Zincir marketlerde "oligopol" tartışması
Gıda fiyatları vatandaşın gündeminden düşmüyor.
Çarşı, pazar, marketlerde hızla yükselen gıda fiyatları mutfaktaki yangını deyim yerindeyse harladı.
İşte böyle bir ortamda tarımsal üretimin son tüketiciye ulaşmasında değer zincirinin belki de en kritik halkalarından birisi gıda perakendeciliği olarak öne çıkıyor.
Tabii gıda perakendeciliği deyince aklınıza bakkal, kasap ya da manav gelmesin.
Zira mahallelerin vazgeçilmez üçlüsü yerini başka üçlülere bıraktı artık.
Deyim yerindeyse bakkal, manav ve kasap gibi küçük esnaf oyun dışı kaldı, yerini neredeyse her sokak başına açılan zincir indirim (discount!) marketler aldı.
Zaten son güncel verilere baktığımızda da üç büyük discount marketin ezici üstünlüğü ortaya çıkıyor.
Söz konusu zincir marketlerin güncel şube sayılarını verirken, 10 yıl ve 5 yıl önceki mağaza sayılarını da paylaşacağız ki bu marketlerin hızlı gelişme ve süper büyüme trendi daha net anlaşılsın.
A101’İN ŞUBE SAYISI 10 BİNİ AŞTI
“Discount market” olarak adlandırılan binlerce şubeli zincir mağazalar arasında ilk sırada açık arayla A101 yer alıyor.
10 yıl önce mağaza sayısı 856 olan A101, 5 yıl önce 5 bin 389 mağazaya ulaştı.
Geçen yıl ise mağaza sayısı 9 bine çıkan A101, 2021 Ocak ayı itibariyle Türkiye genelinde 10 bin 150 adet mağazaya sahip.
BİM’İN 8 BİN 500’Ü AŞKIN ŞUBESİ VAR
Listenin ikinci sırasında BİM yer alıyor.
10 yıl önce 2 bin 955 adet mağazası olan BİM, 5 yıl önce 4 bin 973 şubeye erişti.
Geçen yıl mağaza sayısı 7 bin 430 olan BİM, 2021 Ocak itibariyle 8 bin 519 şubeye sahip.
Bu arada BİM’in iştiraki olan FİLE markasının da 127 şubesi olduğunu ekleyelim.
ŞOK’UN ŞUBE SAYISI 8 BİNİ GEÇTİ
Üçüncü sırada ise Şok var.
10 yıl önce bin 256 şubeli bir discount market olan Şok, 5 yıl önce 2 bin 981 şubeye ulaştı.
Geçen yıl şube sayısı 7 bin 68’e çıkan Şok, Ocak 2021 itibariyle de 8 bin 47 zincir mağazaya sahip.
Sadece bu üç şirketin toplam şube sayısı 26 bin 843.
Türkiye’de 10 ve üzerinde şubeye sahip marketler “zincir market” olarak niteleniyor.
Ocak 2021 itibariyle Türkiye’de 152 farklı şirketin zincir marketleri bulunuyor.
Söz konusu marketlerin toplam şube sayısı ise 38 bin 287.
Bir başka deyişle söz konusu 3 discount market, toplam zincir market piyasasının yüzde 70’inden fazlasına hakim.
Bu ilk 3 şirketi 2 bin 225 şubesi ile Migros ve 2 bin 113 şube ile Ekomini takip ediyor.
Merak edenler için CarrefourSA'nın da “mini” ve “süper” olarak adlandırılan iki kategorideki toplam şube sayısını aktaralım: 615
PERAKENDEDE “OLİGOPOL YAPI” TARTIŞMASI
Perakende piyasasında “oligopol” bir yapı tartışmasının çıkmasının sebebi de aslında bu tablodur.
Daha önceki yazılarımızda dile getirdiğimiz üzere tarımsal üretim ve pazarlama tarafındaki orta ve uzun vadeli plansızlık ve politikasızlık “neden", gıda enflasyonu ise “sonuç”tur.
Üretimdeki plansızlık, desteklemelerdeki işlevselsizlik, üreticideki örgütsüzlük, maliyetlerdeki yönetilemezlik, lojistikteki kayıplar, satış ve pazarlama kanallarındaki aksaklık, arz-talep-fiyat dengesizliğinin yaşanmasındaki temel kronik sorunlardır.
Ama buna bir de serbest piyasa ekonomisi adı altında oluşmasına göz yumulan “oligopol yapı”nın yarattığı yıkıcı rekabeti de eklemek lazım.
Geçen yıl Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF) tarafından yayınlanan bir raporda da discount marketlere yönelik önemli tespitler yer alıyor.
