklı hangi oranda ne olacak? Aynı aplikasyonda kalma şartıyla. Çünkü aynı aplikasyonda kalmanın her iş dikeyine karşılıklı faydası var. Böyle bir epey bir tartışmalı, gergin zamanlar yaşadık o zamanda onlarla. Ama sonuçta bir anlaşmaya vardık.
Şimdi bu anlaşmanın içindeki şirketlerin bir kısmı finansal olarak daha fit şirketler. Bazıları da doğaları gereği hâlâ para yakan şirketler. Masraflı işler.
En masraflı olan iki tanesi FreshDirect ve n11'di. “Bunları anlaşmanın tamamlanması planlanan sürede, yani Ağustos’ta bitiremiyoruz. Yani paketin tamamını yetiştiremiyoruz. Bu şirketleri öncelikli olarak alın lütfen” diye bize ısrar ettiler.
“Bu ikisini önce bitirelim. Diğerlerini de bir iki aya bitiririz, yani Eylül-Ekim'de bitiririz” diye. Biz önce pek istemedik bölmeyi, çünkü o bir paket. İçinde biraz iyi, biraz sorunlu işler var. Ve bir paket olarak olduğunda manalı. Ama orada ikna ettiler bizi ve biz önce o iki şirketi, daha finansal olarak ihtiyacı olan iki şirketi aldık üzerimize.
Diğer beş tane iş ise işte bir-iki ay içinde anlaşmalar bitecek, alacak diye bekliyoruz. Bunun üzerinden epey bir vakit geçti. O bir iki ay, üç oldu, dört oldu, yıl bitti.
Yıl biterken 30 Aralık'ta bize bir not geldi. “Biz bu anlaşmayı hükümsüz sayıyoruz. Başka bir şey yapacağız. Olağanüstü Genel Kurul toplayacağız” deniliyordu.
Çatı şirketi Hollanda'da Getir’in. Öyle yapmıştık. Yurt dışında da operasyonlar var diye. Türkiye de onun altında bir şirket. Deniliyor ki, “Genel kurulu toplayacağız. Biz bu şirket için daha önce verdiğimiz paraları hisseye dönüştürmek yerine borç sayıyoruz.” Başka karışık formüller oluşturmuşlar. Bir ‘kurumsal darbe girişimi’ diyebilirim ben buna. Bir şekilde de belli bahanelerle işi kitabına uydurmaya çalışmışlar.
Size sunulan gerekçe nedir?
Bu yapıdan vazgeçtik, yeni bir yapıya geçiyoruz. Sunulan gerekçe ile gerçek arasında büyük farklar var. Sunulan gerekçe şirkete para lazım yine. “Biz vermezsek şirket zora girer.” Dolayısıyla bağımsız iki tane yönetim kurulu üyesi var orada. Tabii ne kadar bağımsız şöyle diyeyim. Bir tanesi Alix Partners diye bir şirketin temsilcisi. Bu şirket ayda 1.4 milyon pound fatura kesiyor Getir’e. Bu şirketi Mubadala getirdi. Bizim getirdiğimiz bir şirket değil. Garantörlüğünü de Mubadala yapıyor. Ayda 1.4 milyon dolar Mubadala vasıtası ile kazanan bir parantez içinde bağımsız üye ve bir tane daha bağımsız üye var. Dokuz üyeli bir yönetim kurulunda sadece o iki üyenin toplanarak aldığı karar neticesinde bir genel kurul çağrısı yapıldı. Pazar günü bu genel kurul Hollanda’da yapılacak.
Bizim bunun yöntemiyle falan ilgili başka şeylerle ilgili bir sürü hukuki itirazımız var. Gerekli girişimleri yaptık. Bu davalar Hollanda hukuku, Türk hukuku ve İngiliz hukukunu ilgilendiriyor. Bu üç ülkede de gerekli hukuki ekiplerimiz var. Daha önceden de vardı. Bu işe özel yeni arkadaşları da ekledik. Burada hakkımızı yedirmemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız.
