Bloomberght
Bloomberg HT Haberler TCMB: İç ve dış talep ayrışması istikrarı tehdit ediyor

TCMB: İç ve dış talep ayrışması istikrarı tehdit ediyor

Merkez Bankası iç ve dış talebin büyüme hızlarının ayrışması ve kısa vadeli sermaye girişlerinin finansal istikrardaki riskleri yükselttiğini söyledi

Giriş: 30 Mayıs 2011, Pazartesi 11:41
Güncelleme: 30 Mayıs 2011, Pazartesi 11:41

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, ekonomide toplam talep koşulları bakımından aşırı ısınma gözlenmemesine rağmen, iç ve dış talebin büyüme hızlarının ayrışması ve kısa vadeli sermaye girişlerinin finansal istikrara yönelik kaygıları ön plana çıkardığını duyurdu.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından hazırlanan ve yılda iki kez yayımlanan Finansal İstikrar Raporu'nun ilki bankanın internet sayfasında açıklandı.

Rapora göre, küresel kriz sonrası özellikle gelişmiş ülkelerde iktisadi faaliyeti iyileştirmeye yönelik alınan tedbirler gelişmiş ülkelerin bütçe açıklarında önemli ölçüde bir bozulmaya yol açtı.

Ülkeler arasındaki faiz oranı ve uzun dönemli büyüme potansiyeli farklarına bağlı olarak, son dönemde gelişmekte olan ülkelere yönelik hızlanan sermaye akımları neticesinde ivmelenen iç talep, bu ülkelerde aşırı borçlanma riskini artırdı. Sermaye hareketlerinde yaşanabilecek ani değişim riskini de göz önünde bulunduran ülke otoriteleri, makro finansal riskleri azaltıcı politika bileşimlerini uygulamayı sürdürüyorlar.

Belirlenen politika çerçevesi, aşırı borçlanmanın yaratacağı kırılganlıkları önleme çabasının yanında ülke ekonomilerinde orta ve uzun vadeli sürdürülebilir büyümeyi sağlayabilecek döngüsellik karşıtı bir amacı da taşıyor. Kriz sonrasında alınan operasyonel tedbirlerin yanı sıra gerek gelişmiş gerek gelişmekte olan ülkelerin finansal istikrara yönelik kurumsal yapılanmalarında da önemli değişiklikler yaptıkları gözleniyor.

''TEMERRÜT RİSKİ BULAŞICI''

Önümüzdeki dönemde gelişmiş ülkelerin büyüme ve enflasyon göstergelerindeki gelişmelere bağlı olarak çıkış stratejilerini kademeli olarak uygulamaya koymaları bekleniyor.

Bu durumun, küresel büyüme oranlarını sınırlı ölçüde, uluslararası sermaye hareketlerini ise yatırım kararları açısından yol açacağı oynaklık ölçüsünde etkilemesi bekleniyor. Ayrıca, bazı AB ülkelerinde artan temerrüt riski, özellikle bu ülke borçlanma kağıtlarını portföylerinde bulunduran ülkelerde bulaşma riskini artırıyor.

Öte yandan, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki gelişmelerin enerji fiyatları kanalıyla küresel ekonomi üzerindeki etkileri dikkatle takip edilmesi gerekiyor.

Gelişmekte olan ülkeler arasında iktisadi temelleri göreli olarak sağlam olan Türkiye ekonomisindeki hızlı toparlanma, diğer birçok gelişmekte olan ülkede olduğu gibi aşırı borçlanma endişelerini de gündeme getirdi.

Öte yandan, kapasite kullanım oranının düşük seviyelerini koruması ve üretim hacminin dış talepteki zayıf seyir nedeniyle potansiyelin altında seyretmesi, enflasyon üzerindeki baskıları sınırlıyor.

Ekonomide toplam talep koşulları bakımından aşırı ısınma gözlenmemesine rağmen, iç ve dış talebin büyüme hızlarının ayrışması ve kısa vadeli sermaye girişleri finansal istikrara yönelik kaygıları ön plana çıkarıyor.

Bu bağlamda Türkiye ekonomisine özgü koşulları dikkate alan TCMB, finansal istikrara ilişkin endişelerin giderilmesi açısından kredilerle cari açıktaki artışın sınırlandırılması ve kısa vadeli sermaye girişlerinin azaltılması amacıyla düşük düzeyde bir politika faizi, geniş bir faiz koridoru ve yüksek zorunlu karşılık oranlarından oluşan bir para politikası bileşimi uyguluyor.

Bankanın bu yeni politika bileşiminin etkileri görülmeye başlandı. Alınan önlemler sonrasında kredi artış hızındaki ivmelenme durdu, mevduatın ortalama vadesi uzamaya başladı.

Yeni politika bileşiminin krediler üzerindeki sıkılaştırıcı etkilerinin önümüzdeki dönemde daha belirgin hale gelmesi bekleniyor.

Bu tedbirlerin etkinliğini artırmak ve böylece ekonominin dış şoklara karşı dayanıklılığını güçlendirmek için hem kamu hem de özel kesim için aşırı borçlanma yoluna gitmemek, tüm borçlanmalarda uzun vadeyi, olabildiğince Türk lirası cinsinden borçlanmayı tercih etmek ve riskleri doğru yönetmek büyük önem arz ediyor.