“Holdinglerin ve discount market zincirlerinin de katılımıyla ülkemizdeki süpermarket sayıları günden güne artmakta, buna karşılık bakkal sayısı her geçen gün azalmaktadır” denilen TPF raporunda, “Discount marketlerin yakın mesafelerde yeni mağaza açılış algoritmasının gözden geçirilerek sınırlandırılması, küçük esnafın ve yerel marketlerin rekabet yarışında ayakta kalmasını sağlayacaktır. Milyonlarca dolar sermaye ile yatırım yapan bir discount ya da uluslararası markaya sahip bir market mağazasıyla aynı mahalledeki bakkal, büfe ya da yerel küçük işletmelerin rekabet etmesi günümüz şartlarında imkansız hale gelmiştir” ifadeleri yer veriliyor.
TPF, geleneksel işletmelerin ve perakende girişimcisinin rekabet haklarını korumak, adil rekabet ortamını oluşturmak adına “mağazalar arası mesafe kriteri” düzenlemesi çağrısında bulunuyor.
HER ŞEY SATILIYOR
Söz konusu discount marketlerde yaklaşık 750-1.500 çeşit ürün bulunurken, süpermarketlerde ortalama 5.000-15.000 çeşit ürün bulunuyor.
Dolayısıyla zincir marketler sadece gıda, temizlik, kozmetik ürünleri satmıyor.
Züccaciyeden, ev tekstiline, kadın-erkek-çocuk giyimi, ayakkabı ve aksesuarlarından oyuncak, kitap ve elektronik ürünler ile beyaz eşya dahil farklı alanlarda yüzlerce çeşit ürünü bünyesinde bulunduruyor.
Bu da aslında sadece gıda tarafında değil perakendeciliğin diğer kollarında da oligopol bir yapı tartışmasına neden oluyor.
ZİNCİR MARKETLERİN ALICI GÜCÜ SORGULANIYOR
Rekabet Kurumu, hızlı tüketim malları perakendeciliğini mercek altına aldı.
Sektörde birkaç firmanın pazar payının hızla arttığına dikkat çekilen ön raporda, A101, Şok, BİM, Migros ve CarrefourSA'nın sektörde toplam pazar payının hızla arttığının altı çizilirken, bu alanda düzenlemeler yapılması önerisinde bulunuluyor.
Ön raporda, “Pazar paylarının seyri izlendiğinde, ilk dört firmanın pazar payı artarken, yerel ve küçük marketlerin pay kaybettiği görülmektedir” tespitine ek olarak sektördeki ilk dört teşebbüsün üçünün indirim (discount) market olduğu ve söz konusu marketlerin ürün portföylerinde özel markalı ürün (private label) ağırlığının diğer marketlerden daha fazla olduğu belirtiliyor.
Ve söz konusu durumla alakalı şu önemli noktaya dikkat çekiliyor: “Discount marketler tarafından tasarlanan bu ürünler çoğunlukla küçük ve orta ölçekli üretici veya çiftçiye ürettirilmektedir. İndirim marketlerinin sayısının son on yıl içerisinde hızla artışı pazarın yapısında da birtakım değişikliklere neden olmuştur. Başta ilgili pazara dönük yaklaşımdaki değişiklik olmak üzere pazarın yoğunlaşma seviyesindeki artış, perakendecilerin sahip oldukları alıcı gücünün sorgulanır hale gelmesine neden olmuştur.”
DISCOUNT MARKETLERİN “YÜKSEK YANSITMA KABİLİYETİ”
Rekabet Kurumunu ön raporunda, ürünlerin fiyatlarına yönelik de önemli bir tespit yer alıyor.
Raporda, “Büyük satış alanlarına sahip ulusal düzeyde faaliyet gösteren marketler ile küçük satış alanlarına sahip olmasına rağmen çok sayıda mağaza ile faaliyet gösteren discount marketleri bazı ürünlerde ve markalarda zarar etse dahi bunu diğer ürünlere olan yüksek yansıtma kabiliyetleri ile telafi edebilmektedirler” deniyor.
Bu da enflasyon sepetinde tartışma yaratan bazı ürünlerin nasıl bir suni fiyat oluşumuna maruz kaldığını bize net şekilde gösteriyor.
Rekabet Kurumu diyor ki, “Çiftçiler ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin ülke ekonomisinin temel taşları olduğu dikkate alındığında, bu aktörlerin gelirlerinin azalmasına, yatırım, yeni pazarlara açılma ve yeni ürün geliştirme güdülerinin zayıflamasına yol açabilecek söz konusu nitelikteki uygulamaların engellenmesinin şart olduğu anlaşılmaktadır.”
TARIM ÜRÜNLERİNDE SİSTEM NASIL İŞLİYOR?
