Türkiye, tarım politikaları açısından yeni bir döneme hazırlanıyor. Her fırsatta dile getirdiğimiz tarımda yapısal reform ve orta-uzun vadeli politika gerekliliği “Milli Tarım Projesi” ile hayata geçiriliyor. Hedef, “Türkiye, kendi kendine yetebilen 7 tarım ülkesinden biri” payesini yeniden kazanabilmek. Yani tarımda ithalata bağımlılıktan kurtulup, yeniden ihracatçı konuma gelebilmek. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Milli Tarım Projesi”ne yönelik ipuçlarını değişik platformlarda daha önce paylaşmıştı. Başbakan Binali Yıldırım da bugün İzmir de düzenlenen bir toplantıda Milli Tarım Projesi ni açıkladı. Çok fazla detaya girmeyen Başbakan Yıldırım, başlıklar altında paketin öne çıkan noktalarını kamuoyu ile paylaştı. Önümüzdeki günlerde Bakan Çelik in bir toplantı düzenleyerek projenin detaylarını açıklamasını bekliyoruz. Gelin isterseniz Başbakan Yıldırım ın paylaştığı Milli Tarım Projesi ne yönelik bilgilere birlikte göz atalım.İşte Başbakan Yıldırım ın öne çıkan açıklamaları: * Tarımda havza bazlı üretime destek verilecek. Yapılan saha çalışmaları sonucu 941 havza belirlenerek, hangi bölgenin, hangi ürüne uygun olduğu tespit edildi. Türkiye nin iç ve dış ihtiyacına yönelik olarak gelecek yıllardaki ekim ve dikimler bu şekilde yapılacak. * Tarım bakanlığı bu çerçevede 19 stratejik ürün belirledi. Buğday ve yem bitkileri Türkiye nin her yerinde, 941 havzada istisnasızdesteklenecek. * Piyasadaki dalganlamaları ve değişimleri engellemek ve fiyat dengesini sağlamak için Toprak Mahsulleri Ofisi etkin bir şekilde kullanılacak. * Artık herkes kafasına göre değil havzasına göre tarım yapacak. * Havza bazlı model ile Türkiye akıllı tarıma, planlamaya geçecek. İstikrarlı ve düzenli bir üretim sağlanacak. * Destekleme başvuruları çok basit ve etkin hale getirilecek. Çiftçi yılda tek bir destekleme başvurusu yapacak. Çiftçiye 13 milyar TL den fazla para veriyoruz ancak kimse memnun değil. O yüzden ilki ekim zamanı, diğeri de hasat dönemi olmak üzere yılda 2 kez destekvereceğiz. İlk destek Nisan-Mayıs döneminde, ikinci destek Eylül-Ekim de olacak. * Girdi maliyetlerini azaltacağız. Gübre ve mazotu ciddi anlamda destekleyeceğiz. Çiftçinin kullandığı mazotun yarısı kendinden, yarısı bizden. Traktörün deposuna 100 liralık mazot koyduysan 50 lirasını çiftçi, 50 lirasını devlet ödeyecek. * Hayvancılıkta yerli üretimi destekleme modelini uygulayacağız. Kendi hayvan varlığımızı artıracağız. * 25 ilde mera hayvancılığı yetiştirici bölgeleri oluşturuyoruz. * Meraları hayvancılık yapmak isteyenlere ıslah şartıyla cüzi paralarla kiraya vereceğiz. * Tarım yapılacak yerlere bina yapmak ihanettir. Bu yanlışa dur diyeceğiz. * 25 ilde, 4 ayını doldurmuş ve tüm aşıları zamanında yapılmış buzağılara 750 TL destek verilecek. Yine bu bölgede yapılacak ahır ve ağılların inşasına yüzde 50 hibe desteği sağlanacak. * Düve alımında fiyatın yüzde 30 unu devlet verecek. * 31 ilde en az 500 baş kapasiteli damızlık üretim merkezleri kurulacak. * 22 ilde en az 500 baş kapasiteli damızlık koç/teke üretimi için merkezler kurulacak. * 8 ilde 250 baş kapasiteli damızlık manda üretim merkezleri kurulacak. Bu merkezlerin kurulacağı illerin tamamında ahır/ağıl yapımına, damızlık hayvana, alınacak alet edevata yüzde 50 hibe desteği verilecek. Bu merkezlerdeki üreticilerimiz hayvan almak istediklerinde rahatlıkla kredi kullanıp, direkt bu merkezlerden alım yapabilecek. * Büyükşehir sınırları içindeki hayvan barınaklarından ruhsat harcı alma işine son veriyoruz. Ette kesim standardı ve karkas sınıflamasına geçiyoruz. Anlık süt kayıt sistemi kuruyoruz. * Ulusal Süt Konseyi nce uzlaşılan fiyatın altına çiğ süt düştüğünde hemen müdahale edilecek. Çiğ süt fiyatının düşmesi durumunda Et ve Süt Kurumu