Ömer Koç'tan aşı milliyetçiliği uyarısı
Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, 'aşı milliyetçiliği' uyarısı yaptı. İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana ilk kez bu boyutta bir salgın yaşandığını hatırlatan Ömer M. Koç "İnsanlık, sınır nedir bilmeyen bir pandemide en zayıf halka kadar güçlüyken, Dünya Sağlık Örgütü 2021 başında üçüncü dalga uyarıları yaparken, bir de aşı milliyetçiliği yüzünden küresel iyileşme ve toparlanma sürecinin gecikmeyeceğini ümid ederim" dedi
Dünyada aşılamalar konusunda adil dağıtım konusunda tartışmalar devam ederken Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Koç'tan da aşı milliyetçiliği uyarısı geldi.
Koç Holding 34. Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı (ÜDYT) aralık ayının son haftasında yapıldı ve program kapsamındaki konuşmalar Koç Holding'in kurumsal dergisi Bizden Haberler'de yayımlandı. Pandemi nedeniyle önemli ölçüde online katılımla yapılan ve Rahmi Koç Müzesi'nde canlı yayınlanan Üst Düzey Yöneticiler Toplantısı’nın açılış konuşmasını yapan Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ömer M. Koç, Türkiye’de, dünyada ve Koç Topluluğu’nda son bir yıl içinde yaşanan gelişmeleri yorumladı.
Daha evvel eşi benzeri görülmemiş fevkalâde zor bir dönemden geçildiğine dikkat çeken Ömer M. Koç, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk kez bu boyutta bir salgın yaşandığını hatırlattı. Ömer M. Koç “Pandemi nedeniyle hepimiz dünyevi kaygıları bir kenara koyduk; kendimizin ve sevdiklerimizin hayatına ilişkin korkular içindeyiz. Böylesine bilinmezliklerle dolu bir ortamda, önemli bireysel ve profesyonel kararlar almak zorunda kaldık. ‘Bu fevkalâde güç dönemi artık geride bıraktık’ diyebilmeyi çok arzu ederdim; ancak önümüzdeki senenin ikinci yarısından evvel bunun mümkün olamayacağı anlaşılıyor” dedi.
2020 Koç Holding açısından başarılı geçti
ÜDYT katılımcıları nezdinde Koç Topluluğu bünyesindeki çalışma arkadaşlarına bu süreçte sergiledikleri fedâkarlık ve yüksek seviyedeki görev bilinci nedeniyle teşekkür eden Ömer M. Koç, bu zor günlerde Türkiye’ye en iyi şekilde hizmet etme gayesiyle kenetlendiğini hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Hızla hayata geçirilen toplumsal destek projeleri, çalışanlarımıza sahip çıkışımız, iş ortaklarımıza yönelik destekler ve duyarlı iletişim çalışmalarımızla, ülkemizin salgınla mücadelesinde Topluluğumuz diğer şirket ve kuruluşlara örnek oldu. ‘Önce insan’ diyerek aldığımız sıkı önlemler sayesinde ticari faaliyetlerimizle değer yaratmayı da sürdürebildik. Yaşanılan bunca zorluğa rağmen, 2020 senesi Topluluğumuz açısından gâyet başarılı geçmiştir.”
Küresel işbirliğini ihya etmek gerekiyor
Aşıların akılcı ve âdil şekilde dağıtımı Yılın son haftalarında dünyadaki aşı çalışmalarına dair gelen olumlu haberlerin herkesi umutlandırdığına dikkat çeken Ömer M. Koç, insanlığın sarılacağı en sağlam ipin bilimin rehberliği olduğunun açıkça görüldüğünün altını çizerek şunları söyledi: “Aşıların rekor sayılacak bir hızla geliştirilebilmesi, bilim insanlarının sınırlar ötesi yardımlaşmasıyla mümkün olabildi. Her alandaki ortak tehditlerle mücadele edebilmek için, son yıllarda yükselen milliyetçilik dalgalarıyla kurumsal mekanizmaları iyice yıpranan küresel iş birliğini bir an evvel daha güçlü bir şekilde ihyâ etmek gerekiyor. Almanya’ya göç etmiş iki Türk bilim insanının, bilimsel yetkinlikleri sayesinde ilerleyip ABD merkezli çokuluslu bir şirketle iş birliği yaparak geliştirdikleri aşının hikâyesi, ilhâm verici olduğu kadar, insanı odağına alan bir küreselleşmenin daha iyi bir geleceğe hizmet edebileceğinin de ispâtıdır.”