Ürün bazında değişmekle birlikte zincir marketler üreticiler ve tedarikçiler üzerinden de önemli avantajlar elde ediyor.
Örneğin şuan zincir marketler yaş meyve sebzede en az 60 gün vade uyguluyor.
Eğer zincir marketler çiftçinin direkt tarla veya bahçesinden hasadı kendisi yapacak şekilde ürün alıyorlarsa söz konusu vade, hasattan itibaren 60-75 gün arasında değişiyor.
Bu arada üretici ve tedarikçi, zincir marketlere verdiği tarım ürünü satılana kadar her türlü bozulma, kaybolma ve çalınma riskini üstlenmek zorunda kalıyor.
Sütten örnek verelim…
Eğer zincir markete sattığınız/tedarik ettiğiniz süt, raflardayken herhangi bir şekilde açılırsa, bozulursa, çalınırsa ya da ambalajı zarar görürse üretici/tedarikçiye iade faturası kesiliyor.
Yani ürün kasadan geçene kadar tüm riskler üreticinin ve tedarikçinin üzerinde…
Ama bu riske katlanan üretici/tedarikçiye yapılacak ödeme 60-75 gün sonra…
Ne güzel sistem değil mi?
SEMT PAZARLARINDA FİYAT OLUŞUMU
Zincir marketlerin yaş meyve ve sebze fiyatlarındaki etkisi sadece organize perakendecilik tarafıyla sınırlı değil.
Aslında zincir marketlerde belirlenen/oluşan fiyatlar semt pazarları açısından da tavan fiyat olarak algılanıyor.
Genel itibariyle semt pazarlarındaki fiyatların market fiyatlarından daha makul olduğu zaten biliniyor.
Ama orada da şöyle bir algı ve anlayış hakim.
Örneğin semt pazarında bir satıcı, tezgahtaki ürününü 3 TL'ye satarak kar edebilecekken, aynı ürünün marketteki fiyatının 5 TL olduğunu bildiği için satış fiyatını 4 TL olarak belirleyebiliyor.
Baktığınızda marketlerden ucuz ama aslında daha da ucuz olabilmesinin önündeki faktör yine marketlerdeki fiyat seyri.
TİCARET BAKANLIĞI ADIM ATACAK MI?
Organize perakendeciliğin, geleneksel perakendeciliğin aleyhine yarattığı olumsuz tablonun farkında olan Ticaret Bakanlığı da yeni bir yönetmelik üzerinde çalışıyor.
Taslak yönetmeliğe göre, organize perakendeciliğe yönelik bir dizi sınırlama, zorunluluk ve yeni kurallar getirilmesi planlanıyor.
Ama şunu da hatırlatalım ki Türkiye bu sorunları yıllardır konuşuyor ve “ha çıktı ha çıkacak” denilen ve artık yılan hikâyesine dönen bir hal yasası ve perakende yasası gerçeğiyle de yıllardır yatıp kalkıyor.
Dolayısıyla söylemlerden ziyade icraatın değerli olduğu bir süreçten geçiyoruz.
Bu konuları konuşurken yönetmeliklerde ufak tefek değişiklikler ya da geçici çözümler yerine kalıcı bir çözüm için “perakende yasası” ve “hal yasası”nı artık ötelemekten vazgeçmemiz gerekiyor.
Perakende modelinde yeniden sağlıklı ve adil bir rekabet ortamı yaratılması lazım.
Gıda tarafında tıpki İspanya, İtalya gibi ülkelerde öne çıkan geleneksel pazar modelini konuşmamız gerekmiyor mu? Bu alanın iyileştirilmesi ve geliştirilmesine yönelik konuları neden es geçiyoruz?
Türkiye'de hal sayılarının azaltılıp borsa işlevi görecek şekilde daha fonksiyonel ve etkin hale getirilmesi şart.
"ESNAF" KAVRAMI YOK OLUYOR
Yazı çok uzadı farkındayız ama yazılacak, söylenecek çok şey var.
Rekabet Kurumu’nun tespitlerini dikkate alıp Ticaret Bakanlığı tarafından gerçek manada aksiyon alınıp alınmayacağını bekleyip görelim.
Zira kuralsız bir rekabet sisteminin "oligopol" oluşumu daha da güçlendirdiği ve "tekel" bir zihniyete doğru gittiği ortada.
Bakkalından manavına, kasabından kuruyemişçisine kadar kapanan işletmelerle birlikte artık "esnaf" kavramı da ortadan kalkıyor.
Esnafın ortadan kalktığı durumda da üreticiden tüketicisine kadar herkesin mağdur olacağı bir perakendecilik anlayışıyla karşı karşıya kalacağız.
Şimdilik burada noktalayalım ve gelişmeleri izleyelim.
İrfan Donat – Bloomberg HT Tarım Editörü