Bu Bağımsız Yönetim Kurulu üyeliğini daha önce bu bilgi de sizde olmasına rağmen neden kabul ettiniz? O Bağımsız Yönetim Kurulu üyelerinin Mubadala ile ilişkisi sizin tarafınızdan da biliniyordu muhtemelen.
Bağımsız yönetim kurulu üyesinin bir sürü sorumluluğu var. Aslında biz o bağımsız yönetim kurulu üyelerine de şahsen dava açacağız. Yurt dışında, bizim Türk kanununda da öyle. Yani Bağımsız Yönetim Kurulu üyesinin ne başka çıkarı olursa olsun, aslında şirketin iyiliği için karar vermesi lazım. Biz vermediklerini düşünüyoruz. Yapmaca bazı sorunları bahane ederek tamamen şirkete el koymak amacıyla bir tiyatro oynanıyor. O tiyatronun da oyuncusu olmuşlar. O tiyatroya karşı çıkan bağımsızlar olmak yerine hem sadece Mubadala’ya değil o kişilere de zaten ihtarlarımızı çektik. “Bu kararı almayın” dedik onlara. Sizi de sorumlu tutarız. Aldılar.
Kaç kişiyle alındı yeni yapının kararı?
İki kişi. Yani dokuz kişilik yönetim kurulunda iki kişiyle mi karar alınıyor? İki kişiyle karar alınıyor. Toplantı bize haber verilmedi. Bir sürü şey var. Orada işte hukuki olarak tabi Hollanda hukukuna göre orada itirazlarımızı yapıyoruz. Bugün size çok detaylı başka bilgi verecek durumda değilim.
Bazı bilgileri de yanlış hiçbir şey vermek istemiyorum. Çünkü yanımda şu anda hukukçu ekibim yok. Sizle görüşürken. Bunlar kayda geçiyor. Yayınlanıyor sonra. Yanlış bir şey vermek istemem. Ama eğer haklarımız verilmezse, yani burada daha evvel yaptığımız yani bütün buradaki bu kavganın ana nedeni daha evvel anlaştığımız konudaki bizim haklarımızın yerine getirilmesi. Başka bir şey değil.
Bu arada sizin yerine getirmediğiniz herhangi bir yükümlülük oldu mu bu anlaşma kapsamında? Verdiğiniz ve karşılayamadığınız herhangi bir taahhüt?
Bizim açımızdan yok. Böyle bir şey de yani söz konusu değil. Çünkü bu şirketlerle ilgili o karar verdikten sonraki şirketlerin nasıl yönetileceğiyle ilgili aramızda yaptığımız anlaşma gereği. Mesela Getir’in Türkiye'deki işini o zamandan beri Mubadala'nın temsilcileri ve bu bağımsız yönetim kurulu üyesinin talimatları neticesinde buradaki mevcut yönetici arkadaşlar götürdü. Biz ama aile olarak Getir Türkiye'nin yönetim kurulunda kalmaya devam ettik. Sadece onlara destek olduk. Hiçbir işlerine itirazımız olmadı. Yani uyumlu bir şekilde çalışıldı. Bizimle ilgili bu tarz yapabilecekleri bir iddia olmaması gerek. Olursa da gerçeği yansıtmıyordur. Yani bunu ispat edecek durumdayız.
9 kişilik yönetim kurulu size bilgi vermeden toplandı. Ve 2 kişiyle toplanarak karar aldı. Ve pazar günü de bu kararın geçerliliği için yatırımcılar arasında bir oylama gerçekleştirilecek. İmtiyazlı yatırımcıların bir oylaması var. O oylamada da işte bu kararın, Mubadala’nın teklifinin; yani bizim açımızdan bizim haklarımıza çökme teklifinin kabul edilip edilmeyeceği oylanacak. Diğer yatırımcılara da işte bir onlar kendi açılarından bir durum sunuyorlar.
Niye bunun şirketin yararına olduğunu anlatıyorlar. Biz de diğer yatırımcılara niye bunun şirketin yararına olmadığını anlatıyoruz. Bakalım ne olacak?
Burada sizin ifadelerinizle bu şirketleri, yani size kalacak olan şirketleri daha önce vermeyi kabul edip şimdi vermek istenmemesinin temel sebebi nedir?
