Türkiye'nin kredi notu artıp "yatırım yapılabilir" düzeye geldi. Bir kesimde "Türkiye'ye yurtdışından para yağacak" beklentisi oluştu. Merkez Bankası'nın işinin daha da zorlaştığı yorumları yapıldı.
Türkiye'ye para yağmaya başlayınca, döviz kurları düşecek. Ama, Merkez Bankası'nın kurlar düşmesin diye devreye girmesi lazım. Para girişi ile yatırımlar artınca ekonomik büyüme hızlanacak. Ama, hızlanan büyümenin cari işlemler açığını artırmaması için Merkez Bankası'ndan bir şeyler yapması beklenecek. Yani, Merkez Bankası para yağışını ve büyümenin hızlanmasını yavaşlatmalı. Verilen görev bu.
Yurtdışından para yağmasın diye Merkez Bankası faizleri indiriyor, ama düşen faizler bir yandan tüketimi körüklüyor, diğer yandan enflasyon hedefine ulaşmayı riske sokuyor. Kısacası, Merkez Bankası, elinde 4-5 tane top yere düşürmeden bu topları çevirmeye çalışıyor. Görünüş bu.
NEDEN?
Kendine birden fazla hedef saptayan her merkez bankası gibi, bizim Merkez Bankası'nın da, saptadığı hedeflerin tümüne aynı anda ulaşmaya çalışması zor değil, olanaksız. Bazı hedeflere tesadüfen ulaşılabilir. Bazı hedeflere uygulamadaki politikalar nedeniyle ulaşılabilir. Ama, tüm hedeflere ulaşmaya Merkez Bankası'nın elindeki araçlar yetmez. Yetmediği halde, Merkez Bankası imkânsızı başarmaya soyundu.
Notumuz arttıktan sonra döviz kurları artmaya başladı. Bu aşamada, kurlardaki gelişmeler, reel
kur hedefi açısından Merkez Bankası'nın elini rahatlattı. Artan kurlarla Merkez Bankası'nın ek bir önlem almasına gerek yok.
Kurlar neden artıyor? Artışın iç ve dış nedenleri var. Yurtiçinde faizlerin düşmesi belki şimdilik yabancı yatırımcıları Türkiye piyasasından soğutmuyor, ama bazıları şimdiye kadar elde ettikleri kârları cebine koyup bir süre gidişatı tribünden izlemek istiyor. Bu gruba döviz riski taşıyan yerli kurumsal yatırımcılar da dahil. Faizlerin daha da inebileceği beklentisi yatırımcıların pozisyon değiştirmelerini hızlandırıyor.
Yurtdışında en önemli parametre Amerikan Merkez Bankası'nın (FED) parasal genişlemeye ne zaman son vereceği sorusu. FED parasal genişlemeye son verirse, gelişmekte olan ülkelerden para çıkacak yönünde genel bir beklenti var. Bu yöndeki bir beklentinin hiçbir temeli yok. Parasal genişlemeye son verilebilir, ama parasal daraltmaya gidilmeyecek. Kaldı ki, FED'in parasal genişlemesi yine FED'in bilançosunda. Yani, gelişmekte olan ülkelere akan para FED'in bastığı ek para değil. Gelişmekte olan ülkelere giden para gelişmiş ülkelerdeki sıfıra yakın faizlerden kaçıp daha yüksek getiri isteyen para.
FED genişlemeye son verdiğinde, faizler artmayacak. FED tahvil alım programını yavaşlatacak ya da durduracak. Yine de beklenti FED parasal genişlemeyi durdurursa, gelişmekte olan ülkelerden para çıkacağı yönünde. O nedenle, hangi FED yetkilisi FED'in parasal genişlemeyi durdurmasını savunsa, "Önce ben çıkayım" dürtüsüyle gelişmekte olan ülkelerden para çıkmaya başladı.
SİMETRİK DUYARLILIK
Kurların düşüşüne Merkez Bankası duyarlı. "Daha da düşerse, hareket ederim" diye piyasaları defalarca uyardı. Bu duyarlılık kurların yükselişi için de doğru mu? Kurların yükselişi bir noktadan sonra Merkez Bankası'nı iki taraftan vurabilir. Kurlardan enflasyona geçişle, şu sırada ulaşılabilir olan enflasyon hedefi "düşük faiz-yüksek kur" hesabı ile bu yıl da ıskalanabilir. İkinci alan ekonomik büyümenin hızlanması. Kur artışları bir noktada şu sıralarda yüzde 2-3 civarında olan ekonomik büyümeyi yeniden yavaşlatabilir, hatta ekonomik daralma dahi söz konusu olabilir. Enflasyon riskini göz ardı etse dahi, Merkez Bankası kur değişmelerine artık simetrik bir biçimde duyarlı olmak zorunda.