Tarımda bu gelişmeler gözden kaçmasın
Tarım ve gıda sektöründe gündem o kadar yoğun ki artık gelişmeler baş döndürücü hıza ulaştı.
Yükselen gıda fiyatlarıyla birlikte ardı ardına yapılan açıklamalar, sosyal medyada alevlenen tartışmalar sürerken, bazı önemli gelişmeler gündemde hak ettiği yeri bulamıyor.
Kısır tartışmalar devam ederken tarımda kronik hale dönüşmüş ve yıllardır çözülmeyi bekleyen sorunlar yerli yerinde duruyor.
Kırsalda üreticilerle bir araya gelerek gerçekleştirdiğimiz saha çekimlerimizden dolayı son 2 haftadır yazı yazmaya fırsatımız olmadı.
Bu arada da önemli veriler açıklandı ve gelişmeler yaşandı.
Gelin bunlara birlikte göz atalım…
TÜİK’in Ekim 2018’e dair işgücü istatistiklerini açıkladığı 15 Ocak’taki bülteninde tarımdaki işgücü kaybına dair önemli işaretler var.
Resmi verilere göre tarımdaki işgücü geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,4 azalarak 5 milyon 534 binden 5 milyon 347 bine geriledi.
Alt başlıklara baktığımızda ücretli ve yevmiyeli çalışan sayısı yıllık bazda yüzde 12 azalarak 693 binden 609 bine geriledi.
Kayıt dışılıkta en yüksek oranın yüzde 83,4 ile tarım sektöründe olduğunu da hatırlatmakta fayda var.
Özetle tarımdaki sıkıntılı üretim sürecinin işgücündeki yansıması net şekilde görülüyor.
Diğer bir deyişle tarımdan kaçış sürüyor.
Her geçen gün daha fazla tarım arazisi atıl duruma geliyor, işlenmiyor.
Özellikle kırsaldaki gençler tarıma ilgi göstermiyor, ilgi gösterenler de bir süre sonra para kazanamayınca bu işlerden vazgeçiyor.
Zaten kırsaldaki nüfusun yaş ortalamasının 52’nin üzerine çıkması da bunun bir başka teyidi.
O yüzden de her fırsatta dile getirildiği üzere Türkiye’nin tarımsal hasılada Avrupa birincisi, dünya yedincisi olması tek başına çok bir şey ifade etmiyor.
Bu hasıladan üreticinin aldığı pay, yaratılan katma değer ve kırsalda yaratılan refaha bakmak gerekiyor.
Türkiye’de kişi başına milli gelir 9 bin dolar seviyelerinde telaffuz edilirken, tarım nüfusu açısından kişi başına düşen milli gelirin 3 bin doların bile altında kaldığı bir ortamda birincilik ya da yedinciliğin gerçek bir karşılığı maalesef yok.
O yüzden de artık tarımdaki işgücünde Afgan, Türkmen ve Suriyeli mültecileri daha fazla görmeye başladık.
GIDADA YENİ DÜZENLEMELER
Dikkatinizi ne kadar çekti bilmiyoruz ama herkes gıda fiyatlarındaki tartışmalara odaklanmışken 29 Ocak 2019 tarihli Resmi Gazete’de Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Türk Gıda Kodeksiyle ilgili bir tebliğ yayımlandı.
Önemli değişikliklerin yer aldığı tebliğ, çiğ et, kıyma, kanatlı kıyma, hazırlanmış et karışımları, mekanik ayrılmış kanatlı eti ve et ürünlerini kapsıyor.
Tebliğde bizim dikkatimizi çeken ana noktalar arasında tavuk dönerdeki yağ oranının yüzde 15’ten yüzde 20’ye çıkarılabilecek olması var.
Yine daha önceki tebliğe yüzde 20 seviyesinde olan dönerdeki yağ oranı yüzde 25’e kadar çıkabilecek.
Geleneksel kebapçılara ya da restoranlara gittiğiniz zaman bu oranların ideali yüzde 10-15 seviyesindedir.
Tüketicinin de damak zevki ve alıştığı tat bu oranlara paralellik gösterir.
Ama işlenmiş gıda sanayi tarafına baktığımızda yağ oranlarındaki bu artış, ‘artan maliyetlerin önüne geçmek adına alınmış bir karar’ hissi veriyor.
Yapılan tebliğ değişikliğiyle et ürünlerinde MAKE’nin kullanılmasının da önü açıldı.
Şimdi diyeceksiniz ki MAKE nedir?
Mekanik Ayrılmış Kanatlı Eti…
Daha açık bir ifadeyle, etin kemiklerden ayrılmasından sonra, üzerinde et bulunan kemiklerden çiğ etin, kas lifi yapısında kayba veya değişikliğe yol açan mekanik bir işlemle ayrılması sonucu elde edilen ürün.
MAKE, dünyadaki en ekonomik et türü olarak biliniyor.
Yeni tebliğe göre MAKE, ısıl işlem görmüş kanatlı emülsifiye et ürünlerinin (salam-sosis gibi) üretiminde kullanılabilecek.
Sektör paydaşları ile yaptığımız görüşmelerde ortak kanı şu: Söz konusu gıda ürünlerinin kalitesi, niteliği kayba uğruyor.
“Et ve et ürünleri fiyatlarındaki yüksek seyri frenlemek adına atılan adımlar” algısı yaratan tebliğ, tüketicilerin gıda güvenliğine dair de soru işaretleri doğuruyor.
‘Tüketiciden çok imalatçı ve sanayicinin çıkarlarının gözetildiği’ algısı yaratan tebliğde tüketicinin pek korunmadığı hissi yaratıyor.
Zira Gıda Mühendisleri Odası Genel Başkanı Kemal Zeki Taydaş da bir sektör paydaşı olarak benzer görüşleri dile getiriyor.
Tebliğdeki değişikliklerin tüketicinin cebinden çıkacak paranın düşünülmeyerek yapıldığını savunan Taydaş, “İmalatçı, sanayici tarafından kurum ve kuruluşların temsilcilerinin kendi çıkarlarını gözeterek maliyetlerini düşürecek şekilde bir takım değişiklikler yaparak tebliğe yedirildiğini görüyoruz. Eskiden gıdalara hileli şekilde yapılan bu tür uygulamalar tebliğde yapılan değişiklikle birlikte yasal bir kılıfın içerisine yedirilmiş oldu. Burada tüketicilerin çok da korunmadığını görüyoruz” diyor.
Bu konu neden önemli?
Biz, gıda ürünlerindeki fiyat yükselişlerini ve pahalılığı tartışırken öte yanda gıdaların niteliğindeki değişimler 82 milyonun hem cebini hem de sağlığını çok yakından ilgilendiriyor.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü