TÜSİAD'da Orhan Turan dönemi

T&Uuml;SİAD ın genel kurulu yapıldı. Genel kurulda T&Uuml;RKONFED başkanlığını yapan Orhan Turan T&Uuml;SİAD ın yeni başkanı olarak se&ccedil;ildi. T&Uuml;SİAD ın yeni başkanlığına se&ccedil;ilen Orhan Turan, kendisine duyulan g&uuml;ven i&ccedil;in teşekk&uuml;r ederek başladığı konuşmasında gen&ccedil;lere hayallerini bu &uuml;lkede ger&ccedil;ekleştirecek bir &uuml;lke hazırlamak i&ccedil;in var g&uuml;&ccedil;leri ile &ccedil;alışacaklarını dile getirdi. Turan, Yeniden biz olabilmek i&ccedil;in &uuml;midimizi kaybetmeyeceğiz. Mustafa Kemal Atat&uuml;rk &uuml;n eşsiz vizyonu ile bize miras bıraktığı cumhuriyet değerlerinin her zaman savunucusu olmaya devam edeceğiz.Cumhuriyetimizin 100. yaşının arifesinde ekonomik anlamda gelişmişlik, eşitlik&ccedil;i ve toplumsal cinsiyet eşitliği &ouml;ncelikli bir hedef imiz olacak diye konuştu. İlk r&ouml;portajını Bloomberg HT ye veren yeni başkan Orhan Turan, T&Uuml;SİAD ın 50 yıllık bir kurum, kendisinin de 18 yıllık &uuml;ye olduğunu hatırlatarak yeni d&ouml;neme ilişkin, T&Uuml;SİAD Fikri &uuml;reten bir kurum, Anadolu da iş d&uuml;nyası ile buluşmalarını artıracağız. T&Uuml;SİAD, &uuml;rettiği fikirlerle &uuml;lkeye, &uuml;yelerine ve paydaşlarına değer yaratmak i&ccedil;in &ccedil;alışmaya devam edecek dedi. Turan, g&uuml;ncel jeopolitik risklere ilişkin olarak da, T&uuml;rkiye yalnız bu d&ouml;nem değil uzun zamandır bu jeopolitik risklerle yaşıyordu. Bu sorunları aşacaktır değerlendirmesinde bulundu. Orhan Turan ı T&Uuml;RKONFED&rsquo;in y&ouml;netim kurulu başkanlığı d&ouml;neminde yakından tanıma fırsatı bulduklarını ve T&Uuml;RKONFED in Anadolu&rsquo;daki SİAD&rsquo;ları ve sekt&ouml;rel dernekleri kucaklayan bir konfederasyon olduğunu dile getiren YİK Başkanı Tuncay &Ouml;zilhan, T&Uuml;SİAD&rsquo;ın 1994 den beri SİAD&rsquo;larla ve sekt&ouml;r dernekleriyle yaptığı işbirliğinin sonucunda T&uuml;rkiye&rsquo;deki iş d&uuml;nyası artık temsil konusunda &ccedil;ok daha g&uuml;&ccedil;l&uuml; olduğunu belirten &Ouml;zilihan, Orhan Bey&rsquo;i T&Uuml;RKONFED&rsquo;in y&ouml;netim kurulu başkanlığı d&ouml;neminde yakından tanıma fırsatı bulduklarını dile getirdi. &Ouml;zilhan konuşmasında şu noktalara değindi: Altı ay &ouml;nce ger&ccedil;ekleştirdiğimiz Y&uuml;ksek İstişare Konseyi toplantımızda T&Uuml;SİAD&rsquo;ın kuruluşunun ellinci yıl d&ouml;n&uuml;m&uuml; i&ccedil;in hazırladığımız &ldquo;Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa&rdquo; başlıklı &ccedil;alışmamızı tanıtmıştık. O g&uuml;nk&uuml; konuşmamda gerilimlerin şiddetli bi&ccedil;imde &uuml;st &uuml;ste yığıldığı tarihsel d&ouml;nemlerden ge&ccedil;tiğimizi belirtmiştim. Geleceğin, ge&ccedil;mişten ve bug&uuml;nden radikal bi&ccedil;imde farklı olacağını ve karşı karşıya olduğumuz tehditlerin en başında da jeopolitik gelişmelerin olduğunu s&ouml;ylemiştim. Ama doğrusu bu uyarıları yaparken, birka&ccedil; ay i&ccedil;inde bizi bu kadar derin bir krizin beklemekte olduğunu tahmin etmemiştim. Son on beş yıla bakıyorum: 2008 krizi, Covid-19 pandemisi, iklim krizi ve şimdi de Ukrayna krizi. Tam en k&ouml;t&uuml;s&uuml;n&uuml; geride bıraktık artık toparlanma