Son yılların en popüler işlerinden biri sosyal girişimcilik. Konuyla ilgili çok sayıda araştırma, haber, etkinlik, toplantı vs. görmek mümkün. Bence ülkemizde henüz konuşulduğu kadar geniş bir alana yayılmış bir alan değil ancak başarılı örnekleri de görmezden gelemeyiz. Sosyal girişimci ile sivil toplum kuruluşunu ayıran en önemli özellik, hiç kuşkusuz organizasyon yapıları. Sosyal girişimciler, odaklandıkları alanda bir fayda yaratmak için gelir elde etmek ve bu geliri de projelerini finanse etmekte kullanıyor. Ancak artık karşımızda yepyeni bir yapı var, özellikle Kovid-19 salgını ile sayıları giderek artan bir sosyal girişimcilik örneği ki buna “Sosyal teknoloji girişimcileri” deniyor.
Bu yeni nesil girişimciliğin temelinde iki neden yatıyor. Birincisi teknolojinin beklendiği ve umulduğu kadar demokratik bir meta haline gelmemesi, ikincisi de gelir adaletsizliğinin sosyal dokuyu giderek bozması. Sosyal girişimciliğin değerleriyle şekillenen ve teknolojik fırsatlarla beslenen bu yeni girişimcilik türü, toplumda var olan ekonomik ve sosyal yaraları onarmayı hedefliyor. İtici gücünü de entelektüel sermaye, yaratıcılık, inovasyon ve tüm bunları bir değer haline getiren teknoloji oluşturuyor.
Sosyal teknoloji girişimciliği referansını inovasyon odaklı kalkınma politikaları başlatmaktan alıyor. Bu konuda bir makale kaleme alan sosyal teknoloji girişimciliği araştırmacıları Geoffrey Desa ve Suresh Kotha, “Bu tür yapılar, özellikle sosyal ihtiyaçları karşılamak için teknoloji odaklı çözümler geliştirmeyi ve dağıtmayı amaçladığı için yüksek teknoloji şirketlerinin çalışmalarından farklıdır. Bir sosyal teknoloji girişimcisi, teknolojiyi yalnızca operasyonlarının bazı bölümlerini daha verimli hale getirmek için değil, aynı zamanda belirli bir sosyal sorunun ele alınma biçiminde yıkıcı bir değişikliği teşvik etmek ve ekonomik sürdürülebilirliği koruyacak şekilde kullanmak için de kullanır. Başka bir deyişle, finansal olarak sürdürülebilir bir şekilde teknolojik yenilik yoluyla sosyal bir ihtiyacı karşılamaya çalışırlar” saptaması yapıyorlar.
Mevcut çözümleri ölçeklendirme potansiyelleri var
Böyle ‘ulvi’ bir alana odaklanmış sosyal girişimciler, hem teknolojiyi kullanarak birçok insana ulaşabiliyor hem de insanları teknolojinin nimetlerinden faydalandırıyorlar. Ayakları yere basan çözümler bulmalarının yanı sıra mevcut çözümleri ölçeklendiriyor, katılımı artırıyor, daha fazla finansal kaynağa ulaşabiliyor ve haliyle daha sürdürülebilir olabiliyorlar. Dünyanın farklı ülkelerinde farklı kurum ve kişiler tarafından yapılan araştırma ve akademik çalışmalarda sosyal teknoloji girişimcileri ve girişimleri şöyle analiz ediliyor:
Yeni çözümler sunuyorlar: Teknoloji, başka türlü var olamayacak çözümler yaratarak, sosyal sorunlara yeni girişimci yaklaşımlar sağlıyor. Örneğin insanların özgürlük alanını genişletmek ya da yoğun ve kişiselleştirilmiş bakım sağlamak için robotik ve sensörlerin kullanılması. Carebidet adlı girişim, hareket kabiliyeti kısıtlı kişiler için saygınlık ve öz-bağımlılık sağlayan otomatik bir tuvalet sistemi geliştirmiş. Ya da faiz ya da enerji faturası ödemelerindeki gecikmeleri, ortaya çıkan yoksulluğun erken bir göstergesi olarak analiz eden algoritmaları kullanan başka bir girişim bu alanda farkındalık yaratmayı sağlamış.
Ölçek: Teknoloji, mevcut çözümlerin daha fazla yerde daha fazla yararlanıcıya ulaşmasında büyük bir rol oynuyor. Mikro finansman sağlamak için müşterilerin cep telefonlarından toplanan verileri analiz eden M-Pesa sistemi, mobil iletişim çözümleri sunan Tala, uzak bölgelere ilaç ulaştıran insansız hava araçları, tarımda adil bir sözleşmeyle sezonluk işçi sağlayan HumusJob oldukça iyi örnekler.
Paylaşma: Sosyal girişimler, pahalı teknolojileri dijital platformlar aracılığıyla yetersiz hizmet alan nüfus kesimleriyle paylaşarak onların ihtiyaçlarına yönelik çözümler geliştirmelerine ve test etmelerine olanak tanıyor. Örneğin İtalya merkezli Hackability projesinin yaratıcıları, engellilerin kişisel olarak yaşadıkları aynı günlük zorlukları çözen nesneler yaratmak için tasarımcılar, teknisyenler, yapımcıları bir araya getiren teknolojik ve sosyal bir araştırma laboratuvarı olarak oldukça dikkat çekici işler yapıyor.
Yatırım potansiyeli: Sosyal teknoloji girişimcileri, emek yoğun modelleri sermaye yoğun modellere dönüştürerek, sosyal teknoloji girişimciliğine yatırımı motive edebilir ve sosyal girişimleri yatırıma hazır hale getirebilir. Sosyal teknoloji girişimciliği, yenilikçi sosyal çözümlere olan talep ile uzmanlaşmış finansal kaynaklar sağlamaya istekli etki yatırımcıları arasında tam ortada duruyor ve bu da onları hibrit, etki odaklı bir değer zinciri oluşturmak için çok önemli hale getiriyor.
Bu konuda okuduğum bir araştırmadaki rakamları paylaşmak istiyorum. Örneğin, Birleşik Krallık ’ta, tüm start-up’ların sadece yüzde 0,2’si sosyal teknoloji şirketleri, İtalya’da da 10 binden fazla start-up’ın sadece 210’u sosyal odaklı. Çalışma, sosyal ekonomide aktif olan 2.5 milyondan fazla Avrupalı girişimcinin sadece yüzde 10’unun sosyal teknoloji girişimcisine dönüşmesi halinde yılda 25 bin yeni yapının ortaya çıkacağını söylüyor. Yakın zamanda oldukça başarılı işlere imza atacak yeni işler duyacağız. Önemli olan teknolojinin sunduğu fırsatları akılcı bir şekilde bir araya getirip kullanmak.
Ülkemizden de oldukça başarılı bulduğum iki örneği sizlerle paylaşmak istiyorum. Givin ve İyilik Paylaş. Givin, Başak Sucuka tarafından 2017’de Türkiye’nin ilk kaynak geliştirme mobil uygulaması olarak hayata geçirildi. Kişilerin kullanmadıkları eşyaları ya da markaların promosyon olarak verebilecekleri ürünleri STK’lar için bağış karşılığında satan Givin, her geçen gün büyüyor. İyilik Paylaş ise Sertaç Taşdelen ve Şevin Ballıktaş tarafından kuruldu. Platformun hedefi, gönüllülerin belirledikleri bir STK için kampanya oluşturarak bağış toplamak. Bugüne kadar ciddi rakamlara ulaştıklarını biliyorum. Bu tarz sosyal girişimlerin artması temennisiyle…