Aşı milliyetçiliğinin küresel toparlanmayı geciktirmeyeceğini ümit ederim
Yine de gelişmelerin temkinli bir iyimserlikle karşılanması gerektiğini belirten Ömer M. Koç sözlerine şöyle devam etti: “İnsan, şifreli moleküllerle hücreleri adeta programlayarak antikor üretmelerini başaracak kadar zeki bir canlı... Peki, bu üstün teknolojiyle üretilen aşının akılcı ve adil dağılımını sağlayacak basiret ve vicdana da haiz miyiz, göreceğiz. Dünya nüfusunun sadece yüzde 13’ünü temsil eden zengin ülkelerin, önümüzdeki sene üretilecek aşıların yarısını şimdiden satın aldıkları söyleniyor. İnsanlık, sınır nedir bilmeyen bir pandemide en zayıf halka kadar güçlüyken, Dünya Sağlık Örgütü 2021 başında üçüncü dalga uyarıları yaparken, bir de aşı milliyetçiliği yüzünden küresel iyileşme ve toparlanma sürecinin gecikmeyeceğini ümid ederim.”
Biden AB ile ilişkileri onaracak
ABD ve AB’deki olası gelişmeler dünyadaki siyasi gelişmelere dair geniş bir değerlendirme yapan Ömer M. Koç, analizine ABD’de başkanlık seçimlerinin sonuçlarına değinerek başladı. Görevi Donald Trump’tan devralacak olan Joe Biden’ı yoğun bir gündemin beklediğini belirterek Biden’ın ABD'nin küresel liderliğini, en azından kaybolan yumuşak gücünü yeniden tesis etmeye çalışacağına ve önceliği Trump’ın neredeyse hasım ilan ettiği Avrupa Birliği’yle ilişkilerin tamirine vereceğine dikkat çekti.
Yeşil mutabakat hedefleri pek çok sektörde iş modellerini değiştirecek
“Küresel gündemin belirlenmesinde en önemli rolü oynayan ABD ve AB’nin, iklim değişikliği gibi konularda artık benzer pozisyonları savunması bekleniyor” diyen Ömer M. Koç, AB’nin Yeşil Mutabakat hedeflerinin öneminin altını çizdi ve sözlerine söyle devam etti: “Bu konu, pek çok sektörde iş modellerini kökten değiştirebilecek risk ve fırsatlarla karşımıza çıkacak. Gerekli dönüşümü hızla sağlayabilenler rekabette önemli avantajlar yakalayacak.”
İkinci koronovirüs dalgasıyla yeniden evlere kapanan Avrupa’da yılın son çeyreğinde ciddi bir ekonomik daralma öngörüldüğünü kaydederek, “Avrupa Merkez Bankası, tahvil alım programı vasıtasıyla piyasalara pompalayacağı fon miktarını geçtiğimiz günlerde 500 milyar Euro artırarak 1,8 trilyona yükseltti ve program süresini de Mart 2022’ye kadar 9 ay uzattı. Bankanın sadece bu yıl Euro Bölgesi ekonomilerine sağladığı destek toplamda 3 trilyona ulaşmış oldu. Bu sıkıntılı dönemde, AB Komisyonu’nun gayretleriyle şekillenen 750 milyar Euro'luk teşvik paketinin finansmanında ‘yeşil tahvillerin’ de kullanılacak olması, söz konusu yenilikçi borçlanma araçlarının küresel piyasalardaki likiditesi açısından önemli bir gelişmedir. Daha da önemlisi, AB ülkeleri tarihte ilk defa mali transferler için ortak borçlanma yoluna gidiyorlar” dedi.
