Bloomberght
Bloomberg HT Görüş İrfan Donat "Çiftçiyi Ankara'da temsil edenlerin tarımla alakası yok"

"Çiftçiyi Ankara'da temsil edenlerin tarımla alakası yok"

Giriş: 23 Şubat 2021, Salı 16:57
Güncelleme: 24 Şubat 2021, Çarşamba 08:31

2.100 ortağı var.

460 kişiye istihdam sağlıyor.

Günde 300 ton süt topluyor.

Üretiyor, işliyor, pazarlıyor.

Gelinen nokta...

78 milyon liralık öz varlık.

600 milyon liralık ciro.

Tire Süt Kooperatifinden bahsediyoruz.

Geçen hafta Tarım Ajandası programının konuğu Tire Süt Kooperatifi Başkanı Mahmut Eskiyörük idi.

Bugüne kadar Tire Süt Kooperatifiyle alakalı çok sayıda yazı yazdık ve program yaptık. Merak edenler arama motorları üzerinden bulup yeniden okuyabilir ya da izleyebilir.

Dolayısıyla bugün kendimizi tekrar edip Tire Süt Kooperatifinin nasıl başarılı olduğunu anlatmayacağız.

Bugün, Türkiye’de sayıları 10 bini aşan ‘tabela’dan ibaret kooperatif enflasyonunun nedenlerini irdeleyeceğiz.

Kooperatiflerin niçin işlevsellikten uzak ve etkisiz olduğunu anlatmaya çalışacağız.

Türkiye’de hem başarılı bir modeli yöneten hem de başarmak isteyenlere yol gösteren Mahmut Eskiyörük’ün gözlemlerine yer vereceğiz.

"TÜRKİYE'DE BİR KOOPERATİF ÇÖPLÜĞÜ OLUŞTU"

Eskiyörük, önce bir durum tespiti yapıyor: “Türkiye’de sorunlar, kayıplar böyle bir zenginliğin içinde maalesef artarak devam ediyor. Üretici, ‘Ben para kazanamıyorum’ diye yakınıyor, tüketiciler, ‘ürünler çok pahalı, güvenli gıdaya ulaşamıyorum’ diye yakınıyor. Devlet de bu durumdan yakınıyor.”

Sonra da içinde bulunduğumuz durumu söylüyor: “Türkiye’de bir kooperatif çöplüğü oluştu.”

Şuan kooperatifçilikle ilgili kötü bir imaj olduğunu ifade eden Eskiyörük, “Başarılı olanlar çok az ve o yüzden kooperatifçiliğe bir umut olarak bakılmıyor. Kooperatifçiliği Türkiye’ye bir türlü yerleştiremedik, çünkü karmaşa var” diyor.

Türkiye’de üreticilerin en büyük sorunlarının başında yüksek üretim maliyetlerinin geldiğini hatırlatan Eskiyörük, “Dünyanın en pahalı girdileriyle üretim yapan Türk çiftçisinin maalesef dünya ile rekabet etme şansı yok. Üreticiyi korumadan, kollamadan tüketiciyi koruyup kollayamayız” diyerek bakış açısının değiştirilmesi çağrısında bulunuyor.

Eskiyörük, eğitim tarafındaki eksikliğe dikkat çekiyor: “Müfredata kooperatifçilik dersi konularak çocuklarımıza daha ilkokuldan başlayarak kooperatifçiliğin bir öcü olmadığını anlatıp, sevdirebilmemiz lazım.”

Başarılı, etkin, işlevsel ve sürdürülebilir bir kooperatifçiliğin neden yaygınlaşmadığını sorduğumuz Mahmut Eskiyörük, devletin bu konudaki yanlış politikalarına dikkat çekiyor: “Devlet, kaynaklarını doğru bir şekilde kullanır ve etkin bir destekleme politikası ortaya koyarsa Avrupa’daki gibi olması gereken düzeyde başarılı kooperatifler ortaya çıkabilir.”

"KÜÇÜK ÜRETİCİYİ YOK EDERSEK TÜRK TARIMI ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN ELİNE GEÇER"

Eskiyörük, yol haritasını ise şöyle özetliyor: “Tarım el değiştirmesin, biz mevcudu iyileştirelim, mevcudu büyütelim ve modernize edelim. Onları teknoloji ve bilimle buluşturalım. Anadolu’nun yapısını bozmayalım. Onları kooperatif çatısı altında büyük ölçek haline getirelim. Kooperatif çatısı altında maliyetleri düşürüp, verimlilik ve kaliteyi artırarak daha rekabetçi hale getirelim.”

Ölçek ekonomisi adı altında işletmeler ne kadar büyük olursa o kadar artılar elde edilir” mantığının doğru olmasına karşın bu konuda izlenen yöntemin yanlış olduğunu savunan Eskiyörük, “Küçük üreticileri yok ederek, köylümüze bir sorun gibi bakarak, ‘tarımı şirketler yapsın’ mantığıyla gidersek o zaman Türk tarımının çok uluslu şirketlerin eline geçmesinin yolunu açarız. Ben, o yüzden Anadolu’nun mevcut yapısını bozmayalım diyorum. Tire’de biz bunu başardık. Artık Tire’de ortaklarımızın çocukları baba mesleğine yöneliyor. Köylerden kente göç durdu. Ama Anadolu’da köyler boşaldı ve boşalmaya devam ediyor. Çünkü çiftçiliğe güvenceli bir meslek olarak bakılmıyor” diyor.