''SORUNLU KREDİ ORANLARI GERİLEDİ''

Rapora göre, bankacılık sektörüne ilişkin göstergeler sistemin finansal sağlamlığına işaret ediyor. Kredi koşullarındaki iyileşme, faiz oranlarının düşük seviyesi, düşen işsizlik oranı ve kredi kullanıcılarının artan borç ödeme kapasitesi sonucunda sorunlu kredi oranları geriledi.

Bankacılık sektöründe mevduat temel fon kaynağı olma özelliğini muhafaza ediyor, bunun yanı sıra sektör yurt dışından temin ettiği fonları artırıyor ve tahvil ve bono ihracı yoluyla da ilave kaynak sağlıyor.

Ülke ekonomisinin toparlanma eğilimine girmesiyle artan kredi arzı sonucu banka portföylerinde kredilerin payının yükselme eğilimini sürdürmesi, likidite oranlarında da etkisini gösteriyor. Menkul kıymet portföyünde azalış ve repo ile yurt dışı bankalara borçlardaki artış nedeniyle 2010 yılı başından itibaren likidite oranları düşüş eğilimine girmekle birlikte, yasal oranların üzerinde seyrediyor.

Bankaların yurt dışından sağladıkları fonların artması, pasif vadesinin uzamasına katkıda bulunuyor.

''ETKİN RİSK YÖNETİMİ MUHAFAZA EDİLMELİ''

Diğer taraftan, bankaların kısa vadeli para takası işlemleriyle yaptıkları borçlanmalarda vade uyumuna özen göstermeleri, hızlı kredi genişlemesinin söz konusu olduğu mevcut konjonktürde etkin risk yönetimini muhafaza etmeleri önem arz ediyor.

Kredi kalitesindeki iyileşmeye rağmen, artan rekabet sonucunda karlılık oranları bir miktar gerilemekle birlikte yüksek düzeylerde seyretmeye devam ediyor.

Bankacılık sektörünün karlılığının, yapılan fiyat ayarlamaları sayesinde yılın kalan bölümünde piyasanın öngördüğü kadar düşük olmayacağı düşünülüyor.

Öte yandan, sermaye yeterlilik oranı, kredilerin artışına bağlı olarak gerilemekle birlikte, asgari ve hedef rasyoların üzerindeki yüksek seviyesini koruyor.

Merkez Bankası'nın uygulamakta olduğu politika bileşiminin finansal istikrar üzerindeki etkilerini yakından izlemeye devam edeceği ve gerekli gördüğü takdirde ilave tedbirler alacağı bildirildi.

Merkez Bankası tarafından hazırlanan ve yılda iki kez yayımlanan Finansal İstikrar Raporu'nun ilki bankanın internet sayfasında yayımlandı.

Rapora göre, küresel ekonomiye ve piyasalara ilişkin riskler bir önceki Rapor dönemine kıyasla bir miktar azalırken, gelişmiş ülkelerde özellikle kredi ve iş gücü piyasalarının kriz öncesi etkinliğine ulaşamamış olması, küresel iktisadi faaliyetin kırılganlığının sürmesine neden oluyor.

Türkiye'de ise ekonomiyi oluşturan alt unsurlarda genel olarak iyileşmenin sürdüğü gözleniyor. Yurt içi iktisadi koşullardaki iyileşmeye paralel olarak, firmalar satış gelirlerini artırmaya ve güçlü karlılık performanslarını korumaya devam ediyorlar.

Diğer taraftan, kur riski, firmalar için önemini koruyor. Hanehalkı kesiminde ise iktisadi faaliyetteki canlanma ve artan tüketici güvenine paralel olarak, hanehalkı borçluluğunda artış devam ediyor, ancak faiz ödemelerinin harcanabilir gelire oranındaki düşüşe ve istihdamdaki artışa bağlı olarak, hanehalkının risk görünümündeki iyileşme sürüyor.

-''MALİYE POLİTİKASINDAKİ GEVŞEME GEÇİCİ OLDU''-

Rapora göre, krizin ilk döneminde şok emici işlevi gösteren maliye politikasındaki gevşeme geçici oldu, devam eden dönemde kamu maliyesinde disiplin sağlandı.

Ödemeler dengesi açısından küresel parasal genişlemeye bağlı kısa vadeli sermaye akımları bir risk unsuru olarak varlığını koruyor.

Önümüzdeki dönemde, kısa vadeli sermaye akımlarının güçlü kalma olasılığı, kredi hacmindeki artışın yüksek düzeyde seyretmesi ve iç ve dış talep arasındaki ayrışmaya bağlı olarak artan cari açığın getirdiği risklerin sınırlanması bakımından kamu tasarruflarının artırılması büyük önem taşıyor.

Küresel konjonktürden kaynaklanan belirsizliklerin yüksek olması nedeniyle, ödemeler dengesi gelişmeleri TCMB tarafından yakından takip edilmeye devam edilecek.