Çin pandemide büyük ekonomiler içinde en az sarsılan ülke oldu
Geçen sene ticaret savaşları, bu sene başında ise pandemi nedeniyle yine gündemin odağında olan Çin’in pandemi sürecinde tüm büyük ekonomiler içinde en az sarsılan ülke olduğunu hatırlatan Ömer M. Koç, yeni Amerikan yönetiminin Çin’i sistemik düşman değil, rakip diye adlandıracağını düşündüğünü belirtti. Ardından şu değerlendirmeleri yaptı: “Çin’in altın karşılığı yuan ile ödeme yapmayı taahhüt etmesi ve kripto para konusunda attığı hızlı adımlar, hem doların rezerv para hâkimiyetini hem de ABD’nin SWIFT mekanızması üzerinden tesis ettiği yaptırım gücünü sarsabilir. Bu, zamanında Sovyetlerin denemeye bile cüret edemediği bir tavır.”
Pekin dünyayı iki kutba ayıracak bir tavır içinde
“Kasım ayında 15 Pasifik ülkesinin imzaladığı dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması, Çin, Japonya ve Güney Kore’yi ilk kez bir araya getiriyor. Tedarik zincirlerini kuvvetlendirmeyi ve yeni e-ticaret kuralları oluşturmayı hedefleyen anlaşma, küresel ekonominin yüzde 30’unu kapsıyor“ diyen Ömer M. Koç, bu anlaşmanın Çin’i yeni teknoloji standartları konusunda ön plana çıkaracağını söyledi. Pekin’in dünyayı hem finansal, hem teknolojik olarak iki kutba ayırabilecek bir meydan okuma içinde olduğuna dikkat çeken Ömer M. Koç, küresel güç mücadelesinin temelinin ekonomik paylaşım olduğunu, ancak büyük savaşların ekonomik sebeplerden çıktığının söylenemeyeceğini hatırlatarak "Ne Birinci, ne de İkinci Dünya Savaşları, iktisadi sebeplerden dolayı patlak verdi" dedi.
ABD'nin İran'a yaptırımlarının hafifletilmesi müspet bir gelişme olacak
Ömer M. Koç, daha sonra Ortadoğu’daki, ülkemizi de yakından ilgilendiren gelişmeleri değerlendirdi ve ABD’nin İran’a yaptırımlarının hafifletilmesinin, Türkiye’nin bu ülkeyle olan ticareti açısından da müspet bir gelişme olacağını söyledi. Uluslararası politika ve Türkiye dünyanın büyük ekonomilerindeki iktisadi ve siyasi gelişmeleri değerlendirdikten sonra Ömer M. Koç, Türkiye’nin uluslararası alandaki konumu ve stratejisine dair analizler yaptı.
Rusya ile siyasi ilişkilerimizde belirsizliğin hâkim olmaya devam edecek gibi göründüğünü, Avrupa ile de Suriye politikası nedeniyle siyasi tansiyonun yükseldiğini belirten Ömer M. Koç, “Doğu Akdeniz’de, tarafı olmadığımız uluslararası sözleşmeler öne sürülerek ve bizimle katiyyen istişâre edilmeksizin büyük ölçüde sınırlanmak istenen egemenlik haklarımızı, donanmamız vasıtasıyla savunma durumunda kaldık. Geçtiğimiz hafta gerçekleşen AB liderler zirvesinde, bu mesele nedeniyle ülkemize karşı açıklanan yeni yaptırımların çerçevesi dar tutuldu; ancak mart ayında yeni bir değerlendirme yapılacağı belirtiliyor” dedi.
Ömer M. Koç, daha sonra ekonomik alandaki gelişmelere dair değerlendirmelerini aktardı: “Pandeminin ilk dalgasıyla yılın ikinci çeyreğinde küresel ölçekte adeta duran ekonomik faaliyetler, hükümetlerin devreye aldığı büyük ölçekli parasal ve mali destek programlarıyla haziran ayından itibaren hızla toparlandı. Ancak, son dönemde ikinci dalgayla birlikte tekrar sekteye uğrayan küresel ekonomi, IMF tahminlerine göre sene sonunda yüzde 4,4 küçülecek” diyen Koç, Türkiye ekonomisinde de seyrin benzer olduğunu belirterek şunları söyledi: “İkinci çeyrekteki yüzde 9,9’luk sert daralmanın ardından, kamu bankalarının düşük faizli kredilerinin yarattığı iç talep patlamasıyla, üçüncü çeyrekte yüzde 6.7 büyüdük.”