“KOOPERATİFÇİLİK BAKANLIĞI KURULMALI”

Mahmut Eskiyörük kooperatifçiliğe ilişkin şunları söylüyor: “Türkiye’de o kadar karmaşa var ki… Kooperatiflerin bir kısmı Tarım Bakanlığına bağlı, bir kısmı Ticaret Bakanlığına, bir kısmı Sanayi Bakanlığına bağlı… Bir kere Türkiye’de bir kooperatifçilik bakanlığı kurulmalı. Mademki bizim ülkemizin bugün en büyük gücü tarım... Tarıma daha fazla önem verirsek, ülkemizin en büyük kalkınma gücü olur.”

“ÇİFTÇİNİN SIRTINDAKİ ASALAK ÖRGÜTLER AYIKLANMALI”

Eskiyörük, tarımda yol haritasının kooperatifleşme olması gerektiğini söylerken örgüt çokluğuna dikkat çekiyor: “O kadar çok gereksiz örgüt var ki... Çiftçinin sırtında bunlar asalak… Bunlar kapatılmalı ve çiftçinin sırtından ayıklanmalı. Çiftçiye hiçbir şey vermeden sırtından asalak gibi beslenen gereksiz örgütler var. Bir örgüt karmaşası var... “Nasıl bir kooperatifleşme?” konusunda Türkiye’de oturulup bir politika oluşturulmalı. Devlet de destekleme politikalarıyla bu kooperatifçilik modelini teşvik etmeli.”

Yol haritasına dair önemli bir detay da veriyor: “Örneğin köy kooperatifçiliğiyle bir yere varamayız. Tire’nin 62 tane köyü bizim alım merkezimiz. Bunların hepsi ayrı ayrı birer kooperatif olsaydı Tire Süt markası doğmazdı.”

“VAHŞİ KAPİTALİZMDE TEK BAŞINIZA AYAKTA KALAMAZSINIZ”

“Kurtarıcı beklemeyin” diyor Eskiyörük ve ekliyor: “Kapitalizmin her geçen gün vahşileştiği bir ortamda sizin tek başınıza yaşama, kendinizi koruma ve hayatta kalma şansınız yok. Ne zamanki birlikte çalışıp, birlikte üretip birlikte pazarlarsanız kendinizi ancak o zaman koruyabilirsiniz.”

“Türkiye’nin yapısal sorunlarının başında kayıt dışılık geliyor” diyen Mahmut Eskiyörük, can alıcı soruyu soruyor ve cevabını veriyor: “Bir ürünün ne kadar üretildiğini bilmiyoruz. O zaman üretimi nasıl planlayacağız? Biz bugün sadece üretimi planlayabilsek ve doğru bir şekilde destekleyebilsek inanın Türkiye’de hiçbir sorun kalmaz. O zaman da ithalat yapan değil, ihracat yapan bir Türkiye yaratırız.”

"ENFEKSİYONA YAKALANMIŞ HASTAYI ASPİRİN İLE TEDAVİ EDEMEZSİNİZ"

Eskiyörük, “İki tane Türkiye’yi besleyecek kaynaklara sahipken, biz ithalat yapıyoruz. Milyarlarca doları yabancı çiftçilerin cebine aktarmayalım. Biz, sahip olduğumuz bu zenginlikle hayvan ithal eden değil ihraç eden ülke olmalıyız” diyor.

Türkiye’nin dışa bağımlılıktan kurtularak yerli üretime yönelmesi gerektiğinin altını çizen Eskiyörük, “Ama bir tarım politikası oluşturamadık. Günü birlik iyileştirmelerle bu hastayı ayağa kaldıramayız. Enfeksiyona yakalanmış bir hastayı aspirin ile tedavi edemezsiniz. Türkiye bu kısır döngüyü yıllardır yaşıyor” diyerek yanlışta ısrar edilmesine anlam veremediğini söylüyor.

Tire Süt Kooperatifinin FAO gibi uluslararası bir kurum tarafından örnek ve başarılı bir kırsal kalkınma modeli olarak gösterilerek ödül aldığını hatırlatan Eskiyörük, bu model hakkında fikir almak ve yaygınlaştırmak adına kamu otoritelerinin kendileriyle görüş alışverişinde bulunmadığını ifade ediyor.

“ÇİFTÇİYİ ANKARA’DA TEMSİL EDENLERİN TARIMLA ALAKASI YOK”

Mahmut Eskiyörük, tarım sektörünün temsiliyet tarafındaki sorununa da dikkat çekiyor: “Biz işin mutfağındayız. Türkiye’nin en büyük sorunu bilenlerle yaşayanların bir araya gelmemesi. Karar verilirken, bir politika oluşturulurken bilenler kadar yaşayanlara da kulak verilmeli. Türkiye’de o kadar çok örgüt, o kadar çok genel başkan var ki… Bir kere çiftçiyi Ankara’da temsil edenlerin tarımla ilgisi yok. Oradaki masada biz yokuz, masada çiftçi yok.”

"ÇOK KONUŞUYORUZ AMA İŞ ÜRETMİYORUZ"

Türkiye’de herkesin sorunlardan bahsettiğini belirten Eskiyörük, “Çok konuşuyor Türkiye… O kadar çok toplantılar, paneller, görüşmeler yapılıyor ki… Türkiye iş üretmeli, proje geliştirmeli ve eyleme geçmeli…” diyor.

Ne dersiniz?

Mahmut Eskiyörük haksız mı?

İrfan Donat – Bloomberg HT Tarım Editörü