TCMB finansal istikrar kapsamında, finansal piyasa altyapılarında yaşanan gelişmeleri de dikkatle izliyor, özellikle finansal piyasalardaki işlem hacminin artması, etkin ve güvenilir ödeme ve mutabakat sistemlerini gerekli kılıyor. Son yıllarda dünya ekonomilerinde yaşanan dalgalanmalar sonucu edinilen tecrübeler ülkeleri finansal alt yapı kuruluşlarına ilişkin uluslararası düzeyde standartlar belirlemeye yöneltti.

TCMB, finansal yapının temel taşlarından olan ve sorunsuz bir şekilde çalışması durumunda finansal istikrara katkı sağlayan ödeme ve mutabakat sistemlerini yakından takip ediyor ve söz konusu sistemlerden doğabilecek riskleri en aza indirmek için gerekli tedbirleri alıyor.

Bu kapsamda, finansal piyasalarda görülen dalgalanma sürecinde ödeme ve mutabakat sistemlerinden kaynaklanan bir sorun yaşanmadı.

Merkez Bankası, para politikası önceliğini fiyat istikrarına vermekle birlikte, mevcut konjonktürde risk unsurları ve bunlara bağlı para politikası tedbirlerini ele alırken hem fiyat istikrarını hem de finansal istikrarı gözeten bir çerçeve benimsiyor.

-''KREDİ OYNAKLIĞI RİSK OLUŞTURUYOR''-

Ülkenin bankacılık sektörünün iç ve dış şoklara karşı dayanıklılığını koruduğu gözleniyor. Bununla birlikte, makro perspektiften bakıldığında krediler ve cari açıktaki hızlı artış, finansal istikrara dair kaygıları gündeme getiriyor.

Kredilerin artışıyla cari işlemler açığı paralel bir seyir izliyor. Hızlı kredi artışı gerek iç talebi beslemesi gerekse tasarruf oranlarını düşürmesi nedeniyle cari işlemler açığının artmasına neden oluyor. Bunun yanı sıra cari açığın finansmanında kısa vadeli sermaye girişlerinin payının artış göstermesi, mevcut politika yaklaşımını gerekli kılıyor.

Finansal derinleşme sürecinin erken safhalarında olan gelişmekte olan ülkelerde, kredi büyüme hızının gelişmiş ülkelere göre daha yüksek olması beklenen bir durum olsa da ülke tecrübeleri, önemli bankacılık ve ödemeler dengesi krizlerinin hızlı kredi büyümeleriyle ilişkili olduğuna işaret ediyor.

Kredi artışıyla cari işlemler açığı arasındaki pozitif ilişkinin yanı sıra kredi artış hızıyla kredi artış hızı oynaklığı arasında da benzer bir ilişkinin olduğu görülüyor. Kredi oynaklığının yüksek olması, ekonomik büyümede de dalgalanmaların boyutunun artmasına neden oluyor, bu durum finansal ve makro istikrar üzerinde risk oluşturuyor.

Bu itibarla, kredilerde yaşanan dalgalanmaların azaltılması, kredi piyasalarında döngüselliğin azaltılmasını sağlayarak finansal istikrarı destekleyecek. Ayrıca, kredi piyasasındaki canlılık ve artan rekabet ortamında bankaların kredi verme süreçlerinde etkin risk yönetimlerini muhafaza etmeleri her zaman olduğu gibi önem taşıyor.

Merkez Bankası'nın yeni politika bileşimi kapsamında almış olduğu tedbirlerin krediler ve iç talep üzerindeki etkileri yılın ikinci çeyreğinden itibaren görülmeye başlandı, ancak gerek enerji ve diğer emtia fiyatlarının bulunduğu yüksek seviyeler, gerekse dış talebi zayıflatan gelişmeler cari dengedeki iyileşmeyi yılın son çeyreğine erteledi.

TCMB, mevcut politika bileşiminin finansal istikrar üzerindeki etkilerini yakından izlemeye devam edecek ve gerekli gördüğü takdirde ilave tedbirler alacak.

-DÖVİZ ALIM İHALELERİ-

Yakın dönemde özellikle bazı Avro bölgesi ülkelerine ilişkin artan kamu borcunun sürdürülebilirliği endişeleri, gelişmekte olan ülkelere sermaye akımlarında nispi bir zayıflamaya yol açtı. Banka, bu doğrultuda günlük döviz alım ihalelerindeki tutarı 50 milyon ABD dolarından 40 milyon ABD dolarına indirdi.

Söz konusu zayıflamanın devam etmesi halinde, günlük döviz ihalelerinde alımı yapılacak tutar kademeli olarak azaltılmaya devam edilebilecek. Böyle bir durumda piyasaya bu kanaldan arz edilecek Türk lirası likidite tutarı da azalacağından kredi büyümesi açısından 2011 yılının ikinci yarısında zorunlu karşılık oranlarında ilave artışlara duyulabilecek ihtiyaç azalmış olacak.

Önümüzdeki dönemde Banka ile eşgüdüm içinde diğer kamu otoritelerince alınabilecek ek önlemler de benzer şekilde zorunlu karşılık oranlarında ilave artışlara ihtiyacı azaltacak.