Ömer M. Koç, dünya ve Türkiye’ye dair yaptığı analizlerin ardından Koç Topluluğu’nda 2020 yılı içinde yaşanan gelişmelere değindi. Topluluğun bu zorlu dönemde güvenle hareket etmesini sağlayan etkenlerin başında, son derece sağlıklı borçluluk oranı ve nakit yaratma kapasitesinin bulunduğunu belirtti. Toplumsal fay hatlarındaki kırılmalar ve teknolojik gelişmelerin, uluslararası siyaseti, iş birliğini ve ticareti ana hatları henüz belirsiz yeni bir dengeye doğru değişime zorladığına dikkat çeken Ömer M. Koç, şunları söyledi: “’Ülkem varsa ben de varım’ diyen bir Topluluk olarak, söz konusu belirsizlikler içinde tüm paydaşlarımız açısından güvenilir bir liman olmak için elimizden geleni yapmalıyız. Zira sahip olduğumuz ekonomik güç ve ülkenin en iyi yetişmiş insan kaynağını istihdam ediyor olmak, bize gurur verdiği kadar sorumluluk da yüklüyor.”
Örneğin, Yeşil Mutabakat ve tedarik zincirlerinin Batı’ya kayması gibi dinamiklerin sunabileceği fırsatlardan ülkemizin istifade etmesi ve bunlara ilişkin risklerin en iyi şekilde yönetilebilmesi için, özel sektörün fikir önderliğinin elzem olduğunun altını çizen Ömer M. Koç, Koç Topluluğu yöneticilerini bu konularda etkin olmaya davet etti. Bunun tüm paydaşlar nezdinde Topluluğun itibarının pekişmesine yardımcı olacağını, yasal ve idari çerçevenin ekonominin gerçeklerine uygun şekillenmesine de hizmet edeceğini vurgulayarak “Bilhassa vurgulamak isterim ki, itibarımızın en önemli unsuru, ülkemizin geleceği olan gençlerimiz nezdindeki algımızdır. Koç Topluluğu olarak herkesten çok onların güvendiği, onların umutlarını besleyen ve ideallerini gerçekleştirmelerini mümkün kılan ‘güvenilir bir paydaş’ olmak için elimizden geleni yapmaya gayret ediyoruz ve edeceğiz” dedi.
'The Great Reset' ve 'purpose' yaklaşımı
Ömer M. Koç, daha sonra, uluslararası düşünce platformlarının “The Great Reset” manifestosuyla tüm toplumsal paydaşlara duyarlı bir kapitalizm modeli önerdikleri 2020 yılında Koç Topluluğu’nun yaptıklarıyla, kurumsal kültürünün özünde bu yaklaşımın bulunduğunu ispat ettiğine değinerek dünyamızın hangi sorunlarına odaklanıldığını vurgulayan “purpose” kavramının önemine dikkat çekti ve “Purpose odaklı bir strateji yalnızca toplumsal fayda sağlamaya hizmet etmekle kalmayacak, her geçen gün giderek daha fazla tüketici, tercihlerini bu hassasiyeti gözeterek yaptığından, ‘purpose tanımı’ markalarımızın kârlı büyümesi için de bir zorunluluk haline gelecek” dedi.
Konuşmasını, eylül ayında kaybettiğimiz Suna Kıraç’ı anarak sürdüren Ömer M. Koç, onun “Ekonomik zorluklar aşılır, siyasi krizler çözümlenir, ancak çocukları harcanmış bir toplumu yeniden onarmak mümkün değildir” sözünü hatırlattı ve 2021 yılında memleketimin daha aydınlık ve müreffeh günler yaşaması yönündeki temennisiyle sözlerini sonlandırdı.