Ben paylaşımımda kabaca yazdım onu. Bizim yönetimimizde olan işler kıymete bindi o altı ayda. Orada birçok iş var ama iki tane özellikle işin durumu farklı. Bir tanesi zaten bizim 11 senedir yaptığımız bir iş. Başarılı bir iş. BiTaksi. O BiTaksi'nin bir kısım hisseleri var orada. O iyi bir iş. Daha da iyiye gitti o zamandan bu zamana. Daha önemlisi o gün o anlaşmayı yaparken henüz lisansı çıkmamış proje halinde olan Getir Finans işimiz o arada lisansını aldı.
Ve faaliyete geçti yaklaşık 3 ay evvel. Ve toplumun yoğun ilgisine neden oldu. Yani müşteri sayımız orada ilk 3 ay için beklentilerin üstünde gerçekleşti. Planlananın üstünde. Gerek Getir müşterilerinin, gerek diğer müşterilerin ilgi gösterdiği, yoğun ilgi gören başarılı bir iş. Yani ilk 3 ay için oldukça başarılı, geleceği iyi gözüken bir iş oluşuyor orada.
Dolayısıyla bu değişen olumlu şartlar oradaki potansiyel, ilerideki değeri onların gözünde değiştirdi. O gün henüz doğmamış bir çocuk olduğu için o işin onların gözünde bir değeri yoktu. Ama biz o işin üstünde 3 yıldır çalışıyoruz.
Bizim için o iş her zaman değerliydi. Yani izni çıkmasa da değerliydi. O yüzden hisselerin daha çok olan kısmını almak üzere anlaştık. Ama orada, o işte 2 tane de yatırımcımız var. Daha iş aşamasındayken projenin. Bir Amerikalı Crankstart Fonu, bir de İş Bankası. Bu iki fon yüzde 28'ine sahip olacak işin. Yüzde 72'si de Getir’di. Biz bu yüzde 72'yi o gün yaptığımız anlaşmaya göre aramızda 40 kurucularda kalacak, 32'de Getir’de kalacak şekilde anlaştık. Aynı aplikasyonla da hizmet edeceğimiz için. Şimdi o 40'ı bize vermek istemiyorlar.
BiTaksi’nin yüzde 37 hissesi Getir’da, bize verilmesi gereken o hisseler var. Onları vermek istemiyorlar. Vermek istemiyorlar yani. Burada bir değer var ve neden çökmek istiyorlar? Bu çökme lafı da belki biraz amiyane bir laf. İş dünyasında kibar kaçmayan bir laf olabilir ama düşündüm daha kibar bir laf söyleyeyim, bulamadım. Öyle güzel de anlatıyor ki çökme lafı, karşı karşıya kaldığımız şey. İngilizcesi de yok bu arada çökmenin. Bulmaya çalıştık. Birkaç kelimeyle tarif ediyoruz. İllegal takeover falan filan. Çökmek deyince herkes tam anlıyor yani şeyi. Henüz çökemediler. İnşallah çöktürmeyeceğiz. Gerekli mücadeleleri yapıyoruz. Ama ciddi bir çökme hazırlığı yapmışlar ve bunu başarmaya çalışacaklar.
Peki pazar günkü oylamadan sizin lehinize bir karar çıkarsa ne olur? Aleyhinize bir karar çıkarsa ne olur?
Her iki türlü kararda da iş bitmiyor. Başka aşamalar da var. Onları bugün sizle hukukçum olmadan konuşmayayım. Yani aramızda haklarımızın alınacağı bir sulh olmadığı sürece uzun sürecek bir sürecin başlangıcındayız gibi gözüküyor. Orada ne karar çıkarsa çıksın. Çünkü onların aleyhine de çıksa başka bir şekilde bir daha bir karar alma ihtimali de olabilir. Onların lehine de çıksa bizim açabileceğimiz başka davalar var. Uzun sürecek bir hukuki dönem olacak. Kararın çıkmaması için elimizden geleni yapacağız. Ama çıkarsa da her şey bitmiyor. O şeyi kazanırsak da bence her şey bitmiyor. Karşı taraf iyi niyetli olmaya karar verene kadar uzayacak bir şey bu.