d&ouml;nemi dediğimizde yepyeni bir krizle karşı karşıya kalıyoruz. &ldquo;yeni normal&rdquo; kavramı ilk kez 2008 krizinden sonra g&uuml;ndemimize gelmişti. Adeta krizlerin s&uuml;rekli hale gelmesi, belirsizlik ve &ouml;ng&ouml;r&uuml;lemezlik yeni normalimiz oldu. Peki, krizlerin s&uuml;reğen hale geldiği koşullarda ne yapmak gerekiyor? Bunun hi&ccedil; ş&uuml;phesiz kesin ve tartışmasız bir yanıtı yok. Farklı bir&ccedil;ok kriz g&ouml;rm&uuml;ş herkesin aklına geleceği gibi cevap ihtiyatlı olmaktan ve değişen koşullara uyum yeteneğini artırmaktan ge&ccedil;iyor. &ldquo;Yeni bir krizle karşılaşma ihtimali yok; yakında d&uuml;zl&uuml;ğe &ccedil;ıkarız&rdquo; varsayımıyla hareket etme l&uuml;ks&uuml;m&uuml;z yok. Elimizdeki imkanları tedbirli kullanmak ve en &ouml;nemlisi de b&uuml;nyemizi kuvvetlendirmek zorundayız. İzninizle bunları biraz a&ccedil;mak istiyorum. İ&ccedil;inde bulunduğumuz kaotik ortamda karşılaştığımız her kriz daha ilk anda &ccedil;ok kuvvetli bir takım etkiler yapıyor. Ancak şiddeti s&ouml;nd&uuml;kten sonra bile krizlerin etkileri farklı alanlarda devam ediyor. Her kriz uzun vadede i&ccedil;inde yaşadığımız d&uuml;zen &uuml;zerinde d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;c&uuml; bir etki yaratıyor. Bu d&ouml;n&uuml;şt&uuml;r&uuml;c&uuml; etkilerin &uuml;st &uuml;ste eklenmesinin sonucu ise topyek&uuml;n bir değişim. Bu değişimin ikili boyutu artık belirginleşmiş durumda: bir yandan d&uuml;nyadaki jeopolitik dengeler, bir yandan da k&uuml;resel ekonomi politik değişiyor. Fiyatların artması ka&ccedil;ınılmaz Yakın geleceğe baktığımızda d&uuml;nya ekonomisinin tam da pandeminin yol a&ccedil;tığı resesyondan &ccedil;ıkmaya hazırlandığı bir aşamada patlak veren Ukrayna krizinin etkisi ile sert bir darbe alması ka&ccedil;ınılmaz. Bu kez karşı karşıya kaldığımız sorun stagflasyon.&Ccedil;&uuml;nk&uuml; hem &uuml;retimin yavaşlaması hem de fiyatların artması ka&ccedil;ınılmaz. Enerji, gıda ve başka temel mallarda fiyat artışı ve tedarik sorunları en &ccedil;ok Avrupa&rsquo;yı ve bizi olumsuz etkileyecek. Rusya ve Ukrayna d&uuml;nya buğday ihracatının &uuml;&ccedil;te birini ger&ccedil;ekleştiriyor. Bu &uuml;lkeler aynı zamanda en &ouml;nemli g&uuml;bre &uuml;reticileri. Nikel, paladyum ve titanyum gibi bazı metal ve minerallerin arzı a&ccedil;ısından da kritik &ouml;nemdeler. Ukrayna krizinin yarattığı bu sorunlara &Ccedil;in&rsquo;de Covid-19 &ouml;l&uuml;mlerinin yeniden başlaması ile tekrar g&uuml;ndeme gelen kısıtlamalar ekleniyor. Bu gelişmeler maalesef k&uuml;resel &uuml;retim zincirlerinde yeniden aksamalara yol a&ccedil;acak.Ukrayna krizinin nihai ekonomik etkisi ise s&uuml;recin nasıl geliştiğine bağlı olacak. Bu nedenle etkiyi bug&uuml;nden sağlıklı bi&ccedil;imde &ouml;ng&ouml;rmek kolay değil. OECD de gelişmelerin belirsizliği nedeniyle d&uuml;nya ekonomisinin nasıl bir darbe alacağının tahmin edilmesindeki zorluklara işaret etti ve bu sene ara d&ouml;nem ekonomik g&ouml;r&uuml;n&uuml;m raporunu olağan formatında yayınlamama kararı aldı. Bununla birlikte, ilk tahminlere g&ouml;re bu sene d&uuml;nya ekonomisindeki b&uuml;y&uuml;menin y&uuml;zde 1, Avrupa&rsquo;da