Petrol fiyatlarında çifte baskı: OPEC+ kararı ve Trump'ın tarifeleri
-
ABD Başkanı Donald Trump'ın agresif gümrük tarifesi politikaları, küresel piyasaları ciddi biçimde sarsarken; bu durum enerji ve sanayi metalleri gibi büyümeye duyarlı emtialar üzerinde de ciddi baskı yarattı.
-
Petrol ihracatı şimdilik tarifelerden muaf tutulmuş olsa da, ham petrol talebi ve yatırım akışları üzerindeki dolaylı etkiler ile daha geniş çaptaki büyüme ve enflasyon beklentilerindeki bozulma, petrol fiyatlarında sert düşüşlere yol açtı.
-
Fiyatlara bir darbe de, OPEC+ tarafından gelen sürpriz arz artışı kararıyla geldi.

SEVCAN ERSÖZLÜ/BLOOMBERG HT ARAŞTIRMA
Brent ve WTI petrol fiyatları yüzde 7’lik kayıpla sırasıyla 70 dolar ve 66 dolar seviyelerine kadar geriledi. Bu düşüş; bir yandan küresel ekonomik yavaşlama ve “büyük depresyon” korkularından, diğer yandan da üretici ülkelerde faiz oranlarının düşük kalacağına dair beklentilerden kaynaklandı. Trump’ın tarife açıklamalarıyla zaten baskı altında olan fiyatlara bir darbe de, OPEC+ tarafından gelen sürpriz arz artışı kararıyla geldi.
OPEC+’tan sürpriz arz artışı: Petrol fiyatına çifte baskı
OPEC+ üyeleri, Mayıs ayında petrol arzını günlük 411.000 varil artırma kararı aldı. Bu miktar, daha önce planlanan 135.000 varillik artışın oldukça üzerinde. Kararın gerekçesi olarak "sağlıklı piyasa temelleri ve olumlu piyasa görünümü" gösterildi. OPEC’in açıklamasında, söz konusu artışın önceki iki aylık artışlara ek olduğu ve gerektiğinde durdurulabileceği veya geri çekilebileceği vurgulandı.
Bu karar, zamanlaması itibariyle dikkat çekici. Eğer OPEC+ petrol fiyatlarını baskı altında tutmak istiyorsa, Trump’ın küresel ticarete yönelik tarife hamleleriyle örtüşen bu adım oldukça isabetli. Ancak OPEC ülkelerinin çoğu, bütçelerini dengeleyebilmek için daha yüksek fiyatlara ihtiyaç duyuyor. Öte yandan, Trump’ın daha düşük petrol fiyatı yönündeki politik baskısı da göz ardı edilemiyor.
OPEC+, 2024 yılı içinde küresel petrol talebi projeksiyonlarını dört kez aşağı yönlü revize etmişti. 2025 yılı için günlük talep artışı beklentisi, 1,8 milyon varilden 1,5 milyon varile düşürülmüş durumda. Bu da grubun uzun vadede daha temkinli bir görünüm benimsediğini gösteriyor. Mayıs ayındaki arz artışı kararı, bu bağlamda “talep ekseninden çok arz alanını koruma” stratejisine işaret ediyor.
ABD üreticileri baskı altında: Maliyetler vs. fiyatlar
OPEC+ neden daha düşük fiyatları göze alıyor? Cevap, Dallas Fed’in 12-20 Mart 2025 tarihleri arasında gerçekleştirdiği enerji anketinde yatıyor. Ankete göre, ABD’li üreticilerin yeni bir kuyuyu kârlı şekilde açabilmeleri için ortalama 63 dolar/varil fiyatına ihtiyaçları var.
Bölgelere göre kârlı üretim eşikleri şöyle:
Midland: 61 dolar
Eagle Ford: 62 dolar
Delaware: 62 dolar
Diğer bölgeler: 66 dolar
WTI vadeli işlemler eğrisine bakıldığında ise, fiyatlar Ekim ayından itibaren 65 doların altında işlem görüyor. 2026 ortasında 62 dolara, 2028 başında ise 61 dolar seviyesine kadar gerilemesi öngörülüyor.
Bu seviyeler, yüksek maliyetli alanlarda yatırım iştahını azaltabilir. Eğer fiyatlar 61-62 dolar bandına yerleşirse, sadece en verimli sahalar rekabetçi kalacak. ABD’deki üreticiler, arz planlarını aşağı çekebilir. Bu da OPEC+ için, özellikle Suudi Arabistan ve BAE gibi ülkelerin kaybettikleri pazar paylarını yeniden kazanması adına önemli bir fırsat yaratabilir.
OPEC+’ın arz artış kararı aynı zamanda Venezuela, İran ve Rusya gibi yaptırım altındaki ülkelerin üretimde yaşadığı zorluklarla da bağlantılı. Yeni yaptırımların etkisiyle bu ülkelerin üretimlerini sürdürmekte zorlanması bekleniyor. Bu durum, Körfez ülkeleri için —hem OPEC içinde hem küresel pazarda— boşalan alanlara yerleşme fırsatı anlamına geliyor.
ABD tarafında ise İran’a yönelik baskılar her geçen gün artıyor. ABD Hazine Bakanı Bessent dün ABD tarife gündeminden önce İran’ın petrol gelirlerine erişimini kısıtlamaya yönelik adımların artırılacağına yönelik açıklamalarda bulundu. Bessent, “Stratejimiz açık: İran rejiminin istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerini besleyen finansal kaynaklara erişimini engellemek için mümkün olan en üst düzeyde ekonomik baskı uygulayacağız. Buna İran’ın petrol satışlarından her yıl elde ettiği milyarlarca dolar da dahil” ifadesini kullandı. İran Dışişleri Bakanı Abbas Irakçi ise bu hafta yaptığı açıklamada, Trump yönetimiyle nükleer program hakkında dolaylı ve “eşitlikçi” müzakerelere hazır olduklarını ifade etti. Ancak bu açıklamadan sadece iki hafta önce, ABD Hazine Bakanlığı İran Petrol Bakanı Muhsin Paknejad’a ve İran petrolünü Çin’e taşıyan gemilere yönelik yaptırımlar açıklamıştı.
Öte yandan, ABD’nin Carl Vinson uçak gemisi ve beraberindeki filosunun Hürmüz Boğazı’na doğru ilerlemesi, jeopolitik riskleri yeniden masaya getiriyor. Bu gelişme, şu an fiyatlara tam olarak yansımamış olsa da, tersine dönüş potansiyeli taşıyor ve petrol başta olmak üzere bütün varlık sınıfları için “kuyruk riski” olarak takip ediliyor.
Enerji Uzmanı Ali Arif Aktürk bu gelişmeyi şöyle değerlendirdi;
“Eğer ABD bu bahar aylarında İsrail ile birlikte İran’a bir askeri operasyon düzenlerse —ki bu olasılık dışı değil— ve Hürmüz’de sıcak bir çatışma yaşanırsa, petrol piyasasında fiyatlar çok sert yükselir.” Aktürk’e göre bu senaryo, 'Hürmüz çatışması + küresel durgunluk' ikilisini tetikleyerek, piyasalar için en kötü senaryoya kapı aralayabilir."
Saxo Bank Emtia Stratejisti Başkanı Ole Hansen ise Brent petrolü için 65–85 dolar bandındaki fiyat beklentisini korurken, kısa vadeli aşağı yönlü risklerin arttığına dikkat çekiyor. Hansen, OPEC+’ın arz artışı kararlarının ve ticaret savaşlarının talep tarafında baskı yaratabileceğini belirtti.