Geri dönüşü var mı bu işin? Sizin kullandığınız ifade ağır olduğu için soruyorum.
İfade ağır olsa da neticede orası bir kurum. Belli insanlar bu kararları veriyor. Başka insanlar da başka kararları veriyor. Oradaki bize bakan yöneticiler belki üstlerine gerçeği pek anlatmamış olabilirler. Bilemiyorum onları. Şimdi bu işler hukuki süreçlere başlayınca, toplumda da tartışılınca o kurumlarda da daha akılcı karar verecek birileri çıkabilir. Çıkarsa da biz anlaşırız. Burada neticede bizim bir kan davamız yok. Ticari bir konu bu. Haklarımızda, emek verdiğimiz, 10 sene büyüttüğümüz, oluşturduğumuz sonra anlaşarak bölmeye razı olduğumuz bir şeyde sıfır çıkmak istemiyoruz. Anlaşmamız var. Anlaşmayı başka bir anlaşmayla tek taraflı yok etmek istiyorlar. Biz onun hukuksuz olduğunu düşünüyoruz. İspatlayacak bir sürü şeyimiz var. Her şeyi size anlatamam. Üç ülkenin hukukunu ilgilendiren teknik konular da var. Ama ben size niyetimizi söyleyeyim. Biz burada bu iş nereye kadar gidiyorsa; bizim hakkımızın yenmediği yere kadar bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Geri kalan da mahkemelerin kararı. Sonuçta bakacağız ne olacağına.
Mubadala'nın bugüne kadar Getir evrenine toplam ne kadar yatırımı var?
1 milyar dolar civarında.
Getir’in şu anki ortamda yeni bir nakit ihtiyacı var mıdır?
Getir gibi şirketlerin nakit ihtiyacı genelde olur. Eskiye göre bu çok daha azdır şu anda. Daha kompakt bir iş yapıyor tek ülkede. Şöyle örnek vereyim. Amazon galiba 15-16 yıl para kazanmadı, sonra kazanmaya başladı. Uber ilk 12-13 yıl para kazanmadı. Geçen sene para kazanmaya başladı. Şimdi 160-170 milyar dolar. Ama Uber'e de onca yıl boyunca yaklaşık 18-19 milyar dolar çeşitli yatırımcılardan para geldi. Zarar etmeye devam ederken. Bu işlerin doğası gereği. Biraz çiftçilikten örnek vereyim. Elma ağacı dikersiniz. Ufak elmalar 5 yaşında çıkıyor. Sonra ağaç 10 yaşında bir olgunluğa ulaşıyor. Gerçek vereceği işte birkaç yüz kilo ise ondan sonra veriyor. Böyle sabır isteyen işler. Bir de tabii salatalık ekip 2 ay sonra almak da var ama bizim işler salatalık işi değil yani. Bizim gibi işlere yatırım yapanların ağaç içine girdiklerini bilmesi gerekiyor. Ağaç dikip sonra salatalık tarımı sonucu beklemek hiç iyi olmuyor. İyi sonuçlar vermiyor yani.
Batılı, tanınan girişim sermayesi firmalarıyla aslında bu konulara göreceli olarak yeni girmiş, Mubadala tarzı fonların bakış açısı çok farklı. Onlar ağaca yatırım yaptıklarını, meyvenin geç geleceğini, sabır gerektirdiğini, arada o ağaç büyürken çeşitli fırtınalara maruz kalacağını biliyorlar.
Bu taraftaki bu işlere yeni girenler çok sabırsızlar. Ve sabırsızlık onları bence yanlış kararlara itiyor. Ama tabii onların bileceği iş burada Mubadala yeri geliyor ortak gibi davranıyor, yeri geliyor kreditör gibi davranıyor. Hangisi o an onun menfaatini maksimize ediyorsa öyle bir pozisyon alarak şirketi zor durumda bırakıyor aslında. Yani doğru bir yatırımcı aslında şirketin sadece değerini arttıracak şekilde davranır. Burada şirketin neredeyse tamamını kendi lehlerine en uygun şekilde maksimize etmek için davranıyorlar.