ise y&uuml;zde 1.5 puan aşağı inebileceğine dikkat &ccedil;ekti. &Uuml;retim zincirlerindeki aksamaların boyutları, enerji sıkıntıları ve y&uuml;kselen fiyatlar dikkate alındığında Ukrayna krizinin Avrupa ekonomisi &uuml;zerindeki etkilerinin pandeminin etkisini aşabileceğinden korkuluyor. Enflasyondaki y&uuml;kseliş her yerde endişelere yol a&ccedil;ıyor FED başkanı ekonomide fiyat istikrarına d&ouml;n&uuml;lmesi konusundaki ihtiyaca dikkat &ccedil;ekti ve bu ama&ccedil;la ellerindeki ara&ccedil;ları kullanacaklarını belirterek faiz artırımlarını başlattı. &Uuml;lkemiz maalesef bu son krize ekonomisinin pek de g&uuml;&ccedil;l&uuml; olduğu bir ortamda yakalanmadı. T&uuml;rkiye hem Ukrayna ve Rusya ile ilişkileri nedeniyle doğrudan hem de Avrupa ekonomisindeki yavaşlama nedeniyle dolaylı olarak etkilenecek. Y&uuml;ksek enflasyonun yol a&ccedil;tığı zararları zaten ekonomik ve toplumsal hayatta bir s&uuml;redir yaşıyoruz. Enerji, buğday ve g&uuml;bre fiyatlarındaki artışlar enflasyonist gidişatın toparlanmasını zorlaştıracak. İhracatta son d&ouml;nemde sevindirici artışlar elde etmiştik. Ama Avrupa&rsquo;daki yavaşlama durumunda ihracat artışını devam ettirmemiz m&uuml;mk&uuml;n olmayacak. Rusya ve Ukrayna&rsquo;dan gelecek turistlerdeki azalma turizm gelirlerinde beklediğimiz rakama ulaşmamızı engelleyecek. Artan petrol ve doğalgaz fiyatları ithalat faturamızı kabartacak. B&uuml;t&uuml;n bu kanallar cari a&ccedil;ık &uuml;zerinde ilave y&uuml;k oluşturacak ve TL&rsquo;nin değeri &uuml;zerinde baskı yaratacak. TL&rsquo;nin değer kaybı da ithal girdi fiyatları &uuml;zerinden enflasyonist baskıyı g&uuml;&ccedil;lendirecek. Enflasyonist baskının ortadan kaldırılması ve fiyat istikrarının sağlanması her şeyden &ouml;nce para ve maliye politikalarının fiyat istikrarı doğrultusunda uygulanmasını gerektiriyor. Ekonomi konuşurken genelde hep makroekonomik istikrar konusuna odaklanıyoruz. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; sağlıklı bir ekonominin &uuml;zerinde y&uuml;kseleceği temel bu. Ancak makroekonomik istikrarı konuşmak bizi sonu&ccedil;larını ancak uzun vadede g&ouml;receğimiz &uuml;retim, yatırım, istihdam, teknoloji ve yenilik ortamı gibi alanlardaki d&ouml;n&uuml;ş&uuml;m ihtiyacını konuşmaktan alıkoymamalı. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; makroekonomik istikrarı bir t&uuml;rl&uuml; sağlayamamamızın arkasında da bu sorunlar yatıyor. Enflasyonun temel sebeplerinden biri &uuml;retimin hammadde, ara malı ve yatırım malında ithalat bağımlılığının y&uuml;ksek olması. Bu nedenle TL değer kaybedince &uuml;retim maliyetleri hızla y&uuml;kseliyor. Enerjide ve &uuml;retim i&ccedil;in temel girdilerde ithalata bağımlılık yıllardan beri &ccedil;&ouml;zemediğimiz sorunlar. Dışa bağımlı olduğumuz s&uuml;rece dışarıdan enflasyon ithal ediyoruz. Enerji ve temel girdilerin fiyatları d&uuml;nyada arttık&ccedil;a bu artış i&ccedil;eriye enflasyonda y&uuml;kselme olarak yansıyor. Enerjide ve &uuml;retimde ithalata bağımlılığı azaltmak i&ccedil;in doğru bir sanayi stratejisi izlemeli ve kıt kaynakları doğru alanlara y&ouml;nlendirmeliyiz.Temel altyapı alanında ge&ccedil;tiğimiz d&ouml;nemde &ouml;nemli bir atılım yaptık. B&ouml;ylece &uuml;retim ve ticaret i&ccedil;in zemini sağlamlaştırdık. Şimdi sıra, bu zemini kullanarak istihdam yaratacak, d&ouml;viz getirecek sanayi ve tarım tesislerinde. Ancak &uuml;retim derken, altyapı derken sadece geleneksel alanları kastetmiyoruz. Ekonomik b&uuml;y&uuml;menin, verimlilik artışının, istihdam yaratmanın lokomotifi artık dijital teknolojilerin kullanıldığı iş kolları. Geleneksel sanayi i&ccedil;in ulaştırma altyapısı nasıl &ouml;nemliyse, bug&uuml;n de yeni teknoloji alanları geliştirmek i&ccedil;in y&uuml;ksek hızlı sabit ve mobil internet altyapısına ihtiya&ccedil; duyuluyor. &Uuml;retim i&ccedil;in yatırım, yatırım i&ccedil;in de d&uuml;ş&uuml;k faiz oranları gerekiyor. Ancak, yatırımları canlandırmak amacıyla faiz oranlarının &ccedil;ok d&uuml;ş&uuml;k tutulması y&uuml;ksek enflasyon ortamında tasarrufları cezalandırıyor. Negatif reel faizler &ccedil;ok y&uuml;ksek olunca tasarrufların yatırıma d&ouml;n&uuml;şme mekanizması &ccedil;alışmıyor. Para tasarrufa y&ouml;nelmek yerine d&ouml;vize, altına, emlak yatırımına, ithal elektronik eşyaya ve ithal otomobile y&ouml;neliyor. Bu nedenle &uuml;retim yapısını değiştirmeden, ithal girdilere olan bağımlılığı ortadan kaldırmadan, yatırıma y&ouml;nelecek tasarrufları artırmadan, tarım ve sanayi &uuml;retimini hızlandırmadan fiyat istikrarını kalıcı olarak sağlayabilmek m&uuml;mk&uuml;n değil. Tarım &ouml;nemli alanlardan biri Bunun birincil koşulu da uzun vadeli politika geliştirmek.Uzun vadeli politika ihtiyacının en &ouml;nemli olduğu alanlardan birisi de tarım. &Ouml;nce pandemi, ardından Ukrayna krizi tarımda kendi kendine yeterli olmanın ne kadar &ouml;nemli olduğunu, bunun asla taviz vermememiz gereken bir alan olduğunu b&uuml;t&uuml;n a&ccedil;ıklığı ile ortaya koydu. Bug&uuml;ne kadar sanayide olduğu gibi tarımda da arka arkaya bir&ccedil;ok program başlatıldı, bir&ccedil;ok proje yapıldı, &ccedil;eşitli destek programları uygulandı. Ama bu t&uuml;rl&uuml; girişimlerin sonuca etkisi olmadı. Ne tarım ve hayvancılığın yem, g&uuml;bre, tohum, mazot gibi temel girdilerinde dışa bağımlılık azaltılabildi, ne &uuml;retimde bilgi, teknoloji ve Ar-Ge seviyesi y&uuml;kseltilebildi, ne verimlilik artırılabildi, ne de k&ouml;yl&uuml; ve &ccedil;ift&ccedil;ilerin &uuml;retimden vazge&ccedil;erek kentlere g&ouml;&ccedil; etmesi &ouml;nlenebildi. Tarımsal &uuml;retim d&uuml;ş&uuml;yor, tarımsal girdilerde dışa bağımlılık y&uuml;kseliyor, TL değer kaybettik&ccedil;e ithal girdilerin fiyatları hızla artıyor, ve sonu&ccedil;ta tarım ve gıda fiyatları s&uuml;rekli y&uuml;kseliyor. Artan fiyatları ithalatla dengelemeye &ccedil;alışmak durumu daha da ağırlaştırıyor. