Türkiye, fındıktan hak ettiğini kazanıyor mu?
Fındık hasadının eli kulağında…
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin (TMO) bu yılki fındık taban alım fiyatları da geçen hafta açıklandı.
Yüzde 50 randıman Giresun kalite kabuklu fındığın taban fiyatı 17 TL, levant kalite fındığın taban fiyatı da 16,5 TL olarak belirlendi.
İlk defa, taban alım fiyatlarının hasat öncesi açıklanması önemli ve olumlu bir gelişme.
Ziraat odalarından, ihracatçı birliklerine, ticaret borsalarından üretici birliklerine kadar sektör paydaşlarının kamuoyuna yaptıkları açıklamalara bakılırsa, büyük çoğunluk açıklanan alım fiyatlarından memnun gözüküyor.
Herkes memnunsa bir sıkıntı yok ama bizce fiyatlara biraz da parite açısından bakmakta fayda var.
Neyi mi kastediyoruz?
FINDIK/GÜBRE PARİTESİ
Mesela son 5 yıllık bir karşılaştırma yaparsak, 2014 yılında çiftçi 1 kilogram fındık satarak yaklaşık 15 kilogram gübre alabilirken, 2018 yılında aynı çiftçi 1 kilogram fındığının karşılığında 10 kilogram gübre alabildi. Yani gübre alım gücü %33 azaldı.
TÜİK verilerinden yola çıkarak fındık/gübre paritesinin yanında bir de fındık/mazot paritesine bakalım.
FINDIK/MAZOT PARİTESİ
Yine 2014 yılında sattığı 1 kilogram fındık karşılığında traktörüne 2,2 litre mazot koyabilen çiftçi, 2018 yılında 1 kilogram fındık karşılığında ancak 1,8 litre mazot satın alabildi. Bir diğer deyişle mazot alım gücü yüzde 18 azaldı.
Son 5 yıla baktığımızda girdi fiyatlarındaki artış oranının fındık üretici fiyatlarındaki artış oranının çok daha üzerinde olduğu net şekilde anlaşılıyor.
O yüzden bu sezon piyasada oluşacak fındık fiyatlarına ve çiftçinin fındık kazancına da bu pariteler üzerinden bakmak daha sağlıklı olacaktır.
Aslında biz bugün fındık konusuna fiyatların biraz ötesinde değinmek istiyoruz.
Sonuçta fındık, Türkiye açısından herhangi bir tarım ürünü değil.
Dünyada üretimden ihracata kadar çok önemli bir ağırlığımız var.
Peki bu ağırlığın ekonomik karşılığı neden hafif kalıyor?
İşte bu sorunun yanıtını, TMO'nun raporlarındaki resmi rakamlar ve tespitler eşliğinde arayalım istedik.
Dünyada yaklaşık 953 bin hektar alanda fındık üretimi yapılıyor. Türkiye ise 728 bin hektar ile dünya fındık dikim alanlarının ortalama yüzde 76’sına sahip.
Son 5 yıllık verilere baktığımızda Türkiye’nin fındık üretimi ortalama 541 bin ton. Bu da dünyadaki toplam üretimin yüzde 62’sini tek başımıza gerçekleştirdiğimiz sonucunu ortaya koyuyor.
VERİMLİLİKTE SON SIRADAYIZ
Peki fındık dikim alanı ve üretiminde lider olan Türkiye, fındık veriminde de lider mi?
Maalesef hayır…
Hatta liderlik bir yana son sırada desek yanlış olmaz.
İsterseniz bunu verilerle biraz somutlaştıralım.
Son 5 yıllık ortalama verilere bakıldığında Türkiye’nin dekar başına fındık verimi 77 kilogram seviyesinde.
Peki bizden hem dikim alanı hem de üretim açısından açık ara geride olan ülkelerde verimlilik ne durumda?
Onun cevabını da FAO veriyor.
2013-2017 yılları arasını kapsayan 5 yıllık dönemde ABD’nin dekar başına fındık verimi 254 kilogram. Bir başka deyişle bizim 3 katımızdan fazla.
Hemen yanı başımızdaki Gürcistan’da dekar başına fındık verimi 178 kilogram. Bizim iki katımızdan fazla.
Fındığın değerini oldukça iyi bilen ve katma değerli hale getirip dünyaya pazarlayarak deyim yerindeyse bu işin kaymağını yiyen İtalya’da dekar başına fındık verimi 146 kilogram.
Azerbaycan’da 118 kilogram, İspanya’da ise 90 kilogram...
Biz, yıllardır fiyat konusuna takılı kalırken, verimlilik tarafındaki sorunu es geçiyoruz.
Böyle olunca da bir kısır döngü içerisinde her yıl fiyatlardaki oynaklık ve istikrasızlığı tartışıp duruyoruz.
DAHA ÇOK FINDIK SATIP, DAHA AZ PARA KAZANIYORUZ
Verimlilikte sınıfta kaldığımız ortada, peki ihracat performansımız nasıl?
Sonuçta dünyada son 5 yılda gerçekleştirilen fındık ve mamulleri ihracatına konu olan ürünlerin kabuklu fındık olarak karşılığı ortalama 707 bin ton iken, bunun yüzde 72’sini Türkiye gerçekleştiriyor.
Yani Türkiye, sadece fındık dikim alanı ve üretim miktarında değil ihracatında da dünyada ilk sırada yer alıyor.
Bugün, Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatında birinci sırayı fındık alıyor; fındığın tarım ürünleri ihracatı içindeki payı 2018 yılı itibariyle yüzde 10 seviyesinde.
Şimdi gelelim en can alıcı soruya: Türkiye, böyle değerli, sağlıklı ve stratejik bir ürünün ihracatından hak ettiği kazancı elde edebiliyor mu?
Bunun da cevabını son 3 yıldaki ihracat verileri bize net şekilde gösteriyor.
Türkiye’nin son 3 yıldaki iç fındık ihracatına baktığımızda miktar bazında fındık ihracatımız artarken, ihracat gelirimiz tam tersine azalıyor.
2016 yılında 227 bin 500 ton iç fındık ihraç eden Türkiye, bu işten 1 milyar 981 milyon dolar kazanmış. Birim ihracat fiyatı kilogram başına 8,71 dolar.
2017’de miktar bazında 269 bin 623 ton iç fındık ihraç ederek miktar bazında bir artış sağlamamıza rağmen elde ettiğimi gelir 1 milyar 877 milyon dolara gerilemiş. Birim ihracat fiyatı kilogram başına 6,96 dolara düşmüş.
2018’de ise miktar bazında yine bir artış söz konusu. 279 bin 251 ton iç fındık ihraç etmişsiz ama buradan elde ettiğimiz döviz daha da gerilemiş: 1 milyar 635 milyon dolar. Birim ihracat fiyatı, kilogram başına 5,86 dolara gerilemiş.
Tıpkı verimlilikte olduğu gibi ihracat tarafında da bir terslik yok mu?
DESTEKLEMELER KİME GİDİYOR?
Bir diğer önemli nokta destekleme politikasına dair.
2009 yılında yürürlüğe konulan strateji çerçevesinde TMO’nun fındık alım görevi sonlandırılıp, üreticilere alan bazlı gelir desteği verilmeye başlandı.
Alan bazlı gelir desteği olarak bugüne kadar toplam 8 milyar TL’yi bulan bir ödeme yapıldı.
Peki bu ödemelerin ne kadarı gerçekten çiftçi ve üretim için verildi?
Çünkü bugün fındık bahçesi olan ve büyükşehirlerde farklı iş kollarında çalışan birçok kişi, arazi kendi üzerine kayıtlı olduğu için fındık üretmese de alan bazlı destek alıyor. Ama gerçekten fındık üreten kiracı konumundaki üreticiler ise bu destekten yararlanamıyor.
Fındığın hem verimini hem de kalitesini artırmayı hedeflediğimiz bir ortamda bu destek modeli kime, ne kadar yarıyor?
Konu oldukça uzun…
Fındıkta öne çıkan sorunlar maalesef bunlarla sınırlı değil.
Ama biz hazır hasat dönemi gelmişken, yıllardır konuşulmasına rağmen gözardı edilen bu meselelere yeniden dikkat çekmek istedik.
İrfan Donat
Bloomberg HT Tarım Editörü
idonat@bloomberght.com