Bu da tabii beraber kazanmak yerine siz sıfır olun... Bu sadece bize değil, başta Getir’e yatırım yapmış, önce yatırım yapmış küçük yatırımcıların da haklarını da bayağı bir zedeyen şeyler.
O yatırımcılarla da görüşüyor musunuz?
Bir kısmıyla tabii arıyorlar, görüşüyoruz. Yani biz bu davada aslında haklarımızı alabilirsek o yatırımcılar için de bazı şeyler olabilir yani. Bu kapı onları için de bir örnek teşkil edebilir diye düşünüyorum yani. Çünkü şöyle de bir konu var, bu kadar büyük fonların tabii ciddi kaynakları var, çok ciddi bütçeler ayırabiliyorlar hukuki süreçlere. İnsanlar, küçük şirketlerin kurucuları, sonuçta kızsalar da, haklı da hissetseler kendilerini, uzun süreçlere giremiyorlar. Yıllarca sürecek, çok pahalı olacak, dünyanın değişik yerlerinde devam edecek davaları göze almak. Çoğunluk şeyde yani otuzlu yaşlarındadır founderlar teknoloji alanında, çoğu kızsa da etse de sonuçta bu işleri takip etmiyor. Ama biz bu işlerin takipçisi olacağız, biz o çoğunluktan değiliz.
Getir-Mubadala ortaklığının arka planı
2015 yılında kurulan şirketin değerlemesi pandemi döneminde artan talep sonrasında hızla artmıştı. Bir dönem şirketin değerlemesi 11,8 milyar dolar seviyesine kadar yükselmişti. Yeni yatırım turlarıyla finansman sağlayan Getir Avrupa ile ABD pazarına açılma kararı vermişti. Getir, pandeminin ardından tüketici talebinin azalmasıyla birlikte mali zorluklar yaşamaya başladı.
2023 yaz aylarına gelindiğinde Getir Fransa, İtalya, Portekiz ve İspanya’dan çıkmış, ayda yaklaşık 50 milyon dolarlık nakit kaybı yaşamıştı.
Şirketin bilinen son değerlemesi Eylül ayındaki yatırım turunun ardından 2,5 milyar dolar olarak kaydedildi.
Şirket, geçen yıl Haziran ayında varılan anlaşma sonucunda, uluslararası faaliyetlerini kapatmaya karar verdi. Bununla birlikte ikiye bölünmesi karşılığında Mubadala'dan 250 milyon dolar kaynak aldı.
Mubadala, sağladığı kaynak karşılığında Getir'in Türkiye'deki online market ve yemek teslimatı işinde yönetime ve çoğunluk hissesine sahip olacaktı. Ayrıca Getir'in e-ticaret, finans, mobilite ve ABD'deki FreshDirect'in de olduğu diğer iştirakleri Nazım Salur ve Getir'in kurucularının büyük ortak olarak yer alacağı ikinci bir yapı altına taşınacaktı.
Getir’in yatırım turları
Şirket ilk yatırımını 2017 ve 2018 yıllarında toplam 4 milyon dolar olarak aldı.
2020 yılına gelindiğinde Michael Moritz'ten 38 milyon dolarlık bir yatırım aldı.
Ocak 2021'de, Base Partners ve Crankstart Foundation liderliğinde 8 yatırımcıdan 128 milyon dolarlık bir yatırım aldı.
Mart 2021'de Sequoia Capital ve Tiger Global Management'tan 300 milyon dolarlık bir yatırım aldı. Haziran 2021'de ise 6 yatırımcıdan 555 milyon dolarlık başka bir yatırım aldı.
Mart 2022'de Mubadala ve Tiger Global Management'tan 768 milyon dolarlık bir yatırım daha aldı.
Bu son yatırımla birlikte şirketin değerlemesi 11,8 milyar dolara ulaştı.
2023'ün ikinci çeyreğinde Mubadala, Getir'e 435,5 milyon euro daha yatırım yaptı.
Bu süreçte Getir'in toplamda yaklaşık 2,3 milyar dolar yatırım aldığı belirtildi.