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ucuz ithalat karşısında rekabet edemeyen &ccedil;ift&ccedil;i &uuml;retmekten vaz ge&ccedil;iyor. K&ouml;y&uuml;n&uuml; terk ediyor kente yerleşiyor. B&ouml;ylece tarımsal &uuml;retim azalıyor ama taleple beraber dışa bağımlılık daha da artıyor. Peki, biz pahalı &uuml;retirken ithalat yaptığımız &uuml;lkeler nasıl daha ucuza &uuml;retebiliyor? &Ccedil;&uuml;nk&uuml; destek vererek tarım ve hayvancılıkta &uuml;retim maliyetlerini d&uuml;ş&uuml;r&uuml;yorlar. T&uuml;rkiye, uygun iklimi, biyo&ccedil;eşitliliği, geniş tarım alanları, zengin &uuml;r&uuml;n deseni ve b&uuml;t&uuml;n bu imkanların hakkını layıkıyla verebilecek olan &ccedil;ift&ccedil;isi ile tarım ve gıdada muazzam potansiyeli olan bir &uuml;lke.Yeterki doğru politikaları iyi bir planlama ile uygulayalım. T&uuml;rkiye nin eli g&uuml;&ccedil;lenecek Tekrar Ukrayna krizinin k&uuml;resel ekonomi politikteki etkilerine d&ouml;necek olursak, tartışmalı hale gelen konulardan birisi de k&uuml;reselleşmenin geleceği. Pop&uuml;list, otoriter y&ouml;netimlere karşı yeni bir Soğuk Savaş d&ouml;nemine girilmesinden, &ccedil;ok kutuplu d&uuml;nyanın belirginleşmesine, her &uuml;lkenin kendi i&ccedil;ine kapanmasından b&uuml;t&uuml;nleşmesini bir adım ileri taşıyan bir Avrupa Birliği&rsquo;ne kadar bir&ccedil;ok senaryo g&uuml;ndemde. Ancak hangi senaryo ger&ccedil;ekleşirse ger&ccedil;ekleşsin batı arz zincirlerinde &ccedil;eşitlendirmeye gidecek. Covid-19 pandemisinden sonra g&uuml;ndeme gelen bu eğilim daha da g&uuml;&ccedil;lenecek. Batı, başta enerji olmak &uuml;zere Rusya&rsquo;ya bağımlılığını azaltmaya &ccedil;alışırken Rusya da, başta y&uuml;ksek teknolojili &uuml;r&uuml;nler olmak &uuml;zere Batı&rsquo;ya bağımlılığını azaltmaya ve kendi &uuml;retim kapasitesini geliştirmeye &ccedil;alışacak. Bu durum, T&uuml;rkiye&rsquo;ye enerji koridorları ve arz zincirleri a&ccedil;ılarından bir&ccedil;ok yeni imkan yaratacak. Barış tesis edildiğinde belirginleşecek yeni k&uuml;resel d&uuml;zende T&uuml;rkiye&rsquo;nin elinin bug&uuml;nk&uuml;nden daha g&uuml;&ccedil;l&uuml; olması kuvvetle muhtemel. T&uuml;rkiye Ukrayna krizinin başlangıcından beri denge politikası izliyor ve yumuşak g&uuml;c&uuml;n&uuml; kullanarak krizin sonlanması i&ccedil;in ciddi bir &ccedil;aba g&ouml;steriyor. Bu da Batı bloku i&ccedil;inde T&uuml;rkiye&rsquo;ye d&ouml;n&uuml;k olarak son yıllarda g&ouml;zlemlediğimiz tutumda değişikliğe yol a&ccedil;ıyor. T&uuml;rkiye&rsquo;nin oynadığı kilit rol Batı ile ilişkilerin daha yapıcı bir zeminde ilerlemesi i&ccedil;in de bir fırsat yaratıyor. Bu da kriz geride kaldıktan sonra ortaya &ccedil;ıkacak k&uuml;resel ekonomi politikte T&uuml;rkiye&rsquo;ye &ouml;nemli fırsatlar a&ccedil;ıyor. &ldquo;Geleceği İnşa&rdquo; &ccedil;alışmamızda da vurguladığımız gibi, T&uuml;rkiye i&ccedil;in batılılaşma, kalkınma ve demokratikleşme birlikte seyreden eğilimler. T&uuml;rkiye&rsquo;nin Batı ile ilişkilerinin yapıcı bir zeminde ilerlemesi, demokratik hak ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;kler alanının genişlemesi ve ekonomik istikrarın sağlanarak b&uuml;y&uuml;menin hızlanması birbirini destekleyecek gelişmeler. Bu alanlardan birinde daha ileri gitmek istiyorsak diğer alanlarda da ileri gitmeyi hedeflememiz gerekiyor. Bu &ccedil;er&ccedil;evede, y&ouml;netim sistemimizde yapılacak iyileştirmelerin de &ouml;nemli olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;yorum. Ge&ccedil;enlerde Cumhurbaşkanımızın da vurguladığı bu nokta k&uuml;resel sistem i&ccedil;inde g&ouml;zle g&ouml;r&uuml;l&uuml;r hale gelen &uuml;lkemizin yumuşak