Bloomberght
Bloomberg HT Görüş İrfan Donat "Üretici tükenmişlik sendromu yaşıyor"

"Üretici tükenmişlik sendromu yaşıyor"

Giriş: 06 Şubat 2020, Perşembe 11:40
Güncelleme: 07 Şubat 2020, Cuma 11:36

Dünkü Tarım-Analiz programında tarım sektörüne ihracatçıların gözünden baktık.

Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Senih Yazgan’la birlikte üretimden pazarlamaya kadarki süreçte tarımdaki dengeleri hem iç hem de dış piyasa açısından değerlendiremeye çalıştık.

Senih Yazgan önemli tespitlerde bulundu.

Biz de programda konuştuğumuz konuların özetini sizlerle yazılı olarak da paylaşalım istedik.

Türkiye geçen yıl itibariyle yaş meyve sebze ihracatından 2,3 milyar dolarlık döviz elde etti.

Sahip olduğumuz iklim, toprak ve gen kaynaklarına baktığımızda bu rakam bize yakışmıyor.

Hele bir de Avrupa, Asya, Afrika ve Uzak Doğu pazarının kesiştiği noktada bulunan Türkiye’nin lojistik konumunu düşünüreseniz aslında ihracat pazarları açısından eşsiz bir fırsat ve üstünlüğe sahibiz aslında.

O yüzden bu rakamlar şahsen bizleri tatmin etmiyor.

Senih Yazgan da aynı fikirde…

Yazgan, yaş meyve sebzede söz konusu ihracat rakamlarının son 5-10 yıldır hep 2,5 milyar dolar seviyelerinde olduğunu hatırlatıyor.

Biz de benzer durumun sadece yaş meyve sebze ihracat rakamlarında değil toplam tarımsal ihracat rakamlarında da var olduğunu hatırlatıyoruz.

Türkiye’nin tarımsal ihracatı son 7-8 yıldır 16-18 milyar dolar seviyelerinde gezinip duruyor.

Yazgan, “Bir sıçrama yapamamışız. Demek ki o zaman bizde bir eksiklik var. Bir atılım yapamıyoruz, bir değişikliğe ihtiyacımız var. Üretici ‘tükenmişlik sendromu’ yaşıyor, ne yapacağını bilmiyor. Bakanlığın mutlaka iyi bir tarım politikasıyla bu işe el koyup, üreticimizi yönlendirmesi lazım. O zaman bu rakamı bizim çok kısa bir sürede rahatlıkla 5-6 milyar dolara çıkarma şansımız var. Ama 8-10 yıldır hep bu rakama takılmış durumdayız. Bizler çalışıyoruz. Bakanlığımızın üreticilerimizi bilinçlendirmesi, desteklemesi ve geliştirmesi konusunda yapacağı çalışmaları dört gözle bekliyoruz. Bu yenilenme ve değişime çok acil ihtiyacımız var” diyor.

Üretim modelinde değişim ve yenilik ihtiyacının altını ısrarla çizen Yazgan, yeni pazarların Türk tarımı açısından önemli bir fırsat ve potansiyel barındığını kaydediyor.

Yazgan, aynı zamanda ihracat pazarları açısından önemli bir noktaya da dikkat çekiyor: “Bu pazarlara girerken de pazarın gerçek dinamikleri ve isteklerine göre bir üretim vasfı ve çeşitlemesine gitmemiz lazım. Örneğin Çin’e şu anda ihraç ettiğimiz mevcut kiraz çeşidimiz ile orada yaşama süremiz 5-6 yılı geçmez. Narenciyede de benzer durum söz konusu… Mevcut pazarlarda uzun vadede kendi varlığımızı sürdüremeyebiliriz. Çünkü, çeşitlilik konusunda maalesef yenilenme açısından biraz konservatif davranıyoruz. Pazarda sürekliliği sağlamak adına bu yaklaşımın mutlaka değişmesi gerekir. Bugün üretici artık bir fidancının yönlendirmesine bağlı. Fidancı elindeki materyale göre proje ürettiriyor. Aslında devlet burada yönlendirici konumda olmalı” diyor.

İHRACAT ÖNCESİ ÜRETİM SÜRECİ

Senih Yazgan ile ihracatı konuşurken işin en başından, üretim kısmından başlıyoruz.

Hem iç hem de dış pazar açısından doğru kalitede, fiyatta, verimli ve sürdürülebilir bir üretim yapabiliyor muyuz?

Bu sorumuza yanıt olarak Türkiye’nin tarımda en önemli sorunlarından bir tanesinin parselasyon büyüklükleri olduğunu ifade eden Yazgan, bu kadar küçük ölçekli ve dağınık parselasyon yapısı içinde üretimin kontrol edilip, bunun da ihracata yönelik bir ürün haline dönüştürülmesinde sıkıntı yaşandığını kaydediyor.

Yeterli denetim mekanizmasının oluşturulamaması yüzünden sektörün birçok sorunla karşı karşıya kaldığını belirten Yazgan, “Çok yıllık meyve bahçelerinde ya da örtü altında arazi toplulaştırmasını yapamayacağımıza göre o zaman üretim birlikleri oluşturarak örgütlü bir yapılanma yoluyla üreticileri ölçek olarak büyütme şansına sahip olabiliriz. Bunu biz maalesef bir türlü gerçekleştiremedik. Hep bireysel olarak kalıyoruz. Domateste, narenciyede, örtü altı dahil neredeyse tüm tarımsal alanlarda böyle bir üretim birliği ve örgütlü yapı olması lazım. O zaman üreticinin yapmış olduğu her türlü tarımsal uygulamanın kontrol edilmesi ve denetlenmesi çok rahat şekilde yapılabileceği için pazarda herhangi bir sorun yaşamadan bunları çok rahatlıkla ihraç edebiliriz” diyor.

İhracat pazarlarının ürünün kalitesi ve fiyatı kadar tedarik noktasında da bir süreklilik istediğini hatırlatan Yazgan, bunun yolunun da yine örgütlü bir yapının oluşturulmasından geçtiğini söylüyor.

Yazgan, “İhracat pazarında karşımıza çıkan kalıntı sorununun üstesinden de yine örgütlü bir üretim modeliyle gelebiliriz. O zaman üretim süreci daha izlenebilir, denetlenebilir ve dolayısıyla kontrol edilebilir olur. Pazarın istekleri doğrultusunda üretim ve mamul anlamında sunumu yapamadığımız için ihracat pazarında birçok avantajı kaybediyoruz. ‘Ben bir şeyi ürettim, ben bunu nasıl satarım, ihraç ederim’ anlayışı yerine ‘pazar ne istiyor, hangi ürün pazarlanabilir’ yaklaşımının ortaya konması lazım. Pazarın dinamiklerine uymak zorundayız” diyor.

DÖVİZ KURLARINDAN ÇEKİNİYORUZ

Sektör olarak en çok çekindikleri noktanın döviz kurları olduğunu belirten Yazgan, şuan Berlin’de Uluslararası Meyve Sebze Fuarı‎ “Fruit Logistica”nın gerçekleştirildiğini hatırlatarak, “Bu fuarda bir planlama yapıyorsunuz, herkes müşterileriyle iletişim halinde. Bir pazarlama stratejisi geliştiriliyor ve hangi dönemde nasıl bir fiyatlandırma yapılacağı konusunda ön protokol imzalanıyor. E şimdi yarın döviz daha aşağıya geldiğinde bugünkü kur üzerinden hesaplama yaptığınızda ihracatçı gerçekten döviz kuru üzerinde büyük kayıplara uğrayabiliyor çünkü iç piyasaya ona göre ödeme yapıyor. Bu sefer tam tersi dışarıya döviz kuru yüksek olduğu zaman verdiğinde bu sefer üretici tarafında baskı oluşuyor. Döviz kurlarının, üretici ve ihracatçının pozisyonunu dengeleyebilecek şekilde stabil ve öngörülebilir olması gerekiyor” diyor.

Tarımda üretiminden pazarlamaya kadarki sürece bir de ihracatçıların gözünden bakalım istedik.

İhracat demişken…

Türkiye’nin yaş meyve sebze ihracatındaki 2019 performansını veriler ışığında riskler ve fırsatlar açısından değerlendirmek de bir sonraki yazıya kaldı.

İrfan Donat

Bloomberg HT Tarım Editörü