2008 yılında yaşadığımız küresel ekonomik kriz, tüm dünyada dengeleri değiştirdi. Ticaretin merkezi, doğuya doğru kaymaya başladı. Başta Çin olmak üzere Singapur, Hindistan gibi ülkeler dünya ticaretinde yerini güçlendirecek adımlar attı. Aynı değişimi, FinTech dünyasında da görmek mümkün. Her ne kadar hala ‘geleneksel’ bölgeler gücünü korusa da yepyeni ‘FinTech hub’ları oluşmaya başladı.

Startup Genome’un araştırma sonuçlarına göre, küresel FinTech ekosistemi beş ana merkeze sahip. Bunlar; ABD’de Silikon Vadisi ve New York, Avrupa’da Londra, Asya’da ise Singapur ve Pekin. Bu beşli dışında, Şangay, Boston, Hong-Kong, Paris, Chicago, Los Angeles ve Toronto da önemli merkezler olarak kabul ediliyor. Özellikle bu yılki listede yepyeni kentlerin isimlerini gördük.
Son yıllarda teknolojinin dengeleri değiştireceğini gören bazı ülkeler, bu alanda atağa kalktı ve kısa sürede de bunun meyvelerine almaya başladı. Örneğin Brezilya’dan Sao Paulo, İsrail’in başkenti Telaviv, Amsterdam, Doğu Avrupa’dan Slovenya, Dubai, Güney Afrika gibi yeni merkezler de oluşuyor.

Amsterdam’ın neden FinTech’in etkin noktalarından biri olmaya aday olduğunu yakından inceleyelim. Öncelikle Amsterdam sunduğu yaşam kalitesiyle dünyanın sayılı şehirleri arasında yer alıyor. Çok kültürlü yapısının yanı sıra şehirdeki üniversiteler de oldukça kaliteli eğitim veriyor. Gelişmiş ulaşım altyapısı da önemli ancak Amsterdam’ı farklılaştıran en önemli özelliği, girişimlere vergi indirimi, farklı krediler ve devlet destekleri sunması.

Benzer bir durumu Telaviv’de de görüyoruz. Son yıllarda dünya teknoloji devlerinin yönetim merkezleri arasına giren Telaviv, teknoloji girişimlerine yüksek düzeyde destek veriyor. Düşük faizli krediler, gelişen risk sermayesi ve hızlandırıcı ortam genç İsraillilerin kendi işlerini kurmalarını da kolaylaştırıyor. Brezilya’nın en büyük kentlerinden biri olan Sau Paulo da FinTech girişimleri için yatırım ortamı iyileştirip şirketlere çeşitli fırsatlar sunuyor.

İstanbul dünya sıralamasında nerede?

Peki son yıllarda sahip olduğu FinTech sayısı ile dünyanın birçok kentini geride bırakan İstanbul, dünya sıralamasında nerede?

Dilerseniz öncelikle küresel finans merkezi açısından değerlendirelim konuyu... Bildiğiniz üzere İstanbul’u küresel ölçekte bir uluslararası finans merkezi haline getirmek için uzun zamandır çalışmalar yürütülüyor. Yapımı sırasında her ne kadar sorunlar yaşanmış olsa da Ataşehir’deki finans merkezinin bu yılın sonuna kadar faaliyete geçmesi bekleniyor. Atılan adımlara karşın global sıralamadaki yeri pek iç açıcı değil İstanbul’un!

İstanbul, GFCI’ye göre 2009 yılında 75 merkez arasından 72’nci sırada yer alıyordu. Eylül 2014’teki raporda ise 83 merkez arasında 42’nci sıraya kadar yükseldi. Ancak Eylül 2018’de yayınlanan son raporda İstanbul’un yeri geriledi ve 100 merkez arasında ancak 68’inci sırada yer bulabildi.
FinTech açısından baktığımızda ise Startup Genome’un küresel startup ekosistemlerini karşılaştıran 2021 raporuna göre İstanbul, Gelişmekte Olan 100 Ekosistem arasında 15’inci sırada ancak maalesef 2022 yılı raporunda ilk 40 kent arasında yok!

Sadece gösterişli binalar yapmakla iş bitmiyor

Dünya örneklerini incelediğimizde sadece bina ya da teknoloji yatırımı yapmakla ne finans merkezi ne de FinTech merkezi olmanın mümkün olmadığı görülüyor. Ülkemiz son yıllarda çok önemli yasal değişikliklere imza attı. 2020-2021 döneminde açık bankacılığın tanımlanması, bu hizmetlerin dijital kimlik olarak kullanılabilmesi, karekod standardının getirilmesi, bilgi sistemleri yönetmeliği, uzaktan kimlik tespiti ve elektronik ortamda sözleşme ilişkisi kurulmasına ilişkin düzenlemeler yapıldı. Ancak görüyoruz bunlar da yeterli değil.

Bir kentin, özellikle finans alanında dünya merkezlerinden biri olması için farklı kategorilerde özelliklere sahip olması gerekiyor. Dünyada finans merkezlerinin gelişmişliği konusunda sıralama yapan Global Financial Centres Index (GFCI) metodolojisine göre, finansal merkezlerin beş ana alanda rekabetçi olması gerekiyor. Bu alanlar; iş ortamı, beşerî sermaye, altyapı, finansal hizmetler sektörünün gelişmişliği ve şehrin itibarı olarak sıralanıyor.

Bu listeye yaşam kültürü, hukuk sistemi, ülkenin ekonomik durumu, siyasi ve ekonomik istikrar, kurumsal ve düzenleyici çevre, makroekonomik çevre ile vergi ve maliyet avantajlarını da eklemeliyiz. Ayrıca küresel finans merkezi olmanın en önemli bileşenlerinden biri sağlam ve öngörülebilir bir düzenleyici çerçevenin olması. Bu yüzden evrensel hukuk ilkelerinin üst düzeyde uygulandığı ülkeler, her zaman bir adım önde. Dolayısıyla İstanbul ve Türkiye sahip olduğu potansiyelin getirisini almak için gerekli adımları atmalı ve FinTech ekosisteminde hak ettiği yeri almalı.

Advertisement