Bloomberght
Bloomberg HT Görüş Tuğba Özay Teknoloji çağında işçinin geleceği

Teknoloji çağında işçinin geleceği

Giriş: 01 Mayıs 2023, Pazartesi 15:55
Güncelleme: 01 Mayıs 2023, Pazartesi 15:57

Yapay zeka teknolojileri, otomasyon ve robotik sistemlerin hızla gelişmesi, tüm dünyada işçi istihdamında önemli değişikliklere neden oluyor. Teknolojinin gelişimi ve makineleşmenin hızlanmasıya birlikte bazı işler otomatikleşirken, bazı işlerin yeniden tasarlanması veya tamamen ortadan kalkması söz konusu. Bu da bazı işçilerin işlerini kaybedebileceği anlamına geliyor. Şüphesiz yapay zekanın gelişiminin olumsuz etkilerinin yanında birçok ekonomik ve sosyal faydası da söz konusu. Ancak yapay zekanın kontrolsüz gelişimi ve gerçekten bilgili veya anlamlı oldukları inancının günden güne hızla artması, kısmen de tehlikeli.

Kasım sonunda ChatGPT programının ortaya çıkması ile, bu konuya müthiş bir ilgi doğdu. Beyaz yakalılar birdenbire sorunun kendi kapılarının önüne geldiğini fark ettiler. Bu sorun akademik çevrelerde de endişelerin artmasına yol açtı, araştırmalar hız kazandı. Akademik tartışmalarda öne çıkan iki yaklaşım var. İlki otomasyon ve yapay zekanın gelişiminin gelecekte insanların iş bulma imkanını ortadan kaldıracağı, ikincisi ise teknolojinin işgücü talebini artırma eğiliminde olacağı yönünde. Her iki yaklaşım da kendi içinde tutarlı. Diğer yandan yapılan araştırmalardan elde edilen bulgularda, yapay zeka ve makineler emeğin yerini alırken, otomasyonun yer değiştirme etkisi yarattığı ortaya çıkıyor. Yani yapay zeka ve otomasyonla birlikte meslekler dönüşüyor ve yeni meslek grupları ortaya çıkıyor. Otomatize edilen işlerden ayrılan işçilerin de bu mesleklere geçişi bekleniyor. Yani istihdam piyasasında yer değiştirme etkisi. Diğer etki ise otomasyon ve yapay zekanın maliyet tasarrufu yaratırken, otomatize edilemeyen görevlerde işgücü talebini artırarak verimlilik etkisi ortaya çıkması. Bu da yapay zekanın verimlilik etkisi. Ancak ‘’emek piyasasında iş kolları arasında değişim yaşanacak ve yeni iş tanımları eklenecek’’ demek, sorunu çok hafife almak olur. Çünkü sorun, 18. ve 19. yüzyıllarda olduğu gibi, tekstil sektöründe tekstil işçileri yerine tekstil makinaları kullanılmasının ötesinde bir sorun. Burada tüm sektörlerin birden otomasyonu söz konusu. 18. ve 19. yüzyıllarda tekstil işçilerinin, ya da onların çocuklarının ve hatta torunlarının, başka sektörlere kaymasıyla sorun kısmen de olsa çözülmüştü. Ama tüm sektörler birden otomatize olursa, işçiler veya onların çocuklarının ya da torunlarının kayacağı bir yer olmayacak. Bu otomasyonun sorunu. Yapay zekâ ise sorunu bir adım daha ileri götürüyor. Ancak çok yetenekli, yaratıcı – yani yapay zekâdan daha yetenekli ve yaratıcı – kişilere yaşama şansı kalıyor. Yapay zekanın yeni iş görevleri yaratarak yer değiştirme etkisi yaratacağı kesin. Ancak bu yeni iş tanımları genellikle yapay zeka mühendisi, veri analisti, robotik tasarımcı gibi daha nitelikli ve birçok meslek grubundan daha zeki/donanımlı kişilere hitap eden meslekler olacaktır. Bu da insanlığın %3’ü-5’i, en fazla %10’u demektir. Geri kalan %90-%95’lik kesimin ne olacağı belli değil. Yani yapay zekadaki gelişim hızının emek piyasası üzerindeki etkisi, otomasyon ile karşılaştırdığında çok daha yıkıcı olabilir.