piyasaya girecek, fazlalığı alıp süt tozu yapımı için değerlendirecek. * Süt mamülleri ihracatını teşvik edip, marka oluşturmaya önem verilecek. * Türkiye de yılda 400 bin baş buzağı ölümü gerçekleşiyor. Hayvan hastalıklarıyla mücadele artılacak. Trakya dışında Marmara ya Orta Anadolu ya doğru hastalıktan ari bölgeleri genişleteceğiz. * Afyonkarahisar, Amasya, Ankara-Polatlı ve Edirne Kapıkule olmak üzere hayvan nakillerinin sağlıklı yürütülmesi için 4 ayrı noktadadinlendirme ve kontrol merkezi yapacağız. * 184 ova sit alanı ilan edilecek, tarım dışında bir çivi dahi çakılmayacak. * Arazi toplulaştırma ve sulama işini Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tek elden yürütecek. * Ekilmeyen arazilerin sahiplerine makul bir bedel ödeyerek o arazilerin de ekilmesini sağlayacağız. * Hububat, üzüm, fındık gibi bazı ürünlerin rekolteleri bakanlık tarafından tek elden açıklanacak. Bu ürünlere yönelik bir takım oyun ve spekülasyonların önüne geçmiş olacağız. * Hububat tohumunda kendi kendimize yetiyoruz ama sebze ve yem bitkilerinde yerli tohum üretimi henüz istediğimiz seviyede değil. Bu alandaki açığı kapatmak için Ar-Ge ye önem vereceğiz. * Teşvik ve tedbirler 2017 yılı ürünleri için geçerli olacak. Başbakan Binali Yıldırım ın açıklamalarından öne çıkanlar bu şekilde. Tarım sektörünü stratejik bir sektör olarak ilan ettiklerini kaydeden Başbakan Yıldırım ın açıkladığı Milli Tarım Projesi teoride kalmayıp gerçekten uzun vadeli şekilde uygulanabilirse kronik sorunların çözümüne yönelik umut veriyor. Ama her zaman olduğu gibi önemli olan reformların kağıt üzerinde kalmadan pratiğe etkin şekilde yansıtılması ve ardında sağlam bir iradenin oluşturulması. Daha önceki açıklamalara göre Havza bazlı üretim modeli” sonucunda tarımsal hasılada 11-15 milyar liralık bir artış olması hesaplanıyor. Buraya dikkat... İlk etapta 11-15 milyar liralık artış hedefi kulağa hoş gelebilir ancak tek başına çok da bir şey ifade etmiyor. Ne demek istediğimizi açıklayalım... Yıllardır söylendiği üzere Türkiye tarımsal hasıla bakımından Avrupa birincisi, dünya yedincisi. Tarımsal hasıladaki bu başarıyı üretim dışındaki alanlara yaymadığımız sürece bu rakamlar pek bir anlam ifade etmiyor. Deyim yerindeyse salt üretim ile bu işin hamallığını yapıyoruz. Bu yüzden de 17 milyar dolar seviyesindeki bir ihracat rakamına takılıp kalıyoruz. Halbuki tarımsal hasıla bakımından Türkiye den geri durumda olan birçok Avrupa ülkesi bizden 3-4 kat daha fazla tarımsal ihracat kapasitesine sahip ve tarımda ciddi bir farkla dış ticaret fazlası veriyor. O yüzden üretim süreci kadar sonraki kademeleri de planlamalı, ihracatı artırmak kadar ihracatın birim fiyatını da artırmayı gündemimize almalıyız. İşte bu yüzden verimlilik kadar kalite, katma değer, markalaşma, Ar-Ge, inovasyon ve pazarlama stratejileri de tarımın gündemine girmeli. Açıklanan reform paketinde alternatif pazarların yaratılması noktasına değinilmedi. Katma değerli üretime yönelik teşvikten bahsedilmedi. Özetin özeti, reformu sadece üretim odaklı değil diğer safhalarını da dikkate alarak hayata geçirmek önemli. Aksi takdirde konunun sadece bir boyutuna odaklanarak bütüncül bir politika oluşturmak zor. Umarız önümüzdeki günlerde açıklanacak detaylarda, eksik kalan bu noktalara da atıfta bulunulur. 150 milyar dolarlık tarımsal üretim hasılası ve 40 milyar dolarlık tarımsal ürün ihracatı olan 2023 hedeflerine ulaşmanın yolu bizce bu bakış açısından geçiyor. Umarız geçmişte olduğu gibi icraatlar sözde kalmaz ve hakettiği şekilde hayata geçirilir. Zira çiftçi artık bu işten para kazanmak istiyor. Çünkü artık şunun farkına varmalıyız: “Çiftçi refahı artmadan rekabet gücümüz artmaz” İrfan Donat Bloomberg HT Tarım Editörü idonat@bloomberght.com