"Türkiye ve AB'nin birbirine ihtiyacı var"
Avrupa Birliği eski Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana, Avrupa ve Türkiye'nin birbirinin perspektif ve enerjisine ihtiyacı olduğunu söyledi
AB'nin eski Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi ve ABD'deki düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü'nün uzmanı Javier Solana, "Avrupa, müze olmak yerine aktif bir küresel oyuncu olacaksa, Türkiye halkının taze perspektifi ve enerjisine ihtiyacı var" diye yazdı.
Solana, CNN'in internet sitesinde yayımlanan, "Türkiye Neden AB'ye Katılmalı" başlıklı makalesinde, Arap Baharı'nın, Avrupa'da son aylarda büyük oranda gözardı edilen bir konu olan, Türkiye'nin AB'ye getireceği faydalara yeniden dikkatleri çevirmesi gerektirdiğini belirtti.
Mevcut şartlarda varolan muazzam fırsatlar gözönüne alındığında, Türkiye'nin AB üyeliğinin Avrupa'ya sağlayacağı avantajların açıkça görülmesi gerektiğini ifade eden Solana, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın son seçimlerde iktidarını koruması ve Polonya'nın ay sonunda AB dönem başkanlığını devralacak olmasıyla birlikte, şimdi Türkiye ve AB açısından, müzakerelere "sil baştan" başlamanın zamanı olduğunu dile getirdi.
Solana, Türkiye'nin Avrupa'ya getireceği yararların "Arap Baharı" öncesinde de aşikar olduğunu kaydederek, "Avrupa, tanımı gereği kültürel bakımdan çeşitlilik içeren bir kıta, dolayısıyla çeşitlilik AB'nin kaderi. Ve eğer Avrupa müze olmak yerine aktif bir küresel oyuncu olacaksa, Türkiye halkının taze perspektifine ve enerjisine ihtiyacı var" ifadesini kullandı.
"TÜRKİYE VE AB'NİN BİRBİRİNE İHTİYACI VAR"
Türkiye'nin, AB'ye aday ülke olarak kabul edildiği 1999 yılından bu yana hem siyasi hem ekonomik olarak çarpıcı değişimler geçirdiğini ve bunun AB'ye katılım süreciyle çok fazla ilgisi olduğunu belirten Solana, "Gerçekten de AB'nin cazibesi olmadan bu değişimler meydana gelemezdi" diye yazdı.
Ekonomik açıdan Türkiye'nin, üyesi olduğu G-20 içinde etkili bir rol oynadığını, siyasi açıdan da bölgesel bir lider olarak ortaya çıktığını kaydeden Solana, son genel seçimler ve yeni anayasa yazım süreciyle birlikte Türkiye'nin "çığır açıcı" bir ana yaklaştığını ifade etti.
Solana makalesinde, "Franco'nun ölümünün ardından, 1975 ve 1976 yıllarında İspanya Anayasasını yazan komisyonun bir üyesiydim, dolayısıyla diktatörlükten demokrasiye geçmenin ne demek olduğunu ve anayasanın uzlaşıyla düzenlenmesinin ne kadar önemli olduğunu biliyorum" sözlerine yer verdi.
Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerde 35 faslın sadece 19'unun açıldığını, ancak esas sorunun bu fasılların yalnızca birinin kapatılabilmesi ve müzakerelerin hızının yavaşlaması olduğunu kaydeden Solana, Türkiye ve AB'nin birbirine ihtiyacı olduğunu, AB'nin Türkiye'deki yabancı yatırımların yüzde 75'ine, ihracatının ve içe dönük turizminin kabaca yarısına tekabül ettiğini, aynı şekilde Avrupa'nın enerji güvenliğinin de Orta Asya ve Ortadoğu'dan petrol ve doğal gaz taşınmasında Türkiye ile işbirliğine bağımlı olduğunu belirtti.
"TÜRKİYE'NİN AB ÜYELİĞİ HAYALİM"
Solana, siyasi açıdan iki tarafın da birbirine ihtiyacı olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin bölgesi bizim bölgemiz. Onun sorunları bizim sorunlarımız. AB ve ona üye bir Türkiye'nin sahip olacağı güvenlik kazanımları ve stratejik avantajlar, Türkiye'nin uzun süredir üyesi olduğu NATO ile AB arasındaki ilişkilerden başlayarak çok fazla olacaktır.
Benzer biçimde, AB'nin Akdeniz bölgesindeki bugünün sorunlarına müdahil olması, Türkiye ile birlikte çok daha kolaylaşacaktır. Bosna-Hersek'te Türkiye ile AB arasında işbirliği, kalıcı bir çözümün yaratılması açısından temel önemdedir."
Solana, Türkiye'nin 1999 yılında AB'ye adaylığının kabul edildiği belgenin imzalanmasına destek verdiğini kaydederek, "Bugün de aynısını yapardım" ifadesini kullandı.
Bugünün dünyasında Türkiye ile AB'nin birlikte çalışması gerektiğinin altını çizen Solana, yazısını şu sözlerle tamamladı: "Bu, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesi demektir. Bu benim hayalim ve bu hayali gerçeğe dönüştürmek için mücadele vermeye devam edeceğim."