Yine 1 Mayıs, yine Taksim tartışmaları yaşanıyor. Tartışmayı meydana kilitlemeyi bırakıp sendikalılık oranına bakmakta yarar var. Türkiye’de 10.8 milyon işçinin sadece 1 milyonu sendikalı. Bunun da 600 bini kamuda
Her işveren, devletin üye olmayı da zorunlu saydığı sanayi ve ticaret odalarına, esnaf oda veya derneklere üye olmak zorunda. İşçi ise sendikalara üye olup örgütlenmek için birçok engeli aşmak zorunda. Devletin kurduğu örgütlerden başka işverenlerin TİSK, KAMU-İŞ, TÜSİAD, MÜSİAD, GENÇSİAD’lar gibi kendi kurdukları örgütleri var. Buna karşılık 2013 yılının ocak ayında Resmi Gazete’de yayımlanan Sendikalar İstatistiği’ne göre Türkiye’de 10 milyon 881 bin 618 işçinin 1 milyon 001 bin 671’i sendikalı. Bunun da 600 bini kamu, yaklaşık 400 bini de özel sektörde. Ülke barajı olan yüzde 1 oranını 44 sendika geçebilir durumda, bu sendikaların 30’u Türk-İş, 8’i Hak-İş, 4’ü DİSK’e bağlı sendikalar olurken bağımsız sendikalardan da 2’si yüzde 1’lik barajı geçer durumda. DİSK’in üye sayısı 100 bin civarında seyrederken Hakİş’in üye sayısı 166 bin, Türkİş’in üye sayısı ise 702 bin civarında. Bağımsız sendikaların üye sayısı da yaklaşık 32 bin.
1975’TE ANCAK DÜĞÜN SALONUNDA KUTLANABİLMİŞTİ
* Ülkemizde ilk kez 1906’da kutlandı.
* 1921’de işgal kuvvetlerine rağmen kitlesel 1 Mayıs gösterileri yapıldı.
* 1924’te hükümet 1 Mayıs’ı yasakladı.
* 1935’te 1 Mayıs bahar bayramı olarak tatil günleri arasına girdi.
* 1975’te İstanbul Tepebaşı'nda bir düğün salonunda kutlandı.
* 1 Mayıs 1977’de ise Taksim'de ateş açılınca 37 işçi hayatını kaybetti.
* Uzun yıllar yasaklandıktan sonra ilk kez 2010'da Taksim'de 1 Mayıs kutlamalarına izin verildi.
Gerçek dışı istatistikler kullanılırdı
Çalışma Bakanlığı, 2013’ün ocak ayına kadar gerçek dışı istatistikler kullanıyordu. Buna göre, Türkiye’de 5 milyon 398 bin 296 işçinin 3 milyon 232 bin 687’si, yani yüzde 59.88’i sendikalıydı. Bu işçilerden 2 milyon 240 bini Türk-İş’e bağlı sendikalarda örgütlüyken 430 bini Hak-İş’e, 426 bini de DİSK’e üye görünüyordu. Bağımsız sendikaların üye sayısı ise 135 bin civarındaydı.
İşçiyi bekleyen istihdam stratejisi aslında trajedi
Örgütsüz işçileri daha çok örgütsüz hale getirip zaten kalmamış olan ekonomik ve sosyal haklarını daha azaltmak adına IMF, OECD ve işveren örgütlerince hazırlanan ve hükümetin bir kanadı tarafından ikide bir ısıtılıp önümüze getirilen “istihdam stratejisi” raporlarına göre; istihdam paketi adı altında gelir azaltmak, iş güvencelerini ortadan kaldırmak için hazırlanan dört uygulama için birden çok düğmeye basıldı. ama hâlâ başaramadılar. İşte çalışanlar için tehdit niteliği taşıyan gündemdeki planlar:
1- ESNEK ÇALIŞMA MODELİ
Esnek çalışanların oranının yüzde 3.6’dan yüzde 18.8’e yükseltilmesi
Esnek çalışma işçiye, dinlendiği, yani bir işten bir işe geçerken aradaki zaman için para vermemektir. Ancak işçinin de kendi emrettiği zamanlarda işe gelmesini ve başka işverenlere gitmesini de istememektir. Esnek çalışma, örgütsüz işçi, taşeronlaşma, kıdem tazminatı ve yıllık iznin olmaması, düşük ücrete razı olmak ve sosyal hakların bitmesi demektir.
2- ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARI
Özel İstihdam Büroları (ÖİB) kurularak işçilerin geçici olarak kiraya verilmesi
Trajedinin en can alıcı noktası ise burası. İki kere yasalaştırma denemesi yapılan ÖİB’lerin işyerlerine işçi kiralaması uygulaması iyi ki başarılamadı. ÖİB’lerin işçileri işyerlerine kiralaması demek, sendikaların, toplu sözleşmelerin olmaması, kıdem tazminatının ortadan kalkması ve ücretlerin de asgariye inmesi demektir. Yani sendika, toplu sözleşme yok.
3- BÖLGESEL ASGARİ ÜCRET
Bölgesel uygulamayla asgari ücrette belirsiz dönem başlayabilir
Ülkemizde ilk asgari ücret belirlemesi 1951 yılında başlatılmıştır ve bölgesel, daha doğrusu kentseldi. 1989 yılından bu yana asgari ücret komisyon tarafından belirleniyor. Ancak 2001 yılında bir cümle eklenerek, “Asgari ücretin tespitinde çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” denildi. Bu ifade çok muğlak.
4- KIDEM TAZMİNATI
Kıdem tazminatı uygulamasının kaldırılması veya değiştirilmesi
Yıllardan beri işverenler ve örgütleri kıdem tazminatının kaldırılmasını talep ederler, en son da işsizlik sigortasının çıkarılmasından sonra sesleri ve talepleri daha da arttı. Ancak kıdem tazminatı ülkemiz için klasik hale gelmiştir. Zaten düşük ücretle çalışanların hayallerinin karşılığıdır. Kaldırılması veya yerine fon gibi uygulamalar getirilmesi de doğru değildir.