Kuru soğanda yüzde 49.5’lik gümrük vergisi sıfırlanarak ithalata yeşil ışık yakıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından imzalanan "İthalat Rejimi Kararına Ek Karar" bugünkü Resmi Gazete'de yayımlandı.
Kuru soğandaki yüzde 49.5'lik gümrük vergisi 28 Şubat 2019 tarihine kadar sıfırlandı.
İthalatın yapılması olası ülkeler arasında Özbekistan, Kazakistan ve İran gösteriliyor fakat bu ülkelerde de çok miktarda kuru soğan üretiminden bahsetmek zor.
Tabii bir de işin kalite tarafı var. İthal ürünlerin tadı ve lezzeti ile bizim bölgelerimize has aroma arasında farklar olacaktır.
Hatırlanacağı üzere kuru soğanın kilogram fiyatının kasım ayından itibaren 7 liraya kadar yükselmiş, ve ardından kuru soğanda 'stokçuluk' iddiaları gündeme gelmişti.
Yıllardır kuru soğanların depolandığı alanlara baskınlar düzenlenmişti.
Son bir yılda fiyatı yüzde 185 artarak 2018 yılının zam şampiyonu olan kuru soğanda bu noktaya nasıl geldik?
Aslında bugün hala kuru soğanı ve ithalatını konuşmamızın ardında tarımdaki kronik sorunlar yatıyor.
Türkiye’nin 2017 yılında 2,1 milyon tonluk kuru soğan üretimi gerçekleşti.
2018’de ise üretim yüzde 9,4 azalarak 1,9 milyon ton oldu. Ama bu resmi veriler.
Sektör temsilcilerine göre ise depolardaki tüketilebilir durumdaki kuru soğanın miktarı 1,5-1,6 milyon ton seviyelerinde.
Zaten fiyat ve ithalat tartışmalarını tetikleyen de bu yüzde 25 civarında tahmin edilen kayıp oldu.
Kısacası resmi ya da gayri resmi veriler bir noktada örtüşüyor: Bu sezon üretim düşük.
Bunun da birkaç sebebi var:
1- Mesela stokçulukla ilgili olarak İç Anadolu’nun en önemli soğan üretim merkezi olan Ankara’nın Polatlı ilçesindeki depolar gündeme geldi. Polatlı’daki üretime bakalım. 2017’de 90 bin dekarlık alanda 430 bin ton soğan üretilmiş. Bu yıl ise 60 bin dekarlık alanda 350 bin ton üretim yapılmış. Bir kere çiftçi tercihiyle birlikte ekim alanı ve üretim zaten düşük. Soğan denilince ilk akla gelen Adana, Hatay/Reyhanlı, Amasya ve Eskişehir’de de tablo farklı değil.
2- Rekolte kaybında geçtiğimiz yıllarda kuru soğandan para kazanamadığı çiftçinin ekim tercihini değiştirmesi kadar iklim değişikliğine bağlı kayıplar da etkili. Yağışların düzensiz olması sebebiyle hasat edilen ürünlerde hastalıklarl yaşandı. Çünkü mevsimlerdeki kayışların da etkisiyle farklı sürede yetişen ve farklı zamanlarda hasat edilen soğan tohumlarından çıkan ürünler aynı depolarda stoklanınca küf hastalığı belirdi. Bu da yine ürün kaybına neden oldu.
3- Bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımı, yanlış tohum tercihi, ekim öncesi arazi hazırlığının tam olarak yapılamaması, hatalı depolamaya dayalı kayıpları üstü üste koyunca sıkıntı daha da büyüdü. Sonuçta dekar başına 10-12 ton soğan alan üretici de var, 5-6 ton alan da…
4- Buna bir de spekülatif etkiyi eklerseniz bugünkü noktaya geldik.
Geçtiğimiz aylarda bu konuları çok konuştuk ve tartıştık ama bazı noktaları hatırlatmakta fayda var.
Kuru soğan hasadı 12 ay olmaz. Hasat belli dönemlerde yapılır ve soğan depolara konulur. Bu “stok” yıllardır yapılır ve yapılmak zorundadır. Sağlıklı şekilde korunmak üzere kuru soğan, patates gibi ürünler depolanmak durumundadır.
Çünkü hasat dönemi çoktan bitti. Kuru soğanda yeni hasat Nisan ayı ortalarında Adana/Hatay taraflarında başlayacak. Ancak bölgedeki aşırı yağışlar nedeniyle bu yıl hasadın nisan sonu/mayıs başına kalma riski de var.
STOKÇULUK MU KARABorsaCILIK MI?
Sanırız burada ‘stokçuluk’ ile ‘karaborsacılık’ terimleri karıştırılıyor.
Sonuçta Toprak Mahsulleri Ofisi de arz-talep-fiyat dengesini sağlamak adına başta hububat olmak üzere pek çok ürünü lisanslı depolarında stokluyor.
Belki kuru soğan ve patates gibi ürünlerin kayıplarını engellemek ve daha sağlıklı koşullarda depolanıp sağlıklı şekilde pazara ulaşımı için lisanslı depoculuğu daha fazla konuşmamız lazım.
Yani tarımsal ürünlerin piyasaya sağlıklı ve kontrollü arzını sağlayarak çiftçilerin alın terini koruyacak, tüketiciyi mağdur etmeyecek bir sistemden bahsediyoruz.
MESELE PLANSIZ VE YÜKSEK MALİYETLİ ÜRETİM
Tarımsal üretimde iklim değişikliğini de hesaba katarak planlama, maliyet yönetimi, depolama, pazara ulaşım ve fiyatlama kritik önemde.
Sorun, üretimden başlıyor sonrasında da zincirin tüm halkalarında devam ediyor.
İzlenebilirlik ve şeffaflık yok, kayıt dışılık çok.
Halbuki çiftçilerin girdi maliyetlerini uygun oranda temin edecek şekilde bir üretim planlaması yapılsa, verim ve kaliteyi artıracak bir destekleme politikası uygulansa, ürünlerin pazara değer fiyatına ve uygun şartlarda erişimini sağlayan sürdürülebilir bir model geliştirilse ne kuru soğanda ne de diğer ürünlerde bu tartışmaları ve ithalatı konuşuruz.
Bunu başaran ülkeler var…
Mesela İspanya, Hollanda, Fransa, Belçika…
O yüzden yapmak zor değil.
Ama Türkiye bu konuda çok geç kaldı maalesef.
Halbuki tarımda arz-talep-fiyat dengesini sağlamak adına ithalatın çözüm olmadığını uzun yıllardır test ediyoruz.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com