Yapay Zekanın Gelişim Hızı Emek Piyasasını Tehdit Ediyor

Sanayi devriminde işsiz kalan işçilerin bir sektörden diğerine geçişi zaman almıştı. Ancak tüm sektörlerde otomasyon gerçekleşmediği için iş bulma imkanları daha yüksek, nüfus artış hızı ise daha düşüktü. 20. yüzyıla kadar dünya nüfusunun büyüme hızı oldukça düşük düzeylerdeydi. Ancak sanayileşme ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle nüfus artış hızı hızla arttı.

1950'lerde dünya nüfusu 2,5 milyar civarındaydı ve yıllık büyüme hızı yaklaşık %1,7 idi. 1960'lı yıllarda ise nüfus artış hızı hızla arttı ve 1970'lerde %2,1'e ulaştı. 1980'lerde büyüme hızı %1,8'e geriledi, ancak hala yüksek seviyelerdeydi. 1990'larda ve 2000'lerde büyüme hızı düşmeye devam etti ve 2010'larda %1,2 civarında istikrarlı bir düzeyde kaldı. Bugün dünya nüfusu yaklaşık 7,8 milyar ve yıllık büyüme hızı %1 civarında. Diğer yandan UNFPA'nın yayımladığı rapora göre, dünyanın 2030'da 8,5 milyar, 2050'de 9,7 milyar, 2100'de 10,4 milyar nüfusa ulaşacağı tahmin ediliyor.

Artan nüfus hızı, dünyanın azalan sınırlı kaynakları ve yeni meslek gruplarının ortaya çıkma süresi ile yapay zekanın gelişim hızının birbirini yakalayamama riski emek piyasasının geleceği üzerinde büyük bir risk teşkil ediyor. Yani sanayi devriminin yaşandığı döneme göre şu an dünya nüfusu çok daha yüksek ve daha da nüfusun artması bekleniyor, bu da işini kaybedebilecek çok daha fazla insan olduğu anlamına geliyor.

Bu durum şimdiden ülkelerin birçok alanda yeni düzenlemeler/reformlar yapması ihtiyacını ortaya çıkartıyor. Özellikle eğitim sektörünün, teknolojik gelişim hızına ayak uyduramaması halinde, yeni teknolojilerden elde edilen verimlilik etkisinin de azalması söz konusu. Çünkü ortaya çıkabilecek işgücü kayıpları nedeniyle artan üretime karşılık talebin azalması, verimlilik etkisini de azaltacaktır. Dolayısıyla otomasyon ve yapay zekanın yarattığı sorunlara karşı çözümler geliştirmek için sosyal politikalara ihtiyaç vardır. Bu yüzden gerek ülkeler gerekse şirketler, işçileri yeniden eğitim ve gelişim için desteklenmeli ve teşvik etmelidir. Burada sendikalara da önemli bir görev düşüyor. Sendikalar, işletmelerle yapılan toplu sözleşmelerde ücret artışları ve çalışma saatleri gibi konularda pazarlık yaparak işçilerin ücretlerini ve çalışma koşullarını iyileştirebilirler. Bu koşulların sağlandığı bir süreçte otomasyonun ve yapay zekanın hız kazanması, ekonomide emeğin payını dengede tutmaya yardımcı olabilir. Diğer yandan, sermaye ve emeğin birbirine bağımlı olduğu bir ekonomik sistemde, sermayenin tamamen emeğin yerini alacağı bir nokta olmadığı da unutulmamalıdır.

Bu vesileyle emeğin önemini ve değerini bilen emeğe saygısı olan herkesin 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramı kutlu olsun.