g&uuml;c&uuml;n&uuml;n daha ileri taşınması a&ccedil;ısından &ouml;nem taşıyor. Bu doğrultuda atılması gereken en &ouml;nemli adım temel hak ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;klerin, hukukun &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; ve adalet sisteminin ve kuvvetler ayrılığının g&uuml;&ccedil;lendirilmesi olacaktır. Geleceği inşa &ccedil;alışmamızda kurumlar başlığı altında yapmış olduğumuz şu &uuml;&ccedil; &ouml;neriyi tekrarlamak isterim: 1- Hukukun &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml; ve yargı bağımsızlığının sağlanması &ccedil;er&ccedil;evesinde devletin t&uuml;m işlemlerinde hukukla bağlı olması ve etkin hak arama &ouml;zg&uuml;rl&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n g&uuml;vence altında olması, 2- &Ccedil;oğulcu ve katılımcı demokrasinin g&uuml;&ccedil;lendirilmesi; b&uuml;t&uuml;n vatandaşlar i&ccedil;in t&uuml;m hak ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;k alanlarının Avrupa İnsan Hakları S&ouml;zleşmesi standartlarında geliştirilmesi, siyasette &ouml;tekileştirme, ayrımcılık ve nefret s&ouml;ylemleri ile m&uuml;cadele edilmesi, 3- Kuvvetler ayrılığını g&uuml;&ccedil;lendirmek i&ccedil;in denge ve denetleme mekanizmalarıyla yargısal denetimin g&uuml;&ccedil;lendirilmesi, şeffaf, hesap verebilir, daha az merkeziyet&ccedil;i ve etkin bir kamu y&ouml;netimi anlayışının yerleşik hale getirilmesi Bu adımları atabilmek, yeni k&uuml;resel mimaride &ouml;n&uuml;m&uuml;ze a&ccedil;ılan fırsatlardan yararlanma koşullarını sağlayacaktır. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; biliyoruz ki b&uuml;y&uuml;k d&ouml;n&uuml;ş&uuml;mleri ger&ccedil;ekleştirmek i&ccedil;in gereken toplumsal seferberliği demokrasinin ve temel hak ve &ouml;zg&uuml;rl&uuml;klerin gelişkin olduğu toplumlar harekete ge&ccedil;irebilir.K&uuml;resel gelişmeler ve bunların &uuml;lkemiz i&ccedil;in taşıdığı &ouml;nem ister istemez g&uuml;ndemimizin &ouml;nemli bir par&ccedil;asını oluşturuyor. Ancak bir konu var ki insani, ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla g&uuml;ndemimizin hep en tepesinde yer işgal etmeyi s&uuml;rd&uuml;r&uuml;yor: beklenen İstanbul Depremi. Son d&ouml;nemlerde arka arkaya yaşadığımız felaketler afetlere hazırlıklı olmanın ne kadar &ouml;nemli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Yapılan &ccedil;alışmalara g&ouml;re, GSYİH&rsquo;nin &uuml;&ccedil;te birini, ulusal sanayi &uuml;retiminin y&uuml;zde 40&rsquo;ını, vergi gelirlerinin y&uuml;zde 46&rsquo;sını, ihracatın yarısını ve n&uuml;fusun neredeyse beşte birini oluşturan İstanbul&rsquo;da ticari alanların, sanayi ve &uuml;retim tesislerinin ve konaklama tesislerinin y&uuml;zde 60&rsquo;ı ve eğitim ve k&uuml;lt&uuml;r kurumlarının, sağlık ve spor tesislerinin y&uuml;zde 50&rsquo;ye yakını, deprem riski y&uuml;ksek alanlarda yer alıyor. Bu nedenle olası bir deprem karşısında insani, toplumsal ve ekonomik kayıpları azaltmak i&ccedil;in hazırlık &ccedil;alışmalarının t&uuml;m ilgili kurum ve kuruluşlar arasında etkin bir koordinasyon ile en kısa s&uuml;rede tamamlanması en b&uuml;y&uuml;k dileğimiz.

TÜSİAD'da Orhan Turan dönemi

Öne Çıkanlar