2020 yılı kimsenin hatırlamak istemeyeceği bir yıl oldu. Özellikle de gelişen ülkelerin. Mart ayında dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını tüm dünyada ekonomilerin kapanmasına yol açtı. 2009 Küresel Finansal Krizi’nden bu yana biriktirdiğimiz her şeyin silinmesine yol açacak bir ikinci çeyrek böylece başlamış oldu.
Korku ve korkuyla beraber gelen nakde dönme ihtiyacı; sıcak paraya muhtaç olan gelişen ekonomileri vurdu. Portföy çıkışları hiç olmadığı kadar sert ve zamansız geldi. Türkiye’de gelişen bir ekonomi olarak bu çıkışlardan nasibini aldı. Yabancıların Türk hisse senedi sahipliği; bu sene başındaki yüzde 61 seviyelerinden yüzde 49’lara; Türk tahvil sahipliği yüzde 9,5’lardan yüzde 3’lere kadar indi. Ancak biz ömrümüzde ilk defa portföy çıkışı görmüyoruz. Aslında son üç yıldır toplamda çıkış yaşanıyor.
Aşağıdaki tabloda; yabancı yatırımcıların yıllar itibariyle hisse senedi ve tahvil giriş/çıkışları; tablonun üçüncü sütununda bunların toplamı yer alıyor. Bu yılların belli başlı özelliklerini ele almak gerekirse; örneğin tarihimizde en yüksek portföy girişinin yaşandığı yıl olan 2012’de uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından peş peşe not artırımları gelmişti. O yıl; Türkiye 22,5 milyar dolar yabancı portföy yatırımı çekti. Aslında Bernanke’nin tarihi konuşması ve hatta içeride Gezi olaylarının olduğu 2013 yılında da 5,7 milyar dolar portföy yatırımı geldi.
2014 yılında yerel seçimler vardı; o yıl Türkiye 3 milyar dolar yatırım aldı. 2015 yılında genel seçimler vardı, Kasım ayında tekrar edildi. Kasım 2015’te Rus uçağının düşürülmesi ile Rusya-Türkiye ilişkileri gerildi. Bu üç önemli olayın olduğu 2015 yılında Türkiye’den altı yıllık süre zarfından sonra ilk kez 9,4 milyar dolar portföy çıkışı oldu.
2016 yılında darbe girişimi oldu ve hemen akabinde uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından not indirimleri başladı. O yıl Türkiye’ye 1,5 milyar dolar para geldi. 2017 yılında ise yüzde 7,4 büyüme ile benzer ekonomilerimiz içindeki en iyi büyümeyi kaydettik; 2012’den sonraki en güçlü giriş 10,5 milyar dolar ile 2017 yılında geldi.
2018 yılında tüm sene ABD ilişkilerimiz konuşuldu. Ağustos ayında Rahip Brunson krizi çözülene kadar iki kez kur şoku yaşadık. O yıl Türkiye’den 2 milyar dolar sıcak para çıktı. 2019 yılı zaten gelişen ülkeler için pek iyi olmayan bir yıldı; bize has bir özellik olmadan da 2,7 milyar dolar sıcak para geçen yıl gitti.
Şimdi gelelim işin ilginç tarafına…
Bir yandan Borsa İstanbul’da TL bazlı tarihi zirveler görülürken; diğer yandan yabancı nezdinde tarihin en yüksek yabancı hisse satışına şahit oluyoruz. Öte yandan, göz önünde bulundurmamız gereken bir diğer önemli başlık; borsaya hiç bu kadar yerli yatırımcı ilgisi görmemiştik. Mevduat faizinde negatif reel getiri; yatırımcıyı iskontolu olan Borsa İstanbul’a çekti. Senenin rekor hisse senedinden yabancı çıkışını konuştuğumuz kadar aslında yerli yatırımcının rekor sayıya ulaşmasına da dikkat çekmek gerekiyor. Nitekim tablodan da görüleceği üzere; yabancı yatırımcının Türk hisselerinden son 15 yılda çıktığı sadece dört yıl görüldü. Dördüncüsü de zaten bu yıl gerçekleşiyor. Ancak tarihteki dört örneğe dikkat çekmek gerekirse; yabancının çıktığı bir yıl, endeks hiç getiri sağlamamıştı. Daha yıl bitmedi ama; belki de işte bu yıl; o yıl olacak.