İstanbul seçimine kadar ekonomi politikaları
Türkiye ekonomisinin yapısal bir dönüşüme ve büyümeye çok ihtiyacı var. Acilen ekonomiye odaklanılması ve bu ihtiyaca yönelik politikaların oluşturulması gerekiyor. Fakat geldiğimiz noktada, döviz kurları, faizler ya da CDS primleri risk algısının çok yükseldiğini, yerli ve yabancı ekonomik birimlerin bekle – gör moduna geçtiğini görüyoruz. Finansal piyasalarda gördüğümüz yüksek risk algısını yansıtan fiyatlamalar çok büyük oranda tekrar seçime yönelen iç siyaset, jeo-politik gelişmeler ve bununla ilintili belirsizliklerden kaynaklanıyor. Özellikle, ABD- Çin ticaret savaşının tekrar alevlenmesinden kaynaklanan riskler nedeniye global piyasalarda risk iştahı azalınca içeriye olumsuz etkisi daha da arttı. Fakat ülke risk primini yansıtan CDS’lerde ve gösterge tahvil faizlerinde gelinen seviyeye baktığımızda sorunun temel nedeninin içerideki ekonomi dışı faktörler olduğunu söylemek mümkün görünüyor. Sorunun kaynağı ekonomi dışı faktörler olunca ekonomi politikalarının gücü de azalıyor. En azından önümüzdeki 1,5 aylık dönemde siyasi ve jeopolitik belirsizliklerin çok azalmayacağını varsaymak çok yanlış olmayacaktır. Bu süreçte, ekonomi politikalarının gücünün çok olamayacağını beklemekle birlikte hiç etkisi olmayacağını düşünmek de yanlış olur. Burada düşünülebilecek çerçeve, gerçekçi olmak, doğru politikalarla doğru sinyal vermek ve uygulanan doğru politikanın dozunu arttırmak olabilir.